İçişleri Bakanlığı’nın, belediye başkanları hakkındaki terör soruşturmalarını gerekçe göstererek HDP yönetimindeki 5 belediyeye yaptığı kayyum atamalarının siyasetteki ateşi yükseliyor. İktidar partisi AKP, muhalefetin kayyumların demokrasilerde yeri olmadığına dönük çağrılarını dikkate almadığı gibi HDP üzerindeki baskıyı daha da ağırlaştırdı.
Kayyumları protesto etmek için basın açıklaması yapmak isteyen HDP Ankara İl örgütüne polis sert müdahale etti. İl Eş Başkanı Vezir Coşkun Parlak ile HDP eski milletvekili Nihat Akdoğan’ın da aralarında bulunduğu 12 kişinin gözaltına alınıp serbest bırakılmasıyla sonuçlanan müdahaleye HDP MYK üyesi Veli Saçılık da maruz kaldı. Polisin "ters kelepçe, yere yatırma, kafaya vurma dahil her türlü işkencevari" müdahalede bulunduğunu belirten Saçılık neler yaşadıklarını DW Türkçe’ye anlattı.
Saçılık, Ankara il örgütü binası önünde basın açıklaması yapmak üzere binanın üst katlarından aşağıya indiklerinde bir "polis ordusu" ile karşılaştıklarını söylüyor. "Bu polis ordusu sosyal mesafe dedikleri şeyi tamamen altüst ederek bizi orada dakikalarca hırpaladı. Vezir beyin kafasında şimdi altı dikiş var. 12 kişiyi gözaltına aldılar, basının bölgeye yaklaşmasına bile izin vermediler" diyen Saçılık, Ankara’nın kimsenin sokağa çıkıp, söz söylememesi için böylesine bir ağır müdahalede bulunduğunu söyledi.
Saçılık, "Söz söylemenin, herhangi bir etkinliği görüntülemenin gazeteciler dahil herkes için yasak olduğunu söylüyorlar. Ankara’da ve ülke genelinde demokratik bir talebin dile getirilmesini yasaklıyorlar" diyor.
Ankara’da yaptığı eylemlerle tanınan Saçılık, polisin son dönemdeki tutumunun da değiştiğini dile getiriyor. "Bir lümpenlik, kesinlikle bir başıbozukluk içindeler. Kamu görevlisi gibi değil de bir mahalle kavgası içindeymiş gibi davranıyorlar" diyen Saçılık, her şeye karşın kayyum protestolarını sürdürmeye kararlı olduklarını anlatıyor.
"Sandık gaspına herkes karşı çıkmalı"
İktidarın kayyum politikasını, HDP’ye müdahalelerini anti demokratik bulan siyasi muhalefet cephesi de bu politikaya karşı ses yükseltiyor. CHP İstanbul milletvekili Ali Şeker iktidarın son günlerde muhalefet üstünde baskı, kutuplaştırma ve kriminalize etme anlayışını yaygınlaştırdığından yakınırken, bunu ülkede yaşanan ekonomik krizin üstünü örtme çabası olarak görüyor. Belediye başkanları görevden alındıktan sonra yasalar gereği belediye meclisinden yerlerine seçim yapılması gerektiğini anlatan Şeker, "Mahkeme kararı gösterip de kimseyi görevden almadıkları gibi yaptıkları atamalar da tamamen keyfi. Türkiye’de demokrasi, sandık gaspediliyor. CHP’nin demokrasiye ve sandığa çıkmak için mücadelesini sürdürecektir. Herkes de bunu yapmalı" mesajı veriyor.
"PKK’nın ekmeğine yağ sürmeyin"
İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı, İzmir milletvekili Aytun Çıray, dünyanın hiçbir medeni ülkesinde seçilmiş de olsa terörist faaliyetlere katıldığı mahkeme kararıyla tespit edilen ya da suçüstü yakalananların görev başında kalamayacağını söylüyor. Çıray, Türkiye’de hükümetin seçilmişleri görevden almasının ciddi biçimde sorgulanmasını istiyor. Çıray, hükümete "Birisinin terörist olduğuna dair mahkeme kararı ya da o şansın bir gün dahi görevde kalması halinde vereceği zararlar açıklanarak kamuoyu vicdanı tatmin edilmek zorundadır. Aksi, milli iradenin ipotek altına alınması demektir" hatırlatmasında bulunuyor.
Çıray’a göre çok sayıda seçilmiş kişinin görevden alınıp yerine kayyum atanmasının akıllara getireceği ilk sorunun "Bu kadar çok sayıda 'teröriste' seçilme yeterliliği nasıl oldu da verildi" şeklinde olduğunu vurguluyor. "Yani her anlamda bir seilmiş görevden alınıyorsa, kamu vicdanı tatmin edilmeli" diyen Çıray, 31 Mart’ta İstanbul’da seçimin tekrarlanması kararını da böyle değerlendirdiğini söylüyor.
Çıray, seçilmiş İmamoğlu’nun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla azledildiğini, kamu vicdanının da bu durumu kabul etmediğini görüşünde. "O vicdan AKP’nin üzerinden silindir gibi geçti" diyen Çıray, hükümetin kayyum politikalarını acilen gözden geçirmesini istiyor:
"İnsanlara seçilme yeterliliği verip adli karar olmadan ve kamu vicdanını tatmin etmeden görevden alırsanız, onlara oy verenlerin devlete olan güvenini yok edersiniz. Seçmenlerin aidiyet duygusunu yok edersiniz. Kısacası kısa vadeli, AKP’nin iktidar süresini uzatmak için yapılan işlerse bunlar, önce zihinlerde bölersiniz. Yani PKK gibi bölücü terör örgütlerinin ekmeğine asıl siz yağ sürersiniz."
"Toplumsal barış zedeleniyor"
Kayyumların Türk demokrasisini derinden yaraladığı konusunda AKP’den kopan Ali Babacan’ın kurduğu Demokrasi ve Atılım Partisi de (DEVA) diğer muhalefet partileriyle aynı fikirde. AKP’de vekillik de yapan, şimdi DEVA’da yer alan Ahmet Faruk Ünsal, HDP gibi yasal bir partinin kriminalize edilmesinin toplum barışını bütünüyle zedelediğinden yakınıyor.
AKP’nin sandıkta yenemediği siyasi rakiplerini kamu gücü kullanarak yendiğini düşünen Ünsal da, 31 Mart’ta İstanbul’da tekrarlanan yerel seçimi örnek gösteriyor. Ünsal, "Seçim öncesi AKP hem Osman Öcalan’la TRT’de röportaj yapmak hem de Abdullah Öcalan’ın HDP seçmeninin bağımsız kalmasını isteyen mektubunu yayımlatmak suretiyle esasında bir şekilde Öcalan’la temas içinde İstanbul seçimlerini yürütmüştü" diyor.
Ünsal, sözlerini "AKP’nin bunları yaparken, bir başka siyasi partiyi PKK’yla ilişkilendirerek suçlaması, belediye başkanlarını görevden alması çelişkili" diye sürdürüyor. HDP’nin kriminalize edilmesinin toplumsal barışı, demokrasi kültürünü, demokrasiye ve sandığa inancı zedelediğini belirten Ünsal, "Kayyum politikalarının kabul edilmesi mümkün değil. Sürdürülebilir bir politika hiç değil. İç barışa da hizmet etmiyor" diyor ve iktidarın bir an önce kayyum politikalarından vazgeçmesi çağrısı yapıyor.
31 Mart yerel seçiminde 65 belediyeyi kazanan HDP’nin elinde şu an 12 belediye kaldı. 60 milletvekili ile parlamentonun üçüncü büyük partisi olan HDP, kayyumlara karşı tüm siyasi muhalefeti ortak bir strateji planı etrafında biraraya getirecek formül arıyor.
Kaynak:Deutsche Welle Türkçe