Al Jazeera Turk'ten Selahattin Günday'ın derleme haberi şöyle:
Tarih 19 Ocak 2007… Soğuk, rüzgârlı bir kış günü… Türkiye’deki Ermeni Cemaati’ne yönelik yayın yapan Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, uğradığı suikast sonucu öldürüldü. Trabzon'da yaşayan 18 yaşından küçük tetikçi ile, suikasti azmettirenlerin kimlikleri kısa sürede kamuoyuna yansıdı. Ama olayın arkasındaki derin ilişkilerin ortaya çıkması uzun yıllar aldı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından artık, Gülen örgütünün Dink suikastindeki rolü ve amacı ortaya çıkmış durumda.
Tetikçi ve azmettirenlere dava açıldı
Hrant Dink cinayetinin ardından ilk olarak kamuoyu tetikçi ve onu azmettiren Trabzon’daki isimleri öğrendi. Cinayet işlendiğini sırada 18 yaşından küçük olan tetikçi Ogün Samast ile azmettirenler Yasin Hayal ve Erhan Tuncel gibi isimlerin arasında olduğu 20 kişilik bir gruba dava açıldı.
Polis ve jandarmanın cinayeti bildiği daha o yıllarda ortaya çıktı
Bu 20 sanığın içindeki en dikkat çeken isimlerden biri Erhan Tuncel, diğeri Yasin Hayal'in akrabası Çoşkun İğci idi. Çünkü, Erhan Tuncel polisin, Çoşkun İğci ise jandarmanın muhbiriydi.
Tuncel’in polise, İğci'nin ise jandarmaya, "Hrant Dink öldürülecek" bilgisini verdiği, 2007 yılında ortaya çıktı. Bu iki isim de, o dönemki sorgularında cinayetle ilgili bildiklerini Trabzon'da görüştükleri kamu görevlilerini söylediklerini açıkladı.
Polis ve jandarmaya o yıllarda dokunulmadı
Ancak o dönemlerde, yani polis ve yargıya Gülen örgütünün hâkim olduğu yıllarda, bu bilgileri alan ama Dink'i korumayan polis ve jandarmalar hakkında bir işlem yapılmadı. Hatta işlem yapılmadığı gibi, Dink suikasti soruşturmasını da yıllarca, şu an cinayetten tutuklu olan Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek gibi isimler yürüttü.
Dava 5 yıl sürdü, mahkeme ‘örgüt yok’ dedi
Tetikçi Ogün Samast ile birlikte 20 kişinin yargılandığı dava 5 yıl sürdü. 5 yıl kamuoyu, bu isimlerin yargılandığı davayı izledi. 2012 yılında tamamlanan davada mahkeme, "Örgüt yok" kararı verdi. Sanıklardan Ogün Samast ile Yasin Hayal ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırıldı. Diğer sanıklara da farklı miktarlarda cezalar verildi. Mahkemenin "Örgüt yok" kararı, belli bir süre tartışıldıktan sonra gündemden düştü.Tâ ki, Gülen örgütü soruşturmaları başlayana dek. Kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin o dönemki başkanı Rüstem Eryılmaz ile üye hakimi Mustafa Başer, Gülen örgütü soruşturmaları kapsamında tutuklandı. Mahkemenin diğer hakimi Hadi Çağdır da yine Gülen örgütü soruşturmaları kapsamında aranıyor.
Gülen örgütünün tasfiyesi ile cinayet yeniden ele alındı
17-25 Aralık sürecinin ardından Gülen örgütüne bağlı polis ve savcılar tasfiye edilmeye başlandı. Bu gelişme Dink suikastinin çözümüne doğru dönüm noktası oldu. Bu süreçte yeni göreve gelen savcılar, eski dosyaları da raftan indirdi. Bunlardan biri de Hrant Dink suikasti dosyasıydı.
İlk sorgular, Gülen’e bağlı polis müdürlerine
Dink suikasti, 2015 yılında yeniden ele alınmaya başlandı. Hrant Dink cinayetinde rolü olduğu yıllarca konuşulan ancak dokunulmayan isimler gözaltına alındı. Bu isimlerin başında Emniyet İstihbarat’ın eski müdürleri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer vardı. Akyürek, suikast ihbar edildiğinde Trabzon Emniyet Müdürü'ydü. Suikast sırasında ise Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’ydı. Yılmazer de, Emniyet İstihbarat’ta Akyürek'in yardımcısıydı.
Akyürek ve Yılmazer’in aralarında bulunduğu dönemin polisleri sorgulandı. Sorgularının ardından cinayetin işlenmesinde rolü olduğu gerekçeleriyle tutuklandılar.
Polis müdürlerine ilk dava
Savcı Gökalp Kökçü tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer'in yanı sıra, suikast ihbarı yapıldığı sırada Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı olan Sabri Uzun, suikast sırasında Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay, suikasttan 5 ay önceTrabzon Emniyeti’ndeki istihbarat şube müdürlüğünden Afyonkarasihar’a tayin olan Engin Dinç ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah gibi 26 kamu görevlisi hakkında dava açıldı.
"Yol verilen cinayet" tanımlaması
Dink cinayetinin "Yol verilen cinayet" olarak tanımlandığı iddianamede, şüphelilerden Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşkun Çakar'ın emniyet teşkilâtı içinde "Fethullah Gülen Cemaati" olarak adlandırılan bir grubun yapılanmasını amaç edinen "Silahlı Terör Örgütü'nün" yöneticilerinden olduğu belirtildi. İddianamede, "Bu anlamda, amaç suçun gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetinin araç suç niteliğinde olduğu, bu örgüt tarafından Hrant Dink'in mutlak suretle öldürüleceği, bunun için hazırlıklar yapan suç örgütü yönetici ve üyeleri ile cinayeti işleyecek tetikçi 'Ogün' ismine kadar her şey önceden bilinmesine rağmen, amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç niteliğinde olan Hrant Dink cinayetinin gerçekleşmesinin beklendiği tespit edilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
Bu isimlerin yargılanmasına devam ediliyor.
Cinayetin jandarma ayağı da aydınlatıldı
Cinayetin sadece polis ayağı yoktu. Bir de, jandarma ayağı vardı.
Tetikçi Ogün Samast'ın suikast için geldiği İstanbul'da, kendisini takip edenler olduğu yönündeki ek ifadesi ile yeniden inceleme yapıldı. Bu bilginin ardından Engin Dinç'in başında bulunduğu Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı 'resmi soruşturmacı' olarak atandı. İstihbarat Daire Başkanlığı, Dink cinayetinin işlendiği bölgede yeniden araştırma yaptı.
Önce, cinayet mahalinde 2007'de toplanan kamera görüntüleri yeniden izlendi. Görüntülerde olay yerinde bulunan bazı kişiler dikkat çekti.
Bunun üzerine, bölgenin o dönemde alınan HTS (cep telefonu sinyal kayıtları) incelendi. Olay yerinde sinyal veren telefonların kimlere ait olduğu araştırıldı.
Bu araştırmanın ardından, cinayet anında olay yerinde sinyal veren bazı telefonların İstanbul Jandarma İstihbarat görevlilerine ait olduğu belirlendi.
Dink jandarma nezâretinde öldürüldü
Yani, Dink’in öldürüldüğü anda, Jandarma görevlilerinin de olay yerinde olduğu tespit edildi. Dink'in evinin bulunduğu bölgede de aynı araştırma yapıldı. Hem cinayetten yaklaşık 6 ay önce, hem de cinayet günü, Dink'in evinin olduğu bölgede jandarmaların bulunduğu tespit edildi.
Kilit isim yüzbaşı Muharrem Demirkale
Kilit ismin de, o dönem yüzbaşı olan Muharrem Demirkale olduğu belirlendi. Demirkale'nin cinayet öncesi ve sonrasında olay yerindeki jandarmalarla sık sık görüştüğü, onları koordine ettiği tespit edildi.
Darbe girişiminden sonra operasyon yapıldı
2015 yılında yapılan bu tespitlere rağmen jandarma soruşturması, ancak 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından operasyona dönüştürüldü. Darbe girişimin ardından Dink cinayetinde şüpheli olan 30'u aşkın jandarma mensubuyla ilgili gözaltı kararı verildi.
Kilit isim Demirkale darbeden de tutuklu
Dink cinayetinin işleneceği bilgisini alan ancak işlem yapmayan Trabzon jandarma görevlileri ve İstanbul'da olay yerinde bulunan jandarma görevlileri tutuklandı.
Bu isimler arasında yer alan iki kişi ise zaten tutukluydu. Dink cinayetinin kilit ismi olan yüzbaşı (şu anda tutuklu yarbay) Muharrem Demirkale ile tutuklu astsubay Yavuz Karakaya'nın, Ankara'da görev yaptığı ve darbe girişimi gecesi darbecilerle birlikte hareket ettiği, Jandarma Genel Komutanlığı binası önünde çatışmalara katıldığı belirlendi. Demirkale ile Karakaya darbe soruşturması kapsamında 16 Temmuz'da Ankara’da tutuklandı. İki isim daha sonra İstanbul'a getirildi ve Dink soruşturmasından da tutuklandı.