140 Journos’un YouTube kanalından paylaşılan ve Türkiye’nin yakın tarihteki ekonomi yolculuğunu anlatan “tarih tekerrür” başlıklı video, kısa sürede bir buçuk milyona yakın kez izlendi.
9 Nisan akşamı yayımlanan videonun yorum kısmına 12 Nisan saat 12:00 itibariyle 15 binden fazla yorum yapıldı. Yorum sahiplerinin çoğunu geleceğe yönelik karamsarlıklarını ifade eden gençler oluşturdu.
Gençler için adeta bir “dert paylaşımı” noktası haline gelen videonun altına girilen yorumlardan, kendi hikâyelerine de yer verdikleri bazısını Serbestiyet okurları için derledik.
Lowson: “19 yaşındayım ama 39 yaşında gibi hissediyorum”
“Bu ay 19 yaşıma girdim. Üniversiteye başladım. Bitirince işsiz kalacağımı bildiğim halde 3 aydır masraflarımı karşılayabilmek için çalışıyorum hiçbir hobim eğlencem kalmadı. Geleceğe dair hiçbir umudum kalmadı. Hiçbir şeye vaktim yok 19 yaşındayım ama sanki 39 yaşındaymış gibi hissediyorum. Bunun sorumlularının hesap verdiği günü görmeden ölmek istemiyorum.”
Buse Mutlu: “Her gün daha da kaybediyoruz yaşama bağlılığımızı”
“Sınava hazırlanıyorum. Yarısını okumadığım liseden mezun oluyorum. Gelecek kaygısı, umutsuzluk, depresyon, yataktan çıkmama isteği… Her şey o kadar zor ki Türkiye’de bir gençseniz. Eğitim, ekonomi, siyaset…Türkiye’de kadın olmak, insan olmak, hayvan olmak… Her gün daha da kaybediyoruz yaşama bağlılığımızı.”
Baki Can Gürler: “Her sabah uyandığımda buradan gittiğim günü hayal ederek yaşıyorum”
“Yıl 2009.. 12 yaşımdaydım. Annem beyin tümörü ve kanser ile savaşıyordu. Ben hemofiliyle savaşıyordum. 3 sene boyunca lise sınavına hazırlanmam gerekiyordu. Arkadaşlarım dershaneye gidiyordu. Ben ise ailemin olan bütçelerini hastalık ile harcadıkları için onları beni göndermeye çalışmamaları için ikna ediyordum. 8 sene sonra üniversite sınavına hazırlanmam gerekiyordu. Artık babam ‘Oğlum kitabın zaten yok mu?’ demeye başlamıştı. Bana bunları söylerken kim bilir kendinden ne kadar utanıyordu? Bende kafede çalışıp ihtiyaçlarımı karşılayıp üniversite sınavına çalışıyordum. 2015’te üniversiteye gittim. Devlet yurdunda kalıyordum. Üzerimizde araba, ev olmamasına rağmen, evin tek gelir kaynağı babamın memur maaşı olmasına rağmen bana burs çıkmadı. Babam aylık 300TL gönderiyordu. 5 tane kitap alıp, üzerine de her gün 1 tane çay içince bitiyordu ve babamdan tek kuruş daha para isteyemiyordum. Üniversitede para kazanabileceğim her türlü işi yaptım. Mesleğimi elime aldım. Üniversitede biriktirdiğim borçlarımı ödedim. Önümüzdeki yaza KYK borcu ödemem başlayacak. Bir de askere gitmem gerekecek. Her ay elimde kalan tasarrufuma bakıyorum. Hangi parayla kyk borcunu ödeyeceğim, hangi parayla bedelli askerlik yapacağım, 10 senedir bilgisayar almak istiyorum, hala alabilecek durumum yok. geçen gün arabayı kimler alıyor diye mesela ben asgari ücretle alabilir miyim diye araştırdım. Şu anki durumumla 7,5 sene sonra (her şey yolunda giderse) alabiliyorum. Kim alabiliyor bu arabayı? Ben neden alamıyorum? Benim için bir hayalden ibaret araba sahibi olmak. 2017’de 800TL’yle Hollanda’ya gittim. 2 hafta tanımadığım insanların evinde kaldım. 2 haftada tek 1 kez yemek yedim. Bisküvi yedim. Toplu taşımaya binemedim camiden bulduğum bisikletle gezdim. Yurt dışında tatili kimler nasıl yapıyor? Sevdiğim kişiyle evlilik planları kurmak istiyorum. Acaba evlenmenin maliyeti ne kadardır diye araştırdım. Arabam yok. Evim yok. Evlendiğimiz zaman koltuk, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, ocak… alabilecek param yok. 29 yaşıma kadar KYK ve bedelli askerliği ödesem, evlenmek için de bi 6-7 yıl çalışsam ancak 35-36 lı yaşlarımda evlenebiliyorum. En ufak bir lükse kaçınca bütün bütçem bitiyor. Benim yaşayamadığım hayatı hakketmediği şekilde yaşayan herkesin yediği tüm lokmalar boğazına dizilsin. Beni görmeyen, duymayan, durumuma kulak tıkayan devletin herhangi bir kademesinde, yaşadıklarımda payı olan tüm görevliler bana yaşattığını Allah’ından bulsun. Türkiye’den çıkmak için yaşıyorum. Her gün Türkiye’den kaçmak için yaşıyorum. Her sabah uyandığımda buradan gittiğim günü hayal ederek yaşıyorum.”
Ahmet: “Gençliğimi, hayallerimi, sağlığımı çalıp pişkin pişkin gülenlere hakkımı helal etmiyorum”
“25 yaşındayım T.C.’de genç olmanın acısını çeken bir gencim yaşıtlarım devlet burslarıyla dünyayı gezerken okuyacağım, çalışacağım belki evlenip aile kuracağım diye bu yaşımda kronik tansiyon hastası oldum. Gençliğimi, hayallerimi, sağlığımı çalıp pişkin pişkin dolarla işiniz mi var diye gülenlere, oturduğu yerden ülkemin nimetlerini sömürenlere ve bunların hepsine ön ayak olanlara hakkımı helal etmiyorum. Atalarımın canlarını feda ederek kurtardığı kurduğu ülkeye beni düşman eden herkesin iki yakası bir araya gelmesin inşallah”
UMERIS: “Her geçen gün bir şeylerin kötüye gitmesine çok üzülüyorum”
“17 yaşıma yeni girdim, daha henüz 1 hafta üzerinden geçmedi. Lisede okuyorum, 11.sınıfım. Seneye ise YKS sınavına çalışacağım. O kadar umutsuz ve o kadar mutsuzum ki, bunu anlatmak bile çok koyuyor, bu sözleri yazmak çok koyuyor. Her geçen gün düşmek, her geçen gün bir şeylerin kötüye gitmesi, her geçen gün babamın marketten çıkarken üzüldüğünü görmek, çok üzülüyorum. Her geçen gün bu yaşlarımı saçma bir eğitim sistemi ve saçma bir alım gücü altında yaşamaktan o kadar üzüldüm ki, bunları artık görmezden gelmeye çalışıyorum ama olmuyor. Bir tane bilgisayar almak istiyorum, ama bakıyorum bir bilgisayar fiyatı her gün artıyor, hiç ama hiç düşmüyor. Bir araba bakıyorum, üniversitede alırım diyorum, ama 10binlik arabalar 300bin olmuş artıyor. Kendime hobi edineyim diyorum, bir şeyler yapayım diyorum, o kadar fazla paralar karşıma çıkıyor ki hayattan beziyorum. Yurtdışına bakıyorum, bide buraya bakıyorum ve kahroluyorum, neden böyle diye merak ediyorum. Neden bu kadar pahalı diye merak ediyorum. Neden bu yaşlarımda ekonomi düşünüyorum diye merak ediyorum, neden bu yaşımda dolar ve euro tablosuna bakıp üzülüyorum diye kendime soruyorum ama cevabından çıkamıyorum, kendimi kurtaramıyorum. Neden her markete gittiğimde bu kadar fazla diye merak ediyorum, neden yurtdışında böyle değil diye kafayı yiyorum. Neden Avrupa ve Amerika’daki yaşıtım gibi değilim diyorum ama yine cevabından kurtulamıyorum. 17 yaşıma geldim, belki de bir kere adam gibi bir şey alamadım, gezemedim, edemedim. Bu son senemde kendimi eve kapatıp test kitaplarına kafayı koyacağım, strese gireceğim, ekonomi düşüneceğim. Sonra ise mezun olup ay sonunu düşünmek zorunda kalacağım. Umudum kalmadı artık, böyle kötüye gitmemize umudum kalmadı. Bide bu dediklerimize karşı gelip, ülkeyi savunan kesimden de bıktım artık.”
Brn Bydr: “İnsan olduğunu hatırlatan her detay artık lüks”
“33 yaşındayım evli ve 2 çocuk babasıyım. İnsanlar kendilerinden vazgeçti. Sadece çocuklarının bezi, maması, ucuz bir oyuncağı için çalışır hale geldi. Gelişmek, öğrenmek, ilerlemek için çalışmıyoruz. Tek amacımız hayatta kalmak. Tencerenin kaynaması. Ne yeni güzel yerler görmek, ne ailecek dışarıda hoş bir yemek yemek ne de küçük de olsa bir tatile gitmek… İnsan olduğunu hatırlatan her detay artık günümüzde bir lüks. Benim oğlum videoda gördüğü bir yiyeceği istediği zaman, gelecek ayki gelirimizden bir bütçe ayırıp alabiliyorsam bunun suçlusu sistemdir.”
Eylül Akpolat: “Günde neredeyse 12 saat uyumaya başladım çünkü umudum kalmadı”
“Yaşım 21. Günde nerdeyse 12 saat uyumaya başladım çünkü umudum kalmadı. Uyanınca, kalkınca yataktan ne yapacağımı düşünür oldum çünkü ne yaparsam yapayım burada bir bok olamayacağım. Yurtdışı için belirli bir yatırım ya da birikimim yok zaten iş bulamıyorum nasıl birikim yapayım. Bizim yüzümüz gülmeliydi, bizim gülmekten ağzımız ağrımalıydı, mutlu olmalıydık ama siz bu gençliği mutsuz, içine kapanık, somurtkan bir gençlik haline getirdiniz. Hakkım size helal değildir. Umarım aynısını sizler de misliyle yaşar veya yaşıyorsunuzdur.”
Soli: “Birileri buna dur demeli”
“21 yaşındayım askerden geleli 3 4 ay oldu lise bittikten sonra üniversiteye devam etmedim onlarca işsiz üniversite mezununu görünce okuyup babama yük olmak istemedim bütün arkadaşlarım gezerken eğlenirken sırf aileme destek olabilmek için çalışmaya başladım bir lastik fabrikasında çalışmaktan başka çarem yok bir hayalim var hedeflerim var müzik yapmak istiyorum şarkılar söyleyip derdimizi anlatmak istiyorum ama olmuyor her şey çok pahalı öyle bir durumdayız ki ben ilk defa bu kadar zor durumda olduğumuzu gördüm babam tek maaşla çalışıyor evimiz kira ben daha çok yeni girdim işe yardımcı olamıyor gerçekten yorulduk birileri buna dur demeli lütfen artık”
Zeynep Güney: “Üzgünüm, öfkeliyim, kaygılıyım”
“20 yaşındayım. Üzgünüm, öfkeliyim, kaygılıyım. Gençliğimi doya doya yaşayacağım, bolca kahkaha atacağım yıllarda ülkemin geleceğini, milletimizin halini düşünmekle, yarınım nasıl olacak kaygısını yaşamakla meşgulüm. Her sabaha yüzlerce iç karartıcı haberle uyanıyorum. SMA hastası çocuklar, şiddet gören öldürülen kadınlar, bu katillere verilen komik cezalar, ekonomi, üniversitelerin halleri, eğitim eşitsizliği, açlıktan dolayı intihar eden insanlar… O kadar yordunuz ki bizi… Hırsınızla yüzlerimizden gülümsemeyi, kalplerimizden umudu, bizden koca bir gençliği çekip aldınız. Hepiniz hırsınızda boğulun.”
Çağla Tunçel: “Bu ülkede hayal kurabilecek, yaşanabilecek bir yer kalmadı”
“Ben bu ülkenin 19 yaşında bir genciyim üniversite sınavına iki kere girdim. Başarımızın yeteneklerinizin matematik çözüp çözemediğimle ölçüldüğü bu sınava. Hayatımızın bağlı olduğu bu sınava. Şimdi üniversitede okuyorum ama gelecekle ilgili en ufak iyi bir düşüncem kalmadı. Mezun olduğum da iş bulabilecek miyim bilmiyorum. Kendimi beş yıl sonra hiçbir yerde göremiyorum. Umarım açta açıkta olmam diye düşünüyorum ve bir çok genç gibi yaşamak için yurtdışına gitme hayalleri kuruyorum. Ülkede umut kalmadı neşe kalmadı ama en önemlisi gelecek kalmadı. Kimsenin yarından beklentisi kalmadı. Ülkede sanat yapmak isteyenin de siyaset yapmak isteyenin de maalesef artık şansa tecrübeye değil sadece bir tanıdığa ihtiyacı var. Bu ülkenin gençleri çok kere hayal kırıklığına uğradı bu ülkenin gençlerinin gerçekten kalbi kırık ve haksızlığa uğradılar. Kimse de şimdi demesin neden bu gençler yurtdışına gidiyor. Çünkü bu ülkede hayal kurulabilecek yaşanabilecek bir yer kalmadı.”
Aykut Cantürk: “Umut mu? Bende kalmadı”
“Senelerdir turizm sektöründe uğraşıyorum. 15-16 yaşından beri hem çalıştım hem okudum. Lise başarılı bir şekilde bitti,üniversite bitti. Kendimi geliştirmek için ordan oraya koşturdum. Hasta hasta işe gittim,mesai mesai üstüne çalıştım. 30 yaşına geldim emeklerimin karşılığını alamıyorum. Diyeceksiniz bu senden kaynaklanıyor. Milletin bir sürü para verip gittiği yerlere ben zamanında başarım ile gittim. Okul birincisi oldum. Üniversiteyi kazandım ve alanımın ilk mezunlarındanım. Başarılı bir üniversite hayatından sonra dahala aynı yerde sayıyorum. Neden mi? Birilerine yalakalık yapmadım. B irilerinin yanında asalak gibi durmadım. İdealist ve hakkımı aradım Hasta hasta, mesai mesai üstüne çalışıp kendimi kullandırdım. Karakteriz olsam kim bilir nerelerdeydim. Sonra dedim bu özel sektör, akademik alanda ilerliyeyim. Başvuru yaptığım kurumlara ortalaması benden düşük ve mesleğinde hiçbir uygulama bilmeyen kişiler alındı. 15 başvuru da bir sıralamaya dahi girilemez mi? Nedenini sorduğumda, kurul kararı. Kurul mu? Bir türlü ulaşamadım o kurula. Benden daha beterleri de vardır tabi ki. Malum kesime yakın olsam belki de şuan istediğim yerdeydim. Mezun olduğumdan beri üç kuruş para ile geçinmeye çalışıyorum üstelik babam ve annem kronik hasta varlıklık malı mülkü olan biri değilim. Sabrederek uğraştım. Gemisini yürüten kaptan oldu. Liyakat yerlerde sürünüyor. İki lafı bir araya getiremeyen kişiler özel ve resmi kurumlarda yöneticilik yapıyor. Ben ve benim gibi donanımlı kişiler de yerinde sayarak, üç kuruş fazla almak için kara kara düşünüyor. Bir insanın umudu olur. Yaşama sevinci olur. Nerede bizim emeklerimizin karşılığı? Günümüzde ev ve araba sahibi olmak sıradan sayılırken ben kiramı dahi zorla ödüyorum. Şans meselesi biraz da. Doğduğun ve yetiştiğin kesim, ortam çok önemli. Eskiden başarın, çalışman ve özverin ile bir yerlere gelebiliyordun. Şimdi bunların hiçbir anlamı yok. Toplumun sosyo-kültürel yapısı o kadar bozuldu ki aralarında dağlar kadar fark olan kesimler oluşturuldu. Ben ve benim gibilerin suçu nedir? Oturup; “bizim hayatımız böyle devam edecek yapacak birşey yok” diye düşünmediğimiz ve bunu kendimize yediremediğimiz için bu durumdayız. Belki de biraz kıvrak biraz da değil kıvrak olmamız lazım. İnsanları kullanmamız ve yalan söylememiz lazım. Bilemiyorum. Ancak ben ve benim gibi kişilerin hali git gide içler acısı duruma geliyor. Demem o ki böyle devam ettiği sürece kimseye faydası olmayan bir toplum olacağız. Yazık halimize. Bu toplumu ve bu genç kusağı yıpranmış kesim haline getiren kim ve kimler? Umut mu? Bende kalmadı. Ben ve benim gibilere sevgilerle…”