Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül'ün, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği hak ihlâli kararının ardından görülen ilk duruşması İstanbul Adalet Sarayı'ndaki 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Mahkeme, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MİT'in davaya müdahillik taleplerini kabul etti. Savcının duruşmanın kapalı olarak görülmesini talebi de mahkeme heyeti tarafından kabul edildi. Mahkeme heyeti, dava konusu olaya ilişkin bilgi ve belgelerin devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibari ile gizli kalması gereken devlet sırrı kapsamında olduğunu vurguladı. Ancak duruşmaya katılan milletvekilleri salondan çıkmayı reddetti. Mahkeme de duruşmayı 1 Nisan'a erteledi. Mahkeme heyeti, duruşma salonundan ayrılmayan milletvekilleri hakkında, "kendilerine kapalı olan duruşmadan çıkmayıp yargılamayı engelledikleri" gerekçesiyle "adil yargılamayı etkilemek" suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına hükmettiği aktarıldı.
'İki saray arasında sıkışmış durumdayız'
Adliye önünde açıklama yapan Can Dündar, "İki saray arasında sıkışmış durumdayız. Birisi kaçaksaray öbürü adalet sarayı" ifadesini kullandı. Dündar, "Adalet sarayı Anayasa mahkemesinin kararına uyarak bizi serbest bıraktı. Fakat kaçak sarayın sakini bizi yeniden tutuklatmak için gördüğünüz gibi herşeyi yapıyor" diye konuştu.
Dündar, "Eğer Anayasa Mahkemesi'nin kararına rağmen sarayın hükmü gerçek olursa, artık Anayasa Mahkemesi'nin başına kayyum atansa daha iyi olur diye düşünüyorum" dedi. Duruşmayı izlemeye giden CHP Genel Başkanı Yardımcısı Bülent Tezcan ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile parti üyeleri, gizlilik kararını İstanbul Adalet Sarayı önünde protesto etti. Katılımcılar adına konuşan Tezcan, mahkeme heyeti üzerinde baskı olduğunu iddia ederek, mahkemenin Anayasa Mahkemesinin kararı çerçevesinde hukuka, vicdana, yargı bağımsızlığı ve evrensel hukuk ilkelerine uygun hareket etmesini istediklerini söyledi. Tezcan, sanıkların haklarının savunucusu olacaklarını belirterek, milletvekilleri olarak gizlilik kararı verilmiş olsa da duruşmaları izlemeye devam edeceklerini dile getirdi. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da mahkemenin hukuksuz bir karar verdiğini savunarak, "Bu davada kamuoyundan saklanacak, bizlerden gizlenecek hiçbir şey yoktur. Hepsi aleni bir biçimde yazılmıştır. Dolayısıyla gizlilik kararı da hukuka aykırıdır. Davayı izlemeye, Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün, adil yargılama özgürlüğünün yanında olmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
Davanın duruşmalarının gizli görülmesi kararına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, twitter hesabından gizlilik kararının hukuka darbe olduğunu söyledi.
MİT TIR'ları haberiyle başlayan soruşturma
Cumhuriyet Gazetesi 29 Mayıs 2015’te, Aydınlık gazetesinde 14 ay önce yayınlanmış olan MİT tırlarına ilişkin haberi ‘İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar' manşetiyle yeniden vermiş, Suriye’ye giden MİT’e ait TIR’ların içinde mühimmat ve silah olduğunu duyurmuş, gazetenin internet sitesinde de bunlara dair görüntüler yayınlamıştı.
MİT TIR’larına ilişkin ilk haberi Aydınlık Gazetesi 21 Ocak 2014 tarihinde “İşte TIR’daki cephane” manşetiyle yayınlamıştı. Haberde “Adana’da durdurulan MİT’e ait 3 TIR’dan mühimmat çıktı. Aydınlık, arama fotoğraflarına ulaştı. TIR’ların insani malzeme değil, top mermisi taşıdığı belirlendi” denilmişti. Aydınlık'ın haberinde TIR’daki askeri mühimmatın kime gittiğine dair bir ibare yoktu.
Cumhuriyet’in haberinde silahların kime gittiği yönünde kesin bir ifade kullanılmamış ancak "Olaydan sonra hükümet, TIR’larla Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD’e) yardım için silah ve mühimmat taşındığı iddialarını ısrarla reddetti. Bu konunun soruşturulması taleplerini reddederken, skandalın ortaya çıkarılmasını sağlayan kamu görevlileri hakkında soruşturma açtırdı” ifadesi yer almıştı.
Hükümet, tırlara ilişkin görüntüleri Cumhuriyet’e ‘Paralel Devlet Yapılanması’ olarak devlet kayıtlarına geçen Gülen Cemaati’nin servis ettiğini, amacın Türkiye’yi uluslararası alanda zor duruma sokmak’ olduğunu düşünüyor. Can Dündar hakkında hazırlanan iddianamede de benzer görüşlere yer verildi.
Savcılık, daha sonra mahkemeye gönderdiği bir üst yazıda, 'Can Dündar'ın yayınladığı haberin gazetecilik faaliyeti ve basın hürriyeti kapsamında olmadığını, MİT TIR'ları haberinin 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin hemen öncesinde yayınladığını, haberin 'doğrudan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarından temin edilen maddi menfaat karşılığında örgütün nihai amacı doğrultusunda yayınladığını’ iddia ediyor.
Dündar ve Gül 26 Kasım’da ifade verdi
Haberin yayınlanmasından sonra Can Dündar hakkında soruşturma açıldı. Terörle Mücadele konusuna bakan savcılar tarafından yürütülen soruşturmada geçen yıl 26 Kasım’da Can Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün ifadesi alındı.
Erdem Gül başka bir haber için ifade verdi
Ancak Erdem Gül’ün ifadesi yazdığı başka bir haberden dolayı alındı. Erdem Gül, 11 Haziran 2015 günü “Kirli operasyon” başlığıyla yayınladığı haberde, "MİT’in IŞİD bayrağı dalgalanan Suriye’deki bir kampa cihatçı ve silah transferini organize ettiği" öne sürülüyordu. Haberde, transfer için kullanılan otobüslerin şoförleri olduğu iddia edilen kişilerin anlatımlarına da yer verilmişti.
İki isim de sorgularının ardından tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Savunmalarında yaptıkları yayınların gazetecilik faaliyeti olduğunu belirterek serbest bırakılmalarını talep ettiler ancak mahkeme Dündar ve Gül'ün ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek’, ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etmek’, ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklamak’ suçlarından tutuklanmasına karar verdi.
Darbeye teşebbüs suçlaması
Soruşturma 25 Ocak 2016’da tamamlandı. Dündar ve Gül hakkında iddianame hazırlandı. Dündar ve Gül’ün "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen ya da tamamen engellemeye teşebbüs etmek" ve "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından cezalandırılması talep edildi. Yani iki gazeteci için 1 kez ağırlaştırılmış müebbet, 1 kez müebbet ve 30 yıla kadar da hapis cezası istendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MİT iddianamede ‘müşteki’ olarak yer aldı.
Anayasa Mahkemesi kararı ile tahliye
Savcılık ve mahkeme süreci devam ederken Can Dündar ve Erdem Gül avukatları aracılığıyla 6 Aralık 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi ’25 Şubat 2016’da hak ihlali olduğu yönünde karar verdi. Anayasa Mahkemesi kararında ‘tutuklama kararı için gösterilen tek delilin yapılan haber olduğu, tutuklamanın da 'basın özgürlüğü bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale olarak kabul edilemeyeceği’ belirtti.
Karar Dündar ve Gül’ün yargılanacağı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda Dündar ve Gül’ün tahliyesine karar verdi.
Ev satışı iddiaları mahkemede
Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasına az bir süre kala 17 Şubat 2016’da dört avukat hakkında gözaltı kararı verildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen gözaltı kararı MİT TIR’ları ile ilgiliydi. İddiaya göre Can Dündar TIR haberini yaptıktan 15 gün sonra Fethullah Gülen ile bağlantılı bu avukatlara Ankara’daki villasını sattı. Savcılığın iddiasına göre haberi yapması karşılığında villası fahiş fiyata satın alındı. Savcılık geçtiğimiz hafta Can Dündar ile avukatlar arasındaki ev satışına ilişkin belgeleri İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ‘bilgilendirme’ amaçlı gönderdi.
Kaynak: Al Jazeera