Ana SayfaHaberlerGündemTürk siyaseti için aşırı dozda çürüme uyarısı

Türk siyaseti için aşırı dozda çürüme uyarısı

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu göreve geldikten sonra ilk veto hakkını Dijital Hizmet Vergisi Yasası’nın termik santrallere filtre takılması zorunluluğunu iki buçuk yıl erteleyen maddesi için kullandı.

 

Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte hem partisi AKP’nin genel başkanlığı hem de cumhurbaşkanlığı görevini birlikte yürütme yetkisi olan Erdoğan, veto kararıyla ilk kez kendi kendisini de veto etmiş oldu. Çünkü yasa tasarısı meclise AKP genel başkanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla iktidar partisi AKP tarafından sunulmuştu.

 

Erdoğan’ın veto kararından öte bu vetoya aralarında AKP Kahramanmaraş Milletvekili ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın da olduğu çok sayıda AKP milletvekilinin Twitter hesaplarından teşekkür mesajlarıyla yanıt vermesi büyük tartışma yarattı. Öyle ki termik santrallere filtre takma zorunluluğunun iki buçuk yıl ertelenmesine ilişkin düzenlemeyi Mahir Ünal’ın da dahil olduğu AKP’liler hararetle savunmuş, düzenleme 203’ü AKP ve 14’ü MHP’li olmak üzere 217 vekilin onayıyla TBMM’de yasalaşmıştı.

 

AKP'li vekillerin yasa tasarısını hararetle savunup, meclisten geçirmelerine karşın Erdoğan’ın vetosu sonrasında Cumhurbaşkanı'na teşekkür eden mesajlar paylaşması muhalefet cephesinde "omurga yetmezliği" olarak değerlendirilse de, AKP’li vekiller kendilerini "Erdoğan’ın yanında durmak suç mu?" sözleriyle savunmaktan geri durmuyor. Hatta aralarında "Hatamız olur, Erdoğan düzeltir. Bu da gayet normaldir" yorumu yapanlar olduğu da siyaset kulislerine yansımış durumda.

 

Vekillerin bu tavrı ise Türk siyasetinde ahlakın nerede başlayıp nerede bittiğine, siyasette nasıl bir yapının hakim olduğuna ve bu yapıdan kimin sorumlu olduğuna dair tartışmaları alevlendirdi.

 

"Siyasi garabet"

 

Anayasa hukukçusu Prof. Ergun Özbudun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı, yani kendi kendini veto etmesinde aslında hukuken çok da sorun olmadığını düşünüyor.

 

DW Türkçe’ye "Böylesi vetolar başkanlık sisteminde de var. Buradaki en büyük sıkıntı, siyaseten yaşanan çelişkidir. Tam bir siyasi garabet örneği ile karşı karşıyayız" diyen Özbudun, liderin dediği her söze, yaptığı her harekete onay veren, eleştiri getirmekten ya da karşı duruş sergilemekten uzak duran vekillerin bundan sonraki süreçte halkın karşısına çıkma hakkının olmadığını söylüyor. Özbudun, "Sergiledikleri tavrın normal ve makul bir tarafı yok. Halkın da bu aşırı dozdaki siyasi çürümeyi görmesi, eleştirmesi kaçınılmaz" yorumunu yapıyor.

 

"Siyaseti yozlaştıran vekiller"

 

"Hukuk, Adalet, Etik ve Siyaset" kitabı başta olmak üzere çok sayıda kitabıyla siyaset ve ahlak sorununu gündemde tutmuş, bir dönem Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı görevinde de bulunmuş hukukçu Vedat Ahsen Coşar, AKP’li vekillerin Erdoğan’ın vetosunu alkışlamasını Türkiye’de "siyasetin çürümesine açık örnek" olarak değerlendiriyor.

 

Coşar, DW Türkçe’ye bu çürümede doğrudan milletvekillerinin rol oynadığını anlatırken, "İnsanlar hata yapabilir, siyasette de hata olabilir. Neden hatalarını kabul etmiyorlar da, yasayı veto eden cumhurbaşkanını alkışlıyorlar? Bu yasayı meclisten geçirenin onlar olduğunu bilmiyor muyuz?" diye çıkışıyor.

 

Milletvekilliğinin toplumda bir karşılığı olduğunu, halkın onları "rol model" olarak gördüğünü söyleyen Coşar, "Tabii normal bir milletvekilliğinden söz ediyorsak bu rol modelliği geçerlidir. Lidere bu denli etik dışı bağlılık Türkiye’de siyaseti yozlaştırmıştır. Türkiye bu yozlaşmanın sıkıntısını daha çok yaşayacaktır" diyor.

 

"Siyaset Erdoğan için yapılıyor"

 

TOBB Üniversitesi'nden siyaset bilimci Burak Bilgehan Özpek milletvekillerine çok da yüklenilmemesini istiyor. Özpek neden böyle düşündüğünü DW Türkçe’ye "Bu tarz milletvekilleri dünyanın her yerinde var. Ama oralarda öyle siyasi yapılar var ki, vekilleri daha ahlaklı olmaya, erdemli olmaya itiyor. Türkiye’de ise siyasi lidere bağlı bir yapı var" sözleriyle açıklıyor.

 

Özpek, Türkiye’de milletvekillerinin tekrar seçilebilme, görevlerinde kalma şansının sadece genel başkana sadakatle doğrudan bağlantılı olduğunu anlatıyor. Özpek, "Erdoğan’ın ahlaklı, erdemli milletvekili profiline ihtiyacı yok. Kendi ne derse, onu yapacak vekile ihtiyacı var. Vekiller halkı değil, Erdoğan’ı temsil ediyorlar. Erdoğan için siyaset yapıyorlar. Burada tutarsızlık; Erdoğan’ın hem cumhurbaşkanı hem de AKP genel başkanı olmasıdır. Siyasette aşırı dozdaki çöküntünün de asıl nedeni budur" diyor.

 

"Otokrasi oy peşinde"

 

Siyaset bilimci Baskın Oran ise Erdoğan gibi milletvekillerinin de temel derdinin halktan oy toplamak olduğunu, bunu yaparken de kendi partileri AKP’ye zarar verdiklerini bile düşünemeyecek kadar "zayıflık sergiledikleri"ni söylüyor.

 

Oran, "Erdoğan filtre takma zorunluluğu süresini uzatıp yandaş sermayeyi biraz daha semirtme derdindeydi ama halkı iki buçuk yıl daha zehirlerse oy kaybedebileceğini farketti. Halk sağlığı gibi bir derdi olmadığını, kurduğu otokraside oy toplayıp gücünü koruma derdinde olduğunu herkes biliyor" diyor. Erdoğan’ın milletvekillerini de kendine destek için AKP’de tuttuğunu yoksa kimsenin yeteneğini ya da liyakatını ciddiye almadığını söyleyen Oran, "Vekiller de Erdoğan’a göre hareket ediyor. Siyasetteki çürüme, kokuşmuşluk zaten umurlarında değil. Bu kokuşmaya, çürümeye kimsenin şaşırması da söz konusu olamaz artık. Siyasi ahlak da, siyasi yapı da çökmüştür" değerlendirmesi yapıyor.

- Advertisment -