Altınordu Futbol Kulübü için bir tanım ya da benzetmede bulunmak gerekirse, Türkiye’ye gurbetçi oyuncu ihraç etmesine alışık olduğumuz ülkelere futbolcu göndermesi nedeniyle “Türkiye’nin tereciye tere satan kulübü” denilebilir. Ya da ilkesel olarak kadrosunda yabancı futbolcu bulundurmamasından ötürü “Türkiye’nin Athletic Bilbaosu”. Ancak kamuoyunda ve medyada yaygın olarak kullanılan “oyuncu fabrikası” yakıştırmasına iştirak edecek olursak, Altınordu kulübüne biraz haksızlık yapmış oluruz. Zira Altınordu’nun kurduğu düzeni incelediğimizde; alınıp satılan bir ürün değil, bir birey yetiştirdiğinin bilincinde olan bir yapıyla karşılaşıyoruz.
Sloganı “İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu” olan Altınordu kulübü, yetiştirdiği oyunculara sadece teknik, taktik ve fiziksel eğitim vermiyor. Bu oyuncular 12-13 yaşından itibaren tam zamanlı olarak doğayla iç içe yaşadıkları tesislerde, yeri geliyor organik tarım alanında sebze meyve yetiştiriyor, yeri geliyor tavuk kümesinden yumurta toplayıp inekten süt sağıyor.
Satranç ve medyayla iletişim gibi konularda dersler de verilen çocukların yabancı dil öğrenmesi için de özel bir program yürütülüyor. Futbolcular, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ile yapılan anlaşma kapsamında anadili İngilizce olan öğretmenlerden her gün 20 dakika ders alıp konuşma pratiği yapıyor.
Misyonu, yetiştirdiği futbolcuları Avrupa’nın üst düzey liglerine transfer etmek olan Altınordu kulübünde oyunculara sağlanan bu koşullar gençleri hem saha dışındaki hayata hazırlamayı hem de gitmeleri hedeflenen ülkelerin kültürlerine uyum sağlamalarına yardımcı olmayı amaçlıyor.
Her yıl 2 milyon euroluk satış hedefi
Ancak tüm bu sistemi kurmanın ve sürdürmenin elbette maddi bir karşılığı da var. Altınordu Futbol Kulübü Başkanı Seyit Mehmet Özkan, kurdukları futbol akademisinin yıllık giderinin yaklaşık 20 milyon TL olduğunu ve bunu karşılayabilmek için her sene en az 2 milyon euro transfer geliri elde etmek zorunda olduklarını belirtiyor.
DW Türkçe’ye konuşan Özkan, Çağlar Söyüncü’yü Freiburg’a sattıkları 2016 yılından beri her sene bu hedefi tutturmayı başardıklarını ifade ederek “Bu anlamda 2016’dan beri kendi bütçesini kendi sağlayan bir yapıdayız. İleride inşallah daha da iyi oyuncularımız çıkacak. Çünkü her yıl daha iyi öğreniyoruz ve her yıl kendimizi geliştiriyoruz” diyor.
Altınordu Futbol Kulübü’nde yaş grupları için ayrı sahalar inşa edilmesi, antrenörlere hak ettiği maaşların verilmesi ya da futbolcuların konaklaması ve beslenmesi için ayrılan bütçenin dışında oyuncuların gelişimi için kullanılan teknolojik icatlara da büyük bir yatırım yapılıyor.
Futbolcuların özellikle pas ve şut kabiliyetlerini artırmayı hedefleyen “Passense” sistemi gibi teknolojilere sürekli bir yenisini ekleyen kulübün 2015 yılından beri kullandığı bu sistemi 300 bin euroya mal ettiklerini belirten Özkan, “Borussia Dortmund’da gördük bunu. Almanya’da çok pahalı olduğu için burada kendi mühendislerimizle yaptık. Yazılımını falan kendimiz yaptık. Onun dışında kriyoterapi cihazıyla mesela soğuk dinlenme yatırımı yaptık. Şimdi basınç odası için yatırım yapacağız. Bunlar gençlerimizin hem rehabilitasyonu hem de çabuk toparlanmalarını sağlayan önemli bilimsel yatırımlar” diyor.
Altınordu’dan Avrupa’ya uzanan köprü
Altınordu’nun Çağlar Söyüncü’yle birlikte Avrupa futboluna sunduğu en büyük iki isimden biri Cengiz Ünder. Altınordu’dan Başakşehir’e transfer olan Cengiz Ünder, daha sonra İtalya, İngiltere ve Fransa’nın köklü kulüplerinin yolunu tuttu. Altınordu, her iki oyuncunun da ilk satışlarından sonraki transferlerinde de ciddi paylar aldı. Bu tarz satış payları, Altınordu’nun gelir hanesindeki en önemli kalemler arasında
Altınordu’dan 2018’de Fenerbahçe’ye transfer olan Berke Özer ve Barış Alıcı da daha sonra kiralık olarak Belçika’nın Westerlo takımında forma giyerek Avrupa’da ter döktü. İzmir temsilcisi, son yıllarda aralarında Başakşehir’e satılan Ravil Tagir’in de bulunduğu birçok futbolcuyu da Süper Lig ekiplerine transfer etti.
Sezon başında 18 yaşındaki Yiğit Emre Çeltik’i Hollanda ekibi Fortuna Sittard’a gönderen Altınordu’nun Avrupa’ya ihraç ettiği son isimse Bundesliga ekibi Arminia Bielefeld’e transfer edilen Burak İnce oldu. 17 yaşındaki genç yetenek, 18 yaşını dolduracağı Ocak ayından itibaren Alman ekibinin formasını giyecek.
Bu futbolcularını başka ülkelerden kulüplerin de istediğini ancak söz konusu ülkelerde gençlere “Almanya’daki kadar süre ve önem verilmediği için” Arminia Bielefeld’i tercih ettiklerini belirten Özkan, Alman ekibinin iki ay daha Altınordu’da kalacak olan İnce’nin bu süre zarfındaki çalışma programıyla ilgili olarak İzmir kulübünden bazı istekleri de olduğunu açıkladı.
“Tekniğiyle ilgili hiçbir eksiği yok. Çok da memnunlar. Ancak vücudunun üst bölümüyle ilgili eksik tespit ettiler. Yüzde 30 oranında. Biz de onunla ilgili şu an çalışmalar yapıyoruz. Burak’ın o eksiğini görüp kendimiz de akademimizde bu eksiği kapatacak önlemler almaya başladık. Yani Avrupa’yla kurduğumuz her türlü sportif ilişki, bizi bir adım daha ileriye götürüyor.”
Burak İnce: Her şeyi öğrenerek gidiyorum
DW Türkçe’ye konuşan İnce de bu eksiğinin Almanya’daki imza töreninde bir araya geldiği Arminia Bielefeld yetkililerince dile getirildiğini belirtti. “Oraya gittiğimde bana hemen ‘Üst bölgeye geldiğin gibi başlayacağız, üst bölgen alt bölgeye göre biraz zayıf’ dediler” ifadesini kullanan İnce, yabancı dil öğrenimi açısından da Almancadan ziyade İngilizceye yönelmesini istediklerini söyledi. “Ben de İngilizcemi geliştirmeye çalışıyorum. Altınordu’da bize İngilizce dersler veriyor. Bu derslere her akşam giriyoruz.”
Altınordu’da aldığı diğer “hayat” derslerinin de Avrupa’da faydasını göreceği inancında olan İnce, “Küçük yaşlardan beri zaten bu eğitimlerin hepsini alıyoruz. Altyapıda bunlara çok önem veriyorlar. Ben bunun hayatıma her anlamda fayda sağlayacağını düşünüyorum” diyor.
İnce’yi Bielefeld’de karşılayanlar arasında teknik direktör yardımcısı Ilia Gruev de vardı. İnce, 90’lı yıllarda bir başka İzmir kulübü Altay’ın formasını giyen Gruev’in kendisiyle Türkçe iletişim de kurduğunu söyledi.
“Altınordu’da sürekli Avrupa’daki turnuvalara gittik. Almanya’da çok güzel anılarım var. Bence yabancılık çekmeyeceğim. Çabuk alışacağımı, uyum sağlayacağımı düşünüyorum” diyen İnce, Alman kulübünde kısa sürede forma şansı bulabileceğinden de emin. “Burada her şeyi öğrenerek gittiğim için orada hemen forma şansı bulabileceğimi düşünüyorum. Kendime çok güveniyorum.”
Arminia Bielefeld’in tüm maçlarını izlemeye çalıştığını belirten ve “Genç oyunculara önem veren bir kulüp. Benim de gelişimim açısından çok özel bir kulübe gidiyorum” ifadesini kullanan İnce, Bundesliga’yı da yakından takip ettiğini, özellikle Bayern Münihli Leroy Sane’yi beğendiğini ve örnek aldığını söyledi.
Avrupa kulüpleriyle sıkı dirsek teması
TFF 1. Lig’de mücadele eden İzmir temsilcisi Altınordu, Avrupa’nın birçok üst düzey kulübüyle yakın ilişkilere sahip. Sık sık Avrupa kulüplerinden yetkililer Altınordu tesislerine gelerek inceleme ve görüşmelerde bulunuyor. Juventus’un Transfer Departmanı Koordinatörü Marco Ottolini, geçen hafta kulübün Torbalı’daki Metin Oktay Yerleşkesi’ne gerçekleştirdiği ziyarette, “Avrupa’daki takımların birçoğu Altınordu’nun akademiye verdiği önemi biliyor. Zaten kulüpler de buna göre oyuncu seçiyor” dedi.
Altınordu’nun Avrupa’daki imajını “Bize ayda 2-3 defa ünlü kulüplerin antrenörleri oyuncu izlemeye geliyor. Bizi artık Türkiye’de Avrupalı mantalitede akademisi olan bir kulüp olarak görüyorlar” sözleriyle anlatan kulüp başkanı Özkan, “Pandemi öncesine kadar yılda 25 defa Almanya, Hollanda, İspanya, İtalya, Belçika gibi ülkelerde turnuvalara katılıyorduk. Böylece bu çocukların Avrupa’da kendi yaş grubundaki oyuncularla mücadeleye girmelerini sağlıyoruz. Cengiz Ünder mesela ilk defa yabancı ülkeye gittiğinde 12 yaşındaydı” diye ekliyor.
Özkan akademiye oyuncu seçerken dikkat ettikleri fiziksel özellikleri ise şu şekilde anlatıyor:
“Uzun boylu olmalarına önem veriyoruz. El-bilek testi yaptırıyoruz hastanelerde. Bu teste göre kaleciler için 1,90 ve üzeri, stoperler için 1,85 ve üzeri, santrforlar için 1,85 ve üzeri, diğer oyuncular için de 1,78 ve üzeri şeklinde ideal ölçülerimiz var. Ama bu idealin eksi 3 santimine kadar da tolerans gösteriyoruz.”
Bütçenin yarıya yakını Öz Kaynak Sistemi’ne
Öz Kaynak Sistemi’nden (ÖKS) oyuncu yetiştirdiği futbol akademisine yılda 20 milyon lira harcayan Altınordu’nun ÖKS’ye ayırdığı bu meblağ, kulübün 50 milyon TL’lik toplam bütçesinin yüzde 40’ına tekabül ediyor. Başkan Özkan, Türkiye’deki diğer kulüplerin öz kaynağına ayırdığı bütçe için “En fazla 4-5 milyon liradır. Ama çoğu 1-2 milyon lira ayırır” diyor.
Daha önce Bursaspor’da Sportif Direktör, Göztepe’de ise CEO olarak görev yapan Barış Güçlü de Türkiye’deki kulüplerin altyapıya ayırdıkları bütçenin genel olarak yüzde 5’i geçmediğini belirtiyor.
Yarışmacı veya dernek statüsündeki kulüplerin altyapıya önem vermesinin Türkiye şartlarında pek mümkün olmadığını belirten Güçlü, mevcut durumu şöyle özetliyor:
“Türkiye’de kimse sizin altyapı tesisine bir saha daha eklemenizle, altyapı hocalarının çalışma şartlarını iyileştirmenizle ya da oyuncularınıza daha kaliteli eğitim vermenizle ilgilenmiyor eğer takım küme düşerse. Bu nedenle, gelen başkanlar da asla böyle bir şeye yönelmiyor. Zaten dernek statüsündeki kulüplerin yüzde 99’u da borçlu durumda. Yani her zaman bir para bulunması ihtiyacı söz konusu. Böyle olunca sıra asla altyapıya gelmiyor.”
Sahipli kulüp ve felsefe vurgusu
Altınordu’yu diğer kulüplerden ayıran en önemli özelliğini “ne yapmak istediğini tarif eden belki de tek kulüp” şeklinde ifade eden Güçlü, “Bunlar uzun vadeli projeler. Çok ciddi yatırımlar yapıyor Özkan. Belki beş senedir oyuncuları satıyor ama bu işin geçmişi de var” diye ekliyor.
Altınordu’nun yaptığı gibi bir yatırımın ancak sahipli kulüpler tarafından gerçekleştirilebileceğini vurgulayan Güçlü, “Sahipli kulüp olması, yüzde 100 şart. Ancak sahipli kulüp olması da yeterli değil. Bunun felsefeyle de alakası var. Örneğin sahipli kulüplerden Başakşehir’in müthiş altyapı tesisleri var. Ama altyapısından o seviyede bir oyuncu çıkarıp satmadı. Göztepe veya Kasımpaşa da satmadı. Çünkü hepsi yarışmacı” diyor.
Şu anda futbolcu menajerliği yapan Güçlü, yarışmacı kulüpler içindeyse sadece Trabzonspor ve Bursaspor’un diğerlerinden belli ölçüde farklılık gösterdiğini belirterek “Dikkat ettiyseniz, bu iki kulüpten oyuncu çıkıyor. Çünkü onların geçmişten gelen bir felsefesi ya da kültürü var. Genç oyuncuları da oynatıyorlar. Bu kültüre sahipler” ifadesini kullanıyor.
Süper Lig’e çıkmak istemiyorlar
Türkiye’de hangi ligde olursa olsun kulüplerin neredeyse hepsinin öncelikli hedefi en kısa sürede başarıya ulaşmak. Ancak Altınordu için başarının tanımı, diğer kulüplerdekinden farklı. Kulüp başkanı Özkan, “Altınordu’da öncelik şampiyon olmak değil. Altınordu’nun bu toprakların çocuklarından üst düzey kalitede ve kapasitede futbolcular yetiştirip Avrupa’nın ilk beş ligine transfer yollamakla ilgili misyonu var” diyor.
Özkan, geçen sezon playoff finalinde Altay’dan 90’ıncı dakikada yediği golle Süper Lig’in kapısından dönen Altınordu’nun henüz bu seviye için hazır olmadığı görüşünde.
“Süper Lig’e çıkarsak çok kötü olur. Biz bu yatırımı bu toprakların çocukları için yaptık. Sahada sekiz yabancının oynadığı bir ligde biz 19-20-21 yaşındaki özkaynak oyuncularımızı oynatamayız ki” diyen Özkan, arkasında durdukları prensiplerle Süper Lig’de tutunmalarının zor olacağını belirtiyor:
“İtibar kaybımız olur. Çünkü orada yabancı yine oynatmayacağız. Yerlilerin de yarısı bizim 20 yaşındaki çocuklarımız olacak. Peki ne zaman hazır oluruz? Bizim oyuncu stokumuz çoğaldığında. Çocuklarımızı 23-24-25 yaşlarında da kendi bünyemizde tutmaya başlayacağız. Çünkü hepsi Burak İnce ya da Çağlar Söyüncü gibi olmayacak. Normaller de olacak. Onları başka kulüplere satmayıp kendi bünyemizde tutacağız. Öyle bir bütçemiz olacak. O zaman biz de Süper Lig’e çıkacağız.”
Bucaspor dönemi
Özkan’ın Altınordu’da hayata geçirdiği felsefenin temelleri, 66 yaşındaki spor adamının Bucaspor’da futbol akademisini kurduğu 2007 yılında atıldı. Dernek statüsündeki kulübün bünyesinde yer alan özerk yapıdaki bu akademinin başkanı olduğu dönemde, Bucaspor hem yetiştirdiği futbolcularla dikkat çekti hem de Süper Lig’e kadar yükseldi. Ancak Özkan daha sonra kulüp yönetimiyle yaşadığı fikir ayrılıkları nedeniyle Bucaspor’dan ayrıldı ve kısa süre sonra Altınordu’yu satın aldı. Bucaspor kulübü de Özkan’ın ayrılmasının ardından amatör lige kadar düştükten sonra kapandı. Özkan, Bucaspor’dan Altınordu’ya geçiş hikâyesini şöyle anlattı:
“Bucaspor’dan Fenerbahçe’ye Salih Uçan’ı satmıştık. Bucaspor’la bir anlaşmam vardı satılan oyuncunun yarısı akademi bütçesine verilecek yarısını kulüp alacak diye. Ama kulüp ‘Bizim paraya ihtiyacımız var. Bu yüzden sana parayı vermiyoruz’ dedi. Ben de bunun üzerine onlara tesisleri de bırakıp ayrıldım. O dönemde Altınordu üçüncü lige düşmüştü. Altınordu da borçluydu. Altınordu’yu borçlarını kapatmayı taahhüt ederek aldım. Şirket yaptım.”
Antrenör de yetiştiriyor
Altınordu sadece futbolcu değil, antrenör de yetiştiriyor. Özkan, 2007’den beri aynı teknik ekiple bu yolda yürüdüğünü ve dokuz yıldır Altınordu’nun teknik direktörü olan Hüseyin Eroğlu başta olmak üzere birlikte çalıştığı isimlerle yakaladıkları istikrarın kulübü başarıya götürdüğünü vurgularken antrenör yetiştirmek ve geliştirmek için verdikleri çabaları şöyle aktarıyor:
“Bu sene antrenör akademisi diye bir bölüm açtık. Türkiye genelindeki futbol okullarımızdaki genç antrenörlerimize pratik eğitimler vereceğiz. Aynı zamanda her yıl Avrupa’nın ünlü kulüplerine yazları 3-4 antrenörümüzü 1-2 aylık kurslara gönderiyoruz.”
Altınordu’nun ülkenin dört bir yanındaki genç yetenekleri keşfetmek için kurduğu geniş bir futbol okulları ağı bulunuyor. Kulübün 11 yaş ve altındaki çocuklar için Türkiye genelinde kurduğu futbol okullarının sayısı 174. Kırk beş ilde yer alan bu okullarda 15 bin 626 çocuğa eğitim veriliyor.
Türkiye’den “yeni Altınordular” çıkmasını çok istediğini belirten Özkan, “Neden yalnız kalalım ki? Çünkü hammadde sorunu yok. 32 milyon gencimiz var. Bu toprakların gençleri bütün kulüplere yeter” diyor.
Ancak Güçlü’ye göre bu pek yüksek bir ihtimal değil:
“Mehmet Bey tek olmak istemese de uzun süre daha tek olur. Türkiye’deki kulüp yapısından ötürü yeni Altınordular çıkması çok kolay değil.”