Yunanistan dönüşü uçakta gazeteciler tarafından Erdoğan’a sorulan sorular ve Erdoğan’ın verdiği cevaplar şöyle:
Türkiye ve Yunanistan çok ciddi savunma harcamaları yapıyor. Bu harcamaların önemli bir kısmının iki ülke arasındaki rekabetten ve yarıştan kaynaklandığı değerlendiriliyor. İki ülke arasındaki temel sorunların çözülememiş olmasının da bu harcamaları daha da arttırabileceği yönünde günümüze kadar böyle bir kaygı ve endişe vardı. Acaba iki ülke, bu yöndeki harcamalarını daha da azaltma ve buradaki kaynakları insani gelişime ve yatırımlara yöneltme noktasında bir iradeyi, anlayış birliğini ortaya koyabilir mi efendim? Bu yönde somut adımlar atılabilir tansiyonu düşürmek anlamında?
Şunu göğsümü gere gere söyleyebilirim ki, biz şu anda 85-86 milyon nüfusuyla, 780 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip bir ülke olarak savunma harcamalarımıza Yunanistan’la mukayese edilmeyecek düzeyde dikkat ediyoruz. Yunanistan, bu alanda bizden çok çok farklı harcamalar yapıyor. Bu savunma harcamalarında Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bazı ülkelerin ciddi destekleri var. Bu rakamlar bize daha önce hep gelmiştir, takip etmişizdir. Mesela Ege Denizi üzerinde Türkiye ve Yunanistan’ın it dalaşları konusunda “Biz artık bu sayfayı kapatalım, bitirelim bu işi” dedik. Bunları Sayın Miçotakis’e de, ondan önce görev yapan Başbakanlara da hep söyledik. Biz dostluğa ağırlık verelim istiyoruz. Dost kazanmanın gayreti içerisindeyiz. Yunanistan’ın savunma sanayiinde bizim gibi üretimi söz konusu değil. Biz bu alanda artık ihtiyacımızı büyük oranda karşılayan düzeyde üretimi yapar hale geldik. Bu nedenle Türkiye’nin silah alımlarına yönelik harcamaları, Yunanistan’la mukayese edilmeyecek düzeyde düşüktür. Kendi savunma sanayi harcamalarını üreten ve maliyetleri de çok çok düşürmüş bir ülke konumundayız. Şimdilik bir F-16 üretmiyoruz ama onların da tamirini ve bakımını yapar durumdayız. Baykar’ın ürettiği insansız hava araçları, İHA, SİHA, Akıncı TİHA, şimdi de malum onların da bir üst segmenti Kızılelma bir yanda duruyor. Diğer yanda TUSAŞ’ın ürettiği ANKA’lar bulunuyor. Milli muharip uçağımız KAAN ile çok farklı bir adım daha atacağız. Bunlar Türkiye’nin savunma sanayiindeki maliyetlerini düşürdü. Yunanistan’ın böyle bir imkanı yok. Onlar sadece dış destekle yürüyorlar ve dışarıdan aldıkları bu destekler de yeni bir maliyet muhasebesi yapma imkanını onlara veriyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki Gazze’de ateşkes çağrısına Yunanistan çekimser bir oy kullanmıştı. Siz bu konuda çok yoğun bir diplomasi yapıyorsunuz, bu konuya önem veriyorsunuz. Bugünkü görüşmelerin akabinde Yunanistan’ın Gazze yönelik tavrında bir değişim olacak mıdır?
Ben, bugün Miçotakis’e “sizi Filistin’in yanında görmek isterdik” dedim. “Keşke çekimser olanların arasında kalmasaydınız, siz de bu 121 ülkenin yanında yer alsaydınız” dedim. Bizim görevimiz doğruyu hatırlatmak. Bir su damlasının mermeri delebilmesi için aynı noktaya defalarca düşmesi gerekir. Tıpkı o su damlaları gibi nihai hedefe bu hususları bir kez hatırlatmakla ulaşmak mümkün olmuyor. Şimdi biz de aynı noktaya ikazlarımızı, uyarılarımızı yapacağız ki, inşallah neticeyi alalım. Ben birçok ülkenin Gazze’deki insanlık suçlarının karşısında konumlanmaya devam edeceği düşüncesindeyim. Bunu bazı ülkelerde meydanlardan yükselen seslerin sağlamaya başladığını görüyoruz. Bazı ülkeler de gerek uluslararası hukukun korunmasına yönelik inançları, gerek insan hakları konusundaki hassasiyetleri, gerekse nükleer tehditlerin azaltılmasına dair düşünceleri nedeniyle gecikmeli de olsa tarihin doğru tarafında durmaya öyle ya da böyle mecbur kalacaklardır. Bu nedenle her defasında Filistin’in kazanacağına inancımız tamdır. Filistin’in kazanması demek dünya barışının kazanması, insan haklarına bağlılığın yeniden tesisi demektir. İşlevsiz bir küresel sistem istemiyorsak, delik deşik bir uluslararası hukuk istemiyorsak Filistin’in kazanmasına destek olmalıyız. Yoksa güçlünün ve zalimin hukuku egemen olur ki, bu tüm dünya için bir felaket demektir.
BM Genel Sekreteri Guterres’in BM Güvenlik Konseyi’ne yazdığı bir mektuptan bulunuyor. İspanya Başbakanı Sanchez de bu mektuba destek verdi. Bu adım daha da büyür mü, uluslararası toplumda daha geniş bir destek bulur mu?
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres bir genel sekreter olarak şu ana kadar faydalı olamadığını ifade ediyor. Daha yeni 99. maddeyi ancak işletebildi. Bakalım netice alabilecek mi? Guterres küresel sistemin alarm düğmesine basmıştır. Dünya barışını korumak için kurulmuş bir yapıyı oluşturan unsurlara “görevinizi unutmayın” demektedir.
Umarım bu çağrıya BM Güvenlik Konseyi kulak verir. Artık küçük çıkar hesaplarını, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetini bir kenara bırakma ve gezegenimizde barışın korunması için adım atma zamanıdır.İspanya Başbakanı Sanchez Batı ülkeleri içerisinde gerçekten en yiğidi çıktı. Bütün olumsuzluklara rağmen, Sanchez ileri giderek Filistin’in Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınması noktasında kararlılığını ortaya koydu. İspanya, Sanchez ile “Filistin’in Avrupa Birliği tarafından tanınması için teklifimi yapacağım” diyecek kadar yiğit çıktı. Onun için ben kendisini alkışlıyorum.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yarın Amerika Birleşik Devletleri’ne gidiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Ortak Zirvesi sonrası yedi ülkenin dışişleri bakanları kararların uygulanması konusunda sürekli istişare halinde. Bu temas grubu yarın Amerika Birleşik Devletleri’nde de görüşmelerde bulunacak. Bir kere nasıl bir sonuç bekliyoruz, yeniden ateşkes sağlanabilir mi? Bir de daha önce de sormuştuk ‘acaba sizin Biden’la bir görüşmeniz olur mu?’ diye, siz ‘artık ev sahipliği yapması gereken Biden’ demiştiniz. Böyle bir ihtimal var mıdır?
Biz İstanbul’a dönerken Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da Washington’a hareket etti ve yedili grup olarak Amerika’daki temaslarını sürdürecekler. Bu temaslarda ne gibi bir netice aldıklarını görüşmelerden sonra bana bildirecek. Temennimiz odur ki, Amerika Birleşik Devletleri’nin Gazze’deki yaşananlar ile ilgili İsrail lehine tavrının sona ermesi noktasında, bu yedili grup bir netice alsın. Aldıkları bu neticeyle de İsrail’e barış için baskı yapabilsinler. ABD Başkanı Biden ile görüşme gündemimizde değil. Gazze konusundaki tavırları hepinizin malumu. Bizi ararsa konuşmamız gereken konular neyse onları da biz kendisiyle görüşüp konuşuruz. Ama Yedili temas grubu ABD’den sonra Kanada’ya geçecek. Kanada Türkiye olarak kendilerinden almayı talep ettiğimiz İHA-SİHA kameraları meselesinde tutturmuş “İsveç’te İsveç”… ABD de aynı şeyi söylüyor. Senin kongren varsa, benim de parlamentom var. Sen kongreden geçirdikten sonra F-16 meselesinde adım atacağım diyorsun, benim de parlamentom var. Parlamentomdan geçmeden benim de böyle bir adımı atmam mümkün değil. Eğer biz NATO’da iki müttefik ülkeysek o zaman dayanışma halinde eş zamanlı sen üzerine düşeni yap, Meclisimiz de gereken kararı alır. Olay bu.
İsrail’in Gazze saldırıları devam ederken bir taraftan da Hamas’ın bir tartışma konusu olarak masaya getirilmek istendiğini görüyoruz. Türkiye’nin Hamas konusundaki tavrı son derece net, siz de bunun defalarca altına çizdiniz. Türkiye’nin bu duruşunun uluslararası toplumda ya da uluslararası dünyada bir karşılığı oluyor mu? Ya da Hamas’a karşı bakış açısının değişme imkanı sizce var mı?
Ben uluslararası toplumun ne diyeceğine bakmıyorum. Ben bir kul olarak üzerimize düşen görev nedir buna bakıyorum. Hani şair diyor ya “ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem, dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım.” Bunlar Hamas’a ‘terör örgütü’ diyorlar. Hamas Filistin’in bir gerçeğidir, terör örgütü değildir. Hamas bir siyasi harekettir ve siyasi parti olarak girdiği seçimlerden galip çıkmış olan bir harekettir. Ama bize bunu zorla dayatıyorlar ki ‘illa terör örgütü’ deyin. Hayır, sizin demenizle biz Hamas’a ‘terör örgütü’ demeyiz. Seçim kazanmış olan bir siyasi hareket var önümüzde. Siz kalkıyorsunuz, Gazze’yi açlıkla terbiye etmeye yöneliyorsunuz. Siz kalkıp Gazze’yi tamamıyla yerle yeksan edip bu şekilde terbiye etmek istiyorsunuz. İlaç vermiyorsunuz, susuz bırakıyorsunuz, elektrik vermiyorsunuz, bu şekilde bir terbiyeyle Hamas’ı ademe mahkum etmek istiyorsunuz. Biz buna katılamayız. Şu anda İsrail tam bir devlet terörü estiriyor. Nerede Batı, nerede Amerika? Ortada bütün bu gerçekler varken, 17 bin’e yakın insan, çocuk, kadın, yaşlı öldürülmüşken biz bunları nasıl tasvip edelim? Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la bunları konuştu. Konuştu ama Batı hala sessiz. İşte bunlar bizim canımızı yakıyor, ciğerimizi yakıyor. “Yaralıları, çocukları verin bize, kanser hastaları var, bunları verin. “ diyoruz. Şu ana kadar daha 114 hasta 86 refakatçi olmak üzere toplam 200 kişiyi alabildik. Bunların hiç olmazsa tedavilerini falan yaptıralım, bu adımı atalım. Ne yazık ki, insanlık diye bir şey kalmamış.
Sahra hastaneleri kurulacak diyorlar. Kurulsa ne olur, kurulmasa ne olur. Ondan bir netice çıkmaz. Ama biz burada insani, vicdani olarak ne yaparız diyerek süratle sahra hastanelerini gönderdik. Mısır’dan Refah Sınır Kapısı’ndan Ankara’ya veya İstanbul’a bu kanser hastalarının veya cerrahi müdahale yapılması gereken hastaların gelmesi zaman almaz. Mısır‘daki El Ariş havalimanından hemen uçağa alıp bir saatte, bir buçuk saatte getiririz. Ondan sonra da tedavilerini yaparız. Biz şu anda ülkemizdeki hasta ve yaralıların tedavileriyle ilgili her türlü adımı attık, atıyoruz.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, sadece muhalefetin değil kendi seçmeninin de eleştirilerine maruz kalıyor ve İsrail halkı yüksek sesle artık iktidardan gitmesi gerektiğini söylüyor. Koltuğunu muhafaza etmek için savaşı uzattığına dair analizler var. Ama bir taraftan çatışmaların şiddetlenmesiyle ekonomik yardımları da kesiliyor İsrail’in. Dünya çapında boykotlar var ve İsrail ekonomik bir krize girmek üzere, halkın tepkisi daha da artıyor böyle olunca. Fakat bir inanış var. Netanyahu giderse savaşın seyri değişir, barış sürecine girilir diye. Buna inanmak ne kadar gerçekçi?
Netenyahu giderse orada barış egemen olur vurgusu önemli. Ancak şu an itibarıyla bir gerçek var ki, Netenyahu bu soykırımı siyasi ömrünü uzatmak, yargılanmaktan kaçmak için de yapıyor. Biliyorsunuz, Netanyahu bir yargı süreci içindeydi, hatta hakkında mahkumiyet kararlarının verileceği konuşuluyordu. Böyle bir süreçte İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı patlak verdi. Şimdi de “bu saldırıları ne kadar uzatırsa yargılanma olayından da o denli kendimi kurtarabilirim” düşüncesi içinde bu süreci uzatıyor. Netenyahu daha önce de söylediğim gibi gerçekten bir Gazze katilidir, kasabıdır ne derseniz deyin. Bu sıfatların hepsi ona yakışır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde nasıl Miloseviç yargılandıysa aynı şekilde Gazze Kasabı Netenyahu ve onunla birlikte hareket eden İsrailli ve İsrail dışı bütün siyasetçilerinde yargılanması gerekir. Biz bunun 3 bin kadar avukat ile takibini yapıyoruz. Türkiye dışından birçok ülkeden bu işi takip eden avukatlar hatta savcılar var. Biz de takibini sürdüreceğiz. Derdimiz bu soykırımın bir an önce sonlandırılması ve suçluların cezalandırılmasıdır. Netanyahu ve suç ortaklarının tüm soykırımcılara ibret olacak bir ceza almaları lazımdır. Kimsenin aklına bir daha sivil öldürmek, hastane bombalamak, pazar yeri vurmak gelememesi için bu yargılama çok önemli. Çünkü hesabı sorulmayan katliamlar, soykırımlar tekrarlanır.
Efendim yakın zamanda Ermenistan’a, Fransa tarafından 50 zırhlı personel taşıyıcının gönderilmesi kararı var. Ermenistan da bunu olası saldırılara karşı istediğini söylüyor ve daha çok silah daha çok teçhizatı da yine istediğini söylüyor. Nasıl bir yorum getirirsiniz, Ermenistan’ı tekrar tehlikeli bir yörüngeye mi oturtmaya çalışıyor Fransa?
Fransa’nın bu yaptığı iş, sadece tahriktir. Fransa şunu bilmeli ki, Ermenistan’a iyilik yapmıyor, Tam aksine kötülük yapıyor. Daha önce Fransa olarak Ermenistan’a birçok destekler verdiler. Hangi neticeyi aldılar, hiç. Fransa Minsk üçlüsü ekibinin içinde. İş bitti, netice alamadı, durum böyleyken tekrar Ermenistan’ı tahrik ediyor. Zırhlı taşıyıcıları göndersen ne yazar? Buradan netice alamazsın. Çünkü artık burada kendi topraklarında işgali sona erdirmiş olan bir Azerbaycan var. Karabağ’ın neticesi ortada. Şimdi bu askeri araçları göndereceksin, ne alacaksın? Daha önce Ermenistan’a gönderilen tanklar, toplar, tüfekler Azerbaycan’ın eline geçti. Hiçbir netice alacaklarından değil, sadece Ermenistan’ı kandırıyorlar. Ermenistan yönetimi yakın geçmişte yaşadıklarından ders almalı ve bu provokasyonlara gelmemelidir. Yakalanan barış fırsatını değerlendirmesi ve Ermenistan’ı yanlış yönlendiren ülkelerin tuzağına düşmemesi Ermenistan’ın çıkarına olur. Azerbaycan ile kurulacak barış temelli ilişkiler Ermenistan için en iyi seçenektir. Ellerine silah tutuşturanlar dar zamanda Ermenistan’ı yalnız bırakacaklardır.
Sayın Cumhurbaşkanım siyasette AK Parti ile MHP’nin heyetleri, yerel seçimler kapsamında bir araya geliyor. En son toplantılarını da dün yapmışlardı. Buradaki son durum nedir efendim? İşbirliğine gidildiği zaman buradaki çalışmalarda 2019 seçimlerindeki gibi dengeler gözetilecek mi?
2019 yerel seçiminde biz Cumhur İttifakı başlığıyla bir adım atmadık. Ancak bu seçimde durum çok daha farklı. Şu an itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisi’nden ve partimden arkadaşlarımız müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar. Hangi büyükşehirde, hangi illerde, hangi ilçelerde nasıl hareket edeceğiz, meclis üyeliklerinde nasıl hareket edeceğiz, bütün bu konuların hepsini arkadaşlarımız görüşüyorlar. Öyle zannediyorum ki bu hafta içinde belli bir neticeye varacaklar. Ondan sonra bizim konseyimize getirecekler. Biz de bu yapılan çalışmayı gözden geçirerek süratle adım atıp, 2024’e dair Devlet Bahçeli ile bir araya gelip, kararımızı vereceğiz ve yola çıkacağız. 15 Aralık sonrası peyderpey aday açıklamalarımızı yaparız.
“Eksiklerimiz yok mu tabii ki var, bizim de çözmemiz gereken meseleler olduğunun farkındayız”
Erdoğan, “Birlikte Gelişmek: Sorumluluklar, Eylemler ve Çözümler” temalı “TRT World Forum 2023” programında da konuştu.
Erdoğan’ın programda açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Türkiye, ekonomisiyle demokrasisiyle, basınıyla, gerçekleştirdiği sessiz devrimleriyle 21 yıl öncesine nazarla çok daha ileridedir. Bugün medyamız 2002’den daha zengin.
“Teröre bulaşmadığı, şiddeti övmediği ve başkasına hakaret etmediği sürece isteyen istediğini yazmaktadır. Eksiklerimiz yok mu tabii ki var, dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim de çözmemiz gereken meseleler olduğunun farkındayız.
“Küresel medya kartelleri Hamas bahanesiyle Gazze’deki gazeteci katliamını meşrulaştırmaya çalışıyor”
“Gazze’de 70’i aşkın gazeteci öldü, dünyanın meşhur medya kuruluşları nerede? Neden sesleri çıkmıyor? Hani nerede Batı’nın o meşhur basını? Her gün bir gazeteci katlediliyor ancak bize yıllardır basın özgürlüğünden dem vuran kurumların hiçbirinin gıkı dahi çıkmıyor.
“Küresel medya kartelleri Gazze’deki gazeteci katliamını Hamas bahanesiyle görmezden geliyor. Küresel medya kartelleri, Gazze’deki vahşeti gözlerden kaçırmaya, Hamas bahanesiyle gazeteci katliamını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
“İsrail güçleri basın mensuplarımızın hakikate ayarlı kameralarını kırmaya çalışsa da hakikate engel olamamıştır”
“Şu anda bizim Anadolu Ajansı’ndan şehidimiz var. Şurada görüldüğü gibi yaralı, gazi kameramız var. Nerede? Gazze’de?
“Tüm barbarlığına rağmen Gazzelilerin direniş azmini kıramayan İsrail medyadaki propaganda savaşını da kaybetmektedir. İsrail güçleri basın mensuplarımızın hakikate ayarlı kameralarını kırmaya çalışsa da hakikate engel olamamıştır. Olağanüstü çabalarla Gazze’deki insani dramı dünyaya duyurmaya çalışan basın mensuplarına şükranlarımı sunuyorum.”