Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan Kanal 7 televizyonunda yaptığı açıklamada, TSK'nın PYD ateşine karşılık vermesiyle ilgili soru üzerine, bunun ilk defa olan bir durum olmadığını belirterek, Türkiye'nin burada ilkesel bir duruş sergilediğini söyledi.
Akdoğan, angajman kuralları gereği daha önce de misliyle mukabelede bulunulduğunu hatırlatarak, "Kimden saldırı geldiyse rejim güçlerinden, DEAŞ'tan ya da PYD'den kimden bu şekilde Türkiye tarafına bir mühimmat düştüyse karşılığı verilmiştir. Burada ilk olan durum, TSK'nın bu şekilde mukabelede bulunması değil, bölgede farklı hareketlenmelerin olmasıdır. Biz, PYD'nin, YPG'nin Fırat'ın batısına geçmesini kırmızı çizgi olarak göreceğimizi söyledik ve bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik" diye konuştu.
Afrin'den doğuya doğru bir hareketlenmenin olamayacağını ve bunun da kabul edilemeyeceğini belirten Akdoğan, son dönemde Afrin'den doğuya doğru YPG'nin silahlı unsurlarının harekete geçtiğini ve Azez'e doğru hamlelerde bulunulduğunu gördüklerini bildirdi.
Akdoğan, bunların doğrudan Türkiye'yi tehdit eden meseleler olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:
"Bunlar Türkiye'nin ulusal güvenliğini ilgilendiren konulardır. Dün de angajman kuralları çerçevesinde misliyle mukabelede bulunulmuştur. Durup dururken bir iş yapılmış değil. Türkiye oturup her şeyi kenardan seyredecek, tribünden izleyecek bir ülke değil. Kendi ulusal güvenliğini ve çıkarlarını da değerlendirecek bir ülkedir. Azez'e doğru PYD'nin sarkmaya başlaması, Halep'le Tel Rıfat tarafına doğru baskı uygulaması kabullenilecek bir durum değil. Orada muhalefet zaten rejim güçleri ve işbirlikçi Rusya'nın bombardımanıyla Halep'in kuzeyindeki hattı kestiler. Bu başlı başına vahim bir durumdur."
Özellikle siviller açısından Halep'in üst kısmındaki hareketliliğini kesilmesinin başlı başına bir problem olduğuna değinen Akdoğan, Tel Rıfat'taki saldırılardan dolayı Türkiye doğru 10 binlerce insanın göç dalgası oluşturduğunu aktardı.
"Rusya Ilımlı muhalefeti vurarak, DEAŞ'a hizmet ediyor"
Akdoğan, PYD'nin Azez'deki havaalanını terk edilmesi ve o bölgeye herhangi bir baskı uygulamaması gerektiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, askeri olarak onları püskürtebilecek kapasiteye sahip. Bunun gereği yapılmıştır. Diplomatik olarak da dün Joe Biden'la Başbakanımızın görüşmesi oldu. Onlara da gerekenler söyledi. Burada ivedilikle silahlı unsurların oradan çekilmesi lâzım. Yoksa bu sürdürülebilir bir durum değil. Bu o bölgedeki bütün dengeleri değiştirebilecek bir durum. Bu neticede rejime ve DEAŞ'a yarayacak bir durumdur. Bakın şuanda YPG, PYD orada rejim işbirlikçisi bir durumdadır. Rusya rejim işbirlikçisidir. Esed rejimi 100 binlerce insanı katletti ama bakın son dönemde işbirlikçisi Rusya, onu aratmıyor ve suça ortak olmuş durumda. Kimi bombalıyor Rusya, Tel Rıfat hattında DEAŞ mı var? Yani yüzde 95'i ılımlı muhalefeti, sivilleri okulları vuruyor. Orada ılımlı muhalefet DEAŞ tarafında 5-6 köy almıştı. Sonra Rusya gittiler ılımlı muhalefeti bombaladılar. Bu ne demektir sen DEAŞ'a hizmet ediyorsun demektir."
"Acaba savaşa mı giriyoruz" söylemi
O bölgede rejim, Rusya, PYD ve DEAŞ'ın çok ciddi bir işbirliği içerisinde olduklarına işaret eden Akdoğan, olayların analiz edildiğinde bu tablonun açık ve net bir şekilde görülebildiğini söyledi.
Akdoğan, "Acaba savaşa mı giriyoruz" söyleminin doğru bir psikoloji olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye ulusal güvenliğini, çıkarlarını korumak durumundadır. 'Sürekli içe kapanalım, hiçbir şey görmeyelim, kayıtsız kalalım, orada kim ne yaparsa yapsın.' Böyle bir yaklaşım olamaz. Bunu diyenler sonra 'Türkmenler ne olacak, niye onlara sahip çıkılmıyor, PKK, PYD nasıl yayıldı' diyor. Burada oyun oynanmıyor, devlet yönetiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bir kabile değil. Bunlara sessiz kalacakta değil. İran'ın ve Rusya'nın Suriye'de milislerinin olduğunu herkes biliyor ancak kimse İran ve Rusya’nın savaşa girdiğini demiyor."
Kaynak: AA