Sedat Peker, 2 Mayıs 2021 günü yayınladığı videodan bugüne adım adım Türkiye’nin gündemini belirleyen kişi oldu. Bu pek alışık olmadığımız vakayı, videoların izlenme sayılarının milyonları bulmasına bakarsak bütün Türkiye canlı yayında seyrediyoruz. Peker’in kıyafetlerinde, masasının üzerinde, arka tarafında ekranı açık duran televizyonda, videolarda anlattıklarına destek olabilecek birçok imaj ve nesne yer alıyor. Bunlar arasında masanın üzerinde duran kitaplar en çok dikkati çekenlerden, ben de onlara odaklanacağım.
Öncelikle Sedat Peker’in masaya bir kitap koyarak video çekmesi bu son seri videolarla başlayan bir şey değil. Yurt dışına çıktıktan sonra geçen yıl yayınladığı bazı videolarda da kitaplar mevcut. 8 Mayıs 2020 tarihli videoda Sun Tzu’nun Savaş Sanatı (çev. Pulat Otkay-Giray Fidan, Türkiye İş Bankası Kültür Y.) ve Paulo Coelho’nun Işığın Savaşçısının El Kitabı (çev. İlknur Özdemir, Can Y.) kitaplarından bahsediyor, kendisine layık bir düşman olmaları için düşmanlarına bu kitapları okumalarını tavsiye ediyor. 12 Mayıs 2020 tarihli videoda masada Harold C. Armstrong’un Bozkurt Mustafa Kemal (çev. Gül Çağalı Güven, Kaynak Y.) kitabı, 20 Mayıs 2020 tarihli videoda ise Mehmet Emin Dinç’in Halil Kut Paşa – Kûtü’l Amâre’nin Muzaffer Komutanı (Kronik Y.) kitabı var. Bu iki kitaba video içeriklerinde herhangi bir atfı yok, sonraki videolarında birçok ismin biyografisini okuduğundan bahsettiği için, bu iki kitabın iki önemli ismin biyografisine atıf için masada durduğunu düşünebiliriz. Şimdi gelelim son seride Sedat Peker’in masasında yer alan kitaplara.
Omerta / Mario Puzo
Aslında bu ilk kitap Omerta, Sedat Peker’in bu videolarla ne yaptığını açıklıyordu: Peker suskunluk yasasını bozduğunu söylüyor. Zaten asıl amacı masaya koyduğu kitapların ismiyle ve içeriğiyle mesaj vermek. Omerta, mafyanın suskunluk yasası olarak biliniyor. Mafya içerisinden birinin en yakınları öldürülse dahi bunun kendi içinde çözülmesini, devletin işin içine karıştırılmamasını esas alıyor. Yani bir nevi, paralel mafya dünyasının içeriden kilidi. Kurtlar Vadisi’nin ilk bölümünde de ısrarla vurgulanan, mafya ibaresinin geçtiği her yerde en sık anılan kuraldır Omerta. Mario Puzo’nun kitabında da bu yasanın/yeminin uygulandığı bir mafya ortamında geçiyordu olaylar. (çev. Nejat Ebcioğlu / İnkılap Yayınları).
Aptallar Erken Ölür / Mario Puzo
Sedat Peker’in ilk videosunda yer alan diğer kitap Aptallar Erken Ölür. Bu kitap 4. bölümde de masadaydı. Videolarının birkaç yerinde öldürülmekten ve kendisine operasyon yapılabileceğinden bahsetmesinden yola çıkarak, gene kitabın ismiyle muhataplarına mesaj verdiğini düşündürüyor. Kitabın konusuna baktığımızda, Las Vegas’ta geçen hikâyenin ayrıca bir anlam ifade ettiğini tespit etmek mümkün görünmüyor. (çev. Osman Deniztekin / E Yayınları).
İktidar – Güç Sahibi Olmanın 48 Yasası / R. Greene-J. Elffers
Kitap gücünün zirvesinde olanların bir anda yerle bir olabildiğini, tam aksine doğru kararlarla güçsüzken güce ulaşmanın da mümkün olduğunu anlatıyor. İsminde ‘yasa’ geçen, ısrarla “bir tripota bir kameraya yenileceksiniz” diyerek iktidar savaşında olduğunu açıkça söyleyen Sedat Peker’in bir seçimi daha. Kendisine atfettiği ve yıllar içinde kazandığını söylediği gücün kaynaklarına dair bir işaret olarak da düşünebiliriz. (çev. Zeliha İyidoğan Babayiğit / Altın Kitaplar).
Troçki – Kovulan Sosyalist / Isaac Deutscher
Herhalde Sedat Peker’in masasında yer almasına en çok şaşırılan kitap Troçki biyografisiydi. Bu Deutscher’ın üç ciltlik Troçki biyografinin son cildi: Kovulan Sosyalist. Videolarında Seyyid Rıza, Mahzuni Şerif, Che Guavera gibi Peker’in ideolojisiyle “düşman” mesafesinde yer alan isimlerle kendini özdeşleştirmesine ya da onlardan örnekler vermesine bakacak olursak, Peker kendisinin yurt dışına çıkmasıyla Troçki biyografisinin ismini özdeşleştiriyor görünüyor. Kitabın orijinal isminin The Prophet Outcast (Kovulan Peygamber) olduğunu da dikkate alırsak, atfedilen gücü daha net anlamış oluruz. (çev. Rasih Güran / Alfa Yayınları).
Joseph Fouché – Bir Politikacının Portresi / Stephan Zweig
Bahsi geçen kitaplar arasında biraz da Zweig’ın son yıllarda Türkçede çok okunması sebebiyle en çok bilineni Joseph Fouché sanırım. Bu kitap masada yer almıyor ama Sedat Peker iki ayrı videoda, iddialarını yönelttiği iki ayrı ismi Fouche ile ilişkilendirerek anıyor. Zweig’ın yazdığı biyografiler içinde benim en beğendiklerimden biri olan Joseph Fouché, devirler ve iktidarlar değişse de zirvede kalmayı başaran bir politikacının hayatını anlatıyor. Fransız siyasetçi Fouché (1759-1820), binlerce kişinin ölüm emrini vermesi, kurduğu yapılanmaları yeniden toparlamak için karşıt politikalar ve devirler için de hizmet etmesi, devletin aygıtlarını kendi çıkarları için kullanması ve farklı zamanlarda her iki taraf için de çalışması sebebiyle uzun yıllardır nefret öznesi olarak anılan bir isim. (çev. Zehra Kurttekin / Can Yayınları).
Baba’nın Dönüşü / Mark Winegardner
Gene açık mesaj olarak okunacak bir kitap ismi: Baba’nın Dönüşü. Kitap, Sedat Peker’in kitaplarına sıkça atıf yaptığı Mario Puzo’nun Baba romanının devamı olarak 2000’lerin başında yazılmış. Babanın Dönüşü, Peker her ne kadar “dönüş biletimi yaktım” dese de bir iddia ve umut taşıdığının da göstergesi. (çev. Özlem Gültekin / İnkılap Yayınları).
Bob Dylan – Hayırsız Peygamber / Mike Marqusee
Sedat Peker’in biyografiye ve biyografi kitaplarına merakını gösteren bir kitap daha: Bob Dylan’ın hayatı: Hayırsız Peygamber. Gene aykırı bir özneyle özdeşlik kurma durumu ve başlıktaki ifadeye atıf: hayırsız ve peygamber. Peker’in bunun yanı sıra Che Guevara’nın, Hasan el-Benna’nın ve Seyyid Kutup’un isimlerini anarak biyografilerini ve hayat hikâyelerini okuduğunu vurguladığını belirteyim. (çev. Çağatay Ünaltay / Paris Yayınları).
Bunların hepsini okudu mu?
Sedat Peker’in bu kitapları okuyup okumadığını bilmiyoruz. Bu kitapları yanında götürmesiyle ilgili yorum yapan bir gazeteciye cevap verirken, kitap getirmenin yasak olmadığını ve isterse Dubai’ye giderken yanında on bavul kitap götürebileceğini söylüyor. Sonra da 8-9 yaşlarındayken, babasının eve geldiğinde yorgun bile olsa kendisine Meydan Larousse okutturduğunu anlatıyor. Bir başka yerde de cezaevindeyken yapılan bir aramada, dolabında Pardayanlar serisini gören cezaevi müdürüyle arasında geçen diyalogu aktarıyor ve bu roman serisini ilk kez 14 yaşında okuduğunu, cezaevinde ise tekrar okuduğunu söylüyor.
Bonus: “Diyet” / Ömer Seyfettin
Bu öykü Sedat Peker’in değil Alaattin Çakıcı’nın önerisi. Peker’in videolarından sonra bir mektup/açıklama yayınlayan Alaattin Çakıcı, o açıklamanın girişinde, yapıp ettiklerinin sonucunda hapis yatmasını, ödediği diyet olarak tanımlıyor ve bunu Ömer Seyfettin’in “Diyet” öyküsüne atıf yaparak anlatıyor. Tam ifadeleri şöyle: “Ömer Seyfettin’in bir eserine değinmek istiyorum: Adamın biri borç almış, kasapta yanında çalıştırmak için adamı işe almış. Sürekli ben olmasam kolun kesilecekti diye her seferinde aylarca adamın yüzüne vurmuş. Sonunda onuru sürekli zedelenen adam satırla kolunu keserek buyur kesik kolum demiş ve diyetini ödemiş. Ben de cezamın infazını tamamlayarak diyetimi ödedim.”