Üç yıldır tutuklu yargılanan ve Türkiye ile ABD arasında krize neden olan ABD İstanbul Başkonsolosluk irtibat görevlisi Metin Topuz’un yargılandığı davada karar çıktı. Topuz FETÖ/PDY’ye yardım suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Cezaya, ABD Büyükelçiliği Twitter hesabından yaptığı açıklamayla tepki gösterdi. Türkçe ve İngilizce atılan tweetlerde kullanılan ifadeler dikkat çekiciydi:
“ABD’li yetkililer, Metin Topuz’a yönelik davada İstanbul’daki tüm duruşmaları izlemişlerdir. Bugünkü kararın derin hayal kırıklığı içindeyiz. Bu kararı destekleyecek inandırıcı bir delil görmediğimiz gibi, kararın süratle üst mahkeme tarafından bozulmasını diliyoruz.
Sayın Topuz, yaklaşık 30 yıldır iki ülke yetkililerinin & vatandaşlarının takdirini kazanan önemli çalışmalar yapmıştır. Talimatlarımız doğrultusunda, Türkiye & ABD kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliğini geliştirmiş; her iki ülkedeki insanların güvenliğine katkıda bulunmuştur.
Sayın Topuz’un resmi görevlerine ilişkin iddialar, yerel çalışanlarımızın ABD hükümeti adına ve ikili ilişkilerimizi geliştirmek amacıyla yürüttükleri önemli çalışmaların kapsam ve mahiyetini çarpıtmaktadır.”
Peki, ABD elçiliğinin “talimatlarımız doğrultusunda” diyerek ne demek istedi?
35 yıldır ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli olan Metin Topuz, son 24 yıldır da İstanbul’daki Amerikan Narkotik Bürosu DEA için çalışıyordu.
DEA ((Drug Enforcement Administration- ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi)
1960’dan beri İstanbul’da ofisleri olan ve Türk polisiyle birlikte çalışan Amerikalı narkotikçilerin, 1973’de kurulan FBI statüsündeki, çatı örgütü.
Topuz, konsolosluğun en kıdemli çalışanı. Statüsü Amerikan diplomatik misyonlarında kısaca LES (Locally Engaged Staff) ya da FSN (Foreign Service National) denen diplomatik statüsü olmayan yerel çalışan.
İrtibat görevlisi olarak adlandırılan iş tanımının içinde ‘DEA’daki Amerikalı amirlerine tercümanlık, sık sık değişen Amerikalı görevlilerle Türk muhatapları arasındaki ilişkilerde devamlılığı sağlamak ve rehberlik’ var.
Topuz’a yöneltilen üç suçlama vardı:
“17/25 Aralık şüphelileriyle, eylemin asıl faili konumundaki dış istihbarat ve ülkeler arasında aracılık”
“17/25 Aralık ve 15 temmuz darbe girişimini yöneten FETÖcülerle, Gülen arasındaki irtibat”
“Sahte delil ve ses kayıtlarının yurtdışına çıkarılması konusunda FETÖcülerin dış irtibatı olmak”
Bu iddialarla FETÖ üyeliği, ajanlık ve FETÖ’ye yardımla yargılandı.
Yani resmi görevi ‘irtibat görevlisi’ olan Topuz, ikisinde ‘irtibat’, birinde ‘aracılık’ ile suçlandı.
Aslında üç suçlamada da esas fail o değil, esas failler arasındaki aracı o.
Peki bu ‘irtibat’ ve ‘aracılık’ suçlaması için gösterilen deliller neydi?
Topuz’un 13’ü polis, biri asker ve biri savcı 15 FETÖ’cüyle “17/25 Aralık girişimi başlatılmadan hemen öncesinde ortak irtibat noktası olduğunun tespiti”, “şüphelinin iletişimleri kontrol edildiğinde FETÖ/PDY silahlı örgütüne üye olmak suç nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen 121 kişi ile daha olağanının ötesinde yoğun irtibatının bulunduğu gibi FETÖ/PDY terör örgütüne Bylock kriptografik iletişim sistemini kullanan çok sayıda kişi ile yüzlerce irtibatının tespiti” ve ‘1994-2017 yılları arasında 120 kez yurtdışına çıkmış’ olması.
‘İrtibat’ ve ‘aracılık’ suçlamalarına gösterilen deliller de telefon irtibatları.
Topuz’un bu irtibatları yaptığı cep telefonunun “Murat A. ABD Başkonsolosluğu” üzerine kayıtlı olduğu ortaya çıkmıştı.
Metin Topuz’un irtibatta olmakla suçlandığı isimler ve son görevleri de şöyleydi: İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili firari sanık Zekeriya Öz, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mutlu Ekizoğlu, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı, İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakub Saygılı, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcıları Yasin Topçu ve Kazım Aksoy, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Büro Amiri Mehmet Akif Üner, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirleri Arif İbiş ve İbrahim Şener, İstihbarat Şube Müdürü Serdar Güldalı, İstanbul Narkotik Şube Müdürü Özcan Bulduk, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Oğuzhan Ceylan, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı komutan yardımcısı Yarbay Oktay Akkaya, eski Emniyet Müdürü Zeki Taşkın.
Bu 15 isimden ilk 13’ü 17/25 Aralık soruşturmalarında, son ikisi 15 Temmuz soruşturmalarında sanık.
Peki Metin Topuz bu isimlerle neden görüşmüştü?
Topuz savcıya verdiği ifadede bu görüşmeleri kabul etmiş ve neden bu isimlerle görüştüğünü ayrıntılı olarak anlatmış. Bir kaç örnek:
“Yakup Saygılı isimli şahsın Mali Şube Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde kendisini birçok kez ziyaret ettiklerini, şube müdürü olduğunda da DEA görevlileri, yardımcısı Yasin Topçu ve soyadını hatırlamadığı İbrahim (Şener) isimli bir baş komiser ile birlikte bir defa yurtdışına gittiklerini, Washington’da bu konuyla ilgili Amerikan savcısıyla görüştüklerini”
“Nazmi Ardıç’la DEA görevlileriyle birlikte Narkotik Şube Müdürü Mahir Çakallı’nın makamında tanıştığını, yaptıkları telefon görüşmelerinin de iş gereği Amerika ve müdürü ile aralarında tercümanlık yapmak için olduğunu, ayrıca Nazmi Ardıç’ın ABD konsolosluğuna vize için gelmiş olabileceğini, bu nedenle DEA görevlileriyle birlikte konsoloslukta da görüşmüş olabileceklerini”
“Mehmet Akif Üner ile 2010 yılında Antalya’da bir seminerde tanıştığını, ABD-Türkiye arasında yürütülen ortak bir soruşturma kapsamında yaptıkları çalışmalar sırasında Mali Şube’ye DEA görevlileriyle birlikte geldiklerinde şubede karşılaştıklarını ve telefonda bir kaç kez görüşmesinin olduğunu”
“Kazım Aksoy’u DEA görevlileriyle Başsavcı Vekili Zekariya Öz’ün buluşmasını organize etmesi nedeniyle tanıdığını, görüşmenin Zekariya Öz’ün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ndeki makamında olduğunu. Zekeriya Öz ile Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 2 defe görüştüğünü, ilk görüşmenin hatırladığı kadarıyla 2013 yılında olduğunu, Amerika’dan gelen bir heyetle kendisini ziyarete gittiğini, toplantıya şu anda ismini hatırlamadığı bir başsavcı vekilinin de katıldığını, o başsavcı vekilinin adliye girişinde kendilerini karşıladığını ve odasına aldığını, toplantıya 5 dakika sonra Zekeriya Öz’ün katıldığını, toplantıda “adli konularda nasıl beraber çalışabileceklerini” konuştuklarını, grupta kendisi dışındaki herkesin Amerikalı olduğunu, diğer görüşmenin ise Mali Şube’yle yürüttükleri bir başka dosyayla ilgili olduğunu, bu görüşmenin Zekeriya Öz’ün makamında olduğunu, görüşmeyi Mali Şube Müdür Yardımcısı Kazım Aksoy’un ayarladığını, toplantıda hatırladığı kadarıyla iki Amerikalıyla birlikte kendisi ve Kazım Aksoy’un bulunduğunu, toplantıda takip ettikleri konuyla ilgili savcının Amerika’ya götürülmesi teklifinde bulunduklarını, ayrıca Zekeriya Öz’ü de davet ettiklerini, kendisinin VİP karşılama istediğini ancak kabul etmediklerini, görüşmenin bu şekilde sonlandığını”
Metin Topuz’un ifadesinde bütün bu görüşmeleri, ziyaretleri, ABD gezilerini “DEA görevlisi Amerikalılarla birlikte” yaptığını anlatmış.
Burası aslında bu soruşturmadaki en kritik nokta.
Tam da suçlamalara konu olan bu irtibatlar Topuz’un irtibat görevlisi olarak işinin tanımı içine giriyor çünkü; DEA’daki müdürlerinin Türk muhataplarla görüşmelerini organize etmek, o görüşmelere katılmak ve tercümanlık yapmak. Ama bu görüşmelere aracılık ederken İstanbul emniyeti ve savcılığındaki muhatapları FETÖ’cülerdi.
Aslında bütün bu görüşmeleri bu isimlerle Metin Topuz değil, DEA’daki amiri olan Amerikalılar yapmıştı.
Peki kimdi bu amirler?
1960’den beri İstanbul’da ofisleri olan, 1973’den beri DEA adıyla çalışmalarını yürüten Amerikalı Narkotikçilerle 1993’den beri birlikte çalışan Topuz’un ilk müdürü Michael Spasaro.
Açık kaynaklardan araştırılarak bulunabilecek 2010’daki müdür Mark Synder ve bu görüşmelerin yapıldığı 2013’teki müdürü ise Jason J. Sandoval.
Topuz iddianamedeki diğer suçlamalardan aklanırken, FETÖ’ye yardımdan ceza aldı.
ABD elçiliği bu kararla ilgili “hayal kırıklığı”nı ifade ettiği açıklamasında özetle Topuz, bizim talimatımızla bu görüşmeleri yaptı’ diyerek çalışanına 35 yıllık çalışanına sahip çıkmış oldu.