Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken, gazetecilere açıklamalarda bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Kurtulmuş, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası uygulamaya sokulan olağanüstü hâlin, 19 Ekim'den itibaren 90 gün süreyle uzatılmasına karar verildiği söyledi.
Kurtulmuş, 9 Ekim'de 20 bin öğretmen ataması yapılacağını, atamaların öncelikli olarak kalkınmada öncelikli yörelere yapılacağını da belirtti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Bugün yine maalesef iki askerimiz ve bir polisimizin şehit olması haberiyle sarsıldık. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Aileleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet teşkilatı ve milletimize başsağlığı diliyoruz." ifadesini kullandı.
TBMM'nin 1 Ekim'de yeni yasama yılına başladığını hatırlatan Kurtulmuş, Meclis'i bu yasama yılında yoğun bir çalışma gündemi beklediğini belirtti.
Meclis'e yeni yasama yılında başarılar dileyen Kurtulmuş, "İnşallah Türkiye'nin ihtiyacı olan yasaların çıkarılması konusunda bu seneyi verimli bir şekilde geçiririz. Yine yeni yasama yılıyla birlikte hepimizin ortak temennisi, 15 Şubat tarihinden itibaren Türkiye'de oluşmaya başlayan 'Yenikapı ruhu' dediğimiz, milli birlik ve dayanışma ruhunun bu dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde artarak devam etmesi, siyasi partiler arasındaki görüş ayrılıklarına, fikir ayrılıklarına rağmen milli meselelerin çözümü noktasında ortak hareket edilebilmesi bakımından da önemli bir sınavı vereceğimizi düşünüyoruz. Dolayısıyla temennimiz, milli birlik ve dayanışma ruhunun devam etmesidir. Yenikapı ruhunun yeni bir ruh olarak demokrasi yanlısı, milli birlik yanlısı, memleketin sorunlarını diyalogla müzakereyle çözme yanlısı yeni bir siyaset dilini de ortaya koymasını temenni ediyoruz." diye konuştu.
TBMM'nin hayati önemde meselelerle karşı karşıya olduğuna işaret eden Numan Kurtulmuş, "Türkiye bir taraftan terör örgütlerinin bütününe karşı mücadelesini sürdürecek ama aynı zamanda Türkiye, 2023 ve 2053 hedeflerine ulaşmak için yeni bir atılım ruhu ile hareket edecek. Bu atılım ruhunun ortaya çıkacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. İktidar partisiyle, muhalefetiyle milletin temsilcisi olan 550 milletvekili arkadaşımızın tamamının büyük atılım ruhuyla hareket edeceğini ümit ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadele ederken hem demokratik standartları yükseltme konusundaki kararlılığını sürdüreceğini hem de Türkiye'nin ekonomik bakımdan daha ileriye gitmesi için TBMM'nin üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceğini vurguladı.
Bakanlar Kurulu'na sunum
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında, bakanlıklarımız İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı sunumlarını gerçekleştirdi. Bu sunumlar çerçevesinde bu dört bakanlığımızı ilgilendiren, Türkiye'nin gündemini de ağırlıklı olarak işgal eden konular üzerinde çok detaylı konuşmalar, çok detaylı görüşmeler yapıldı. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığımız, FETÖ, PKK ve DAEŞ başta olmak üzere, terör örgütleriyle mücadelede gelinen noktayı bütün teferruatıyla Bakanlar Kurulu'muza takdim etmiş oldu. Bu çerçevede bundan sonraki süreçte personel, teknoloji ve istihbarat bakımından gerekli düzenlemelerin neler olacağı konusundaki görüşlerini paylaştı. Atılacak olan adımlar üzerinde de Bakanlar Kurulumuzda karşılılık görüş teatisinde bulunuldu, kararlar alındı."
Adalet Bakanlığı'nın çeşitli konulara ilişkin gelişmeleri Bakanlar Kurulu'na taşıdığını bildiren Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bunlardan biri cezaevlerindeki son durumun gözden geçirilmesi, darbecilerin mahkeme yargılama süreçleriyle ilgili gelişmelerin paylaşılması ve özellikle de FETÖ lideri Feto'nun, bu ikisini de birbirinden ayırt ederek konuşmak lazım, Türkiye'ye iade edilmesiyle ilgili Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalar. Bunlardan biliyorsunuz 15 Temmuz öncesinde Feto'nun iadesiyle ilgili 4 dosya, 4 dosya Amerika Birleşik Devletleri makamlarına sunulmuştu. 15 Temmuz'dan sonra da Feto'nun tutuklama talebiyle ilgili hazırlanan dosya Amerikan makamlarına 10 Eylül 2016 tarihinde takdim edildi. Amerikan makamları da e-mail ortamında bu belgelerin alındığını, bu dosyanın alındığını 23 Eylül 2016 tarihinde Türkiye'ye bildirdi."
"FETÖ konusundaki tavrımız açıktır"
Fethullah Gülen örgütü konusundaki tavırlarının açık olduğunu tekrarlayan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin 15 Temmuz'da büyük bir darbe teşebbüsüyle, kalkışmasıyla karşı karşıya kaldığını anımsattı.
Türkiye'nin bugüne kadarki en büyük ihanetle karşı karşıya kaldığını anlatan Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu örgütün başındaki kişi Amerika'da, Pensilvanya eyaletinde mukim olan Feto'dur. Bu kişinin Türkiye'ye iade edilmesiyle ilgili Amerikan makamlarının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için ilgili görüşmeler yapılıyor. Bu konudaki talepler gerçekleştiriliyor. Ama Amerika Birleşik Devletleri ile her alanda stratejik ortaklığı olan bir ülke olarak ve özellikle suçluların iadesi anlaşmasını yapmış olan bir ülke olarak da bu karar, Amerikan yargısı tarafından verilene kadar adı geçen kişinin Türkiye'ye iade edilmek üzere tutuklanmasını, bulunduğu yerde tutuklanmasını talep ediyoruz. Bu çerçevede son eylül ayının 10'unda gönderilen dosya, ilgili kişinin tutuklanmasıyla ilgili bir taleptir. Bu da bizim Amerika Birleşik Devletleri ile Suçluların İadesi Anlaşması'nın 10. Maddesi'nden kaynaklanan bir hakkımızdır. Bu başvurunun da en kısa zamanda karşılanacağını, bu başvuruyla ilgili olarak adımların da atılacağını ümit ediyoruz."
Musul ve Rakka'ya yönelik planlanan operasyon
Bakanlar Kurulu toplantısında üçüncü sunumu, Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığını aktaran Kurtulmuş, "Dışişleri Bakanlığı'nın özellikle Suriye ve Irak'taki gelişmelerle ilgili sunumlarını Bakanlar Kurulu'nda hep beraber, dikkatlice müzakere ettik." dedi.
Kurtulmuş, Fırat Kalkanı Harekatı'nın, Suriye'nin bütünlüğünün ve Türkiye topraklarının IŞİD DAEŞ başta olmak üzere, PYD ve benzeri örgütlerin saldırılarından korunması, Suriye'nin kuzeyinde bir PKK koridorunun oluşmasının önlenmesi, milli birlik ve menfaatlerin korunması amacıyla yapıldığını vurguladı.
Fırat Kalkanı Harekatı'nın, Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak yaptığı bir harekat olduğunu kaydeden Kurtulmuş, şu görüşlerini paylaştı:
"Burada Özgür Suriye Ordusu'nun unsurlarına Türkiye destek vermektedir. Bu çerçevede operasyon bizim açımızdan başarılı bir şekilde devam etmektedir ve operasyonun ilk günü söylediğimiz kırmızı çizgilerimizin tamamı devam etmektedir. Dolayısıyla Fırat Kalkanı ile ilgili sürdürmüş olduğumuz bu mücadele, özellikle DAEŞ'le ilgili bir mücadeledir ve kararlılıkla sürdürülecektir. Bu bölgenin DAEŞ'ten temizlenmesi, bu bölgenin bir güvenli bölge haline gelmesi ve Cerablus halkının olduğu gibi diğer şehirlerinin halklarının da kendi memleketlerine, kendi şehirlerine güvenli bir şekilde geri dönmesini sağlamak öncelikli hedeflerimizdendir. Ayrıca Suriye ve Irak'taki DAEŞ'e karşı sürdürülen operasyonlarda Musul ve Rakka ile ilgili muhtemel operasyonlar konusundaki pozisyonumuz da net ve açıktır. Türkiye, DAEŞ'in Suriye ve Irak'taki siyasi istikrarsızlık ve dağınıklığın bir sonucu olduğunu, sebebi olmadığını başından beri her platformda ifade ediyor. Bunun için bu bölgenin bütünüyle terör örgütlerinden temizlenmesi için uluslararası koalisyonla iş birliği halinde her türlü adımı atmaya hazır olduğunu ifade ediyor. Ancak bununla birlikte Türkiye'nin başından itibaren söylediği bir başka husus daha var, Suriye, Suriye halkınındır."
"Musul ve Rakka'nın başka terör örgütlerine bırakılmasına müsade etmeyiz"
Suriye'nin kuzeyinde devam eden Fırat Kalkanı Harekatı'na değinen Kurtulmuş, "Türkiye'nin başından itibaren söylediği bir başka husus daha var, Suriye, Suriye halkınındır. Arabıyla, Türkmeniyle, Kürdüyle diğer unsurlarıyla bütün Suriye halkları kendi şehirlerinin esas sahipleridir, terör örgütlerinden temizleme bahanesiyle bir başka terör örgütüne bu şehirlerin peşkeş çekilmesinin doğru olmadığını Türkiye defaatle dile getirmektedir." diye konuştu.
Olası Musul ve Rakka operasyonlarında yerel unsunların sahada olmasının gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi:
"O şehrin unsurlarından oluşan mukavemet birimlerinin sahada olması, uluslararası koalisyonun da bu mukavemete, yerli unsurlardan oluşan mukavemete destek vermesi meselenin aslıdır. Türkiye bu çerçevede Rakka ve Musul operasyonları ve diğer operasyonların yürütülmesini düşünür ve bu çerçevede de oradan DAEŞ çıkarılırken oraların başka bir terör örgütüne bırakılmasını da asla kabul etmez, buna müsamaha etmez.
Dolayısıyla PYD'nin Musul ve Rakka operasyonlarında esas unsurlardan birisi olarak görülmesi Türkiye tarafından kabul edilebilir bir husus değildir. Türkiye'nin bu operasyonların içinde yer almasının temel şartlarından birisi PYD/YPG unsurlarının bu operasyonlarda asla yer almamasıdır. Bu da ilgili muhataplarımıza defaatle bildirilmiştir. Suriye ve Irak'taki DAEŞ ile mücadele kapsamında ilgili gruplara, ittifak içinde olduğumuz unsurlara sürekli olarak hatırlattığımız bir husus ise Münbiç cebinin temizlenmesi, terör örgütlerinin tamamından temizlenmesidir. Bu çerçevede evet, önemli bir kısmı çekilmiştir ama hala o bölgede PYD/YPG unsurlarının bir kısmının var olduğunu biliyoruz ve özellikle ABD'den bu konuyla ilgili olarak verdikleri sözleri yerine getirmesini ve buradaki PYD/YPG unsurlarının Fırat'ın doğusuna çekilmesini sağlamasını bir kere daha talep ediyoruz."
"Bunun kabul edilebilmesi, sineye çekilmesi mümkün değildir"
Halep civarında yaşanan trajediye dikkati çeken Kurtulmuş, "Halep'in ÖSO unsurları ve aslında Suriye'de Halep'in esas orada yaşayan unsurlarından temizlenmesini hedefleyen rejim güçleri maalesef dışarıdan aldığı desteklerle de Halep'e insani yardım ulaştırılmasını engelleyecek ve hatta Halep'te yaşayan insanların hastane dahil olmak üzere, imkanlarını ortadan kaldıracak bombalama eylemlerine devam etmektedir." dedi.
"Ne yazık ki insanlık bir kere daha bu insani trajediyi sadece seyretmekle yetiniyor" diyen Kurtulmuş, şehirdeki hastanelerin birer birer yok edildiğini, varil bombalarının atılmaya devam ettiğini, insanların öldürüldüğünü belirtti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, gıda ve ilaç sıkıntısındaki kente gidecek insani yardım malzemelerini götüren konvoyların da hedef alındığına vurgu yaparak, "Bunun kabul edilebilmesi, sineye çekilmesi mümkün değildir. Uluslararası camianın ciddi bir şekilde Halep'teki bu insani trajediye son vermesini, bununla ilgili olarak başta ABD ve Rusya olmak üzere ilgili ülkelerin aralarındaki tahterevalli oyununu bırakarak insani trajediyi ortadan kaldıracak kararlılığı ortaya koymasını talep ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.
20 bin yeni öğretmen ataması
Toplantıda, Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili de sunum yapıldığını bildiren Kurtulmuş, "Milli Eğitim Bakanlığımızın Ekim ayının 9'unda mülakatla 20 bin öğretmeni daha alacağını bir müjde olarak ifade etmek isterim." diye konuştu.
Söz konusu öğretmenlerin kalkınmada birinci derece öncelikli bölgelere atanacağını açıklayan Kurtulmuş, "Geçen sene Şubat'ta 30 bin öğretmen Milli Eğitim Bakanlığına alınmış ve onların bu geçiş süreçlerindeki eğitimleri tamamlanmıştır. 30 bin öğretmenimiz de bu ders yılı itibarıyla Milli Eğitim'in esas kadrosuna geçmiştir. Bu 20 bin kişiyle de 50 bin yeni öğretmenimizin Milli Eğitim Bakanlığı kadrosuna geçeceğini paylaşmak isterim." dedi.
Olağanüstü Hal uygulaması
Bakanlar Kurulu'nda devam eden Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının da ele alındığını aktaran Kurtulmuş, şunları söyledi:
"21 Ağustos'ta yürürlüğe giren ve 19 Ekim'de sona erecek olan Olağanüstü Hal'in, 90 günlük Olağanüstü Hal'in, uzatılması ve 19 Ekim günü saat gece yarısı 01.00'den itibaren 90 gün süreyle Olağanüstü Hal'in yenilenmesi kararıdır. Bu yöndeki karar Milli Güvenlik Kurulu'nun geçen hafta çarşamba günü Beştepe'de yaptığı toplantıda alınan bir tavsiye kararıdır. Bakanlar Kurulu'muz da bugünkü 20. toplantısında o tavsiye kararına uyarak, Olağanüstü Hal'i bir kez daha uzatma, üç ay süreyle uzatma kararını almıştır. Hayırlı uğurlu olsun. Türkiye terör örgütlerinin tamamıyla, başta FETÖ, bu darbeci örgüt olmak üzere, kararlı bir şekilde mücadelesini sürdürecektir. Onun için ne gerekiyorsa, Türkiye'de, AB'nin tabirini kullanalım, devletin bu terör örgütlerinden arındırılması için ne gerekiyorsa bu adımlar atılacak ve Olağanüstü Hal'in vermiş olduğu hukuki imkanlarla da bu süreç inşallah en kısa zamanda başarıyla tamamlanacaktır."
"Belediye başkanları terör bağlantıları sebebiyle gözaltına alındı"
Bir basın mensubunun, "Tüm terör örgütleriyle mücadele kapsamında geçtiğimiz günlerde 28 belediyeye kayyum atanması olmuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Diyarbakır, Van ve Mardin'e yeni görevlendirmelerinin olabileceğine dair işaret verdi, 'müfettişlerin incelemesi sürüyor' dedi. Bu üç ile görevlendirmelerin olması söz konusu mu?" sorusuna Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"FETÖ mensubu olduğu, özellikle PKK mensubu olduğu için görevden alınan daha doğrusu yerlerine vekil atanan, kayyum tabiri yerine de 'belediye başkan vekili' tabirini kullanmamız daha doğrudur, belediye başkanı görevden alınarak vekil atanan 30 belediye vardır. Bu belediyelerin her birisi ya PKK terörüne verdikleri açık destek dolayısıyla bir kısmı da FETÖ örgütüyle irtibatları ve iltisakları dolayısıyla görevden alındılar, yerlerine vekiller atandı. Eğer ihtiyaç duyulursa terör örgütleriyle, herhangi birisiyle irtibatlı ve iltisaklı olduğu ortaya konulan, gerçek olduğu bilinen ve eldeki somut verilerle değerlendirmesi yapılan belediye başkanları hakkında da gerekli kararlar alınır. Bu Türkiye'nin teröre karşı verdiği mücadelenin tabii bir sonucudur. Bunları yaparken de hükümet olarak bunları 'keyifle, zevkle yapıyoruz' demiyoruz."
Kurtulmuş, devletin verdiği imkanlarla, milletin verdiği oylarla iktidara gelmiş bir belediye başkanının elindeki kamyonu ya da iş makinasını çukur açmak için kullanmasının hiçbir ülkede kabul edilemeyeceğini ifade etti.
"Bombaların belediyeye ait araçlarla ya da belediyenin taşeron firmalarının araçlarıyla taşınması acaba hangi demokratik ülkede kabul edilebilir." diyen Kurtulmuş, bunların zorunluluk çerçevesinde alınmış kararlar olduğunu bildirdi.
Hükümetin, başka zorunlulukların ortaya çıkması halinde bu kararları almakta terörle mücadele bakımından asla tereddüt etmeyeceğini vurgulayan Numan Kurtulmuş, "Aksi takdirde siz bir taraftan terörle mücadele edeceksiniz, bir taraftan da kamu imkanlarını kullanan birtakım kuruluşların teröre destek vermesine göz yumacaksınız. Bu birbiriyle çelişen iki farklı tavır olur. Bunun çok açık şekilde bilinmesini arzu ederim." diye konuştu.
"İstihbarat birimleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor"
"15 Temmuz'dan sonra istihbaratın tek çatı altında toplanmasına ilişkin çalışma vardı, o çalışma sonuçlandı mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, istihbarat birimleriyle ilgili çalışmaların devam ettiğini kaydetti.
Kurtulmuş, "Türkiye'de bu konu geliştiği takdirde, belli bir noktaya geldiğinde Bakanlar Kurulu'na gelir, bunun kararı alınır ve kamuoyuyla paylaşılır." dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bugünkü istihbaratla ilgili sunumun, terörle mücadeledeki istihbarat ve bu istihbaratın niteliği, birimler arasında ortak bir havuzda toplanarak paylaşılması konularını içerdiğini aktardı.
"Yozgat Valiliği aldığı kararla ildeki içkili mekanların kapatılmasına yönelik adım attı. Bu konu Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldi mi, siz nasıl değerlendiriyorsunuz, hükümetin bu konuda çalışması ve yaptırımı olacak mı?" sorusuna Kurtulmuş, "Hayır, bu konu gelmedi. Zaten herhalde İçişleri Bakanlığı bu konuyla ilgili gerekli çalışmaları yapar. Bakanlar Kurulu'muzun gündemine gelmedi." karşılığını verdi.
"Türkiye'de ikili anlaşmalar gereği buna müsaade etmişlerdir"
Bir gazetecinin "İnternet sitelerine düşen bir haberde, 14 Temmuz'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in özel temsilcisinin bir sivil toplum kuruluşunun davetiyle Ankara'ya gelip, 15 milletvekili ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile görüştüğü, o görüşmelerde Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir hareketlilik olduğu yönünde iddiaları yer aldı. Bu konuyla ilgili bizimle paylaşabilecekleriniz var mı? sorusuna karşılık Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "15 Temmuz'dan sonra, sabık, başarısız darbe teşebbüsü öncesi ve sonrasıyla ilgili çok sayıda aslı esası olmayan şehir efsanesi üretildi. Herhalde bu söylediğiniz de onlardan birisidir." yanıtını verdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Alman milletvekillerinin İncirlik Üssü'nü ziyaretleriyle ilgili bir soru üzerine İncirlik'in tamamıyla Türkiye'ye ait milli bir askeri üs olduğunu, buranın nasıl kullanılacağının Türkiye'nin emir komutasıyla belirlendiğini vurguladı.
Gerek NATO kapsamındaki anlaşmalar, gerekse ikili anlaşmalar çerçevesinde bazı ülkelerin buradaki üsten Türkiye'nin verdiği izin çerçevesinde yararlandığını anlatan Kurtulmuş, "İncirlik'te Alman askerleri var. Alman askerler de karşılıklı anlaşmalar ve NATO çerçevesinde burada bulunuyorlar. Türkiye'nin vermiş olduğu bu izin tamamen Alman yetkililerin Alman askerleri denetlemesiyle ilgili bir meseledir. Bunun üzerinden bazılarının yanlış kanaat ve yorumlarla kamuoyunu meşgul etmesini asla istemeyiz. Alman yetkililer gelip Türklerin yönetimindeki İncirlik Üssü'nü denetliyor değiller ya da Türklerin yetkisinde olan bu üsle ilgili bir rapor hazırlayacak değiller. Burada tamamıyla kendi askerlerini denetleme ve onlarla görüşme çerçevesinde aldıkları bir karardır. Türkiye'de ikili anlaşmalar gereği buna müsade etmişlerdir." diye konuştu.
Kurtulmuş, Meclis'te kurulacağı iddia edilen KHK Komisyonu'nun çalışma kapsamının nasıl olacağı yönündeki bir soru üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:
"KHK çıkarma yetkisi OHAL kapsamında bütünüyle Hükümete aittir. Bizim burada yapmak istediğimiz, eğer diğer partilerin bu konularda görüşleri, tespitleri varsa bunların bildirilmesidir ve bu sürecin daha düzgün, daha iş birliği içerisinde yürütülmesini temin etmektir. Yoksa burada bir yetki devri değil, yetki tamamıyla Hükümetin elinde olan bir yetkidir."
Kaynak: Al Jazeera, AA