11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisinin de bakanlık yaptığı 54. Hükümet döneminde temelleri atılan Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Örgütü kuruluşunun 25. yıl dönümü için İstanbul’da düzenlenen toplantıya katıldı. Toplantıda bir konuşma gerçekleştiren Abdullah Gül, sözlerine Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı anarak başlarken D-8 organizasyonunun kurulmasındaki arka plan çalışmaları gerçekleştiren kişi olarak bugün düzenlenen zirveye katılımdan onur duyduğunu ifade etti. Dünyanın ve Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin tarihe iyi harflerle yazılmayacağı bir dönemden geçtiğini hatırlatan Gül, toplantının temasının ‘Kaos, Çatışma ve Savaşlar Çağında Bugünün İhtiyacı, Yarının Umudu D-8’ olmasının doğru bir tespit olduğunu söyledi.
Orta Doğu’da görülen savaşların bir yenisinin şimdi kuzeyde Rusya-Ukrayna savaşı olarak ortaya çıktığını vurgulayan Gül, tarihi belgesellerde seyredilen birçok olayın bugün gerçekleştiğine değinerek, “Savaş gerçekten bir şaka değil. Savaş arkasında binlerce, yüzbinlerce yetimi bırakan, aileleri perişan eden bir şey. Bütün savaşlar kendi yüküyle birlikte geliyor. Bu durumun altından kalkmak da çok zor oluyor. Devleti idare edenler, siyasetçiler olarak şunu hepimiz çok iyi biliriz ki; savaşı başlatmak kolay ama bitirmek çok zordur. Hele bir çıkış stratejisi yokken öngörüsüz, hamaset, heyecan ve çeşitli ihtiraslarla bir savaş açıyorsanız, ondan sonra onu bitirmek çok zordur. Onun için önleyici, güven arttırıcı tedbirler dediğimiz konular çok gündeme geliyor” dedi.
Necmettin Erbakan’ın D-8’in kuruluşundaki düşüncelerine de değinen Gül, “Erbakan Hocamız savaş değil barış yapalım, çatışma değil diyalog kuralım, çifte standartlar olmasın, adalet olsun, kimsenin kimseye üstünlüğü değil eşitlik olsun, sömürü değil adil düzen olsun, baskı, tahakküm değil insan hakları, hürriyet ve demokrasi yani temel hak ve özgürlükler olsun prensip ve ilkelerini ortaya çıkarttı. Bunları sadece milletler arası, ülkeler arası ilişkilerde geçerli gibi düşünüyoruz. Aslında, tüm bunlar her bir ülkenin kendi içi için de geçerli. Ülkelerin iyi yönetilmesi, insanların mutlu ve müreffeh olabilmesi için de bütün bu ilkeler geçerli. Kutuplaşmalar, adaletsizlikler, eşit olmayan durumlar, adil olmayan gelir dağılımları bütün bunlar aslında olmasın diye bu ilkeleri, ülke yönetiminde ve içerisinde gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunların gerçekleşmesi demek aslında ülkelerin evinin içinin düzenli ve sağlam olması anlamına geliyor” diye konuştu.
“Kimin evinin içi düzenliyse o ailede mutluluk ve huzur vardır, barış vardır” diyen Gül şöyle devam etti:
“Kimin evinin içi dağınıksa o evde çatışmalar, çok ileri giden adaletsizlikler, huzursuzluklar ve kavgalar olur. Bunların boyutu azdan yukarı doğru çıkabilir. Bunlar varsa tabii ki neticede kavgalar oluyor. Onun için ülkelerin içi açısından düşündüğümüzde bütün bu ilkelerin hepsi aslında evrensel ilkelerdir Bunları ülkelerimizde, üye ülkelerde, başka ülkelerde gerçekleştirdiğimizde o zaman bütün enerji insanların mutluluğu ve müreffeh bir hayat yaşamaları için harcanacak. Onun için esas olan şey bütün enerjiyi toplayıp kalkınmaya vermek gerekiyor.”
Ülkelerin içinin düzene konulmasının siyasi ve ekonomik olarak iki temel kriterinin olduğundan söz eden Gül, “Siyasi kriterler hukuktur, biraz önce hepinizin çok güzel bir şekilde vurguladığı gibi, temel esaslar oradan başlıyor. Bunlar olduktan sonra ekonomik kurallardır; kısa vadeli çıkara değil, orta ve uzun vadeli planlar, programlar, test edilmiş, denenmiş ekonomi programları. Tüm bunların kararlılıkla ve bunlara layık insanlarla uygulandığında nihayette evlerin içi düzenli hale gelir” diyerek sözlerine devam etti.
Bugün karşı karşıya kalınan adaletsizlik ve haksızlıkların sömürgecilik döneminden, emperyalizmin yayılmacı dönemlerinden kalma meseleler olduğuna işaret eden 11. Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
“BM’nin 1945 yılında kuruluşu, barışı, güvenliği, insan haklarını, sosyal adaleti ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak gibi temel meseleler üzerine oturmuştur ama ne yazık ki bu temel meseleler üzerinde bugün hala neticeler alınamamıştır. Bu yüzden birçok bölgesel organizasyonlar da ortaya çıkıyor. D-8 de bunlardan birisi olarak düşünüldü. Burada daha gerçekçi olabilmemiz için önemli mesele ekonomik işbirliği. Yalnız şunu da hatırlatmak isterim ki; bu tip işbirliklerinin netice verebilmesi için temel bazı prensipleri kendi ülkelerimizde de gerçekleştirmek gerekiyor. Avrupa Birliği önümüzde çok somut bir örnek. Demokrasi ve insan hakları ve serbest piyasa ekonomisi çerçevesi içerisinde bir araya geldiler ve neticede bugünkü dünyanın, herkesin çok büyük takdirle izlediği bir refah toplumunu oluşturdular. Belki 50-60 yıl önce birbirlerini yok eden ülkelerdi. Avrupa’da 60 milyona yakın insanı öldürüp katletmişlerdi.”
Konuşma sonrasında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve D-8’e üye ülkelerin temsilcileri Çırağan Sarayı’nın balkonunda birlikte aile fotoğrafı çektirdiler.