“(…) Epstein’in hücresinde ölü bulunmasının ardından ABD adalet bakanı ve başka yetkililer, Epstein ölmüş olsa da, mağdurların adalet arayışına karşılık verebilmek için, taciz, tecavüz ve pedofili davasının sürdürüleceğini, Epstein bu işleri birlikte yürüttüğü her kimlerse bunların yargılanacağını ilan etti. Burada hedef alınacak ilk simânın Ghislaine Maxwell olacağı âşikâr…”
Dediği gibi oldu, mesele kapanmadı ve geçtiğimiz yılın son günlerinde, 29 Aralık’ta görülen duruşmada, Epstein’in bir numaralı suç ortağı iddiasıyla yargılanan “evin hanımı” Ghislaine Maxwell, savcıların kendisine yönelttiği 6 suçun beşinden mahkûm oldu. 65 yıllık bir cezaya tekabül ediyor bu ve Maxwell’in ömrünün kalanını cezaevinde geçirmesi anlamına geliyor (şu anda 60 yaşında).
Şimdi, Maxwell’in cezasını azaltmak için savcılarla anlaşma masasına oturup itiraflarda bulunabileceği söyleniyor. Böyle bir şeyin olması durumunda birçok ünlü erkeğin başı belaya girebilir. Muhtemel isimler için şu habere bakılabilir:
Ghislaine Maxwell’i tanıyalım…
Ümit Kıvanç, 2020 Ağustos’unda P24’te yayımlanan “Bir erkeklik ve zenginlik öyküsü” başlıklı yazı dizisinde Ghislaine Maxwell’i “’Madame’: Ghislaine Maxwell” başlıklı 12., ve “’Evin hanımı’nın rolleri” başlıklı 13. bölümlerde anlatmıştı. Bu iki bölümü, önümüzdeki günlerde adını sıkça duyacağımız Ghislaine Maxwell’i yakından tanımak için aktarıyoruz.
“Madame”: Ghislaine Maxwell
Jeffrey Epstein, hayatında kendi dışında kimseye yer açacak birine benzemiyor. Fakat on yıldan uzun süreyle ona bunu yaptırabilmiş biri var: Ghislaine Maxwell. Dört-beş sene sevgili oldular, babasının ölümüyle sarsılmış ve biraz ortada kalmış Ghislaine adamın sayesinde tutunacak dal buldu, Epstein de onun sayesinde Birleşik Krallık sarayı dahil yüksek sosyeteye girdi. Sonra sevgililikleri bitti, yoğun dostluk ve işbirliği dönemi başladı. Ghislaine sokaklardan kızlar topladı, evdeki trafiği ayarladı, onunla birlikte kızlarla sevişti, Jeffrey’in her şeyine katıldı. 2008’de Epstein tutuklandıktan sonra ortalıkta daha az göründü. 2016’da New York’taki evini sattı ve muhtemelen İngiltere’ye gitti.
Ghislaine Maxwell’inki, öyle böyle değil, hafif derin Holywood draması yapılacak hikâye. Azıcık soft porno katkısıyla muazzam gişe yapardı.
Mecburen babasından başlayacağız. Lüks yatına “Lady Ghislaine” adı vermiş adam nihayet.
Ghislaine’in babası
İngiltere’de Rupert Murdoch’a rakip çıkıp basın krallığı yarışına giren ve daha çok bu özelliğiyle tanınan Robert Maxwell’in asıl adı Jan Hoch’tu. Çekoslovakya’dan göçmüştü. 2. Dünya Savaşı sırasında Britanya ordusuyla ilişkilenmiş, İsrail’in kuruluşu döneminde birtakım roller oynamış, İngiltere’de yaşarken Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler içerisinde bulunmuş, karışık bir adamdı. Akademik yayıncılık alanında tekel kurup zenginleşmişti. Siyasetten hiç uzak durmadı. 1960’larda İşçi Partisi’nin öndegelen simalarından biriydi. Futbol işlerine de bulaşmıştı. Kâh İngiliz, kâh İsrail, kâh Rus gizli servisleriyle ilişkisi olduğu söyleniyor, üçüyle birden ilişkisi bulunduğundan şüpheleniliyordu. Cesedi Büyük Kanarya Adası’nın 20 mil güneybatısında bulunduğunda Kudüs’e gömülmüş, cenazesinde MOSSAD’ın önemli elemanları bulunmuştu. Maxwell, Suudi işadamından alıp 1961’de doğan en küçük çocuğunun adını (“Lady Ghislaine”) verdiği yatıyla gezerken “kaybolmuş”tu. Ancak herkes intihar olduğuna inanmıştı.
The Duran’a Maxwell’in hayatının ayrıntılarını anlatan Alexander Mercouris, The Mirror ve The Daily News gazetelerine sahip olan Maxwell’in Daily Mirror’un sahibi basın kralı Murdoch’u müthiş kıskandığını, onunla savaşabilmek için bankalara çok borçlandığını, sonra durumu toparlayamadığını söyledi. Mercouris, haris, tutkulu ve dediğim dedik bir adam olan Maxwell’in, “bildiği dünyanın yıkılışını” hazmedemediği görüşündeydi. Hep yakın ilişki içinde olduğu SSCB yıkılırken, Maxwell’in 3 milyar Sterlin’i bulan borçları, kendisini de yıkımdan kurtaramayacağı anlamına geliyordu.
Bu yüzden çocuklarına öyle bir zenginden bekleneceği kadar para bırakamadan öldü. Aksine, çok fazla borç bırakmış, ölümünden sonra ayrıca, iflasını önlemek için, firmalarının kasasından bugünün parasıyla 500 milyon Euro kadar bir tutarı başka yatırımlara ve özel hesaplarına aktardığı ortaya çıkmıştı.
Çok sevdiği kızı Ghislaine’e düşen, yılda 100 bin dolarlık bir vakıf geliriydi. Yaklaşık 6 hektar alana yayılmış, 53 odalı malikânede büyümüş biri için pek küçük bir tutar.
Robert Maxwell, söylendiğine göre, muktedir, mütehakkim, iddialı bir kişilikti. Dört oğlu ve dört kızına göz açtırmıyordu. Ghislaine’e, sevgilisi olduğunda onunla birlikte ortalıkta görünmeyi baştan men etmişti.
Hayatında belirleyici, yol tayin edici figür olan babasından yoksun kaldığında Ghislaine, alıştığı yaşantıyı sürdürecek imkânlara da sahip değildi.
Londra’dan New York’a
Yeni başlangıç için 1990’ların başlarında New York’a taşındı. Girişken, canayakın, akıllı bir kadındı. Başarı şansı vardı. Orada çevre edinecek, belki birtakım işler yapacaktı. Emlak alıp satmaya çalıştı. Daha önemlisi, sevgili edindi. Henüz yaşadığı yeri değiştireli bir yıl olmamıştı. Gizemli, zeki ve karizmatik finansçı Epstein’le, öyle anlaşılıyor ki, sahici bir ilişkileri oldu.
Sosyete ve dedikodu yazarları ilişkinin gerisinde daha çok menfaat aradılar. “Kadın evlenmek istiyor ama Epstein yanaşmıyor,” diye yazanlar oldu. Hazır klişeye tav olmayanlar, “gizemli ilişki” demeyi tercih ettiler. Bir sosyete muhabiri, “ikisi de ötekinin isteklerine hizmet ediyor” dedi, “güzel bir yerleşik ilişki”.
Gerçekten ikisi açısından da bu ilişkinin sağlam dayanakları vardı. Etrafına kalburüstü simâlar toplayan, yavaş yavaş sosyeteye karışan Jeffrey ile İngiltere’nin kaymak tabakasının mensubu, kraliyet ailesi fertlerinin ahbabı Ghislaine her işe yarayabilecek bir New York-Londra köprüsünün mimarları olabilirlerdi.
Bir süre sonra, York Dükü Prens Andrew ile Jeffrey Epstein’in Central Park’ta birlikte gezintiye çıktıkları görülecek, daha sonraysa Prens, kolunu Epstein’in “kızlarından” birinin çıplak beline dolamış halde poz verecekti. Arkada neşesini gizlemeyen -eski eşi Sarah Ferguson’ın yakın dostu- Ghislaine Maxwell ile birlikte.
Maxwell, 2007’de Hillary Clinton’ın seçim kampanyasına 2300 dolar bağış yapacak, New York’ta -söylendiğine göre hem dostu hem hayranı olduğu- Bill Clinton ile lokantada yemek yiyecek, 2010’da, Clinton’ların kızı Chelsea’nin nikâhında en öndeki davetliler arasında yeralacaktı. Jeffrey’in Ghislaine, Donald’ın da Melania’ya bellerinden sarıldığı bir eğlence fotoğrafında, Trump’larla birlikte görüntüleneceklerdi.
2003’te Vanity Fair’de ilk kapsamlı Epstein röportajını kaleme alan Vicky Ward, o sırada esrarengiz zengin muamelesi gören kötü adamımızla buluştuğunda, “Yetenekli Bay Epstein”, Ghislaine Maxwell’i “en iyi arkadaşım” diye niteliyor, bunun kendisi için sevgiliden daha üst bir konum olduğunu imâ ediyordu. Ward’a göre Maxwell, Epstein’in yanında çalışan, ondan maaş alan biri değildi, ama “hayatının büyük bölümünü organize ettiği görülüyor”du. Ward, sonra “ortamlarda” sık karşılaşacağı Maxwell için, “Onu çok severim,” diye yazmıştı. “Onu herkes sever.”
Ghislaine her yerde
Epstein’in hayatının büyük bölümünün nelerle kaplı olduğu henüz bilinmediğinden, Maxwell’in rolü üzerine de naif yorumlar yapılabiliyordu. Ward, Kaliforniya’da Epstein için yoga hocası aramak üzere verilmiş ilanı görmüştü: “Iyengar Yoga Eğitmeni aranıyor. New York’ta bireysel özel ders için tam gün iş.” Adayların “Miss Maxwell”e başvurması isteniyordu, verilen telefon numarası Epstein’in ofisinindi. Gazeteci yoga denince yoga anlamıştı, haliyle. Oysa ilanda, hangi anlama geldiği konusunda bugün kimsenin tereddüt etmeyeceği şu sözler yeralıyordu: “İşin yoğun seyahat gibi fantastik ikramiyeleri var.”
O sırada Epstein’in samimiyetini sürdürdüğü iki eski sevgilisi daha vardı. Bunlardan biri bizi ilgilendiriyor: eski model, eski İsveç güzeli, doktor Eva Andersson-Dubin. Finansçı Glenn Dubin’in eşi.
Epstein bu çiftle sık görüşüyordu. Biz, daha sonra onların yanında çalışan uşakla görüşeceğiz.
İçki-sigara içmeyen, yalnızken partilere geç gelip kuytularda duran ve erken giden Epstein için Maxwell bir nevi dünyaya açılan kapı gibiydi. Intelligencer’a yazan Matthew Schneier, Maxwell’i şöyle anlattı: “Cornelia Guest’in tatil partisinde, sonra Georgette Mosbacher’in yazar Michael Gross için verdiği partideydi. Gayrimenkul devi Aby Rosen’in doğumgününden çıkıyor, Harvey Weinstein’in kokteyl partisine gidiyordu. Film gösterimlerinde, mağaza açılışlarında, moda defilelerindeydi, Tina Brown’ın ve Arianna Huffington’ın evindeydi ve Time 100’ün galasındaydı. Son döneme kadar yıllar boyunca Maxwell New York sosyal yaşamının … sabit unsuruydu. Herkesin dostu, birkaç kişinin yakın dostuydu. (…) Müstehcenlik de dahil, eğlenceliydi ve alışılmadık ölçüde bilgiliydi, parlaktı ve, hepsinden önce, Britanyalı’ydı.” New York sosyetesinin pek meraklı olduğu İngiliz aksanının Maxwell’e olan hayranlığı artırdığını düşünenler vardı.
Fakat Epstein’in çok özel bir dostuydu. Kötü adamımızın sevgilisiyken, neredeyse sürekli ona güzel kızlar bulmakla görevli bir çalışanı konumuna geçmişti. İşi sadece kız bulmak da değildi. Gördüğümüz üzre, yoga hocası da arıyor, Victoria’s Secret’in sahibi Les Wexner’e ressam Nelson Shanks’ın elinden çıkma aile resmi hediye edileceğinde gerekli teması da kuruyordu.
Maxwell, Epstein ne derse yapan bir sığıntı muamelesini kendine neden revâ görmüştü? Bütün anlatılanlara bakılırsa, küçük kızların hayatını karartacak ve bunu umursamayacak birine benzemiyordu. Ama vaziyet de feciydi. Virginia sahneye gelince siz de göreceksiniz.
***
“Evin hanımı”nın rolleri
Palm Beach’teki villaya gelen gidenler, Ghislaine’nin evde hem eski sevgili hem çalışan hem en iyi dost hem düzenleyici olarak göründüğünü anlattılar hep.
Evde çalışanlardan Alfredo Rodriguez, Ghislaine Maxwell için “evin hanımı gibiydi” demişti. Maxwell ondan Palm Beach County’deki bütün spa’ların adreslerini istemişti. Rodriguez kadını spa spa dolaştırmıştı. Maxwell, masajcı kızların peşindeydi.
Vanity Fair yazarı Vicky Ward, 2011 Mart’ında, “Jeffrey ve Ghislaine: New York’un En Tuhaf İttifakı Üzerine Notlar” başlıklı blog yazısında, Ghislain Maxwell hakkında, “Onu severim,” dedi, “herkes de sever. Her zaman oradaki en ilginç, en neşeli, en olağandışı insandır. Üçüncü Dünya üzerine saatlerce konuşmuşluğumuz vardır. Hem tutkulu hem bilgilidir. Meraklıdır. Okyanus diplerine dalıp oralarda haftalar geçirdi. Çok okumuştur ve her şey hakkında saatlerce konuşabilir.”
İşin bu tarafı belli ki böyleydi. Ama işte, aynı Ghislaine, Palm Beach spa’larından Epstein’e bedeniyle oynamalık kız topluyor, bazen sevişmeye katılıyordu.
Peki, Okyanus diplerine dalma olayı neydi?
Çevreci aktivist
“Dünyanın %71’i okyanus ve yüzde 64’ü herhangi bir ülkenin yasalarına bağlı değil. Derin denizler, dünyanın en çok yok sayılan, en az araştırılan ve en az düzenlenmiş kısmı. Projenin misyonu, bir global okyanus topluluğu meydana getirmek ve derin denizlerin sesi olmak. Yurttaşlık iddiasında bulunup derin denizleri temsil edelim!”
2012’de, 56 yaşındaki Maxwell okyanusları korumayı amaçlayan TerraMar Projesi’ni kurdu. Şimdi çevreci bir aktivist olarak karşımızdaydı. Okyanusların derinliklerine dalıyordu. Küçük kızların zengin mütehakkim adamlarca oyuncak edildiği dünyadan uzaklara.
Ancak kurduğu örgüt pek sağlam ve iş yapabilir görünmüyordu. Örgütten birilerini bulup görüşmeye çalışan gazeteciler duvara tosluyordu. Oysa TerraMar, gerçekte hepsi açık denizlerin yurttaşı olan insanlara web sayfasından pasaport dağıtmayı öngörecek kadar evrensel bir kuruluştu! Açık denizlerde yaşayan 1,5 milyon canlı türünden herhangi birinin elçisi olmak da seçilebilecekti.
Ortada bu iddialarla bağdaşmayan bir amatörlük vardı. TerraMar ilk kurulduğunda merkezi Maxwell’in -daha sonra satacağı- Manhattan’daki eviydi, dernek daha sonra Massachusetts’da Maxwell’in özel vakfı Max Foundation’ın binasına taşındı. Dernek, parasını internet sayfasına, büro giderlerine, seyahatlere, telefon ve sarf malzemesine, sigortaya ve yaptırdığı işlerin ödemelerine harcıyordu. Ortada faaliyet denebilecek bir hareket yoktu. Buna rağmen 2017’ye kadar derneğin 550 bin dolar borcu birikti. Bunun 539 bin doları kurucu Ghislaine Maxwell’in yatırdığı paralardı.Çünkü derneğin tek geliri onun koyduğu yüz binlerce dolardı.
Hayli amatörce görünen bu manzaraya rağmen dernek önemsendi. Ghislaine Maxwell 2103’te TED’te konuşma yaptı, dalma tecrübelerini anlattı, okyanusları nasıl koruyabileceğimiz üzerine önerilerini ortaya döktü. Birleşmiş Milletler’de bile konuştu, National Geographic Society 2014’te TerraMar’ı ciddîye aldı, onu okyanusların selameti için çalışan kuruluşlar arasında saydı. TerraMar, 2013’te, Sürdürülebilir Okyanuslar için Clinton Global İnisiyatifi’nin beraber çalıştığı kuruluşlar arasında görünüyordu. Yani Ghislanie Maxwell, Epstein’e küçük kızlar ayarlamak ve bazen onlarla seks yapmakla suçlandıktan dört yıl sonra!
Sonra TerraMar, Ghislaine Maxwell gibi kayıplara karıştı. Derneğin telefonu kesikti, web sayfasında da ‘faaliyetimize son veriyoruz, web sayfasını da kapatıyoruz, destekçilerimize, katılımcılarımıza ve okyanusseverlere teşekkürler’ yollu bir duyuru yeralıyordu sadece.
Ghislaine Maxwell, hangi denizin ne kadar derinine dalar dalsın çıkmayacak kirlere bulanmıştı. Onun hakkındaki hakikate yaklaşmak için Virginia Giuffre’ye kulak vereceğiz; biraz sonra. O zaman göreceğiz ki, Epstein’in tutuklanıp yargılandığı davada Ghislaine Maxwell’in, bırakın birlikte yargılanmayı, ifadesine dahi başvurulmaması, olacak iş değildir.
2008 sonrası
2007’de, Palm Beach polisi Epstein’in evini izlemeye aldığı sıralarda Maxwell ortalarda daha az görünmeye başlamıştı. Ancak o ana kadar evin “madam”ı rolündeki kadını da evsahibiyle birlikte suçlamak için yeteri kadar veri vardı.
Epstein’in tutuklanıp “cinsel saldırgan” olarak kayda geçmesi ve ne kadar gülünç koşullarda da olsa hapis ve ev hapsi cezalarını çekmesinden sonra Maxwell nadiren kendini gösterdi. Yine de gösterdi. Kadının suçlanıp yargılanmadığı ama bariz şekilde, istikrarla katıldığı pedofili şebekesi eylemlerini herkes aynı derecede sorun etmiyordu.
2011’e kadar, ABD’li milyarder Theodore Waitt ile ilişkisi olduğu söylendi. Business Insider, vergi kayıtlarına dayandırarak, 2008’de, yani Epstein’in yakayı ele verdiği yıl, Maxwell’in cinsel sömürü mağduru kızlar ve genç kadınlara destek sunmaya çalışan bir örgüte (Girls Educational and Mentoring Services) 350 dolar bağış yaptığını yazdı. Şuursuzluktan bile olsa fena halde sinir bozucu bir davranıştı. Maxwell ayrıca New York’taki bir yetimhaneye ve sahipsiz bebeklerle ilgilenen bir örgüte de 275 ve 300 dolarlık bağışlar yapmıştı. Özel vakfı Max Foundation aracılığıyla yaptığı bu bağışların, alay etmek için değilse, göstermelik olduğu belliydi. Clinton Vakfı ve Kütüphanesi için yaptığı bağış, bu insanların hayat standartları için yine komik, ama en azından 2.500 dolardı.
2009’da, Virgina (Roberts) Giuffre’nin kendisine karşı açtığı davayla ilgili olarak mahkeme celbini aldığı sırada Maxwell, Sheraton Oteli’nde Clinton Global İnisiyatifi’nin toplantısından çıkmaktaydı. Ertesi yıl Chelsea Clinton’ın düğününe gidecekti. 2013 Nisan’ında, Goldman Sachs’ın CEO’su Lloyd C Blankfein ile, eşcinsel evliliğini desteklemek için düzenlenen bir toplantıda görüldü. Ekim ayında, bir kitap tanıtım etkinliğinde, New York’un o sıradaki belediye başkanı Michael R Bloomberg ile birlikte görüntülendi.
Yine de durumu giderek zorlaşıyor, herkes onunla birlikte görünmeyi pek tercih etmiyordu. 2014’te Tesla’nın patronu Elon Musk’la birlikte Vanity Fair Oscarları partisinde görüntülenince, Musk’ın sözcüsü hemen, “Fotoğraf çekilirken Mr. Musk’ın haberi olmadan Ghislaine onun yanına geçmiş,” diye açıklama yapacaktı.
2015’te, Virginia Giuffre kendisine hakaret davası açtığında Maxwell “sosyal yaşam”dan daha epey çekildi.
2000 yılında Ghislaine Maxwell’e alınan 650 metrekarelik beş katlı ev, Epstein’inkine on blok mesafedeydi (Doğu 65. Cadde). 4,95 milyon dolara, bir sınırlı sorumlu anonim şirket adına satın alınmıştı. Şirketin adresi J Epstein & Co.’nunkiyle aynıydı. Ev, 2016’da 15 milyon dolara satıldı. Satan firmanın adresi de Epstein’in New York ofisininkiydi!
Geçtiğimiz Temmuz’da tutuklanan Epstein’in hücresinde ölü bulunmasının ardından ABD adalet bakanı ve başka yetkililer, Epstein ölmüş olsa da, mağdurların adalet arayışına karşılık verebilmek için, taciz, tecavüz ve pedofili davasının sürdürüleceğini, Epstein bu işleri birlikte yürüttüğü her kimlerse bunların yargılanacağını ilan etti. Burada hedef alınacak ilk simânın Ghislaine Maxwell olacağı âşikâr.
Kimileri, ilişkisi zayıflasa da Maxwell’in son ana kadar Epstein’le ilişkisini tamamen kesmediğini ileri sürüyorlar. Artık bunun pek önemi olmayacak.
Ancak sırf Virginia Giuffre’nin anlattıklarıyla bile Maxwell büyük cezaya çarptırılabilir. Tabiî bunun için önce kadının bulunabilmesi lazım. Avukatlarının ABD savcılarıyla irtibata geçtiğine dair haberler var, ama kesin bilgi yok.