Ana SayfaHaberlerGündemFirari eski savcı Bayram Bozkurt: “15 Temmuz’u 1 yıl önceden devlete 8...

Firari eski savcı Bayram Bozkurt: “15 Temmuz’u 1 yıl önceden devlete 8 kez bildirdim; ‘Abi’liğini yaptığım insan şimdi başsavcı”

İlhan Cihaner’in tutuklandığı Erzincan Davası’nda “Efe” adıyla gizli tanık olan, 17-25 Aralık sonrası savcılıktan ihraç edilen Bayram Bozkurt konuştu: “Cemaatçiydim ama kimse bilmiyordu. Ben kriptonun kriptosuydum. İlhan Cihaner başsavcı iken beraber rakı içerdik, HSYK Başkanı Kadir Özbek’e çok yakındım. Alevi olarak biliniyordum, cemaat ‘buradan gireceksin’ diyordu. Erzincan Davası’nda tanık olmaya ikna ettiler. Orada amaç 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’i tasfiyeydi. Kripto olan ve hala başsavcılıklara devam edenler var. ‘Abi’liğini yaptığım bir insan şu an büyük bir ilin başsavcısı. ABD’de darbe planını öğrendim. 2015’te Türkiye’ye döndüğümde devletin ilgili kurumlarını uyardım. Başta Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu olmak üzere sekiz kez görüştüm. Dervişoğlu ve ekibine darbe planını bildirdim.”

FETÖ davası kapsamında firari olan eski savcı Bayram Bozkurt, 2010 yılında kendisinin de gizli tanık olarak rol aldığı, İlhan Cihaner’in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı iken tutuklanmasına yol açan “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davası ile FETÖ’nün o dönemki faaliyetleri hakkında başka bildiklerini Halk TV’den İsmail Saymaz’a anlattı.

Erzincan İliç savcısı iken, İlhan Cihaner’in tutuklanmasına neden olan soruşturmada “Efe” ismiyle gizli tanık olan ve savcılıktan istifa eden Bayram Bozkurt, Tanık Koruma Kanunu kapsamında aldığı yeni kimliğindeki “Hakan Aslan” adıyla 2011 yılında Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde savcılığa döndü.

Bayram Bozkurt, FETÖ’nün 17-25 Aralık operasyonları sonrası savcılıktan ihraç edildi ve hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturma sürecinde firar eden Bayram Bozkurt, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yakalandı. İki yıl cezaevinde kaldıktan sonra adli kontrolle tahliye edilen Bayram Bozkurt hakkında itiraz üzerine yeniden tutuklama kararı çıkınca firar ettiği tespit edildi. Bayram Bozkurt, 2019’da yasadışı yollardan yurtdışına kaçtı ve şu anda Almanya’da yaşıyor.

2022’de Girne’de öldürülen Kıbrıslı kumarhaneci Halil Falyalı’nın eski finansçısı olan ve KKTC medyasına yaptığı açıklamalarda Türkiye’den siyasilerle ilgili iddialar ortaya atan Cemil Önal’ın 1 Mayıs’ta Hollanda’da öldürüldüğü sırada Bayram Bozkurt’la oturduğu ortaya çıkmıştı. Bayram Bozkurt, önceki gün (13 Mayıs) İsmail Saymaz’a önceki gün verdiği mülakatta da Cemil Önal suikastıyla ilgili konuşmuştu.

İsmail Saymaz’ın soruları ve Bayram Bozkurt’un cevapları şöyle:

“İlhan Cihaner’le aramız iyiydi, beraber rakı içerdik”

Erzincan Davası’ndaki rolünüzü hem o tarihte haberleştirmiş hem de ‘Postmodern Cihad’ adlı kitabımda anlatmıştım. Bugün rolünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cemaat devletin yüzde 80’ini ele geçirmişti ve çok profesyonel çalışıyorlardı. İllegal iş yaptıracaksa önce kucağına alır cemaat. Elindeki doneleri kucağına aldığı kişiye karşı kullanır. Dosyam vardı benim. Beni kucağına almış gibi bir şey oldu.

Ne dosyanız vardı?

İliç altın madeninde menfaat çatışması olduğu için köylüler ve madencilerden her gün şikayet dilekçesi geliyordu. Başsavcı İlhan Cihaner, görevlendirdi; soruşturma açtık. Birileri Cihaner’e rüşvet aldığımı söyledi. Cihaner de benimle ilgili dosya açtı. Normalde Cihaner’le iyiydim. Beraber rakı içmeye gidiyorduk.

Ama o esnada cemaatçiydiniz.

Cemaatçiydim ama Cihaner, cemaatçi olduğumu bilmiyordu.

Rakı içiyor olmanız takiyye miydi?

Yok, değil. Gerçekten Cihaner’i sevmiştim. Seminer olacaksa beraber giderdik. Çok vakit geçiriyorduk. Bir de ben Kadir Özbek’e (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı) çok yakındım zaten.

“Kriptonun kriptosuydum”

Ve hiçbiri cemaatçi olduğunuzu bilmiyordu.

Bilmiyordu, yok. Ben o dönemde kripto, kriptonun kriptosuydum hatta. Cemaatin şöyle yapılanması var: Devletin bir kadrosunda bulunuyorsa, örneğin 500 kaymakam varsa, 300’ü cemaat mensubuysa, 100’ünü ayırır. Der ki “Siz Alevisiniz, solcusunuz, ateistsiniz, kriptosunuz.” Birimlerini, ailelerini ayırır. Diğerlerinden haberi olmaz çoğu zaman.

Ne zamandan beri içindeydiniz?

12 yaşından beri. Orta 1’den itibaren.

Hiç bağınız kopmadı.

Hiç kopmadı. Gülen’in Şadırvan ve Hisar vaazlarını verdiği dönemde ben oradaydım. Ona katıldım ben.

Hukuk Fakültesi’ne ve savcılığa yönlendirilmeniz onların vesilesiyle mi oldu?

Tamamen onların vesilesiyle oldu.

Abiniz var mıydı? Siz birinin abisi miydiniz?

Benim çok abim oldu. Çok da abilik yaptım. Ordu savcısıyken, ‘Taşra 3’ün (Belirli bir sicil numaraları arasındaki hakim savcılar) Karadeniz’de bölge abisiydim. Belki 200-300 hakim savcı vardı. Bütün Karadeniz’e bakıyordum.

Sohbetler oluyor muydu?

Evet, devam ediyordu.

Sizde ByLock var mıydı?

Bende ByLock yoktu. Kriptolarda ByLock olmaz.

“Alevi olarak biliniyordum”

Kriptoydunuz.

Kriptoydum. Alevi olarak biliniyordum.

Alevi misiniz?

Bir tarafımda Alevilik var. Babamın anne tarafı.

Alevi diye biliniyorsunuz.

Öyle biliniyordum, evet. Cemaat o yönümüzü biliyordu. “Buradan gireceksin” diyordu.

Alevi olarak bilinmenizi mi istiyordu?

Tabii ki.

İbadetinizi nasıl yapıyordunuz?
Biliyorsunuz, ruhsat işi çok geniş bir olay. İçeceksin, sarhoş olmayacaksın; bilmem ne yapacaksın, zevk almayacaksın. Duruma göre her ruhsat verilebiliyor. Mesela seminere gittin, oruç tutmana gerek yok. Ortama gittin, içki içebilirsin.

Siz de ruhsatlı hareket ettiniz?

Yani mesleki ömrümüz ruhsatla geçti.

Bu bir takiye biçimi. Kendinizi saklıyorsunuz.

İnanır mısınız, muhteşem bir hipnoz var. O hipnozun içerisindeyken inandırılıyorsunuz. Sana ahireti, cenneti vaat ediyorlar. Manevi duygularınızı ellerine almışlar, İsmail Bey. Şu an diğer tarikatların yaptığı gibi, sana her şeyi yaptırıyorlar. Diyorlar ki “Abine itaat etmezsen hoca efendiye itaat etmemiş olursun. Hoca efendiye itaat etmezsen peygambere, peygambere etmezsen Allah’a…” Buna inandırılmışsın. O kadar safmışım ki. Şu anki aklım olsa cemaatin yanından geçmezdim. Bunların ülkeye verdiği zararın haddi hesabı yok.

“Amaç Saldıray Berk’i tasfiye etmekti; beni tanık olmaya ikna ettiler”

Tekrar İlhan Cihaner’e dönelim.

Cihaner, dedi ki “Bence istifa et.” 17 kişi şikayetçi olmuş hakkımda. Pes etmeyeceğimi söyledim. Cihaner’den aldılar dosyayı. Cemaat beni kucağına oturttu. Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nden bakanlık bürokrasisine kadar hepsi cemaatin elindeydi. Kadir Özbek’in yanına gittim. “Sen merak etme, bir şey olmaz” dedi. O süreçte cemaat benimle bağlantı kurdu. İşte, birileri dedi ki “Bu bir dava işi, İrtica ile Mücadele Eylem Planı uygulanıyordur.” Uzun uzun konuştular. Beni ikna ettiler.

Neye ikna ettiler?

Tanık olmaya ikna ettiler. Bir de şu var: Ankara’da diyalogum iyiydi. Ergenekon sürecinde görevlendirme yapmışlardı.

Cemaat mi?

Bir heyet yaptı ama cemaatin de parmağı olduğunu düşünüyorum. Tercih ettikleri insanlar arasında cemaatten olanlar vardı. Asker olsun, istihbaratçı olsun. Ergenekon’un tasfiyesi sadece benim görevlendirildiğim bir şey değil. Birçok farklı kurumdan birçok farklı insanın görevlendirilmesi var.

Sizden ne istediler?

Cemaatin istediği, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın o bölgede uygulandığının ispatıydı.

Sizden de tanık olmanızı istedi.

Tanık olmamızı istediler.

Cihaner’in Gülen soruşturması üzerine mi tetiklendi?

Evet, o bir fırsattı. Orada amaç Saldıray Berk’ti.

Niçin?

Cemaatin en büyük derdi, askeri yapılanmayı ele geçirmekti. Terfi zincirinde İlker Başbuğ’dan sonraki en önemli isim oydu, aday oydu. Yoksa Cihaner, Dursun Çiçek, MİT bölge başkanı; hepsi aperatifti. cemaat için. Saldıray Berk, çok tehlikeli görülüyordu. Berk’in ekibi daha doğrusu… Bütün kozlar Berk üzerine kurulmuştu.

“Kene olayı, göldeki bombalar hepsi cemaatin uydurması”

İfadenizde bir dolu uçuk kaçık iddia vardı.

Bu, kene-mene olayı var ya, hiç öyle bir şey olmadı. Hiçbir beyanımda yoktur. Onu nasıl ürettiler?

İfadenizde geçiyor.

O, cemaatin uydurmasından başka bir şey değil. Beyanı görünce dedim ki “Dava açmak istiyorum.” Hatta cemaatin avukatları size dava açtı, hatırlıyor musunuz? Onu ben açmadım. 15 sene sonra bir gerçek ortaya çıkacak.

Bu ifadeleri onlar mı yazdırdılar?

Kesinlikle dikte söz konusu. Çünkü meslekten ihraç olma söz konusu. Dosyalar ellerinde. Dosyalar var özel hayatımıza dair.

Gölde bulunan bomba, mühimmat ve benzeri şeyler…

Hepsi cemaatin uydurmaları.

Bir de 3. Ordu’da seminerden bahsediyorsunuz ifadenizde.

O seminerler var, doğru. Ama iç güvenlik seminerleri.

“Askerler sarhoş oldu, ağzından darbe planını kaçırdı” filan diyorsunuz.

O şöyle: Asker konuşuyor mesela. “Abi bunları götürmek için bir darbe yapmak lazım” diye.

Ama öyle anlatmışsınız ki sanki darbe planı.

O zaman öyle yazıyorlar. O, Gizli Tanık Munzur’un ifadelerinde var, benimkinde yok fazla. Ben sadece “Seminer oldu” dedim.

Cihaner’i tutuklatan Savcı Osman Şanal’ın cemaatçi olduğunu biliyor muydunuz?

Tabii ki biliyorum. Dönemin emniyet müdürü, terörle mücadele müdürü, hepsi cemaatin adamıydı. O bölgenin kadrosu, MİT hariç, emniyet tam kadro cemaatin elindeydi. Düşünsenize, Erzincan’da 52 hakim savcı var. HSYK oylamalarında cemaat listesine 50 kişi oy verdi. Erzurum da öyleydi.

Bu açıkça bir cemaat operasyonuydu.

Tabii ki. Çok net.

“Abiliğini yaptığım bir insan şu an büyük bir ilin başsavcısı”

Savcılıktan istifa ettiniz. Sonra ‘Hakan Aslan’ ismiyle geri döndünüz. O nasıl oldu?

O cemaatin operasyonu değildi. Devlette beni destekleyenler, yanımda olan insanlar vardı. Meslekten atılmam cemaatin işidir. İstifa ettirildim. Bakın, şu an kripto olan ve hala başsavcılıklara devam eden arkadaşlar var. Abiliğini yaptığım bir insan şu an büyük bir ilin başsavcısı, düşünün.

Abiliğini yaptığınız başka insanlar var mı yargıda?

Var tabii ki. Gülerek izliyorum yani, bu nasıl bir oyun, bu nasıl bir şey?

“Darbe planını ABD’deyken öğrendim; devletin ilgili kurumlarını uyardım”

Savcılığa döndükten sonra ABD’ye gittiniz. Neden?

Biraz cemaatin isteğiyle oldu. Uzaklaşmamı istediler. Eski eşimle birlikte, Sağlık Bakanlığı’ndan görevlendirme çıkarıldı, ücretsiz izin aldım ve gittik. Bir buçuk sene kaldım. Orada çocuk baktım, cemaatin işleriyle ilgilendim. İstanbul Kültür Merkezi’nde (FETÖ’ye ait) görevliydim. Cemaat bağlantım devam etti. Aydınlanmam orada başladı. Biz cemaati barış ve hizmet hareketi görüyorduk. Ancak eyalet imamlarının istihbaratçılarla, CIA ile görüştüğünü görünce gönül verdiğimiz davanın başka ülkelerin istihbaratının elinde olduğunu fark ettim. Bu benim için çok önemliydi. Cemaatin CIA’nın kontrolü altında olduğunu gözlerimle gördüm. Darbe planını da Amerika’dayken öğrendim.

2015’in başında Türkiye’ye döndüm. Döndükten sonra devletin ilgili kurumlarını uyardım. Başta Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu olmak üzere sekiz kez görüştüm. Dervişoğlu ve ekibine darbe planını bildirdim. Darbe sürecini ‘Şahin Grubu’ yürütüyordu. Bu grup cemaat içinde klik bir yapıydı. Darbenin bir yıl içinde olacağını, bu yapının planladığını belirttim.

Cemaat ya da şimdiki adıyla FETÖ hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hiçbir tarikat ya da cemaatin İslam’a ve ülkeye faydası olabileceğini düşünmüyorum. Cemaat Türkiye’de zayıflatıldı ama dünyada hâlâ güçlü. Zulme uğradıklarını iddia ederek mağduriyet söylemleriyle uluslararası kamuoyunu etkiliyorlar. Amerika ve Avrupa’daki yapılanması çok güçlü. Türkiye’de devlet yaşla kuruyu ayırt etmeden, insanlara pişman olma hakkı tanımadan cezalandırdı. Ama cemaati bu hale getiren klik, hâlâ etkin. Belki bir darbe yapamazlar ama fitne çıkartma potansiyelleri var.

- Advertisment -