Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu'nda Milli İrade Platformu tarafından organize edilen "15 Temmuz Şehit Yakınları ve Gaziler Programı"nda konuştu. Erdoğan burada "İnsanların üzerine tanklar sürülüyor. Ama bu zat, oradaki tankların arasından rahatça geçip, kendini Bakırköy'e atabiliyor. 12 dakika kiminle telefonda görüştün ey Kılıçdaroğlu? Açıkla bakalım. Demek ki darbecilerin radarları Kılıçdaroğlu'nu algılamıyor" dedi.
"Bu ülkenin her bir ferdinin şehit ve gazilerimize can borcu vardır"
Milleti, bayrağı, vatanı, ezanı, devleti için hayatlarını feda eden şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, Bakara Suresi'nde "Allah yolunda öldürülenlere asla ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, fakat siz bunu anlayamazsınız." denildiğini aktardı ve gazilere de minnettarlığını ifade etti.Erdoğan, Türkiye'nin şehitlerin ve gazilerin fedakarlıkları sayesinde ayakta olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bu ülkenin her bir ferdinin, 80 milyonun tamamının, şehit ve gazilerimize can borcu vardır. Çünkü üzerinde özgürce nefes aldığımız, hayatımızı sürdürdüğümüz bu topraklar, bize şehit ve gazilerimizin emanetidir. Rengini şehitlerimizin kanlarından alan ay yıldızlı al bayrağımız da bize şehit ve gazilerimizin emanetidir. Şairimizin dediği gibi 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' Kuru kuruya toprak vatan olmaz, o arazidir. Eğer bu arazi üzerinde şehit kanları akıtılmışsa, onunla yoğrulmuşsa o vatandır. Bu toprakları bizlere yurt yapan işte şüheda kanıdır. Yüzyıllardır Anadolu şehit kanlarıyla yoğrula yoğrula vatan kılınmıştır. Şehitlerimiz aynı zamanda istiklalimizin de ebedi sembolleridir. Bizler sadece ülke içinde değil dünyanın 34 ülkesinde 78 şehitliği olan bir milletiz. Dünyada bu kadar şehitliğe sahip olan başka bir ülke yoktur. Malta'dan Hindistan'a, Bosna Hersek'ten Bulgaristan'a, Yemen'e kadar 3 kıta 7 iklimde şehitliklerimiz var. Ne mübarek bir milletiz ya. Nerede bir zulüm varsa ecdadımız oralara gitmiş, donanma göndermiş, sadece bir zulüm için. Şimdi birileri diyor ya 'Ne işimiz var Suriye'de?' Anladın mı ne işimiz olduğunu? Biz öyle bir ecdadın torunlarıyız. Biz her bir şehitliğimizi, o topraklara vurulmuş mühürlerimiz olarak görüyoruz. Bu sebeple de onların aziz hatıralarına yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da sahip çıkıyoruz."
Şehit ve gazilerin Türkiye ve millet için yaptıkları fedakarlığın büyüklüğünü ifadeye kelimelerin yeterli gelmediğini anlatan Erdoğan, "Mesele vatanımız ve istikbalimiz olunca gözlerini kırpmadan canlarını ortaya koyan yiğitlerimiz için ne yapsak azdır. Her şeyin bir karşılığı vardır ama can borcunun bedeli yoktur, olamaz. Canın sahibi Hazreti Allah'tır, karşılığını verebilecek yegane makam da odur. Bize düşen şehitlerin geride bıraktıklarına sahip çıkabilmek, emanetlerine gereken hürmeti ve hizmeti gösterebilmektir. Şehitlerimizin eşlerinin, çocuklarının, anne babalarının başka acılar yaşamasının önüne geçmektir. Gazilerimizin sıkıntılarını çözmek, onların yükünü hafifletmektir." diye konuştu.
Erdoğan, son 14 yıldır şehit ve gazilere olan vefa borcunu ödemenin çabası içinde bulunduklarını belirterek, "Şehitlerimizin emanetlerini canımızdan bir parça görüyor, sosyal, ekonomik, psikolojik ne ihtiyaçları varsa onları çözmeye gayret ediyoruz. Bugüne kadar onların acısını azaltmak, milletimizin ve devletimizin kendilerine olan şükran borcunu ifa etmek için birçok düzenlemeyi uygulamaya koyduk. Şehit yakını ve gazilerimizin tam 45 ana başlık altına toplanmış hakları bulunuyor. Güncel ihtiyaçlar belirdikçe, gazi ve şehitlerimizin taleplerine göre yeni çalışmaları, düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. İnşallah bu konuda her zaman sizlerin yanında olmaya, yükünüze omuz vermeye devam edeceğiz." dedi.
"Bu hedef, Konstantiniyye'yi İstanbul yapan inançtır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük milletlerin imtihanının da çetin olduğunu, ciddi kararların büyük bedeller ödemeyi gerektirdiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz, Anadolu'nun kapılarını açtığımız 1071'de, çok büyük bir karar verdik. Aynı şekilde 1453 yılında, İstanbul'u fethettiğimizde yine böyle bir karar verdik. Birileri, 1453 yılında İstanbul'u kaybetmenin acısını, yüzyıllardır unutamadı. Birileri, Balkanlar'a, Kuzey Afrika'ya, Akdeniz'e, Karadeniz'e damgamızı vurmamızın kızgınlığından bir türlü kurtulamadı. Asırlardır bu cennet toprakları kaybetmenin üzüntüsüyle yaşıyorlar. Bunun bedelini de milletimize ödetmek istiyorlar. Zayıf anımızı kollamalarının, fırsatını bulduklarında hemen kapımızda belirmelerinin sebebi işte budur. Şu gerçeğin hepimiz çok iyi farkında olmalıyız; Asya, Avrupa ve Afrika'nın kalpgahı olan bu ülke sadece bu 3 kıtanın değil, dünyanın da merkezidir. Tarih boyunca en kanlı savaşlar, en çetin kavgalar burada, Anadolu coğrafyasında verilmiştir. Büyük İskender'den Haçlı Ordularına, Moğol istilasından Birinci Dünya Savaşı'na kadar birçok küresel mücadelenin odak, kavşak noktası yine burasıdır. Elbette böyle bir coğrafyayı vatanlaştırmanın bir bedeli vardır. İşte bizler bu toprakları kendimize yurt edindiğimiz 1071'den beri bunun mücadelesini veriyor, bedelini ödüyoruz. Çanakkale, bu mücadelenin ete kemiğe bürünmüş halidir. Sevr, bu saldırıların diplomasideki yansımasıdır. Kurtuluş Savaşı, bu bin yıllık mücadelenin zirvesidir, nirengi noktasıdır. Yüzyıllardır saldırıların yöntemi, aktörü, biçimi değişse de hedefi, gayesi asla değişmemiştir. Bu hedef Türkiye'dir, Türk milletidir, bu milletin temsil ettiği kadim değerlerdir. Bu hedef, Konstantiniyye'yi İstanbul yapan inançtır. Bu hedef, Anadolu'yu bir nakkaş titizliğiyle camiler, medreseler, külliyeler, vakıflar, şifahaneler ile süsleyen medeniyet birikimidir."
Salonda bulunanların, kendisi 15 Temmuz'da çağrı yaptığında genç yaşlı, kadın erkek demeden Türkiye'nin meydanlarını doldurduğunu anlatan Erdoğan, "Havalimanına indiğimde orada on binlerce kişi varken, orada bütün o geceyi yönetmeye başladığımızda birileri geldi bana, 'Az önce VIP'ten birileri geldi, geçti' dedi. Şaşırdım. Ya olur mu? 'Bir darbe girişiminde bulunulursa, tankların önünde ilk defa ben dururum' diyen birisidir bu adam dedim. 'Yok, yok' dedi, gitti. Şimdi görüyoruz ki tankların önünde ışıldaklı bir araçla görüşmeler yapılıyor ve ondan sonra o araca binip bir yere gidiyor. Şimdi onu da öğreniyoruz ki meğerse kendi ifadesiyle Bakırköy Belediye Başkanının evine gitmiş. Oteller de kapalıymış, otellere girememiş. Hani sen 'Tankların önüne önce ben çıkarım' diyordun? Onu da geç. 'Madem ki Cumhurbaşkanı geliyor, eğer beni haberdar etseydi ben de onu beklerdim' diyor. Ben tüm Türkiye'ye çağrımı yaptım, halkım meydanlara indi. İşte millet burada, kendisi nerede. İşte tankların üzerine yürüyenler burada, kendisi nerede?" diye konuştu.
"Pazar günü milletimiz, 15 Temmuz'un adeta bedelini ödetecektir"