Duruşmanın dün gerçekleşen oturumunda 20 aydır tutuklu bulunan Osman Kavala, yaklaşık 8 aydır tutuklulu olan Yiğit Aksakoğlu ile tutuksuz yargılanan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater ve Ali Hakan Altınay savunmalarını yaptı. Savunmalarını yapan kişiler iddianamedeki suçlamaların somut delillere dayandırılmadığını ve gerçekleri yansıtmadığını vurguladı.
Can Atalay savunması için söz aldı. Atalay, en sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim diyerek, "Bu iddianame esas olarak Türkiye tarihinin, topraklarının en onurlu toplumsal olaylarından birini karalama çabasının en güncel örneği. Bu iddianame uzun yıllar boyunca siyasi ve toplumsal hayatı, ceza yargılamasını basit bir aracı haline getiren bir örnektir, yamalı bir yalan bohçadır" ifadelerini kullandı.
Atalay savunmasına şu sözlerle devam etti:
"İddianame, anayasal düzenin diğer unsurlarıyla ilgilenmediği gibi hükümetin yükümlülükleriyle de ilgilenmemiş ve hiçbir şey dememiştir. Anayasal düzenden bahsederken 25. maddeyi, 28. maddeyi 33. maddeyi konuşmayacak mıyız? " (25. madde: Düşünce, vicdan ve kanaat hürriyeti, 28. madde: Basın hürriyeti, 33. madde: Dernek kurma hürriyeti.)
"İddianamedeki tez o kadar zayıf ki"
"Anayasal düzenden bahsederken herkesin izin almaksızın gösteri düzenlemekten, konut hakkından, sağlıklı çevre hakkından, sosyal güvenlik hakkından bahsetmeyecek miyiz?"
"İddianamedeki tez o kadar zayıf ki… 312. maddeden ceza isterken iki tartışmayı yapmalıydı. İlk olarak Taksim Dayanışması açısından TMK 7/2 (“örgüt propagandası” suçu) unsurlarını konuşmalıydı."
"Bu maddede “terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini övmesi ve iyi göstermesi” deniyor. Taksim Dayanışması’nın açıklamalarında TMK 7/2 unsurları oluşmuş diyebilir misiniz? Diyemezsiniz."
"İkincisi 2911'den (Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu) suçun unsurları oluşmuş mu diye bakmalıydı. Çünkü Taksim’de yapılmak istenen inşaat kaçak. Bunun hukuka uygun değeri yok mudur? Savcı tartışmayacak mı bunu?"
"Savcılık ağırlaştırılmış müebbetle yargıladığı insanlara yanlış bilgi veremez. “Delilleri yeniden kıymetlendirdik” diyor savcı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yeniden kıymetlendirme ile ilgili tek bir hüküm yoktur. Savcılığın yeniden kıymetlendirme hakkı yoktur. Yeniden kıymetlendirme kabul edilebilir bir usul değildir."
" Fetullahçı çetenin iki savcısının hazırladığı raporu olduğu gibi iddianamenize koydunuz"
"Bu soruşturmada bir acayiplik var. Gezi öyle bir şey ki aradan 6 yıl geçmesine rağmen hiç karalanmamış bir umut. İnsanların barışma kararlılığının iradesi. Bu iradeyi karalamak için Fetullahçılarla birlikte hareket ediliyor. Fetullahçı çetenin iki savcısının hazırladığı raporu olduğu gibi iddianamenize koydunuz."
"Barolar, TMMOB’ye bağlı tüm odalar ve tabii ki Mimarlar Odası ile Şehir Plancıları Odası da hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşlarıdır. Yani tıpkı 61. hükümet gibi, tıpkı dönemin İBB’si gibi anayasal düzenin olmazsa olmaz parçalarıdır."
"Neoliberalizmin ideolojik mücadelesini verip, kamusallığı tasfiye etmeye çalıştılar"
"İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda 1994’te yapılan değişiklikten bu yana ülkenin tüm varlıklarını satanlara bu davaların açılamaması için pek çok yasal düzenleme yaptılar. Neoliberalizmin ideolojik mücadelesini verip, kamusallığı tümü ile tasfiye etmeye çalıştılar."
"2010 Anayasa referandumundan sonra yargının kritik tüm noktalarının tümü ile Fethullahçılara teslimi sonucunu doğuran bu plebisit sonrasında, iyi-kötü kamu yararını korumayan çalışan yargının gözümüzün önünde aşama aşama çözüldüğüne şahit olduk."
"Savcılık makamı Gezi’yi karalamak için fon kullanımını şeytanlaştırıyor. Fon kullanımı suç değil. Tek bir kör kuruşun Taksim Dayanışması’nın cebine girdiğinin kanıtı yok. Gezi’nin böyle kirletilmesine bizim karnımız tok."
"Kamu kaynakları bir insanın evladının hırsı yüzünden yıkıma terk ediliyor"
"Türkiye’nin kamu kaynakları bir insanın evladının hırsı yüzünden yıkıma terk ediliyor. AKM’ye sahip çıkışımız suçlanabilir mi? Gezi direnişinde içeri girenlerin fotoğraflarıyla AKM’nin nasıl yıkıma terk edildiğini gördük."
"Demokrasi denilen şey sadece sandık olabilir mi? Demokrasi sandığa sıkıştırılabilir mi? Devlet yönetimine katılmanın tek biçimi sandık mı? Dava açarak, itiraz ederek demokrasi yönetimine katılmaya çalışıyoruz. Demokrasi tüm kurum ve kuruluşlarıyla bir bütündür. Sandığa indirgenemez ve bölünemez."
"Ekolojik kriz ve ekolojik kriz cenderesindeki kentlerimizin durumu ciddidir. Bunu dile getirmenin, buna karşı mücadele etmenin suç olarak nitelenmesi kabul edilemez."
"Olmuş ve olan tüm neoliberal liderler muhalefeti kent merkezinden sürmek istiyor"
"Taksim, İstanbul’un ötesinde Türkiye’nin meydanıdır. İnsanlar sevinçlerini, coşkularını, hüzünlerini Türkiye’nin meydanında yaşamak isterler. Bu nedenle son 50 yılda Taksim Meydanı önemli bir mekân olmuştur. Dünyanın her yerinde mekan önemlidir. Muhalefetin itiraz seslerini kent merkezinden sürme çabasında AKP yalnız değil. Olmuş ve olan tüm neoliberal liderler muhalefeti kent merkezinden sürmek istiyor"
"İstanbul çok pahalı bir kent olmasına rağmen gezide çay kahve hâlâ ucuzdur. Çok fazla para harcamadan kent hayatına katılabilirsiniz. Tam da bu noktada halk “No Pasarán” diyerek ağaçların kesilmesine karşı durmuştur. 31 Mayıs günü Gezi’ye yapılan polis saldırısında ölü çıkmaması büyük bir tesadüftür. O saldırıdan sonra herkes kendi itirazıyla Gezi’ye geldi. Türkiye tarihinde bu kadar farklı kesimden insanların el ele, göz göze mücadele ettiği bir dayanışma daha yoktur. Yurttaşlar olarak kendi kaderimiz üzerinde söz söylenmesine itirazın yeri oldu Gezi."
"Seçilmiş olmak hiçbir hükümete Anayasa’ya aykırı davranmayı hak görmez"
"Bu kadar büyük bir direnişin “kandırılış” olarak nitelenmesi şaşkınlıkların en büyüğüdür. Türkiye ekonomisinin yükünü taşıyan milyonlardır Gezi’de sokaklara akan. Gezi direnişinin benzerleri dünyada da yaşandı. Örneğin Londra’da 1 Mart 2003’te savaş karşıtı eylemler, ABD’de “Occupy” eylemlerinde insanların yeter artık demesi, Vietnam Savaşı’na karşı direniş… Kimsenin aklına o direnişlere katılanlara dava açmak gelmedi. Arap Baharı meselesi de var. AKP bu işlerin destekçisi değil miydi? Mısır’da ve Tunus’ta iktidara gelen siyasal islamcıları ayakta alkışlayan AKP değil miydi?"
"Seçilmiş olmak hiçbir hükümete Anayasa’ya aykırı davranmayı hak görmez. Kent meselelerinde muhatap belediye başkanlarıyken, hükümet kendisini doğrudan muhatap haline getirdi. Hukuk, konserve açacağı değildir."
"'Hükümet istifa' sloganı bir yurttaşa anasının ak sütü gibi helaldir"
"'Hükümet istifa' demek suç değildir. Taksim Dayanışması’nın talepleri nettir. Bu talepler arasında hükümetin istifa etmesine dair bir talebi yoktur. Ama 'hükümet istifa' sloganı bir yurttaşa anasının ak sütü gibi helaldir. Anayasal düzeni tahrip eden bir suç değildir."
"İddianamede 'sanıklar anayasal düzene şirk koşmaktadır' deniyor. 'Şirk koşmak' ceza hukuku ya da anayasal hukuk kavramı değildir, dini bir tanımdır."
"Gezi, hiç tartışmasız Cumhuriyet tarihinin ve muhtemelen bu toprakların en önemli toplumsal olayıdır. Milyonların meydanlarda anayasal demokratik haklarını kullanmasıyla ortaya çıkan koskoca bir toplumsal olgudur. Gezi, Türkiye’de biriken gerilim sonucu bir fayın kırılmasıdır. Toplumsal bir fay kırıldığında dayanışmaya koşanlara ağırlaştırılmış müebbet mi vereceksiniz?"
"Gezi direnişini Taksim Dayanışması'na sıkıştırmak mümkün mü? Değil! Taksim Dayanışması hiçbir şiddet çağrısı yapmadan tercümanlık vazifesi yaptı. Fakat milyonlarca insanın sokağa çıktığı hali Taksim Dayanışması'na sıkıştıramayız, Taksim Dayanışması'nın gerçekliği bu değil."
29 Mayıs'ta yürütmenin durdurulması için dilekçe verdim. "Bakın bu iş başka iş oluyor" dedik ama hâkim karar vermedi. Uzun süre karar vermedi. 15'inde parktan çıkartıldık. 18'inde salı günü Ulusal Yargı Ağı'na giriyorum ve orada bir görüşme tutanağı görüyorum. Başkan ve üyeler, iptal yazıyor. Bütün arkadaşlarıma diyorum ki "görüşme tutanağını gördüm iptal yazıyor. Ama benim önerim gerekçeyi görmeden açıklama yapmayalım. Birincisi hâkime ayıp olur. İki gerekçesini görmedik, o nedenle iptalin niteliğini bilemeyiz." İdari yargıda gerekçesiz karar hiçbir şey ifade etmez. Üçüncüsü biz gerekçe yazılmadan bunu açıkladığımız için heyete baskı kurabilirler ve gerekçe değişebilir. Sonra uzun bir ara geçti. 3 Temmuz'da Zaman Gazetesi muhabiri aradı Başka bir kararda bu davanın bilgisini gördü. Bence o kararı kendisi de gördü. Tabi ki Fethullahçı, tabii ki suç ortağı, o dönemki iktidarla kader birliği içinde. Ben de asker arkadaşımla konuşuyormuş gibi olabildiğince açıklamaya çalışıyorum. 4 Temmuz'dan sonra Zaman Gazetesi'ne bakın, şahsım kaç defa hedef gösterilmiş. Ama savcılık bir suç ortaklığı var gibi anlatmaya çalışıyor ama mümkün değil. 3 Temmuz'daki bu konuşmanın ardından, yalvardım vermediler kararı, 3'ü akşamı meydana gidip kararı açıkladık. Ferahladı mı? Biraz ferahladı."
"İddianame Akp-Fethullahçı suç ortaklığının bugünkü ifadesidir"
"Ama iddianame Akp-Fethullahçı suç ortaklığının bugünkü ifadesidir ki, 15 Temmuz’da kamuflajıyla tanktan çıkan Mithat'ın hakkını savunuyor. Savcı, Fethullahçılara inanarak karara kağıt parçası diyor. Tankçı Mithat'a inanıyor, hâkim kararına kağıt parçası diyor. 6 Temmuz'da o kadar panikliyorlar ki 8 Temmuz'da Taksim Dayanışması üyeleri panikle gözaltına alınıyor. Ben Ocak 2014'ten beri bizim hakkımızda gözaltı kararı çıkarma planları olduğunu biliyorum. 16 Temmuz'da İBB'nin kararın durdurulduğuna dair bize tebliğ yok dediği yazısı var. Kadir Topbaş neden görevden alınmadı bilmem ama Fethullahçılarla da emperyalistlerle de iş tutanlar bellidir ve bizimle bunun bir alakası yoktur. Gezi direnişi, emperyalizmin parçası olamayacağı gibi, Fethullahçıların temsil ettiği karanlığın da tam karşısındadır.
"Yiğit Aksakoğlu'nun fotoğrafını görmeden kim olduğunu hatırlamadık mesela. Ben Kavala'yı tanırım. Herkes gibi basından tanırım Konuşmamızda bir tek para pul meselesi yok ki mahkeme kararıyla dinlenmiş bir sürü telefon görüşmesi var."
"Alman Konsolosluğu ile konuşma meselesi… Bu iki metreden çekilen fotoğrafı hatırlıyorum. Bokunu çıkardınız, dedim. Mahkeme kararını veriyorum orada. Neden Türkiye'nin en önemli toplumsal meselesiyle ilgili bilgi alma ihtiyacı olarak görmüyoruz? Alman Konsolosluğu Gümüşsuyu'nda. Fransız Konsolosluğu duvarından dolmuş kalkan bir ülkede yaşıyoruz. Ha ama size diyeyim, o gün Mücella Yapıcı gözaltında, Taksim Hill'de TMMOB, TTB basın toplantısı yapacak. Ben başıma gelenleri biliyorum çünkü peşimizde kuyrukla geziyoruz. Randevuyu Taksim Hill'e verdim. Neden? Tüm görüşmeler Gezi Cafesi'nde ya da Taksim Hill'de bu kadar polisin olduğu yerde?"
"Murat Pabuç meselesi… Murat Pabuç'un nasıl ifadesi alınmış bunu soruyor mu savcı? Murat Pabuç'un dilinin çamurunu bize sıçratmaya hakkı yoktur! Murat Pabuç ya da mensubu olduğu parti kendi rezilliğini kendi kapatsın ama savcılık bunu alıyorsa bu ifadenin hukukiliğini tartışsın."
"Hanzade Germiyanoğlu ile ilgili de dediğim gibi fon kullanmak fon kullanmak suç değil. Fakat biz fon kullanarak çalışmıyoruz. Taksim Dayanışması'nın bir tek kuruş yabancı para kullandığına ilişkin tek ima yok. Kişisel olarak kursağımızdan tek kör kuruş geçmedi. ki mimarlar odasının da genel kurul ilanı var. Ama şu itirazı da söylemek istiyorum. Bu şahıs, Gezi sürerken, Ethem, Berkin, Ali daha hastanedeyken Ahmet daha sağken Gezi vesilesiyle para kazanmaya niyetlenmiştir, bizimle de ahlaken de uzak yakın ilgisi yoktur. Bizimle alakası olamayacak meselelerle ilgili bu kadar açık kuvvetli konuşması ceza yargılaması açısından bana biraz manidar geliyor…
"Ben 2013 haziranı itibariyle Mısır'da şeriatçı Mursi ile darbeci Sisi arasında tercih yapmak zorunda mıyım? Mısır'da da Tunus'ta da ne şeriatçılardan ne darbecilerden yana değiliz. Biz üçüncü tarafız, demokrasiden, eşitlikten tarafız."
"Gezi direnişi anti faşisttir, polis şiddetine geçit yok, no pasaran demektir. Gezi emperyalizme karşıdır. Hiçbir yabancı oyunu ile “komplo” ile izah edilemez. Bu başından beri geziyi anlamama-anlayamama-anlamazlıktan gelme halinin devamıdır."
"Emperyalizm dahi diyemeyip kırk dereden su getirenler geziyi karalayamaz"
"Bu memleketin ağacına, ormanlarına sahip çıkmak, tarım topraklarının tarumar edilmesine itiraz etmek, akan suyunun bütün ekosistemi bozar şekilde talan edilmesini kabul etmemek, işçisinin ölüm koşulunda çalıştırılmasına karşı direnmek, çocuğunun eğitim hakkından mahrum edilmesi sonucunda kaçak cemaat yurtlarında öldürülmesinin peşini bırakmamak esas yurtseverlik budur. Emperyalizm dahi diyemeyip kırk dereden su getirenler geziyi karalayamaz. 1960’da 6. filoyu kıble alıp namaz kılanlar bize antiemperyalizmi anlatamaz."
"İddianamede Berkin Elvan’ın cenazesinde bulunmamla ilgili bölümler var. Ama bir çocuğun öldürülmesinin sorumluları bu kadar ayan beyan ortadayken hâlâ kimsenin tek bir gün ceza almamış olmasından bahsedilmiyor. İddianamede 1 Haziran’la ilgili uzun anlatımlar var ancak Ethem Sarısülük’ten bahsedilmiyor. Bin dereden su getiriliyor ama 3 Haziran’da Türkiye’nin iki ucunda yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert unutturulmak isteniyor. İddianame “şirk koşmak” diyor ancak çocuğunun acısıyla gözümüzün önünde günden güne ölen Fadime Ayvalıtaş’ı hiç görmüyor."
"İddianame 28 Haziran tarihli basın açıklamasından söz ediyor ancak yıllar sonra Fırat’ın öte yakasındaki bir acıyı yüz binlerce insanın sokakta sahiplenerek andığı Medeni Yıldırım’dan söz etmiyor. İddianame 10 Eylül diyor ancak Ahmet Atakan’ın katili ile ilgili henüz dava açılmadığından bahis yok. İddianame Eskişehir’de bir ara sokakta dövesiye öldürülen Ali İsmail’i düşlerimizden çıkarmaya çalışıyor ama Mevlüt Saldoğan isimli katili Gezi Davası’nın zarar göreni, müştekisi olarak yutturmaya çabalıyor. İddianamede Kadıköy'de akla ziyan gaz kullanımı ile öldürülen Elif Çermikli ablamızdan söz edilmiyor."
"Ben emeği ile geçinen bir yurttaş olarak kendi kaderime karar vermek istiyorum"
Parktaki pankartta yazdığı gibi, mahalleme, meydanıma, ağacıma, suyuma, toprağıma, evime, tohumuma, ormanıma, köyüme, kentime, bedenime dokunma. Ben sıradan bir vatandaş olarak, emeği ile geçinen bir yurttaş olarak kendi kaderime karar vermek istiyorum. Haklardan bahsetmeden kurallardan bahseden hukuk düzenine itiraz ediyorum. Türkiye'de hangi dili konuşuyor konuşsunlar, hangi inancı yaşıyor olsalar da, hangi görüşten olasalar da bu kadar kardeşleştiği başka bir pratik yaşamadık. Gezi, insanin kendi kaderini eline alma iradesi, kararlılığıdır. Gezi bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.