İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kanal İstanbul Projesi'nden çekildiğini duyurması ve hükümetin projeden geri adım atılmayacağına yönelik açıklamalarıyla alevlenen tartışmalar sürüyor.
Tartışmaların odağında, kanalın yol açacağı tehlikelere yönelik iddialar ve projenin maliyeti yer alıyor.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), projenin depremle ilişkilendirilmesi iddialarına ilişkin bir açıklama yaparak, "Kanal İstanbul ve deprem ilişkisine atfedilen deprem tehlike ve risklerinin gerçeği yansıtmadığını" duyurdu.
Açıklamada, "Deprem tehlikesini oluşturan faktör, diri fay hatlarıdır ve ülkemizdeki diri fay hatları da bilinmektedir. Dolayısıyla bilinen fay hatları bağlamında tehlikenin artması ya da azalmasından söz etmek yer bilimlerine göre mümkün değildir. Risk; can, mal, ekonomik ve çevresel zararlar ile ilgili olup, mevcut yasalar, yönetmelikler ve özellikle 1 Ocak 2019'da yürürlüğe girmiş olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği kapsamında üretilen ve projelendirilen yapıların yeni riskler yaratması söz konusu değildir" denildi.
Ancak uzmanlar, projenin doğuracağı tehlike ve sakıncaların deprem riskiyle sınırlı olmadığı görüşünde.
"En önemli sorun susuzluk olacak"
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, projenin çevreye önemli olumsuz etkileri olacağına dikkat çekiyor.
Tolunay, projenin yaratacağı en önemli sorunun susuzluk olduğunu dile getirdi. Kanal İstanbul'un kentin su kaynaklarını sıkıntıya sokacağını söyleyen Tolunay, mega kentin susuzlukla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Tolunay, büyük çoğunluğu kentin kuzeyinde yer alan kumul alanları,muhafaza ormanları, akarsuları, meralar ve tarım alanları gibi doğal açıdan oldukça önemli olan ve İstanbul'da yüzlerce bitki ve hayvana ev sahipliği yapan ekosistemlerin de proje nedeniyle zarar göreceğini belirtti.
Proje kapsamında Karadeniz kıyısına yapılacak yaklaşık 38 kilometre uzunluğundaki kıyı dolgusunun deniz ekosistemini de olumsuz etkileyeceğini belirten Tolunay, "Bir diğer olumsuz sonucu da ekonomik etkisi olacak. Balıkçılık ve tarımla uğraşanlar buradan göç etmek zorunda kalacak" dedi.
"Bu bir rant projesi"
Projenin maliyeti de bir başka tartışma konusunu oluşturuyor. Toplam maliyetin ve bu maliyetin nasıl karşılanacağı henüz bilinmiyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından projelendirilen Kanal İstanbul’un “son şekli verilen” Aralık 2019 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi raporunda projenin bedeli 75 milyar Lira olarak öngörülüyor.
Kanal İstanbul tartışması
Ekonomist Mustafa Sönmez, Kanal İstanbul'un ekonomik rasyonalitesi olan bir proje olmadığını savunuyor. Gemi geçişlerine imkan tanıyacak bir proje olarak sunulması durumunda ise zaten İstanbul Boğazı'nın yeterli durumda olduğunu belirten Sönmez, burada bir hizmet açığının bulunmadığını savundu.
Projenin olağanüstü bir maliyeti olduğunu söyleyen Sönmez, "Bunun yap-işlet-devret modeli gerçekleştirilmesi söz konusu olamaz. Firmalar buradan nasıl gelir elde edecek? Geriye devletin yatırımlarıyla bunun gerekleştirilmesi kalıyor; ki bu da devletin yapacağı kanalın etrafında yer tutmuş kişi ve kuruluşlara bir rant transferinden ibaret" dedi.
Erdoğan: Gerekirse milli bütçeyle yaparız
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul projesi için 2018 yılında Ulaştırma Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile imzaladığı işbirliği protokolünden çekileceğini duyurmuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, projeyi "cinayet projesi" olarak nitelendirerek "Bütün bunlara 16 milyon insan adına karşı çıkacağız" ifadesini kullanmıştı.
CHP, her yıl garanti edilen gelirin Hazine ve vergilerden kesilerek "halkın sırtından ödeneceğini" öne sürerek projeye karşı çıkarken, hükümetten projeden geri adım atılmayacağına ilişkin açıklamalar geliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, proje için karar verdiklerini ve İmamoğlu'nun bir karar verme yetkisinin bulunmadığını söyledi. "Proje, yap-işlet-devret ile olursa zaten bizim bütçemizden herhangi bir para çıkmadığı gibi bütçeye geri dönüşü olan bir para var" diyen Erdoğan, "gerekirse milli bütçeyle yapacaklarını" söylemişti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da "Bu her şeyden önce bir devlet projesidir, belediye projesi değil" diye konuşmuştu.
Kanal İstanbul projesi ilk kez 2011 yılında "Çılgın Proje" olarak kamuoyunun gündemine oturmuştu. İstanbul'un Avrupa yakasında hayata geçirilmesi öngörülen proje ile Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir su yolu açılarak Boğaz trafiğinin rahatlatılması hedefleniyor. Kanalın 40-45 kilometre, suyun derinliğinin ise 25 metre olması planlanıyor.