Avukat Mehmet Ali Başaran, avukat arkadaşları Selim Murutoğlu ve Ahmet Kılıç ile birlikte Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde yatmakta olan Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu ziyaret etti.
Ziyareti Serbestiyet’e anlatan Mehmet Ali Başaran öncelikle kendisini şaşırtan kitap kabul uygulaması üzerinde duruyor:
“Gergerlioğlu’na verilmesi için getirdiğimiz kitapları teslim ederken öğreniyoruz ki ancak iki ayda bir kitap veriliyor mahpuslara ve iki aylık kota 12 kitapla sınırlı. Elinizdeki kitapları okuyup bitirseniz de size gönderilen kitaplar emanette bekletiliyor, teslim edilmiyor, iki aylık sürenin dolması gerekiyor. ‘Bu mantıksız yasaktan ötürü kalın kitaplar tercih ediyorum’ diyor Gergerlioğlu. Kitap okumayı seven, hele hele yazan birisi için ilave bir ceza bu.”
Mehmet Ali Başaran, dokuz yıldır düzenli cezaevi ziyaretleri yapan bir avukat. Cezaevlerindeki “ceza içinde ceza” uygulamalarını ziyaret tecrübesine dayanarak şöyle anlatıyor:
“Cezaevine düştüğünüzde ceza içinde cezaya, birden çok cezaya çarptırılmanız işten bile değildir. Denetime en kapalı alanlardan birinde, belki de birincisindesiniz. Geleniniz, gideniniz, avukatınız yoksa vay halinize, her türlü hak ihlaline açık haldesiniz. Cezaevlerinde hatırı sayılır bir keyfiyet hüküm sürmekte. Her cezaevi adeta ayrı bir krallık, farklı farklı mevzuat ‘yorumları’, farklı farklı uygulamalar mevcut.”
Başaran, Gergerlioğlu’na uygulanan bir “ceza içinde ceza” örneğini de şöyle anlatıyor:
“Mevcutları arasında hafife alınabilecek bir örnek vereyim. Gergerlioğlu, hakkında çıkan haberleri, yazıları istiyor avukatından. Cezaevi yönetimi çıktıları kendisine teslim etmiyor. Sebep? ‘telif hakkı ihlali’ söz konusu olurmuş! Yasakçı zihniyete gerekçe mi gerek? Bu saçma karara itiraz ediyor Gergerlioğlu, fakat mahkeme de Türkiye’de neticede, itiraz kabul görmüyor.”
Başaran’ın öğrendiğine göre Ömer Faruk Gergerlioğlu cezaevinde iki kitap üzerinde çalışıyor. Birinci kitap, 4 Haziran’da Karar gazetesinde yayımlanan “Muhafazakârlar Çürümeye Neden Sessiz?” başlıklı yazısının genişletilmesinden ve derinleştirilmesinden oluşuyor. İkincisi ise biyografi. Bu da, “kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana” şiarı ile özetlenebilecek, insan hakları mücadelesiyle geçmiş bir hayatı konu edinecek.
Başaran, Gergerlioğlu’na dair izlenimlerini de şöyle anlatıyor:
“Haklı olmanın huzuru ve gönül rahatlığı içinde kendinden emin görünüyor. İki buçuk aydır cezaevinde, şimdiden iki yüzden fazla mektup almış. Türkiye’nin dört bir yanından, çok farklı düşünce ve inançlara mensup insanlar dayanışma mesajları gönderiyor. ‘Türkiye dışından mektup alıyor musunuz’ diye sordum. Hindistan’dan 12 yaşında bir kız çocuğu, Amerika’dan insan hakları aktivisti bir kadın yazmış.
Gergerlioğlu, “iktidarın en büyük günahını şöyle anlatmış avukat Başaran’a:
“Bu iktidarın en büyük günahı toplumu Türkçü, kavmiyetçi, ırkçı hale getirmesi, esas sorun zihinlerin ifsad edilmesi. Ben burada düşünce ve inançlarımla özgürüm, asıl zindanda olanlar beni buraya yollayanlar.’”
Başaran son olarak, eskisi kadar aktif olamasa da Gergerlioğlu’nun kullanmaya devam ettiği Twitter hesabında sabitlediği sözlerinin de aynı içerikte olduğunu hatırlatıyor:
“Zindan, benim için AK Parti ve MHP’nin talip olduğu zulüm, vicdansızlık, yolsuzluk ve despotluk içindeki iktidardan çok daha hayırlıdır. İyi ki eğilmedim.”