Ana SayfaDış HaberFidan: Amerikalılar ile en çok Suriye ve YPG’yi konuşuyoruz

Fidan: Amerikalılar ile en çok Suriye ve YPG’yi konuşuyoruz

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, kriz alanlarının iyi yönetilmesi gerektiğini ve bu konuda ciddi mesafeler kat edildiğini vurgulayarak, “En büyük risk, İsrail yayılmacılığının Suriye üzerinden devam etme riski; en fazla konuştuğumuz, istişare ettiğimiz, Amerikalılarla da görüştüğümüz konu, bu konu” dedi.

Fidan, “Amerikalı dostlarımızla da konuşuyoruz. Onlar biliyorsunuz YPG ile de konuşuyorlar. Her üç tarafla da konuştukça kim ne kadar rasyonel, kim ne kadar gayri rasyonel ve neyi ne kadar makul istiyor, ortaya çıkıyor” dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan katıldığı Ülke TV canlı yayınında gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı.

“Suriye meselesini çok ciddi yürütüyoruz”

Fidan, Şam yönetimiyle yoğun temas halinde olunduğunu belirterek, iki ülke arasında yapılan üst düzey ziyaretleri anlattı.

“Suriye meselesini çok ciddi yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın o konuda ilk günden itibaren koyduğu bir yapısal konu var. Birincisi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Bey başkanlığında yürüyen ilgili bakanlıkların katılımıyla kurulu bir üst strateji kurulu var. Suriye’ye yönelik mevzuların bir an önce götürülmesi. Bu mültecilerle ilgili konu, alanda konu, enerji konusu, ticaret konusu, gümrük kapıları konusu, yardımlar konusu, çok detay isteyen konu var.” diyen Fidan, bunun yanı sıra Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz’ın koordinatörlüğünde teknik koordinasyon komitesi olduğunu hatırlattı.

Fidan, Suriye’de devlet kurumlarının ve kurumsal kapasitelerin çok yeni olduğunu ve bunun inşa edilmesi gerektiğini belirterek, şunları aktardı:

“Sizin istediğiniz profesyonellikte, sizinle işbirliği, muhataplığı içerisine giremeyebilir. Bunu da normal kabul etmek gerekiyor. Bazı yerlerde onu da biz kendi üstümüze alıyoruz ama günün sonunda Türkiye-Suriye ilişkileri, Türkiye’nin Suriye merkezli konularda başka ülkelerle ilişkileri çok planlı ve sistemli şekilde gidiyor.”

“YPG filan daha kastetmeden söylüyorum”

Suriye’deki merkezi idarenin otorite tesisinin ne aşamada olduğuna yönelik soruya Fidan, “Çok yakından takip ettiğimiz bir konu. Şimdi birinci büyük proje, ülkedeki silahlı grupların tek bir silahlı kuvvetlerin yapısı altında toplanması. Ben, YPG filan daha kastetmeden söylüyorum. Direniş grupları, muhalif gruplar, ayrı ayrı silahlı gruplar kuzeyde, güneyde. Şimdi burada büyük bir geçiş, büyük ölçüde sağlandı.” yanıtını verdi.

Fidan, detaylar olduğuna ve onların yürütülmesi gerektiğine işaret ederek, genel mutabakatın ve kabulün sağlanmasının önemli olduğunu vurguladı.

“YPG 10 Mart anlaşmasında frene bastı”

Suriye’de işlerin iyi yönde gittiği sırada Lazkiye’de, Süveyda’da olaylar çıktığını hatırlatan Fidan, “YPG, 10 Mart anlaşmasından geri adım atan bir frene basma ameliyesine girdi ve kurumsal kapasite inşası, ülke normalleşmesi faaliyetleri bir an için inkıtaya uğrayıp sistem bütün ağırlığını ve dikkatini bu ortaya çıkan kriz alanlarına odaklandırdı.” diye konuştu.

“En büyük risk, İsrail yayılmacılığının Suriye üzerinden devam etme riski”

Kriz alanlarının iyi yönetilmesi gerektiğini ve bu konuda ciddi mesafeler alındığını vurgulayan Fidan, “En büyük risk, İsrail yayılmacılığının Suriye üzerinden devam etme riski; en fazla konuştuğumuz, istişare ettiğimiz, Amerikalılarla da görüştüğümüz konu, bu konu. İsrail’in şundan vazgeçmesi gerekiyor. Onu anlatmak gerekiyor onlara, onunla biraz meşgulüz, dolaylı veya direk yollarla. Kendisine komşu ülkeleri zayıf, bölünmüş bırakarak, başkasının güvensizliği ve zayıflığı üzerinden güvenlik üretmek çok riskli ve tehlikeli bir strateji. Şu ana kadar devam ettikleri bu, onların dünyasında.” dedi.

Bakan Fidan, Mısır ve Ürdün’de bunların olduğunu ancak Türkiye’ye uzakta olduğu için Türkiye’nin birinci dereceden müdahil olma durumunda olmadığını kaydetti.

 “Suriye meselesi, birinci dereceden milli güvenlik meselesi”

Suriye meselesinin Türkiye için birinci dereceden milli güvenlik meselesi, fiziksel bir sorun olduğunun altını çizerek, şunları dile getirdi:

“Orada olan biten her şey benim buradaki toprak bütünlüğümle, vatandaşımın malıyla, canıyla, kanıyla alakalı bir konu. Devlet olarak bu sorumluluğu üstüme alıp ona göre davranmak zorundayım. Şimdi bunu bu şekilde sistematize ettiğiniz zaman ortaya koyduğunuz tavırlar da ona göre ister istemez gelişiyor. Bizim buradaki mesajımız çok net: Suriye, İsrail’de dahil kimseye tehdit olmasın ama hiç kimse de Suriye’ye tehdit olmasın. Herkes otursun, kendi sınırları neredeyse o sınırlar üzerinden kimse kimsenin sınırına, toprağına, işine gücüne karışmasın, hayatına devam etsin. Bizim istediğimiz bu. Ama sen, ‘Bunlar Sünni Arap Müslümanlar, biz bunların niyetini okuyoruz, 50 yıl geçtikten sonra bunlar güçlenirlerse, bana bilmem bir şey yapacaklar, onun için ben şimdiden bunları böleyim, parçalayayım, yutayım, kaos içerisinde bırakayım, sıkıntı üreteyim.’ diye bir güvenlik politikası geliştiriyorsan, bu çok tehlikeli politika.”

Bu politikadan sadece Suriye’nin etkilenmediğini, çevre ülkelerin de etkilendiğini anlatan Fidan, kriminal grupların da dini ögeleri kullanarak IŞİD maskesi altında ortaya çıkmasının ayrıca incelenmesi gerektiğini söyledi.

Fidan, gerekli görüşmelerin ve planlamaların yapıldığını aktararak, yakın zamanda ABD, Türkiye ve Suriye’nin üçlü toplantı yapmasının planlandığı bilgisini paylaştı.

 Suriye’ye geri dönen sığınmacılar

Suriye’ye geri dönen sığınmacıların sayısıyla ilgili soruya yanıt veren Fidan, “500 bine yakın mültecinin geri dönmesi söz konusu. Biz sınırdan gidenler üzerinden ölçüm yapıyoruz ama Suriye’ye geri dönüş sadece Türkiye üzerinden olmuyor. Başka ülkelerden de geri dönüşler var. Bir de Türkiye’den dönenlerin miktarı var, bir de Suriye’ye geri dönenlerin toplam miktarı var.” diye konuştu.

Fidan, Suriye’de istikrar ve güven devam ettikçe nüfusta artışın sürdüğünü belirterek, iş gücü ihtiyacının ortadan kalkması, ekonominin işlemesi, hayata geçmesi, fabrikaların çalışması, bürokrasinin çalışması için bu nüfusun dönmesine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

 “Arapların olduğu bölgeden YPG’nin çekilmesi birinci öncelik”

Bakan Fidan, 10 Mart mutabakatına ilişkin soruya, “Nüfusu Arap olan yerlerden YPG’nin behemehal çekilmesi birinci öncelik, birinci aşamada olması gereken konu. Ama bu henüz hala hazırda uygulamaya başlanmış bir konu değil. Burada Arap aşiretlerinde de belli miktar zaten baştan beri bir rahatsızlık hep var. Herkes şu anda bu çözülecek diye bekliyor, çözülmemesi durumunda çok ciddi çatışmaların çıkacağını ön görmek aslında mümkün. Şu anda Arapların olduğu bölgeden YPG’nin çekilmesi birinci öncelik.” yanıtını verdi.

“Deyrizor’un devri söz konusu vardı”

Mevcut devam eden birtakım görüşmeler olduğunu ancak halihazırda bir içerik olmadığını ifade eden Fidan, şunları aktardı:

“Şimdi özellikle silahlı unsurların entegrasyonu konusundaki keyfiyet ne olacak konusu, kendi aralarında tartışılan bir konu. Deyrizor’un devri söz konusu vardı. Deyrizor’u biliyorsunuz, Arapların çoğunlukla yaşadığı bir yer. Deyrizor ve o vilayet etrafındaki diğer nahiyeler. Deyrizor’un da o konuda henüz bir kağıt üzerinde mutabık kalınmış değil. Burada YPG’nin maksimalist bir tutum içerisinde olduğunu görüyoruz.”

Mutabakatın olumsuz çıkması sonucunda Türkiye’nin olası tutumuna ilişkin soruyu yanıtlayan Fidan, Türkiye’nin Suriye ile bu konuda bir işbirliği içerisinde olduğunu hatırlattı.

“YPG, henüz Türkiye’nin milli güvenliği için tehdit olan unsurlardan vazgeçtiğine ilişkin deklarasyonda bulunmuş değil”

Fidan, “Amerikalı dostlarımızla da konuşuyoruz. Onlar biliyorsunuz YPG ile de konuşuyorlar. Her üç tarafla da konuştukça kim ne kadar rasyonel, kim ne kadar gayri rasyonel ve neyi ne kadar makul istiyor, ortaya çıkıyor. Biz bunu defaatle söyledik, bizim için sorun kendi milli güvenliğimizle alakalı bir sorun. YPG, henüz halihazırda Türkiye’nin milli güvenliği için tehdit olan unsurlardan vazgeçtiğine ilişkin bir deklarasyonda veya eylemde bulunmuş değil. Bunun da nasıl olacağına ilişkin bir şey yok.” dedi.

- Advertisment -