Ana SayfaHaberlerGündemGülen’e yakın isim anlattı: “Hocaefendi dolabını açtı, Hulusi Akar’ın gömleğini gösterip hüngür...

Gülen’e yakın isim anlattı: “Hocaefendi dolabını açtı, Hulusi Akar’ın gömleğini gösterip hüngür hüngür ağladı”

Fetullah Gülen’e en yakın isimlerden Osman Şimşek, Bank Asya’nın kurucularından Cahit Değerli’nin oğlu Mehmet Değerli’nin, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi Gülen’i Hulusi Akar’ın kendilerine yakın olduğu iddiasıyla nasıl kandırdığını anlattı: “Bir gün Hulusi Akar'ın mesaj göndererek ‘Hocam bu işin sonunda ölmek de olsa haramilere yeter diyeceğim. Eşim ve kızım size emanet diyor’ dedi. Hocaefendi’nin gözyaşlarıyla o anki halini hatırlıyorum. Hocaefendi bir gün, Hulusi Akar'ı kastederek ‘Doğu'ya gitmiş. Helikopteri kendi kullanıyormuş. Oralar çok tehlikeli olur. Ona dua ediyoruz” dedi. Akar’dan baş parmağını kaldırdığı fotoğraf geldi. Ama araştırdım o fotoğraf 1,5 senelikmiş. 15 Temmuz’dan önce, odasında dolapta sakladığı gömleği gösterip, “Akar, Genelkurmay Başkanı olduğu gün giydiği elbiseyi hediye göndermiş’ dedi ve hüngür hüngür ağladı.”

FETÖ soruşturmaları kapsamında firari olan ve Fetullah Gülen’e en yakın isimlerden biri olan Osman Şimşek, katıldığı Youtube yayınında, Fethullah Gülen’in 15 Temmuz darbe girişimine nasıl ikna edildiğini örneklerle anlattı.

Şimşek, Bank Asya’nın kurucularından Cahit Değerli’nin işinsanı olan oğlu Mehmet Değerli’nin, 2014’ün sonunda cemaat yöneticisi Mustafa Özcan, TSK imamı Adil Öksüz ve Gülen’in sağ kolu Cevdet Türkyolu’nun desteğiyle Pensilvanya’daki kampa yerleştiğini, Değerli’nin o sırada Kara Kuvvetleri Komutanı olan Hulusi Akar’dan Gülen’e mektuplar ve mesajlar getirerek, darbeye hazır olduğu mesajı verdiğini anlattı.

Şimşek 2014’ün sonundan itibaren 1,5 yıl boyunca Pensilvanya’daki kampta kalan Değerli’nin Gülen’i nasıl kandırdığı üç örnekle anlattı:

“Bakın emin olun hocaefendi manipüle edilmedi ve edilemezdi de o kandırılamazdı diyenler onu en çok manipüle etmiş ve kandırmış insanlardır. O dedi biz de yaptık demek için kendi cürüm ve günahlarını örtmek için bu yalana başvuruyorlar. Yoksa neler olduğunu çok iyi biliyorlar.

O bir buçuk senede hoca efendi de biz de defalarca aldandık, kandık, göz göre göre tuzağa düştük. Hoca efendinin adalet ve demokrasi yörüngeli bir Türkiye için nasıl çırpındığına yeniden döneceğim ona zaman kalırsam. Ama önce nasıl kandığımıza ve kandırıldığımıza dair üç örnek dedim. O üç örneği anlatacağım. Vereceğim örnekler noktasına kadar gerçektir.

Eksi olabilir ama fazlası yoktur ve bu örnekler o dönemdeki kumpasların sadece onda biridir. Bir şey anlamanız için, anlaşılması için sadece misal veriyorum. Şimdi 2015’in başından itibaren de artık işte orada tamamen kalmaya da başlamıştı. Sürekli tarihler veriyor ve imalar yapıyor. Şu gün şöyle bir şey olacak.

“7 Haziran’da seçim olmayacak diyordu”

Bugün böyle bir şey olacak, şu gün bunu yapacak. Bu dedikleri olmayınca da ya bir hain vardı ondan dolayı işte deşifre oldu da yapamadı falan diyor veya ABD biraz daha bekleyin dedi. İşte İngiltere biraz daha bekleyin dedi falan gibi şeyler söylüyor. Mesela yedi Haziran seçimlerinde katiyen böyle bir seçim olmayacak diyordu böyle. Seçim anket yapmaya gerek yok. Paşa dedi ki işte neticeyi düşünmeye gerek yok. Seçim olmayacak. Seçimden önce ya da seçim günü tırnak içinde baba bir şey yapacak. Hayat. Baba o gün de uyuyakaldı ve seçim oldu. Değerli ekibi durumu düzeltecek başka bir yalan bulması gerekli. Vereceğim birinci misal bu.

“’Bu işin sonunda ölmek de olsa haramilere yeter diyeceğim’ dedi”

Şimdi bir gün Hulusi Akar’ın böyle kendisi için çok hayati ve şahsi bir mesaj gönderdiğini söyledi. Genelkurmay Başkanı olacağı günleri hemen öncesiydi. Diyor ki Hulusi Akar, hocam bu işin sonunda ölmek de olsa haramilere yeter diyeceğim. Eşim ve kızımı size ediyorum. Sizden başka güvenebileceğim kimse yok. Ne olacak yani? Eşini ve kızını Amerika’ya gönderiyor. Hoca efendi onlara baksın, korusun, kollasın diye. Hocaefendi gözyaşlarıyla böyle hani o andaki halini hatırlıyorum yani canı istense verecek bir heyecanla o hali gözlerinin önünde. Çok geçmeden Değerli geldi. İşte Akar’ın eşini kızını New York’ta karşıladım. Her şey bana emanet. Uygun zamanda ziyarete de gelecekler falan dedi.

Güzel bir apartman dairesi tuttuğunu, bütün ihtiyaçlarıyla ilgilendiğini, hatta kızının bir muayenehane açmak istediğini ve buna da yardım edeceğini belirtti. Bunun için de çok yüklü paralar aldı. Ara ara New York’a gidiyorum. Aileyle görüşeceğim deyip oradan Hoca Efendi’ye selamlar getiriyor. Tabi bunlar içinin içini yiyor.

Duydukça böyle. Yalan olduğuna inanıyorum. Güvenmiyorum. Teyit etmek için bir iki defa ona teklif ettim. Dedim ki seninle beraber biz de gelelim mi eşimle beraber?

Yani farklı bir sima oldu biz de konuşuruz falan veya onları alın bizim evde yemek yedirelim falan. Yok dedi. Bu tebliğe uygun değil. Yani başkasının görüşmesi uygun değil. Peki dedim yani olur.

Şimdi tam o günlerde Asrın Bey hoca efendi üst üste kabuslar görmeye başladı. Benim için önemliydi. Birkaç gün üst üste kalktı hoca efendi dedi ki, yatağımda kobra görüyorum dedi. Sürekli kalkıyorum, yatağımda kobra görüyorum. Kobrayla uyanıyorum. Kobra böyle bana hücum ediyor. Bunlar da belki beni o gün böyle yani bu işte bir şey var. İnancımı perçinledi yani. Çünkü hoca efendi üst üste üç gün, dört gün, beş gün kobra görüyorum, diyor. Şimdi bir gün yine Değerli geldi. Cevdet Bey’den para aldı. Dedi ki işte misafirleri akşam yemeğine götüreceğim. Güzel bir mekan ayarladım. Birkaç ihtiyaçlarını da karşılayacağım. Gitti.

O gece ben bütün gece yemin edebilirim belki beş saat, altı saat o zaman internet belki o kadar da gelişmişti değildi yani. Böyle oturdum haber aradın. O gece Hulusi Akar nerede? Acaba bir şey bulabilir miyim yani? Ve Allah’ın işi.

Ben sadece Allah’ın lütfu olarak görüyorum. Bir baktım Hulusi Akar o gece bütün ailesiyle eşi ve kızı da yanında olmakla beraber İstanbul’da bir kutlamada. Ya dedim acaba haber yanlış olabilir mi falan böyle. Tuttum tekrar başka haberlere baktım. Bir başka haber de aile fotoğrafı buldum.

Kokteylde o gece, tarihler tam o geceyi gösteriyor. Aile fotoğrafı buldum. Çok heyecanlandım tabi. Ama heyecanla bekledim. Ertesi gün Değerli geldi.

Dört gözle bekledim onu. Hemen görür görmez sordum ona. Hani dese ki gitmişler falan. Tamam yani. Görür görmez sordum.

Akşam yemek nasıl geçti dedim. Ballandıra ballandıra anlattı. Mekan şöyle güzeldi. Hulusi Akar’ın eşi şunu dedi. Kızı bunu dedi.

Çok mutlu oldular. Hocamıza çok minnettar olduklarını söylediler. Sevgi ve hürmetlerini ilettiler. Yani apaçık yalan söylüyor. Tabi bunu ilk fırsatta hemen gidip hocaefendiye hadiseyi anlattım.

O ilgili internet haberlerini falan gösterdim. Hocam siz geldi bugün söyledi. Dün akşam beraberiz dedi. Bakın başkasına da sorabilirsiniz. Haberin kötü haber burada.

İnternet sitesi burası. Tarih burada. Ama ne oldu biliyor musunuz? Onu kollayan insanlar kimlerin kolladığını ilk programda anlattım. Tekrar aynı şeyleri geçmeyeceğim.

Başka isimler sonra söyleyeceğim belki. Onu kollayan insanlar hemen aynı şeyi söylediler. Dediler hocam biraz paragöz. Yani hovarda ama hani Hulusi’nin konusunda söyledikleri doğru. Yani belki paraya ihtiyacı olmuştur falan.

Hani hoca efendi buna inandı mı? Yoksa dur bakalım daha ne olacak? Bu nereye varacak falan diye mi biraz daha müsaade etti bunu bilmiyorum ama Hulusi’nin eşi ve kızı hikayesi o gün bitti. Fakat derdinin mesajları böyle gidip gelmeye devam etti. Bu bir.

“Hocaefendi, ‘Hulusi Akar Doğu’ya gitmiş, dua ediyoruz’ dedi”

İkincisi, yine bir başka gün. Salonda bir grup insanla oturuyoruz. Hoca efendiyi dinliyoruz. Tam tarihini hatırlamıyorum ama 2015’in ortaları belki nisan, mayıs 2015’in o tarihlerinde. Değerli birden odaya girdi salona.

Kendinden emin bir tavırla böyle ‘söyledim efendim, mutlu oldular’ falan dedi. Ve çıktı dışarı. Tabii biz ne söyledi acaba hepimiz merak ediyoruz.

Hoca efendi böyle kıyısından köşesinden paylaşırdı bazı şeyleri. Böyle baktı salonda başka öyle yabancı çok kimse yok. Böyle yaptı işte göstererek böyle omuzundan. Arkadaşınız dedi Hulusi Akar’ı kastederek. Doğu’ya gitmiş. Helikopteri kendi kullanıyormuş. Çok endişe ettim. Oralar bu dönemde çok tehlikeli olur. Kendisine dikkat etsin. Ona dua ediyoruz.

Bizim için onun varlığı her şeyden önemli. Hani Mehmet Bey onu ilettiğini söylüyor, dedi Hoca Efendi. Demek öyle bir hadise. Değerli dışarı çıkmıştı. Ya çok az bir zaman sonra tekrar içeri geldi.

“Hocaefendi, Akar’ın fotoğrafına duygulandı”

Bu defa sanki biraz önce Hulusi Akar’la telefonda görüşmüş gibi öyle bir havayla. Efendim, dedi. Dediler ki hocam müsned olsunlar. Dikkat ediyoruz. Dualar bizimle olunca bir şey olmaz inşallah.

Ve de seni resimli mesaj gönderdi dedi. Sonra cebinden telefonunu çıkardı. Hoca efendi bir şey gösterdi böyle ve dışarı çıktı tekrar. Tabi biz yine merak ediyoruz. Acaba ne gösterdi Hoca efendiye?

Sonra Hocaefendi çok duygulu bir şekilde yine çok duygulandı. Sana tebessüm ederek ben de dahil salonda bulunanlara fotoğrafı tarif etti. Dedi ki Hulusi Paşa dedi sağ parmağını dedi böyle yapmış, böyle bir resim diyor böyle yapıyor yani işte başparmağını kaldırıp merak etmeyin, her şey yolunda demek istemiş. Hoca efendi odasına gitti. Gider gitmez ben yine hemen bilgisayarın başına koştum.

Hoca efendi tarif ettiği şekilde bir fotoğraf aradım. Ha ne göreyim? Çok onu bulmam çok zor olmadı. İnternette zaten o fotoğraf vardı ve eskiydi. Sözde o gün Hulusi Akar’ın helikopterden özel selam olarak gönderdiği resim internette vardı.

Bir sene, iki sene önce konuştu. Sonra hemen onu aldım o resmi bu defa. Tekrar kapısını çaldım hoca efendinin. Hocam dedim, biraz önce gördüğünüz resim bu resim miydi? Yoksa benziyor mu?

Buydu işte. Aynısı. Sen nereden aldın? Mehmet mi verdi dedi. Yok hocam dedi. Mehmet vermedi. Bu resim bir sene, bir buçuk sene önce internete konmuş. Link adresi şu. Buradan bulabilirsiniz hocam.

Yalan söylüyor bu adam. Adam onu, Hocaefendiye özel selam diye yani öyle anlatıyor. Allah razı olsun dedi, aldı elimden linki, tamam dedi, ben bakayım dedi. Yani bunların sebebini belki bazı şeyleri söyleyeceğim yine size. Şimdi Hoca efendi kandırılmadı diyenlerin bu vereceğim örneği çok iyi dinlemelerini istirham ediyor. Hiçbir kelimesinde, cümlesinde ve manzarasında mübalağa etmiyor. Allah’a hesap vereceğim.

Hocaefendiye olan vefamla ve sadakatimle bunu anlatıyorum. Bir gün Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanı olduğu ve devir teslim töreni yapıldıktan sonra bu Ağustos iki bin on beşte olmuştu. Genelkurmay teslimi zannediyorum. Ya bu hadise de ondan belki iki hafta, belki bir ay sonra yani çok uzun değil. Öyle bir zaman.

“Akar, giydiği elbiseyi hediye göndermiş dedi, ağladı”

Belki hadi diyelim iki ay sonra olsun yani on beş Temmuz’dan önce onun genelkurmay başkanlığından da sonra. Büyük binanın salonunda yirmi otuz kişi öğle yemeğinden sonra hoca efendiyi dinliyoruz. Hoca Efendi böyle bir şeyler anlatıyor, sohbet ediyor güzel güzel.  Hoca Efendi böyle bana baktı salonda yirmi otuz kişi var dedim bakın. Baktı bana, dedi ki Osman Hoca dedi, Sen çok gamlı görünüyorsun. Senin dedi ümide ihtiyacın var. Böyle baktım tabi tebessüm ettim. Birden ayağa kalktı Hoca Efendi.

O kalkınca hepimiz ayağa kalktık. Bana işaret etti. Sen gel dedi böyle. Ben arkasından yürüdüm. Arayı geçti.

Hoca efendi odasına girdik. Hoca efendi odasını kapattı. Kapısını kapattı. Sonra Hoca Efendi’nin bir elbise dolabı var. Elbise dolabına gitti.

Dolabın kapağını açtı. Sonra çok güzel bir elbise kılıfı. Elbise kılıfının böyle fermuarını aşağıya indirdi ve daha o elbise görülür görülmez Hoca efendi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve dedi ki Osman Hoca, Yusuf’un gömleği geldi. Yusuf’un gömleği geldi. Ben anlamadım Yusuf’un gömleğine.

Baktım anlamadığımı görünce dedi ki arkadaşınız Genelkurmay Başkanı olduğu gün giydiği elbiseyi hediye göndereyim diye size bize göndermiş dedi. Ağladı, ağladı, ağladı. Ben de ağladım. Hoca efendi ağlamasını ağladım. Nasıl davranacağımı da bilemedim.

Bakın. Bu katiyen Hoca Efendi’nin bir beklentisi şahsi bir sevince değildi. Hoca efendi ülkesi ve insanlık adına sevinmişti o gün. Hayalinde rüyasında Alparslanlar vardı Hoca Efendi’nin. Selahattinler vardı.

Fatih gibi askerler vardı. Yani bugünküler de öyle olacaklar ve başlarındaki Fatih olursa onun altında emir komuta zincirindeki insanlarda Ulubatlılar olur. Böyle ümit ediyordu. Hoca efendi askeriyedeki her bir insanı bir Ali, bir Hamza, bir Mus’ab, bir Halid, bir Fatih’i öyle görüyor, öyle bekliyor, öyle ümit ediyordu. Kendisinin bir beklentisi yoktu bunda.

Ülkemiz içindi. Coğrafyamız içindi. Ve sevinci ondan dolayıydı. Bunu bütün yüreğime inanıyorum. Ama böyle bir insanın duygularıyla oynadılar.

Böyle bir insanı kandırdılar. Şimdi hayasız insanlar ben bunları anlattığım zaman diyorlar ki siz hocamızı çocuk gibi gönderiyorsunuz. Birader sen neden hocamızı çocuk gibi yapın o insanlara söylemiyorsun bunu? Hikaye anlatmıyorum sana. Uydurmuyorum. Masal değil bu. Olmuşu söylüyorum sana. Aldattılar. Aldandık. Aldandık.”

Osman Şimşek, yayında 15 Temmuz’a yol açan cemaatin tepe kadrosunun istifa etmesini istedi istifa etmezlerse bunun “küresel 15 Temmuzlara” neden olabileceğini söyledi.

Osman Şimşek daha önce katıldığı bir yayında Fethullah Gülen’in 2023 yılında bile Akar’dan hamle beklediğini, bu yüzden darbeden sonra bile Akar’ın cemaat içinde eleştirilmesinin yasak olduğunu iddia etmişti.

 https://x.com/serbestiyetweb/status/1939252920513388828

- Advertisment -