Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, yeni adli yıl açılış töreninde konuştu.
Yargıtay Konferans Salonu'ndaki törene Başbakan Binali Yıldırım ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.
Yargıtay Başkanı Cirit, FETÖ yargılamalarına ilişkin, "Bizim görevimiz, duyguyla, coşkuyla, ön yargıyla davranmak değil, Türk hukuk sisteminin son yıllarda büyük bir başarı ile yükselttiği insan haklarına ilişkin standartlardan taviz vermeden objektif delillere göre karar vermektir'' ifadesini kullandı.
Yargıdaki FETÖ yapılanmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Cirit, şöyle konuştu:
"Tamamen bir güven mesleği olan hakimlik ve savcılık mesleğini icra edenlerin yaklaşık 1/3'ünün terörist faaliyetlerin odağında yer alması, halkın gözünde yargıya olan güveni elbette sarsacak bir durumdur. Toplumun en çok güven duyması gereken meslek mensuplarının bir terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket etme ihtimali dahi, tek başına bir toplumun şaşkınlık ve sarsıntı yaşamasına yeterlidir."
"ADALETTEN BAŞKA BORCUMUZ YOK"
Cirit, FETÖ'nün darbe girişiminin ardından görevden alınarak hakim karşısına çıkan eski yargı mensuplarına dair, şunları kaydetti:
"Emanete ihanet ederek, kamu görevini ve özellikle yargı yetkisini belli bir örgütün amaçları doğrultusunda kullananlara adaletten başka bir borcumuz bulunmamaktadır. Bu kişilerin, adil bir şekilde yargılanması, hukukumuzda öngörülen cezalara çarptırılması ve sarsılan kamu düzeninin yeniden tesisi kuşkusuz sağlanacaktır."
TERÖRE DESTEK VEREN ÜLKELERE ÇAĞRI
Terörle mücadelede bütün devletlere görev düştüğüne işaret eden Cirit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devletler, özellikle silah ve mühimmatın terör örgütlerinin eline geçmesini önleyici tedbirler almak zorundadır. Bu önlemleri almamak, teröre açıkça destek vermekle eşdeğerdir. Ancak teröre destek veren ülkeler, bu silahların bir gün kendilerine çevrileceğini bilmelidir. Teröre doğrudan ve dolaylı destek veren ülkelerin, uluslararası sözleşmelere ve uluslararası hukuka uygun davranmalarını bekliyoruz."
Cirit'in açıklamalarından satır başları şöyle:
''Gelecek yıl 150. kuruluş yıldönümü kutlayacak Yargıtayımız bugün olduğu gibi yarın da ülkemize fedakarca hizmet etmenin haklı gururunu yaşamaktadır. Adalet bayrağının onurla taşınmasında payı olan ve emeği geçen herkese şükranlarımız sunuyorum. Adalet toplumla devlet arasındaki manevi bağdır. Büyük medeniyetler adaletle yükselmişler adalet güneşinin sönmesiyle yok olup gitmişlerdir. Vicdan kavramının günümüzde iyi bilindiğini ve uygulandığını söylemek güçtür. Açlık yoksulluk ve çocuk yaştaki askerlerin görüntüleri bu yüzyılda vicdandan ne kadar uzaklaştırıldığını göstermektedir. Suriyeli Aylan bebek ve 16 aylık Arakanlı küçük Muhammed'in fotoğrafı insanlığın 21. yüzyılda kaybettiği vicdanın resmidir. Bugün ülkemiz dünyanın vicdanını tek başına temsil etmektedir. Bugün bazı devletlerin teröre verdiği destek bilinen bir olgudur.
Terörle mücadelede bütün devletlere görev düşmekte olup, devletler özellikle silah ve mühimmatın terör örgütlerinin eline geçmesini önleyici tedbirler almak zorundadır. Bu önlemleri almamak, teröre açıkça destek vermekle eşdeğerdir. Ancak teröre destek veren ülkeler, bu silahların bir gün kendilerine çevrileceğini bilmelidir. Teröre doğrudan ve dolaylı destek veren ülkelerin, uluslararası sözleşmelere ve uluslararası hukuka uygun davranmalarını bekliyoruz. Teröre karşı mücadele ülkemizin en doğal hakkıdır.
(FETÖ yargılamaları) Bizim görevimiz, duyguyla, coşkuyla, ön yargıyla davranmak değil, Türk hukuk sisteminin son yıllarda büyük bir başarı ile yükselttiği insan haklarına ilişkin standartlardan taviz vermeden objektif delillere göre karar vermektir.
Kanun kaçaklarını iade etmeyen devletlerin öncelikle kendilerini hukuka saygı duyması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Firari FETÖ üyelerinin iade edilmemesi yargılamalarda bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemektedir.
Emanete ihanet ederek, kamu görevini ve özellikle yargı yetkisini belli bir örgütün amaçları doğrultusunda kullananlara adaletten başka bir borcumuz bulunmamaktadır. Bu kişilerin, adil bir şekilde yargılanması, hukukumuzda öngörülen cezalara çarptırılması ve sarsılan kamu düzeninin yeniden tesisi kuşkusuz sağlanacaktır.
Tamamen bir güven mesleği olan hakimlik ve savcılık mesleğini icra edenlerin yaklaşık 1/3'ünün terörist faaliyetlerin odağında yer alması, halkın gözünde yargıya olan güveni elbette sarsacak bir durumdur. Toplumun en çok güven duyması gereken meslek mensuplarının bir terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket etme ihtimali dahi, tek başına bir toplumun şaşkınlık ve sarsıntı yaşamasına yeterlidir.''