Mesut Yeğen’in bugün (12 Ağustos) Perspektif’te yayımlanan “Hiç olmazsa” başlıklı yazısı şöyle:
Seçimler zamanında yapılacaksa 2023 Haziran’ına kadar epey vakit var. Bu zaman zarfında siyasi atmosfer ve tablo beklenmedik biçimlerde değişebilir. Ancak, değişmesi görece zor görünen girdiler, bir tür sabitler de yok değil. Eşi benzeri görülmeyen bir yoksullaşmaya rağmen iktidar partilerini havlu atmaktan uzak tutan sabitler. Muhalefet partilerince hiç olmazsa dikkate alınması ve mümkünse uyarınca mukabele edilmesi gereken değişmezler.
Başkaları da tespit edilebilir ama görebildiğim üç esaslı sabit var. İlki şu: İktidar partileri düzenli olarak oy kaybediyor olmakla beraber, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin hiç biri kopup gitmiyor. Kopuş yok, olacak gibi de görünmüyor, ilk sabit bu. İkincisi de şu: İktidarın, destekçilerinin ama daha önemlisi bürokrasinin büyük kısmı iktidar değişikliğini, hele de Kürtlerin desteğiyle gerçekleşecek bir iktidar değişikliğini bir tür rejim meselesi olarak görüyor. Son sabit: Erdoğan 2023 seçimlerine muhalefetin kazanabilir göründüğü bugünkü rutin içerisinde girecek biri değil.
2023 seçimleri öncesinin değişmezleri ana hatlarıyla bunlar. Muhalefetin uyarınca mukabele etmemesi durumunda Erdoğan’ı iktidarda tutabilecek değişmezler. Bu üç değişmeze dair detaylara ve nasıl mukabele edilebileceğine gelince…
Seçimler ve sabitler
Ne kadarı yapısal meselelerle ne kadarı muhalif aktörlerin yetersizlikleriyle ilgilidir tartışılır, lakin şurası açık: 2023 seçimleri bir kopuş seçimi olacağa benzemiyor. CHP ve İYİ Parti’de hayat bulan seküler milliyetçilik, Türkiye siyasetinin iki ana aktöründen biri olduğunu ispat etmiş olmakla beraber sekülerlik ve milliyetçilik haricinde dertleri olan seçmenleri heyecanlandırabilmiş, bunları kuşatabilmiş değil. CHP ve İYİ Parti, ayrı ayrı ya da birlikte, aritmetik büyüklüğü yüzde 60’a yaklaşan muhalefet seçmenini aynı hedefe kilitleyebilecek türden bir entelektüel ve moral önderlik yapabilecek esnekliğe kavuşmuş, muhalefet seçmenini yeni bir Türkiye hayaline inandırabilmiş değil. Hem de eşi benzeri görülmemiş bir yoksulluğa ve adaletsizliğe rağmen. Öyle ki, olur da 2023 seçimlerini muhalefet partileri ve Erdoğan’dan başka biri kazanacak olursa, bu sonuç “Erdoğan’dan ve Cumhur İttifakı’ndan daha iyisini yapacaklar” fikrinden çok “Bundan kötüsünü yapamazlar” fikrinden kuvvet alacağa benziyor. Daha da kötüsü, İYİ Parti bildik ‘kapalılığından’ vazgeçmeye niyeti olmadığından, CHP ise genel bir Türkiye hayali kurmaktansa EYT, öğrenci kredileri, çarşı pazar fiyatları gibi mevzi işlere odaklı siyasetin büyüsüne kapıldığından bu halin yakın zamanda değişmesi mümkün görünmüyor. Hülasa, Türkiye siyasetinin bugünlerdeki ilk sabiti muhalefetin şaşırtıcı seviyedeki yetersizliği ve bu sabit Erdoğan’ı iktidarda tutabilir.
Muhtemel bir iktidar değişikliğinin epey birilerince rejim meselesi olarak görülmesi de ikinci sabit. Burada şöyle bir durum var. İktidar ve çevresindeki epey bir kesim Cumhur İttifakı’nın iktidardan düşmesini, daha çoğu Kılıçdaroğlu’nun (ya da İmamoğlu’nun) cumhurbaşkanı olduğu bir yeni dönemi, neredeyse tamamı ise iktidarın Kürtlerin açık desteğiyle değişmesini bir rejim meselesi olarak görüyor. 2016 sonrasında adım adım normalleşen bu ‘nazariye’ Türkiye siyasetinde muhafaza edilebilen az sayıdaki demokratik prensipten biri olarak iktidarın seçimler yoluyla değişebilmesi fikrinin zayıfladığını göstermekle kalmıyor, seçimlerin ‘istenmeyen’ biçimde sonuçlanmaması için yapılabileceklerin sınırını genişletiyor. Bu ‘nazariye’ kuvvetlendikçe hem seçimler öncesinde hem de seçimler esnasında ve sonrasında güvenlik ve yargı bürokrasinin işlerin seyrine müdahil olma ihtimali artıyor. Hülasa, siyasetin ve bürokrasinin önemlice bir kısmının iktidar değişikliğini rejim meselesi olarak görmesi ikinci sabit ve bu sabit de Erdoğan’ın yenilmesini olabilecekten daha zor kılıyor.
Erdoğan’ın siyaset yapma tarzı da üçüncü sabit. 2013 ve 2016 arasında yaptıkları Erdoğan’ın işlerin rutin seyrine teslim olabilecek biri olmadığını gösteriyor. İktidarı kaybetmesini muhtemel kılan başat sebep olarak yoksullaşmayı durdurabilecek enstrümanlardan ve perspektiften mahrum olduğundan, Erdoğan’ın kendisini iktidardan edebilecek görünen siyasi rutini olağan siyasetle değil olağanüstü enstrümanlarla değiştirmeye kalkışması kuvvetli ihtimal. Hem 2013-2016 arasında devreye aldığı olağanüstü enstrümanların iktidarda kalma oyununda işe yaraması hem de bürokrasinin ve siyasetin önemlice bir kısmının Erdoğan’ın iktidardan gidişini bir rejim meselesi olarak görmeye başlamış oluşu bu türden olağanüstü araçların kullanımını teşvik edeceğe benziyor. Muhalefetin iki uyumsuz aktörü olarak İYİ Parti ve HDP’yi muhalefet cephesinden koparmaya matuf manipülasyonlar, sınır ötesi harekât, HDP’yi kapatmak, şok doktrininin daha önce denenmemiş araçlarını devreye almak Erdoğan’ın yapabilecekleri arasında ilk akla gelenler. Özetle, bir sabit olarak Erdoğan’ın rutine teslim olmazlığı da iktidarın değişmesini güçleştirebilir görünüyor.
Muhalefet ve mukabele
Seçimleri ferah feza kazanmaya yetecek bir kopuş gerçekleştirebilecek görünmediğinden muhalefetin iktidarın ve Erdoğan’ın değişmesini güçleştiren sabitleri kısmen de olsa etkisizleştirecek mukabele biçimlerine yoğunlaşmasından başka yol var görünmüyor.
Kopuşa yol açacak türden bir hayal oluşturamamak sabitine karşı muhalefet bu hayali kısmen de olsa ikame etmeye yarayacak bir ‘işbirliği’ programıyla mukabele edebilir. Türkiye’nin bugünkü iktisadi durumdan nasıl çekip çıkarılacağına dair iyi çalışılmış bir hükümet programı, başkanlık sistemi devam ederken parlamenter sistemin mantığına uygun bir yönetimin nasıl becerileceğine dair bir liderler taahhüdü, parlamenter sisteme geçişe dair ikna edici bir yol haritası ve tüm bunların gerçekleştirilmesini kolaylaştıracak bir hükümet ve bürokrasi kadrosunun ilanı bu türden bir işbirliği programının başat adımları olabilir. Özetle, seçmenlerin iktidarı kolaylıkla değiştirmeye yetecek kadar bir kısmında yeni bir Türkiye hayali oluşturamamış görünen muhalefet, bu eksikliğini güçlü bir işbirliği programıyla gidermeyi deneyebilir. Seçmeni heyecanlandıracak bir hayal oluşturamayan muhalefet, hiç olmazsa seçmende güven uyandıracak bir işbirliği programıyla ilk sabiti etkisizleştirmeye koyulabilir.
Siyasetten ve bürokrasiden epey bir kesimin (Kürtlerin açık desteğiyle gerçekleşecek bir) iktidar değişikliğini rejim meselesi olarak görmesi halineyse çok araçlı bir programla mukabele edilebilir. Siyasete ve bürokrasiye yoksulluk ve adaletsizliği kalıcılaştırmış bir iktidarın değişmemesinin ve Kürtleri dışarıda tutmakta ısrar eden bir siyasetin rejim meselesi yarattığını anlatmak, muhalefetle bürokrasi arasında demokratik bir Türkiye fikri etrafında ittifaklar geliştirmek, muhataplarına seçimlere siyaset dışı araçlarla müdahil olmanın hukuki sonuçlarını hatırlatmak bu türden bir programın ana araçları olabilir. Hülasa, bürokrasiyi ve siyaseti Kürtlerin desteğiyle ve seçimler yoluyla gerçekleşecek bir iktidar değişikliğinin Türkiye siyasetinin normali olduğuna ikna etmek söz konusu ikinci sabiti etkisizleştirmekte işe yarayabilir.
Son olarak, Erdoğan’ın rutine teslim olmama, rutini değiştirmek için rutin dışına çıkma eğilimine karşı muhalefet her türden manipülasyona ve şoke edici adıma önceden hazırlık yaparak mukabele edebilir. Sınır ötesi harekâtla yaratılacak hamaset, muhalefet aktörleri arasındaki dikiş noktalarını zorlamak, seçim öncesi siyasi atmosferi germek, HDP’yi kapatmak ya da geniş bir siyasi yasakla felç etmek vb. muhtemel adımlara karşı muhalefet gereğinde başvurulacak bir ‘yapılabilecekler envanteri’ çıkarabilir. Bu türden bir hazırlık, iktidarın değişmesini güçleştirme ya da engelleme girişimlerini etkisizleştirmekte işe yarayabilir.
Uzun lafın kısası, uygun koşullara rağmen muhalefet, seçimleri rahatlıkla kazanmaya, Erdoğan’ı kolaylıkla yenmeye yetebilecek bir Türkiye hayali oluşturabilmiş değil. Bu durumda muhalefet hiç olmazsa Erdoğan’ın kaybetmesini güçleştiren sabitleri etkisizleştirebilecek mukabele biçimlerini devreye alsa iyi olacak.