"Merhabalar. Umarım iyisinizdir, biz her zamanki gibi gayet iyiyiz. AYM’nin barış akademisyenleri kararı hukuki açıdan tartışılıyorken, ben de siyasi bir hatırlatmayla katkı sunmuş olayım. Karara konu olan hendek/barikat operasyonları yapılırken bazı güvenlik birimlerinin aşırı güç kullandığını, sivilleri doğrudan hedef aldığını ben de defalarca söylemiştim. Elbette ki, biz de o suça hem ortak olmamak hem de durdurmak için çok çaba sarf etmiştik.
O dönemde yaşananların arka planını ve iç yüzünü bilmeyenler, güvenlik güçlerinin haksız yere suçlandığını, bu şekilde “terör propagandası” yapıldığını söylemeye devam ediyorlar.
Bakın, bunu söyleyenlerin korumaya çalıştığı, cansiparane bir şekilde savunduğu o operasyonların emirlerini veren komutanlar kimlermiş ve neredelermiş:
Ayrıca Devlet Bahçeli de durumu çok sonraları fark etmiş olacak ki, bu konuda şöyle bir demeç verme zorunluluğu hissetmişti:
Bu darbeci askerlerin Meclis'i bombalama ve yüzlerce sivil yurttaşı katletme emirlerini 15 Temmuz’da verdiğine inanıyorsunuz da Sur’da, Cizre’de tek bir sivilin öldürülme emrini vermiş olabileceğine neden inanmıyorsunuz?
Şimdi, AYM kararına karşı imza atan “1066 akademisyen” bu darbeci askerleri ve onların suçlarını savunmuş olmuyor mu? (1071 imza sayısı hedeflenirken ulaşılan 1066 sayısı da, Alparslan’ın Malazgirt’e gelip Kürtlerle ittifak yapmayı henüz aklından geçirmediği bir tarih olmuş.)"