Ana SayfaHaberlerGündemMİT'ten Adil Öksüz açıklaması

MİT’ten Adil Öksüz açıklaması

 

Milli İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Müsteşarlığı, Gülen örgütünün "hava kuvvetleri imamı" olduğu iddia edilen firâri Adil Öksüz'le ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Öksüz'ün MİT'e çalıştığı iddiaları yalanlandı:

 

"Adil Öksüz, Milli İstihbarat Teşkilâtı'nın terör örgütü içerisindeki kaynağı olmamıştır ve Milli İstihbarat Teşkilâtı'na çalışmamıştır. Adil Öksüz’ün nasıl serbest kaldığı konusu yargının işi olup, ilgili makamlar tarafından gerekli soruşturma ve takibat yapılmaktadır.

 

ByLock programının çözülmesi, FETÖ/PDY'nin çökertilmesinde, ilişki ağının deşifre edilmesinde ve mensuplarının devletten ayıklanmasında kullanılan önemli kaynaklardan biridir. İstihbari çalışmalar neticesinde elde edilen ByLock'a ilişkin tespitler, Mayıs 2016 tarihinden itibaren, çalışmaya konu ham verilerle birlikte adli makamlar, güvenlik birimleri ve diğer ilgili makamlarla eş zamanlı olarak paylaşılmıştır.

 

Bu itibarla, FETÖ/PDY örgütü tarafından dile getirilen mesnetsiz iddiaların, ana muhalefet partisi tarafından da dillendirilmesi, FETÖ/PDY mücadelesine olumlu bir katkı sağlamadığı gibi milli güvenliğimize de zarar vermektedir."

 

MİT Müsteşarlığı, son günlerde ana muhalefet partisi CHP tarafından gündeme getirilen ve teşkilâtı hedef alan iddiaların, "15 Temmuz darbe girişimini sulandırma çabaları"yla örtüştüğünü belirtti.

 

MİT'in, "yabancı güçler ve terör örgütlerince uygulanan bu tür psikolojik harp odaklı iddiaları muhatap almadığı" ifade edilen açıklamada, "Buna karşın, tarihin kaydettiği bu olağanüstü günlerde, bu iddiaların ana muhalefet partisi tarafından da gündeme getirilmesi, cevap verme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır" denildi.

 

Kılıçdaroğlu ne demişti?

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu NTV canlı yayınında, "Adil Öksüz’ü ben açıkladım, daha kimi açıklayayım? Adil Öksüz’ün elindeki GPS cihazını devletin hangi kurumu ithal etti?" diye sormuştu. Kılıçdaroğlu, "Herkes kelepçelenirken onlara kelepçe vurulmadı. Neden? MİT yasasında bir değişiklik yapıldı 2014’te. Başbakanın emri ve talimatı olmadan hiçbir MİT görevlisi tutuklanamaz, gözaltına alınamaz. Adil Öksüz neden tutuklanmadı, neden gözaltına alınmadı?" ifadelerini kullanmıştı.

 

Öte yandan CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar da, Başbakan Binali Yıldırım'ın yanıtlaması talebiyle verdiği soru önergesinde, "Adil Öksüz MİT elemanı mıdır?" diye sormuştu.

 

İki gün gözaltında kaldı, serbest bırakıldı, kaçtı

 

15 Temmuz darbe girişimini organize eden isimler arasında yer alan Adil Öksüz, 16 Temmuz’da Ankara'daki Akıncı Üssü'nde gözaltına alındı. Öksüz, 18 Temmuz’da sabaha karşı savcılığa sevk edildikten sonra tutuklama istemiyle mahkemeye çıkarıldı. Öksüz, "sabit ikametgâh sahibi olması ve delilleri karartma imkânı olmaması" gerekçeleriyle serbest bırakıldı. Savcılık bu karara itiraz etti. İtirazı değerlendiren hâkim de tutuklama talebini reddetti. Hem Öksüz'ü serbest bırakan hem de savcının itirazını reddeden hâkimler hakkında HSYK tarafından soruşturma başlatıldı. İki hâkim görevden uzaklaştırıldı.

 

Akıncı Üssü iddianamesi de mahkemede: 2 numara Adil Öksüz

 

Darbe girişimi sırasında Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlerle ilgili iddianame de mahkemeye gönderilmiş durumda. İddianamenin bir numaralı şüphelisi Fethullah Gülen, iki numaralı şüpheli ise Adil Öksüz. 

 

Koruma altındaki isim: Adil Öksüz

 

Sakarya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Adil Öksüz, darbe öncesinde generallerle Ankara’da buluşup, darbe planlarına son şeklini veren isimdi. Gülen örgütünün asker imamıydı. Yani örgütün "mahrem" diye adlandırdığı (MİT, TSK ve Emniyet) kurumlardan birinin sorumlusuydu. 15 Temmuz sabahına karşı da darbenin ana karargâhı durumundaki Akıncı Üssü’nde yakalanmış ama iki gün sonra serbest bırakılmıştı. Kimliğini nasıl saklayabildiği, hâkimlerin onu nasıl serbest bıraktığı darbenin en kritik soruları arasında. 

 

Neden üç farklı tutanak düzenlendi?

 

Darbe gecesinin sabahında Akıncı Üssü yakınında yakalandığında, Öksüz hakkında üç ayrı tutanak düzenlendiği ortaya çıktı. Tutanağın birinde, üzerinden çıkan para ve telefon numaraları yazılıydı. Başka bir tutanakta, "Üzerinde GPS cihazı bulunduğu" yazıyordu. Bu ilk iki tutanakta, polis ve jandarmanın imzaları vardı. Sadece jandarma görevlilerinin imzalarının bulunduğu üçüncü tutanakta ise Öksüz’ün GPS cihazını tuvalete attığı belirtiliyordu. Neden birbirinden farklı üç ayrı tutanak tutulduğunun cevabı yok. Soruşturma dosyasına tutanak ya da tutanaklar neden girmedi? Öksüz’ün dosyasına bakan savcı ve hâkimler, önlerine gelen "soruşturma dosyasında" ifadesinden başka bir belge ya da bilgi olmadığını açıkladı. Öksüz’ün üzerinden çıkan cep telefonu ve GPS cihazıyla ilgili tutulan tutanaklar soruşturma dosyasına girmemişti.

 

"Gözaltında" cep telefonu kullanabilmişti

 

Öksüz’ün, Kazan İlçe Jandarma Komutanlığı'nda "gözaltında" olduğu sırada cep telefonunu kullanabildiği, görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. Öksüz’ün, gözaltında olduğu 17 Temmuz'da kendisine ait cep telefonuyla saat 15:15, 15:20 ve 15:25’te Atatürk Araştırma Merkezi Bilimsel Çalışmalar Müdürü Hasan Balcı'yla telefon görüşmeleri yaptığı belirlendi. Bu bilgi bile darbe girişiminden 2 ay sonra, Eylül ayında ortaya çıktı. 5 Eylül'de gözaltına alınan Hasan Balcı tutuklandı. Balcı savcılıkta, üç kez telefonla görüştüğü Adil Öksüz'ü tanımadığını, telefon görüşmelerini, "tanımadığı bir numaradan kendisini arayan gözaltındaki astsubayın oğluyla" yaptığını iddia etti. Gözaltındaki Öksüz’ün telefonuna neden el konulmadı? Nasıl bir "gözaltıydı" ki Öksüz cep telefonunu bile kullanabildi? 

 

Savcı "inandırıcı bulmadığı" için tutuklama istedi ama… 

 

Öksüz'ü sorgulayan ve "anlattıklarını inandırıcı bulmayarak" tutuklanmasını isteyen Ankara Batı Adliyesi Savcısı Cihan Ergün, Öksüz’ün serbest bırakılması ve kaçması üzerine dosya içeriğine ilişkin açıklamalar yaptı. Öksüz’ün sorgusunda arsa bakmak için geldiğini söylediğini ifade eden savcı Ergün, tutuklama talebinin gerekçesini şöyle açıklamıştı:

"Arsa almaya geliyorsanız, pazarlık yaptığınız birinin olması lâzım. Birbirinizin telefonu olması lâzım. Arsa alacağınız kişinin telefonu var mı? Yok. Soyadı nedir? O da yok. Arsa nerede? O da yok. Kim buluşturacaktı? Bilmiyorum. Evini biliyor musun? Hayır. Bu gibi cevaplar… Vaziyet o ki; doğru bir şey söylemiyorsunuz ama bulunmamanız gereken bir saatte orada bulunuyorsunuz. Darbe girişiminin hemen sabahı (16 Temmuz Cumartesi), saat 09:00’da taksiyle geldiğini söylüyor. 09:00’da taksiyle gelirseniz, orada o zaman bombalar patlıyor. Uçaklar havalanıyor. Başka yerden gelen uçaklar pisti bombalıyor. Siz gayet rahat orada dolaşıyorsunuz ve 1 saat sonra yakalanıyorsunuz."

 

Savcının bu değerlendirmelerine rağmen Öksüz çıkarıldığı mahkemede hâkim Köksal Çelik tarafından serbest bırakılabildi. Savcının inandırıcı bulmayıp tutuklamak istediği Öksüz’ü hâkimler neden salıverdi? Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen Öksüz, hâkim Köksal Çelik tarafından "sabit ikametgâh sahibi olması ve delilleri karartma imkânı olmaması" gerekçe gösterilerek serbest bırakıldı. Savcılık bu karara itiraz etti. İtirazı değerlendiren hâkim Çetin Sönmez de tutuklama talebini reddetti. İki hâkim hakkında HSYK tarafından soruşturma başlatıldı. Hâkimler geçici olarak görevden uzaklaştırıldı. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Öksüz’ü serbest bırakan hâkimlerin Gülen örgütüyle bir ilişkisi şu ana kadar tespit edilemedi. Peki, bu hâkimler Gülen örgütüyle irtibatlı değilse, Adil Öksüz’ü savcının gerekçeleri ortadayken, bir darbe girişimi ertesinde nasıl serbest bırakmışlardı? Kamuoyu bu konuda tatmin edici bir cevap alamadı.

 

Adil Öksüz neden takip altında değildi?

 

Adil Öksüz'ün kim olduğu, Gülen örgütü içindeki konumu devlet içinde bilinmiyor muydu? Gülen örgütünü yakından bilen iki isme göre, biliniyordu. Kemalettin Özdemir, 18 Ağustos 2016 günü CNN Türk’te soruları yanıtlarken, darbe sabahı Akıncı Üssü’nde yakalanan ama sonra serbest bırakılan Adil Öksüz’ün "hava kuvvetleri imamı" olduğunu bildiğini, bunu 2012 ve 2013 yıllarında devlete bildirdiğini söylüyordu:

 

"Adil Öksüz'le aynı yerdeydik (Sakarya Üniversitesi). O yüzden onu tanımamam söz konusu değil. Çok iyi tanıyorum. Hava imamı olduğuyla alâkalı olarak hem Terörle Mücadele'ye, hem Milli İstihbarat'a, hem savcılığa bu konuda beyan verdim. 2012 yılında verdim bu beyanımı ben, 2013 yılında verdim…"

 

Adil Öksüz’ü kimler koruyor?

 

Kemalettin Özdemir'in bu açıklamaları doğruysa, devlete iletilen bu bilgilere rağmen Adil Öksüz'ün hâlâ takip altında olmaması, Amerika'ya son güne kadar gidip gelmesi, bağlantılı olduğu generallerle Ankara'da buluşması, darbe girişiminin sabahında yakalandıktan sonra serbest kalabilmesi devlet içinde korunup kollandığını gösteriyor.

 

Özdemir’in söyledikleri doğruysa, Terörle Mücadele birimlerinin de, Emniyet İstihbarat'ın da, Milli istihbarat Teşkilâtı'nın da 2012-2013 yıllarından itibaren Adil Öksüz’ün ismini ve Gülen örgütü içindeki yerini biliyor olmaları lâzım. Durum buysa, Adil Öksüz’ü neden takip altında tutmamışlardı? Bu ismin, 2002 yılından bu yana 109 kez yurt dışına çıktığından haberdar değiller miydi? Cemaat’in içinde 30 yıl geçirmiş, Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görünen bir ismin, 109 kez yurt dışına gidip gelmiş olması devletin dikkatini çekmedi mi?

 

Devlet en geç 2012 veya 2013’ten bu yana, onun bu örgütün "hava imamı" olduğu bilgisine sahipse, bu örgütle amansız bir mücadeleye girmişken bu kişinin takip altında tutulmuyor olması, yasal yollardan yurt dışına çıkıp dönebilmesi, hakkındaki bilgilerin gözaltına alınmasından sonra da mahkemeye gönderilmemiş olması akıllara, "Öksüz, korunuyor muydu?" sorusunu ister istemez getiriyor. Devletin hiçbir birimi bu konularda kamuoyunu aydınlatacak açıklamalar yapmadı.

 

Kaynak: AA, Al Jazeera

- Advertisment -