AB’nin en güçlü ülkesi Almanya, 1 Temmuz’dan itibaren 6 aylığına dönem başkanlığını üstleniyor. Türkiye, diğer Avrupa ülkelerine oranla son dönemde daha iyi bir diyalog içine girdiği Almanya ile dönem başkanlığı sürecinde AB ile olan ilişkilerde ilerleme kaydetmeyi istiyor.
En büyük beklentilerinden biri ise 25. yılını dolduran gümrük birliğinin kapsamının genişletilerek yenilenmesi.
Ancak Berlin’den gelen haberler, Türkiye ile gündemin 2016 tarihli göçmen anlaşmasının gözden geçirilmesi ile sınırlı kalabileceğini gösteriyor.
AB’nin pandemi ve ekonomi konusunda çok yoğun bir mesaiye girecek olması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz kaynaklı gerilim kapsamında birçok AB ülkesi ile ihtilaflı olması Ankara-Brüksel diyaloğunun önündeki engeller olarak görülüyor.
Dolayısıyla Alman dönem başkanlığında yeni bir sayfanın açılması zor bir hedef olarak değerlendiriliyor.
Türkiye, 2019 sonbaharından itibaren AB ile ilişkilerin yeniden canlanması ve askıda kalan konularda ilerleme sağlanması için Brüksel’e çağrıda bulunuyor.
AB’nin yeni liderliği ile sağlıklı bir diyalog kurmak isteyen Türkiye, Mart ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel’e yaptığı ziyaretle ilişkilerde yeni bir sayfanın açılmasını istediğini göstermişti.
COVID-19 sürecinde birçok Avrupa ülkesine sağlık malzemesi yardımında bulunarak imaj düzeltmeye çalışan Türkiye’nin hedefinde 1 Temmuz’da başlayan AB dönem başkanlığı vardı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakçı, 28 Mayıs’ta yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin Alman dönem başkanlığından beklentisinin gümrük birliğinin güncellenmesi için Ankara-Brüksel arasında başlatılması gereken müzakerelere yeşil ışık yakılması olduğunu kaydetmiş, bu adımın ilişkilerin geleceği açısından güven tazeleyeceğini söylemişti.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ve dış politika başdanışmanı İbrahim Kalın da, 12 Haziran’da Berlin’e yaptığı ziyaret sırasında yaptığı bir açıklamada, Almanya dönem başkanlığının Türkiye-AB ilişkileri açısından yeni imkanlar sunacağına inandıklarını söylemişti.
Kalın, “Almanya AB içinde kilit aktörlerden birisi. Türkiye’nin AB üyelik sürecinde şimdiye kadar alınmayan mesafelerin bir kısmını Almanya’nın AB dönem başkanlığı döneminde alma şansımız var. Schengen vize liberalizasyonu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Schengen sistemine dahil edilmesi, gümrük birliğinin güncellenmesi, siyasi istişarelerin her düzeyde yeniden başlatılması, Türkiye-AB göç anlaşmasının güncellenmesi ve bugünkü şartlar içerisinde revize edilmesi, yeni fasılların açılması gibi ana başlıklarda biz mesafe alabiliriz. Türkiye buralarda üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiren bir ülke,” ifadeleriyle Ankara’nın beklentilerini sıralamıştı.
Almanya’nın gündeminin başında pandemi ve ekonomi var
Diplomatik kaynaklar ise Ankara’nın beklentilerinin karşılanması konusunda ciddi engeller olduğuna işaret ediyorlar.
En başta Almanya dönem başkanlığının yoğun gündemi geliyor. Almanya’nın dönem başkanlığı için seçtiği “Avrupa’nın toparlanması için hep birlikte” mottosu, 6 aylık en önemli gündem maddesinin COVID-19’dan etkilenen Avrupa ekonomilerinin iyileştirilmesi olduğunu gösteriyor.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in karşılaşacağı ilk ve belki de en önemli zorluk, tarihinin en derin ekonomik türbülansından geçen AB’nin 750 milyar euroluk kurtarma planını ve nasıl uygulanacağı konusunu 17-18 Temmuz’daki zirveye kadar çözmek. Bununla birlikte pandeminin yarattığı ciddi sağlık tehdidi de Merkel’in gündeminin en üst sıralarında yer alacak.
Diplomatik kaynaklar, bu gündemde Türkiye ile ilişkilerin ayrı ve başlı başına bir başlık maddesi olarak görülmesinin kolay olmayacağını kaydediyorlar.
Siyasi sorunlar Türkiye ile ilişkileri zorluyor
Ancak kaynaklara göre, Türkiye-AB ilişkilerinin önündeki tek engel Almanya dönem başkanlığının yoğun gündemi değil.
Türkiye’nin hem AB hem de başta Atina ve Paris olmak üzere birçok AB üyesi ülke ile yaşadığı ikili siyasi sorunlar ve Türk hükümetinin demokratikleşme ve insan haklarını ilgilendiren Kopenhag kriterlerinden giderek uzaklaşması Brüksel ile ilişkilerin önündeki ciddi engeller olarak görülüyor.
Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginlik, Türkiye-AB arasındaki sıkıntıların en temeli olarak görülüyor. AB’nin dış politika ve güvenlik politikaları yüksek temsilcisi Josep Borrell, geçen hafta Güney Kıbrıs’a yaptığı ziyaret sırasında Türkiye’nin petrol ve doğalgaz aramalarını yasa dışı olarak nitelemiş ve kendisinin Türkiye ile Güney Kıbrıs arasında arabuluculuk yapabileceği mesajını vermişti. Ankara, Borrell’in açıklamalarına tepki göstermiş ve sorunun Türk ve Rumlar arasında çözülmesi gerektiğini kaydetmişti.
Doğu Akdeniz sorununda Güney Kıbrıs’ın yanı sıra Yunanistan, İtalya ve Fransa’nın da işin içinde olması, birlik kararlarından oybirliğiyle Türkiye’ye tavır alınması sorunu derinleştiren bir unsur olarak görülüyor. Bu konjonktürde, Türkiye ile ilgili bir konuda AB’den olumlu bir yaklaşım çıkması da zor görülüyor. Almanya’nın da Türkiye ile temaslarda bu noktanın üzerinde durduğu kaydediliyor.
Türkiye’nin sorunlu demokrasi karnesi
AB ile ilişkilerin son yıllarda rayından çıkmasının ve müzakere sürecinin resmen olmasa da fiilen dondurulmuş olmasının en temel nedeni, Türk hükümetinin son yıllarda demokrasi, temel insan hakları ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda kötü bir tablo çizmesi oldu.
Diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin son bir yılda bu tabloyu düzeltmek için olumlu bir adım atmamış olduğuna, ifade ve düşünce özgürlüğü başta olmak üzere kısıtlamaların devam ettiğine dikkat çekerek, bu durumda ne Almanya’nın ne de başka bir üye ülkenin Türkiye için adım atmak isteyeceğine dikkat çektiler.
2019 senesine ilişkin aralarında Türkiye’nin de olduğu aday ülkelere ilişkin İlerleme Raporu’nun henüz açıklanmadığına dikkat çeken kaynaklar, Türkiye’de yaşanan demokrasi sorunlarının ayrıntılı bir şekilde yer alması beklenen bu raporun Alman dönem başkanlığı sırasında gündeme gelecek olmasının da önemini dile getirdiler.
Tek somut gündem mülteci anlaşması
Gümrük birliğinin güncellenmesi, Türk vatandaşlarına vize serbestisi ya da müzakerelerin canlanması gibi beklentilerin karşılanmayacağı bu dönemde Ankara-Brüksel-Berlin hattını meşgul kılacak tek önemli dosyanın 18 Mart 2016’da yapılan ortak mülteci uzlaşısının güncellenmesi olacağı kaydediliyor. Kaynak:BBC Türkçe