Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Belarus gezisinden Türkiye’ye dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin 45. Başkanı seçilen Donald Trump'ın ilk yurt dışı seyahatlerinden birini Türkiye'ye yapmasından memnuniyet duyacaklarını söyledi. Tebrik etmek için telefonda görüştüğü Trump'ın da buna olumlu yaklaştığını ifade etti. Erdoğan'ın ABD ile ilişkiler, AB süreci, PKK ile mücadele, idam tartışmaları, başkanlık süreci gibi konularda yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle:
"20 Ocak'tan önce görüşebiliriz"
"İlk akşam kendisini telefonla arayarak tebrik ettim. Başkanlık görevini 20 Ocak 2017’de devralacak. İmkân olursa o tarihten önce de görüşmemiz söz konusu olabilir. Telefonda, karşılıklı olarak, en kısa sürede görüşmekten memnuniyet duyacağımızı ifade ettik. Türkiye’nin yurt dışına yapacağı ilk seyahatlerden biri olmasından memnuniyet duyacağımızı belirttim. Kendileri de olumlu bir yaklaşım sergilediler."
"FETÖ'den para alarak kazanmadı"
"Türkiye için bir üst akıl vardı. ABD için de bir üst akıl var. Her konuda sabırlı olmakta fayda var. Biz ne yaptık mesela? 'Seçim öncesinde Sayın Trump ya da Sayın Clinton ile gidip görüşme yapalım' demedik. Çünkü bizim için ilişkilerde devamlılık esastır. Önceden tek bir adayla görüşmek yanlış anlaşılmalara neden olabilirdi. Belki ikisiyle aynı anda bir görüşme temin edilse görüşebilirdik. Şu anda Trump’a karşı yapılan bazı gösterilerin geçici olduğunu düşünüyorum. Sokağa çıkanların çoğu yakın zamanda Trump’tan randevu için sıraya girerlerse şaşırmam. Trump, FETÖ’den falan para alarak seçimi kazanmadı ki. Kendi imkânlarıyla geldi. Mâli gücü vardı, kampanyasını büyük oranda kendi imkânlarıyla yaptı. Diğer tarafla ilgili olarak, onların malûm yapıdan para alındığına dâir söylentiler basına yansıdı. Bu iddiaların inceleneceğine dâir haberler de var. Şahsen ben Trump aleyhtarı gösterilerin, kaybedenler arasındaki bazı kesimlerin hazımsızlığının göstergesi olduğuna inanıyorum. Bunlar geçici."
"Bizimle benzer düşünceler gözleniyor"
"Sayın Trump’ın seçim öncesi yaptığı açıklamalarda, özellikle yakın ekibinin açıklamalarında, Suriye’de de Irak’ta da bizimle benzer düşünceler gözleniyor. Mesela uçuşa yasak bölge meselesi çok önemli. Benzer düşünceleri var. Bu bize göre hayâti bir konu. Biliyorsunuz biz terörden arındırılmış bir bölgeden bahsediyoruz. Uçuşa yasak bölge olarak ilân edilmesi gerekiyor. Tabii bu tür konuları, konuşmak için henüz çok erken. Görüştüğümüz zaman konuşulur. 20 Ocak’a kadar Sayın Obama görevde. Sayın Trump görevi devraldıktan sonra temennimiz tüm bu meseleleri kendisiyle görüşüp hayırlısıyla gerekli adımları atabilmektir. Çünkü Suriye’de, Irak’ta çok kan kaybedildi. Buralardaki sorunlar Türkiye için büyük tehdit oluşturuyor."
"İdam kararına uyarım"
"Türkiye’den Belarus’a Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyareti gerçekleştirmiş olduk. Doğrusu Lukaşenko farklı bir insan. Belarus gibi bir ülkeyi ayağa kaldırmak noktasında kararlı bir insan. Bu çerçevede mesela Belarus’ta idam cezasının mevcudiyeti nedeniyle Avrupa’dan gelen baskılara da değindi. Ben de kendisine 15 Temmuz sonrasında, AB’den bazı yetkililerin bombalanan parlamentomuzu ziyaret dahi etmeden hemen kınamalar yapmaya başladıklarını anlattım. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de de idam konusunun konuşulmaya başlandığını aktardım. 'Milletin iradesi neyi gerektiriyorsa ona bakarız. Türkiye’deki yasalar milli iradenin Parlamento’ya yansımasıdır. Eğer Parlamento o tür bir kararı (idam cezası) verirse, o karara ben Cumhurbaşkanı olarak uyarım' dedim."
Başkanlık tartışmaları
"Şu anda, bu safhada benim takvimle ilgili açıklamada bulunmam doğru olmaz. Öncelikle, Sayın Başbakan ile Sayın Bahçeli’nin yaptığı görüşmeyle alâkalı olarak her iki taraf ikişer-üçer arkadaş belirleyip onlar bir çalışma yapacak. O çalışmadan sonra sanıyorum tekrar bir araya gelecekler. Onlar yol haritasını nasıl belirleyecekler… Dolayısıyla takvimin nasıl belirleneceğine, sürece hep birlikte şâhit olacağız. Temennimiz odur ki bir an önce hayırlısıyla bu iş artık ülkenin gündeminde çok daha olumlu istikâmette yerini bulsun."
"Ben sadece, 'İnşallah hayırlı olur' temennisindeyim. Çünkü ben bardağın dolu tarafına bakıyorum. Şu anda attıkları adımın da olumlu istikâmette olduğunu görüyorum. Temennim odur ki olumsuzluklar üzerine değil, olumlu bir yaklaşım üzerine bina edilen bir süreç olur."
"Olumlu buluyorum"
"Şu anda iktidar partisinin yanında görüşmeler yürüttüğü bir parti var. MHP’nin koyduğu tavırlar süreç içerisinde net ortada. Terörle mücadelede duruşunu ben şahsen olumlu buluyorum. Öbür tarafta ana muhalefet ile 'Parlamentoya gelmeyeceğim' diyen malûm Kandil’in uzantısı, onlar zaten siyaset yapmıyor artık, siyaseti bıraktılar, şu anda farklı bir sürecin içerisindeler. Onu da masaya iyice yatırmak gerekir diye düşünüyorum."
"İstihbarat daha yoğun çalışmalı"
"Her şey yüzde 100 kontrol altında değil. Cezaevinden dışarıya rahatlıkla tweet atanlar oluyor. Yurt dışına kaçmış olanlar ayrı. Demek ki yeterli kontrol yok. Onlara yönelik bu ülkenin istihbaratı daha yoğun bir çalışmanın içine girmeli. İktidar kendine göre terörle mücadeleyi sürdürürken karşı kesim de boş durmuyor. Bunu kendileri için bir ölüm kalım meselesi gibi görüyorlar. Bitişin ifadesi bu. Eninde sonunda çökecekler, bitecek bu iş. Başka çıkışı yok. Bazıları 'OHAL kalksın' diyor. OHAL şu an hemen niye kalksın? Biz ilk iktidara geldiğimizde bir ay içinde o zamanki OHAL’i kaldırmıştık. Ama o zamanki OHAL, bölgede adeta hayatı durdurmuştu. Şu anda ülkemizde hayat durmuş değil, akıyor. Herkes işine, gücüne rahatlıkla gidiyor."
"Daha farklı isimleri de hedef alabilirler"
"Türkiye’de 17-25 Aralık’taki darbe girişimleri başarısız olanların 15 Temmuz’daki darbe girişimlerinin de püskürtülmesi, kendilerini adeta deliye çevirdi. Bu millet 15 Temmuz’da dünyaya ölümüne demokrasi dersi verdi. Şu anda da bunun hazımsızlığı içerisindeler. Şimdi bunların sığındıkları bir teori var: 'Darbeler başarılı olamazsa suikastler dönemi başlar' teorisi. Fatih (Derik Kaymakamı) yavrumuz belki de bu suikastlerden biri oldu. Daha farklı isimleri de hedef alabilirler. Dikkatli olmak lâzım. Ama bizler, şehadete inanmış insanlarız. Ölüm er veya geç mukadder. Bir gün ayağınız taşa takılır, öyle de gidebilirsiniz, şehit de olabilirsiniz. Aile Fatih’in cenazesini öğle namazını müteakip olarak planlamıştı. İkindiden sonra olursa benim de iştirak edebileceğimi söyledim. Ağabeyi, 'Benim Cumhurbaşkanım madem buraya gelmek istiyor, ikindiden sonra kaldıralım, gerekirse ben de şehit olmaya hazırım' diyor. Duygulandım. Babası son derece vakur. Mesele bu. Bu insanlar oldukça Allah’ın izniyle hiç kimse bu milletin önünde duramaz."
"Pers yayılmacılığının giderek baskın çıkması müspet şeyler değil"
"Irak’ta ise merkezi yönetim ülkeye hakim olmakta zorlanıyor. Maliki’ye Kandil’e müdahale etmesini söylediğimde, 'Benim oraya müdahale edecek gücüm yok' diyordu. 'Sen müdahale etmezsen, ben müdahale etmek durumunda kalacağım' diyordum. O da 'Edebilirsiniz' diyordu. Nitekim o dönemlerden bu yana Kandil’e müdahalelerimizi yapıyoruz. Şimdi benzer durum Sincar için geçerli. Sincar Kandil’in bir başka versiyonu. PKK’lılar yerleşmiş. Orayı kontrolleri altına almak suretiyle bize güya korku verecekler. Telâfer’de Türkmenlerin durumu malûm. Onlar arasında Pers yanlısı olanlar da var. Ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Öbür tarafta Haşdi Şâbi Musul için sürekli tehdit oluşturuyor. Haşdi Şâbi’nin tavrı, Irak’ta Pers yayılmacılığının giderek baskın çıkması müspet şeyler değil. Bu anlayışla Kerkük, Musul ve benzeri yerleri kontrolleri altına almak istiyorlar."
"Sınıra yapılan yığınağın destekle de ilgisi var"
"Bizler bunları Amerikalı dostlarımızla hep konuştuk. Sayın Obama’ya defaatle anlattım. Avrupalı dostlara da. Ne yazık ki beklenen neticeler alınamadı. Bizler elbette Irak yönetimiyle ters düşmenin gayreti içinde değiliz. Samimi, âdil bir Irak yönetimi bizim desteğimizi her zaman yanında bulacaktır. Ama orada soydaşlarımıza haksızlık yapılmamalı. Gerekli desteği vermemiz lâzım. Sınıra yapılan yığınağın bu destekle de ilgisi var tabii. Biz güvenliğimizi sağlamak, bunun için hazırlıklı olmak durumundayız. Başika’daki kampımız da bölge insanlarına destek amaçlıdır. Rahatsız olduklarını söyleyenlere, 'Hayır, Başika buradan kalkmayacak' dedik. Hatta merkezi yönetimin elemanları bile orada eğitim aldılar. Bizler, merkezi yönetimle ilişkilerde olumlu istikâmette mesafe katedilmesi arzusundayız. Türkiye’nin olmadığı bir koalisyon gücü orada sulhü, sükûnu temin edemez."
"Merkel'den dönüş alamadık"
"Almanya ile bizim yaptığımız görüşmeler hiçbir zaman nihâi noktaya gelmedi. Yani biz Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bölgede neler yapacağımızı söylediğimiz zaman onlar bu işe 'Tamam, evet, hemen başlayabiliriz' gibi kesin bir tavır sergilemediler. Sadece, 'Bu teziniz gayet yerinde' dediler. Onlara, '10 milyar euro’yu mülteciler için ayıracağım dediniz. Siz madem ki böyle bir rakamdan bahsediyorsunuz, bu rakamı gelin biz burada yapacağımız yatırıma harcayalım, siz sürekli göç tehdidi altında kalmazsınız' dedik. Ama o günden bu yana Merkel’den herhangi bir geri dönüş alamadık."
"AB ile nokta konulursa Gümrük Birliği’nde de nokta konulur mu?
"Bunların değerlendirilmesi zamanı geldiğinde, o günün şartları doğrultusunda yapılır. Gümrük Birliği şu anda zaten güncellenme sürecinde. Süreçleri takip edeceğiz; ne getirir, ne götürür bakar, ona göre değerlendirme yaparız."
"İngiltere gibi halka sorarız"
"Hakeza, geri kabulle alâkalı sözlerinde de durmadılar. AB adeta bizi zorlayarak, bizim AB sürecinin dışına çıkmamızı istiyorlar. Eğer bizi istemiyorlarsa, ev sahibi olarak bunu açıkça söylesinler, gereken kararı alsınlar. Bize yapılanlara karşı ilânihâye sabredemeyiz. İleride gerekirse halkımıza sorma yoluna gideriz. Nasıl İngiltere halka gitti halkına sordu. Biz de halkımıza sorarız. Bakalım halk ne diyor? Milli irade ne diyor? Milletimiz ne derse onu yaparız."
"Skandalları dönüp Avrupa'yı vuracak"
"Almanya’da Cumhurbaşkanlığı makamının yaptığını düşünün. Terörden yargılanarak 5 yıl ceza almış, adli kontrolle serbest bırakılmış, buradan kaçmış olan birisi alıyor, kendi makamında eşiyle beraber karşılıyor. Ona özel muamele yapıyor. Aynı şekilde Fransa’da Paris Belediyesi fahri hemşehrilik beratı veriyor. Bunlar tam bir skandal. Bu skandallar aslında yarın dönüp onları vuracak. Batı’daki bazı kuruluşlar, Türkiye’deki yönetime karşı sırtını teröre dayamış olanlara tutup sahip çıkıyorlar. 'Sırtımızı PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye, Kandil’e dayıyoruz' diyenlere yarın bunlar ödül vermeye kalkarlarsa şaşırmayın. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland’a tüm bu hassasiyetlerimizi aktardım. Bunlar AB’nin terör örgütü olarak ilân ettiği bir örgüte sırtlarını dayadıklarını açıkça söylüyor. Ama ne yazık ki Avrupa Konseyi’nde de, Avrupa Parlamentosu’nda da, binaların koridorlarında, her yerde terörist başının resimlerinin asılmasına müsaade edilebiliyor. Oralarda terör örgütün afişleri, pankartları asılıyor; çadır kurmasına müsaade ediliyor. Bunu yapan Belçika’ya hiçbir şey demeyenler bize adeta akıl vermeye kalkıyorlar. Şu anda Batı’da adeta şirazesinden çıkmış bir yapı var. Avrupa’nın terör örgütüne sırtlarını dayayanlara sahip çıkmaya kalkışması bizim şehit ailelerimizi tabii ki rahatsız ediyor. Nitekim Almanya, Belçika Büyükelçiliği önünde yapılan barışçıl gösteriler bu rahatsızlığın ifadesidir."
Yurtdışına kaçan PKK’lı ve Gülen örgütü mensuplarının vatandaşlıktan çıkarılması
"Ben orada aynı noktadayım. Sayın Başbakan’a da, bakanlara da söyledik. Değerlendirmelerini yapıyorlar. Onun neticesinde hükümet kararını verecektir. Ben hâlâ aynı tezi savunuyorum. Çünkü, bu vatana ihanet içinde olanların, bunun hukuki getirisi, götürüsü nedir, bunlar da değerlendirilmek suretiyle bizim vatandaşımız olarak görülmesini ben ülkem için sadece bir zayiat olarak görürüm."
Kaynak: Milliyet, Hürriyet