"Mesele virüsün öldürücülüğü değil, mesele sayının çokluğu. Sayı öyle büyüyor ki, dünyada o kadar tıbbi teçhizat yok, dünyada o kadar solunum cihazı yok!”
DW Türkçe’ye konuşan bir doktorun feryadı bu. Söyledikleri, sadece çalıştığı hastane, yaşadığı şehir, bölge veya ülkenin değil, dünyanın durumunu özetliyor. Farklı şehirlerden, farklı sağlık kurumlarında (devlet, üniversite ve özel hastaneler) görev yapan başka doktorların anlattıklarıyla birleşince o sözlere ekleme yapmak şart: Dünyada o kadar doktor da yok!
100 kişiden ancak 1-2'sine test
Görevlerini riske atmamak için isimlerinin yazılmasını istemeyen hekimler, Türkiye'deki mevcut duruma ilişkin DW Türkçe'ye bilgi verdi. Ülkenin en yoğun, en büyük kamu hastanelerinden birinde görev yapan hekimin anlattıkları kaygı verici: “Şu an hastalarımızın yüzde 90’ı koronavirüs tedavisi görüyor ama hiçbirinde Covid-19 tanısı yok, çünkü test yapılmadı. 100 kişiye test istiyorsak, ancak 1-2’sine izin çıkıyor. Akciğerinde iltihap var, ateş var, öksürük var, beş gündür yatan hasta ama test yapılmadı. Böyle örnek çok.”
Bahsi geçen hastanede poliklinik hizmetleri de devam ettiği için birtakım önlemler alınmış. Resmi tanı konmasa da Covid-19 şüphesiyle yatırılanlar önce ayrı bir bölümde diğer hastalardan izole edilirken, sayı arttıkça bazı katlar tamamen bu iş için ayrılarak bir nevi karantina uygulamasına geçilmiş. Tam karantina denemez, çünkü hasta yakınları girip çıkıyor ve bu esnada temas ettikleri insanlara virüs bulaştırmalarına hiçbir engel yok.
Virüs bulaşan hekim sayısı da artıyor
Sahadakilerin bildiği ama kamuoyuna tek tük yansıyan başka bir durum ise virüs bulaşan hekim ve sağlık çalışanı sayısının hiç de az olmadığı. “Yoğun bakımda ve entübe (boğazında tüp takılı) arkadaşlarımız var” diyor devlet hastanesinde görev yapan bir genel cerrah. Başka hastanelerde de hekim arkadaşlarının yatarak tedavi gördüğünü söylüyor. Bir de sanılanın aksine, tehlike sadece 60 yaşın üstündekiler için değil. Yoğun bakımlarda 20-40 yaş arası tedavi gören hastalar olduğunu ekliyor.
Çalıştığı özel hastaneden izin alıp on gündür evde kendini karantinaya alan bir pratisyen hekim, virüsün eşine ve çocuğuna da bulaştığını, kısmen hafif ve kontrollü geçirdiklerini söylüyor. Muayene olduğu hekimle semptomları konuşarak tedaviyi beraber planladıklarını ama test yapılmadığını anlatıyor. Başkalarına bulaştırmamak için bir süre daha çalışmaması gerektiğinin farkında, Covid-19 tanısı konmadığı için bel ağrısı raporu almış. Çalıştığı hastanede bir uzman hekim de aynı yöntemle, başka bir rahatsızlıktan rapor alarak kuluçka süresini evinde geçiriyor. Kendi aralarında bile Covid-19 adını zikretmeden konuştuklarını söylüyor.
"Kimin öleceğine karar vermek zorunda kalırsak…”
Fransa’daki bir meslektaşının, yaşadıklarını ağlayarak anlattığını söylüyor bir cerrah. “Ne yapacaklarını, nasıl başa çıkacaklarını şaşırmış haldeler. ‘Bütün yataklar dolu, hepimiz sadece korona vakalarıyla ilgileniyoruz, yetişemiyoruz’ diyor. İtalya’dan daha iyi durumda olmasına rağmen Fransa da başa çıkamıyor. Bu sayıdaki hastayla kimse başa çıkamaz” diyor.
Vaka sayıları her gün katlanarak artarken virüsten korunmak için ne yaptığını sorunca verdiği cevap şöyle: “Mümkün olduğunca az hasta bakıyorum. Muayene etmemeye çalışıyorum, öyküsünü dinleyerek tedavi uyguluyorum. Hastanede forma giyip orada bırakıyorum, eve götürmüyorum. Ama daha kötü günler gelecek, aktif korona baktığımız, sadece korona baktığımız günler gelecek. Mesela İtalya’da kimin öleceğine karar vermek zorunda kalıyorlar. O noktaya gelirsek… O işi nasıl yapacağımı düşünüyorum. Çok korkuyorum.”
Mesleğini tutkuyla seven, işini mükemmel yapan ve adeta hekim olmak için doğmuş bir uzman söylüyor bunları. Bütün dünyanın çaresiz kalacağı o noktaya gelmeden, herkes anlasın diye bir kez daha haykırıyor: “Böyle bir şeye dünya hazır değil. Hiçbir şekilde değil. Ve olamaz da. Hani ilaç bulundu-bulunuyor diye seviniyorlar ya, o ilaç da yetmeyecek. Eğer yaşlılardan ve hastalardan kurtulalım, ölsünler demiyorsak kimse evden çıkmasın. Tek çözümümüz o! Herkese söyle, bütün gazeteci arkadaşlarına söyle, herkes bunu paylaşsın. Çünkü başka yapılabilecek hiçbir şey yok. Herkes kendini izole etsin, ki yavaşlatalım gidişatı, ki hastalara yetsin tıbbi malzeme. Yoksa tablonun ağırlığıyla başa çıkamayız. Kimse bununla baş edemiyor. Kimse!”
Tek çare evde kalmak
Covid-19 tanısı konanların çoğu belki hafif bir şekilde atlatacak ve zaman içinde bu virüs tehlikeli olmaktan çıkacak, bilim insanlarının söyledikleri bu yönde. Ama bu hızla yayılmasının önüne geçilemezse, hiçbir devletin, hiçbir sağlık sisteminin altından kalkamayacağı bir tablo çıkacak ortaya. Ve yapılması gereken tek şey hasta sayısını azaltmak. Bunun da tek yolu var; insanların birbiriyle temas etmemesi. O yüzden başta hekimler olmak üzere durumun vahametini idrak eden herkes "evde kalın, evde kalın, evde kalın” diye çırpınıyor. Aksi takdirde sağlık hizmetleri yetmeyecek.
İtalya, Almanya, Fransa, İspanya, Türkiye, Çin, İran, ABD, Güney Kore, Kanada, İngiltere, Singapur, sayısız ülkeden hekimler kendi aralarında oluşturdukları ağlarla veri ve bilgi paylaşıyor. Devletlerin aldığı önlemleri beklemeden birbirlerine tecrübelerini aktararak salgınla başa çıkmanın yollarını arıyor. Aşı ve ilaç geliştirmek için uğraşan bilim insanları da aynı şekilde. Toplumlar ise meselenin boyutunu hâlâ kavrayamamış gibi. O yüzden hekimleri can kulağıyla dinlemek ve söylediklerini uygulamak gerekiyor.
DW Türkçe’ye konuşan hekim, "Virüsün öldürücülüğü evet diğer virüslerden düşük, evet gripten daha basit, daha hafif seyrediyor, doğru. Ama grip bu sayılara ulaşmıyor. Çünkü grip hasta ediyor seni ve sen başkalarından uzak duruyorsun, mecburen ve kendiliğinden. Ama bunda öyle değil, yüzde 80 bulaştırmaya devam ediyor” diyor.
“Ailem bile abartıldığını zannediyor”
Devamlı bilgi verip uyardığı halde kendi ailesinin bile salgını yeterince ciddiye almadığını söyleyen başka bir hekim ise şunları söylüyor: "Öncekilere göre daha basit bir virüs filan diye bilgiler dolaşıyor ya, insanlar işin boyutunu kavrayamıyor. Evet daha basit virüs, evet yüzde 80 hiçbir şey yapmıyor, tamam kabul. Ama tam da bu nedenle çok bulaşıyor. Hiçbir semptom yokken, normal hayatını sürdürürken etrafına bulaştırıyor. Yüzde 80-90 bulaşıcılıktan bahsediliyor. Başka hiçbir virüs böyle değil.”
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe