Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bahreyn'e ziyareti öncesi İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gazetecilere açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında El Bâb'da IŞİD'e karşı yürütülen operasyonlarla ilgili, "DEAŞ güçleri tamamıyla El Bâb'ı terk etme süreci içerisine girdi. Öyle zannediyorum ki artık bundan sonrası an meselesidir. Planlama, planlanan uygulama da şu anda yürütülmektedir" dedi.
"Şu anda El Bâb, gerek bizim tarafımızdan, gerekse Özgür Suriye Ordusu tarafından dört bir yandan kuşatılmış vaziyette ve güçlerimiz Özgür Suriye Ordusu ile birlikte de merkeze inmiş vaziyette. En önemli nokta olan hastane kısmı. Zaten birkaç gün önce tamamen alınmıştı ki orası hâkim bir noktaydı. Bu hâkim noktayı bizler ele geçirdikten sonra süreç çok daha hızla lehte gelişmeye başladı. Şu anda da merkeze girilmiş vaziyette. Merkeze de girilmesi hasebiyle artık DEAŞ güçleri tamamıyla El Bâb'ı terk etme süreci içerisine girdi. Öyle zannediyorum ki artık bundan sonrası an meselesidir. Planlama, planlanan uygulama da şu anda yürütülmektedir. Biz de arkadaşlarımızdan bu bilgileri gerek arazide gerekse buradan, karargâhtan yapılan takiple alıyoruz. Planlanan istikamette şu anda gelişmeler devam ediyor."
Rusya açıklaması
Erdoğan, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Rusya'nın Türk birliğini El Bâb'da vurmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yanlış koordinat meselesini kabul etmediğini açıkladı. Sizin de bu konudaki görüşleriniz nelerdir?" şeklindeki soru üzerine de konuyla ilgili açıklamaları yaptığını, yaptığı açıklamaların, tamamıyla gerek Silahlı Kuvvetler, gerekse Milli İstihbarat Teşkilâtı'ndan kendisine verilen bilgiler çerçevesinde olduğunu söyledi. Bu çerçevede yaptıkları açıklamanın karşılıklı gerçekleştirildiğini, gerek Genelkurmay Başkanlarının, gerekse Cumhurbaşkanları olarak kendilerinin yaptığı açıklamaların bu işin gerçek boyutu olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunun dışındaki açıklamalar herhalde itibar edilecek açıklamalar değildir. Şunu da kararlılıkla ifade etmem gerekir ki bu süreç içerisinde bizlerin işleri çok daha hassas, dikkatli şekilde götürme gayretlerimiz var. Zira CIA Başkanı'nın gelişiyle, bu arada Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ile yaptığımız görüşme ve bu arzu edilmeyen olay sonrası Sayın Putin ile yaptığımız görüşme, Genelkurmay Başkanlarımızın birbirleriyle yapmış olduğu görüşmeler, hepsi bu hassasiyetin nereden nereye varmakta olduğunu göstermesi bakımından çok çok önemli. Zira bizim buradaki hedeflerimizi biliyorsunuz. Ben bu hedefi tekrar açıklıyorum. O da terörden arındırılmış bir güvenli bölge için biz bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmanın en doğu ayağında Cerablus vardır, en batı ayağında El Rai vardır. Güneye doğru ilk etapta Dabık halloldu. Ondan sonra El Bâb şu anda hallolmak üzere. Bundan sonraki süreçte doğuya yönelik Münbiç ve Rakka olayı vardır."
"Hedef 4-5 bin kilometre karelik terörden arındırılmış güvenli bölge"
Konuyla ilgili olarak şu anda Amerika Birleşik Devletleri yeni yönetimi ve CIA ile düşüncelerini paylaştıklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra bu düşüncelerin de takipçisi olacaklarını söyledi.
"Hedef nedir? Hedef burada, 4-5 bin kilometre karelik terörden arındırılmış güvenli bölgedir. Bu güvenli bölgenin halliyle birlikte de hem Suriye'den göçü, ilticayı önlemek, onlara orada yerleşim alanlarını temin etmek hem de bizim kamplarımızdaki insanları kendi topraklarına döndürmek. Tabii bunu yapabilmek için de onlara bizim oralarda adeta yeni şehirler kurmak gibi bir gayretimiz var. Ben bu düşüncelerimi Sayın Trump ile de paylaştım. Koalisyon güçleriyle de başta Almanya olmak üzere, onlarla da paylaştım. Bizler burada her türlü altyapı çalışmalarında görev alırız. Burada dayanışma ile bunu başarırsak, sağlarsak, orada tüm sosyal donatı alanlarına varıncaya kadar konutlarını eğer yapacak olursak, burada yeni bir süreç başlayacaktır. Çadırda, başka ülkede yaşamak, ister konteyner olsun, ne olursa olsun… Kendi ülkesi gibi rahat olmayacaktır. 'Onlara da kendi ülkelerine dönme fırsatını vermiş olacağız.' dedik."
"Uçuşa yasak bölge olarak ilân etmediğiniz sürece…"
Bu bölgede ikinci adımın da uçuşa yasak bölge konusunun olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti:
"Siz burayı yapıyorsunuz ama bu terörden arındırılan bölgeyi eğer uçuşa yasak bölge olarak ilân etmediğiniz sürece orada güvenlik tabii ki olamayacaktır. Onu da uçuşa yasak bölge olarak ilân edip ki bunu Amerika ile de Rusya ile de paylaştık, görüştük, o zaman orada güvenlik olacağı gibi bir de kendi içinde onlar milli ordusunu da oluşturmak suretiyle kendini güvende hissedecektir. En önemlisi tabii ki bir eğit-donat olayıdır. Bu eğit-donatı da başından itibaren zaten bizler yürütüyoruz. Özgür Suriye Ordusu bu eğit-donat kapsamında yetiştirilmiş bir ordudur. Onlar da orada yerli halk olması, ağırlıklı olarak oranın insanı olmaları, tabii cansiparane bu mücadelenin içerisinde yer almaları hasebiyle hakikaten şu ana kadar çok çok faydalı olmuşlardır. Çok da şehit vermişlerdir ama bu mücadelede ortaya koydukları performans inkâr edilemez."
"Son birkaç ayda Suriye konusunda dönüm noktası diyebileceğimiz hadiseler oldu. Siyasi çözüm sürecinin ilerletilmesi, Suriye'de akan kanın bir an önce son bulması için de yoğun çaba içerisindeyiz. Suriyeli şehitlerin hatırasına halel getirmeden adalet, meşruiyet ve hakkaniyet çerçevesinde bölgedeki tüm taraflarla yoğun temaslar sürdürüyoruz. İnşallah ülkemizin dostlarıyla istişare içinde sürdürdürdüğü bu gayretlerin yakında hayırlı sonuçlar vereceğine inanıyorum."
Numan Kurtulmuş'un El Bâb açıklamasına yanıt
Basın toplantısında bir muhabirin, "Fırat Kalkanı ile ilgili sözlerinizden yola çıkarak ek sorularım olacak. Suriye'de uçuşa yasak bölgeyle ilgili BM'den bu zamana kadar bir karar çıkmadı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'le de bir görüşme yaptınız. ABD ve Rusya ile de görüşüyorsunuz. Yeni bir tasarı olarak uçuşa yasak bölgenin BM'ye sunulması mı gündemde, yoksa bir gönüllüler koalisyonu şeklinde mi hareket etme yolunu arıyor taraflar? İkincisi de El Bâb operasyonuyla ilgili Hükümet Sözcüsü 'El Bâb'dan sonra Fırat Kalkanı Operasyonu biter' ifadesini kullandı. Acaba sonlanacak mı?" şeklindeki sözleri üzerine Erdoğan, "Kim söyledi bunu?" diye sordu.
Muhabir, "Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, dün (Cumartesi) bir televizyonda yaptığı açıklamada 'El Bâb'dan sonra Fırat Kalkanı Operasyonu bitecek' dedi. Bitecek mi? Bir de El Bâb'da nasıl bir tablo ortaya çıkacak. Kim yönetecek orayı?" şeklinde sorusunu tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, "Bizim Sayın Guterres'le dün (Cumartesi) yaptığımız toplantıda benim başından itibaren teklif ettiğim üç başlık var. Bu üç başlık; bir, bir defa eğit-donat, iki, uçuşa yasak bölge, üç, terörden arındırılmış güvenli bölge. Sayın Guterres'le bu başlıklar noktasında mutabıkız. Yani BM'den böyle bir şey çıkmadı diye bir şey yok. Yeter ki BM Güvenlik Konseyi böyle bir kararı versin, bunun gerisi gelir. Burada bir sıkıntı yok" ifadelerini kullandı.
"El Bâb nihai hedefimiz değil"
Erdoğan, diğer soruyu ise şöyle yanıtladı:
"El Bab'dan sonra durmak; böyle bir şey de yok. Orada bir iletişim sıkıntısı olabilir. Bir defa El Bâb, bizim nihai hedefimiz değildir. Bizim nihai hedefimiz, DEAŞ'tan bu bölgenin temizlenmesidir. Kaldı ki biz şu anda biliyorsunuz, üç bini aşkın DEAŞ'lıyı etkisiz hâle getirdik. Fakat, DEAŞ'ın asıl merkezi El Bâb değil, asıl merkezi Rakka ve Rakka temizlendiği andan itibaren özellikle bu bölge terörden arındırılmış bir bölge haline gelmiş olacak. Buradaki nihai hedef de 5 bin kilometrekarelik bir alanı temizlemektir. Bizim Türkiye olarak burada kalmak gibi bir hedefimiz yok. O ayrı bir konu ama nasıl Cerablus temizlendi, DEAŞ oradan defedildi ve oraya Cerablus'un kendi insanı yerleşti. El Rai temizlendi, El Rai'ye geldi oranın kendi halkı yerleşti. Dabık, keza öyle. El Bâb, tamamen oradan DEAŞ gittiği zaman bitti demek değil. Oraya da gelecek El Bâblı yerleşecek. Fakat bakın bir Münbiç'te, Münbiç'in aslında yüzde 90 halkı Arap'tır ama şu anda oraya kendi halkı yerleşememiştir. Niye? PYD, YPG orayı şu anda işgâl etmiş vaziyette. Bize verilen söz, orayı onların boşaltacağıdır, daha boşaltmadı bunlar. İşte şimdi DEAŞ'ı, YPG'yi ve PYD'yi buralardan boşalttıktan sonra Rakka'dan da DEAŞ'ı boşalttığımız anda, oradan defettiğimiz anda oraya Araplar gelip, kendi halkı gelip yerleşecektir. Kendi halkı yerleştikten sonra kendi milli ordusuyla da inşallah buraları güvence altına, koruma altına aldıktan sonra zaten bizim orada kalmamız çok ama çok lüks olur. Bizim orada durma diye bir durumumuz da olmaz. Onun durumunu o gün değerlendirmek lâzım. Şimdi bunları konuşmak çok da erken olur, diye düşünüyorum."
"Sağlıklı bir anket döneminde değiliz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sistemini getiren anayasa referandumuyla ilgili ise, "16 Nisan aynı zamanda 15 Temmuz'un bir cevabı olacaktır. 15 Temmuz'a önemli bir çıkış olacaktır. Ve 'hayır' diyenlerin konumu aslında 15 Temmuz'un bir yerde de yanında yer almaktır. Bunu kimse sağa sola çekmesin" açıklamasını yaptı.
Bir gazetecinin anayasa değişikliği referandumuna ilişkin anketleri sorması üzerine Cumhurbaşkanı, şu anda sağlıklı bir anket döneminde olunmadığını ancak bazı anketlerin de geldiğini, asıl anketlerin kendisine akışının araziye çıkışla birlikte daha da yoğunlaşacağını söyledi.
Erdoğan, şu anda halkın henüz Cumhurbaşkanlığı sistemini tam olarak anlama konumuna geldiğine ihtimal vermediğini aktararak, bunu halka mâl etmeleri, anlatmaları gerektiğini ifade etti.
Şu anda bir taraftan kendisinin, Başbakan Binali Yıldırım'la ilgili bakan ve milletvekillerinin, danışmanlarının, televizyonlarda ve meydanlarda bunu anlatmaya başladıklarını vurgulayan Erdoğan, aynı zamanda konuyla ilgili yazılı birçok broşürün de halka ulaştırılmaya çalışıldığını dile getirdi.
"15 Temmuz'un cevabı olacak"
Erdoğan, bu konuda halkın hassasiyetine inandığını vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ama şunu da Mersin ve Aksaray'da gördüm, şu anda daha araziye inilmemesine rağmen halkın birçoğu da bir defa kapmış. Kaptığı şey nedir? 'Tabii ki evet.' diyor. Bu noktaya gelmiş vaziyette. Çünkü sıkıntıları halkımız da hakikaten neler olduğunu, işin ucunun nereye vardığını gayet iyi biliyor. Çünkü bir tarafta bu ülkeyi bölmeye, parçalamaya çalışan bir terör örgütü var. Bölücü terör örgütünün beraber hareket edenleri var. Şimdi bölücü terör örgütü ne diyor? 'Hayır' diyor. Bizim değerler silsilemiz içerisinde şunu unutmayın, kişi sevdikleriyle beraber haşrolunacaktır. Dolayısıyla şu anda Kandil'de olanlarla beraber hareket edenler, onların uzantılarıyla beraber hareket edenler ne diyor? Hepsi birden 'Hayır' diyor. Öyleyse benim milletim, o Kandil'dekilerle beraber, benim 248 şehidimi, o şehadete gönderenlerle beraber, 2 bin 193 gâzimi gâzi yapan ve devletimin, ordumun o uçaklarıyla, helikopterleriyle, tanklarıyla, toplarıyla, modern silahlarıyla bir tarafta öldürenler, yaralayanlar var, onlarla beraber hareket etmeyecektir. Onlara da 16 Nisan'da ben inanıyorum ki 'Evet' demek suretiyle gereken cevabı verecektir. Çünkü 16 Nisan aynı zamanda 15 Temmuz'un bir cevabı olacaktır. 15 Temmuz'a önemli bir çıkış olacaktır. 'Hayır' diyenlerin konumu aslında 15 Temmuz'un bir yerde de yanında yer almaktır. Bunu kimse sağa, sola çekmesin."
Kaynak: AA