Kararlar, 2016’dan bu yana tutuklu bulunan Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak ile Cumhuriyet davası kapsamında yeniden cezaevine konulan Önder Çelik’e tahliye yolunu açabilecek. Ancak Çelik’in “hükümlü”, Altan ve Ilıcak’ın “hükmen tutuklu” statüsünde olması nedeniyle, tahliyeler konusunda yerel mahkemelerin direneceği, bu nedenle de yeni bir hukuki tartışma yaşanacağı belirtiliyor.
Anayasa Mahkemesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan gazetecilerle, Cumhuriyet davası kapsamında tutuklanan gazetecilerin dosyalarını aradan iki yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen karara bağlamaması nedeniyle eleştiriliyordu. Yüksek Mahkeme, bugün yapılacak toplantısının gündemine sürpriz biçimde dokuz gazetecinin dosyasını aldı.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, bu gazetecilerin tutuklanmalarının ardından, “Uygulanan gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gazetecilik faaliyeti ve ifade özgürlüğü kapsamındaki eylemlerin tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin; gözaltı ve tutukluluk süreçlerindeki bazı uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği” iddiasıyla yaptıkları başvuruları görüşecek.
Cumhuriyet dosyası
Yüksek Mahkeme’nin gündemindeki dosyalardan beşi Cumhuriyet gazetesi davası kapsamında tutuklanan ve haklarında verilen kararlar istinaf mahkemesince onanan gazetecilerle ilgili. Gazetecilerden Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Ahmet Şık, söz konusu bireysel başvuruları, tutuklandıkları 2016 yılında yapmışlardı. Gazetenin eski yayın yönetmeni Sabuncu, aradan geçen zamanda tahliye oldu, yargılandığı davada 7 yıl 6 ay ceza aldı. Sabuncu gibi tahliye edilen gazetenin eski İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’a ise 8 yıl 1 ay 15 gün ceza verildi. Tahliye olduktan sonra HDP’den vekil seçilen gazeteci Ahmet Şık da Sabuncu gibi 7 yıl 6 aya mahkum edildi. Üç gazetecinin mahkum oldukları cezalar 5 yılın üzerinde olduğundan, kararları Yargıtay’a götürme hakları bulunuyordu. Gazeteciler, kararları temyiz etti. Ayrıca davanın esasıyla ilgili olarak da Anayasa Mahkemesi’ne yeni başvuruda bulundu. Ancak bu başvuru henüz gündeme alınmadı. Yüksek Mahkeme, bu nedenle, üç gazetecinin, tutuklandıktan sonra yaptıkları ilk başvuruları karara bağlayacak.
Gazetenin eski yazarlarından Kadri Gürsel’e 2 yıl 6 ay, İcra Kurulu Üyesi Önder Çelik’e ise 3 yıl 9 ay ceza verilmişti. İstinaf mahkemesinin bu kararları onamasının ardından daha önce yattığı süre cezasını karşılayan Gürsel yeniden cezaevine konulmadı. Çelik ise 5 yılın altında ceza alan Musa Kart ve Hakan Kara ile birlikte 26 Nisan’da yeniden cezaevine konuldu.
“Hüküm” çelişkisi
Böylece Çelik, “Hükümlü” hale geldi. Anayasa Mahkemesi’nin Çelik’in başvurusu konusunda vereceği olası bir ihlal kararı, yeni bir hukuki tartışma başlatacak. Cumhuriyet davasında gazetenin yayın politikasının FETÖ’ye yardım suçunu oluşturduğu gerekçesiyle verilen kararların yerinde olmadığı yönündeki olası bir tespit ve ihlal kararı halinde, avukatlar, yargılamanın yenilenmesi istemiyle mahkemeye başvurabilecek. Bu talep reddedilirse konu yeniden Anayasa Mahkemesi gündemine taşınabilecek.
Yüksek Mahkeme, daha önce Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Turhan Günay için, “Vakıf üyesi” değildir kararı vermişti. Mahkeme, bu kez, vakıf üyesi olunmasının yayın politikası nedeniyle suçlanma sonucunu doğurmayacağı kararı verirse, Cumhuriyet davası açısından önemli bir tespit yapılmış olacak. Yüksek Mahkeme, Cumhuriyet davasında suçlamaya konu edilen yayınları da “basın özgürlüğü” açısından inceleyebilecek. Bu yayınların suç oluşturmadığı tespiti halinde Yargıtay açısından önem taşıyan bir karar vermiş olacak.
Mahkeme, gündemine Bülent Utku, Hakan Kara ve Musa Kart ile ilgili dosyaları almadı. Ancak benzer dosyalar olması nedeniyle, bugün düşük de olsa bu isimlerle ilgili de karar çıkabileceği ifade ediliyor.
Altan ve Ilıcak
Anayasa Mahkemesi’nin gündeme aldığı dosyalardan ikisi Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın tutuklandıktan sonra yaptıkları bireysel başvurular.
Yaklaşık bin gündür tutuklu bulunan Altan ve Ilıcak’la ilgili olarak yerel mahkeme, “anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Yargıtay Başsavcılığı, iki isimle ilgili tebliğnamesinde, “bozma” isteyerek, eylemlerin “anayasayı ihlal” değil “örgüte yardım” kapsamında kaldığı tespitini yaptı. Yargıtay ise dosyayı henüz karara bağlamadı.
Altan ve Ilıcak, yerel mahkeme haklarında karar verdiği için “hüküm özlü” ya da “hükmen tutuklu” sayılıyor. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi’nin olası bir ihlal kararı vermesi durumunda tahliye edilip edilmemeleri tartışma konusu olacak. Benzer bir tartışma Mehmet Altan ve Şahin Alpay’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin tutukluluk konusunda verdiği ihlal kararından sonra yaşanmış, yerel mahkeme önce tahliyeye direnmiş, daha sonra tahliye kararı vermişti. Ancak bu tartışma yaşanırken dosya henüz karara bağlanmamıştı.
Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkındaki kararında suça konu olan televizyon yayınları ve yazılarla ilgili yaptığı “basın özgürlüğü kapsamındaki eylemler” şeklindeki tespitini Ahmet Altan ve Ilıcak için de tekrarlamasının yüksek ihtimal olduğu belirtiliyor. Hazırlanan raporda da bu yönde görüşler bulunduğu ve Mehmet Altan kararına işaret edildiği ifade ediliyor. Olası bir ihlal kararından sonra iki gazetecinin avukatları tahliye başvurusu yapacak. Dosyalar Yargıtay’da olduğundan, Yüksek Mahkeme ilk derece mahkemesi gibi tahliye istemini karara bağlayacak.
Anayasa Mahkemesi’nin gündemindeki diğer dosyalar gazeteciler Murat Aksoy ve Ali Bulaç’a ait. Her iki gazeteci de yargılandıkları davalarda tahliye oldu. Aksoy, hakkındaki karar kesinleştikten sonra yeniden cezaevine girdi ve cezasını tamamladı. Bu nedenle olası bir ihlal kararı Aksoy yönünden “Tazminat” sonucunu doğuracak.