Sevinç Atabay’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
“LGS sınavını kaldıracağız, tüm devlet okullarında kaliteli eğitim sağlayacağız”
“1964 yılında 1 fen lisesi varken şu anda 322 tane fen lisesi var. Tamam nüfus artışına göre bir artış var ama Türkiye’nin en iyi bilinen fen liselerine yüzde 1’lik dilimle giriyorlar fakat 4 yılın sonunda üniversitede 2 yıllık ön lisans kazanıyorlar. Bunun için mi bu çocuklar yemeyip, içmeyip, spor yapmadan, sanatla uğraşmadan çalışıp fen lisesine girdi? Sadece 7 çocuk girdiği puan diliminden üniversiteye girebilmiş.”
“1975 yılında 12 anadolu lisesi var. Yabancı dil öğretmek için kurulmuş. Bugün yabancı dil herkes öğretiyor ve şu an 2868 anadolu lisesi var. Bunun 397 tanesine sınavla giriliyor, geri kalanına sınavsız giriliyor. Her ikisi de aynı müfredatı uyguluyor. Yazık bu çocuklara. Bu yüzden LGS’yi kaldıracağız ve bütün devlet okullarının liyakatlı okul müdürleri ile, sürekli eğitim almış öğretmenleri ile, çocukları merkeze alan bir eğitim modeli ile eğitimi yeniden modelleyeceğiz. Bu ülke cumhuriyet döneminde bunu yapmıştı. Şimdi yapmaması için de hiçbir sebep yok.”
“Anadilde eğitim yani Türkçe eğitimi son derece önemli”
“Anadilde eğitim yani Türkçe eğitimi son derece önemli. Ben İngilizce öğretmeniyim. Birçok kişi bana, ‘Sevinç hocam, niye Türkiye’de İngilizceyi iyi öğretemiyoruz?’ diye sorar. Benim de cevabım şu olur: ‘Türkçeyi iyi öğretemediğimiz için.’ Dolayısıyla ders kitaplarındaki Türkçe çok önemli. Bizim bakanlığımızın önünde ne yazıyor? ‘Milli’ Eğitim Bakanlığı. Bir de Milli Savunma Bakanlığı var. İkisinin önünde sadece ‘Milli’ kelimesi var. Dünyanın her yerinde eğitim bir ulusal politikadır. Ülkeler bunu kendilerinin ülke politikaları haline getirirler, bakandan bakana değişmez.”
“Anadilde eğitimden kastımız eğer farklı kökendeki dilleri konuşmaksa bir örnek vereyim: Amerika’da İspanyollar çok ağırlıklıdır. İspanyolca her zaman açıklama görebilirsiniz ama Amerika’nın dili İngilizcedir. İspanyollar için mutlaka ikinci bir dil vardır, seçmelidir, alırlar o dersi de. Ama bütün derslerin İspanyolca olduğu bir sistem yoktur. Tabii ki anadili, anadan-atadan gelen dili öğrenmeliler, neden unutsunlar? Ben Kıbrıs’ta görev yaptığım zaman orada bir okul açmıştık. Oradaki öğretmenlerden özellikle rica etmiştim, ‘Sakın Kıbrıs Türkçesini düzeltmeye kalkmayın’ diye. Meseleye böyle bakarsak eğer bir haktır. Kendi anasından gelen, atasından gelen dili öğrenmesi gerekir. Ama bütün bir sistemi bu dil üzerinden yapmak dilin zenginliği açısından ne kadar doğrudur bilmem, günü geldiğinde bakarız.”
“Andımız da geri gelir, İstiklal Marşımız da okunur, başka bizim ulusal kimliğimizi ortaya koyan marşlar da okunur ama bu tartışmalar içinde makro hedefleri kaçırmamalıyız”
“Nasıl bir ülkenin ulusal marşı varsa, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğini taşıyan herkes o ülkenin ulusal kimliğini ortaya koymuş birtakım simgeleri, marşları elbette ki söyler. Andımız kaldırılırken de bu tartışmaların neden olduğuna anlam verememiştim, bugün neden olduğuna da anlam vermek istemiyorum. Andımızın sözlerini şöyle bir aklımızdan geçirirsek, muhtemelen en çok itiraz alan kısım “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” kısmıdır. Bundan sonraki sözler herkesin yürekten söyleyeceği şeylerdir. Türk’üm demek istemiyorlarsa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğini neden taşıyorlar? Taşıdıkları kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği. Burada o yüzden biraz daha analitik düşünmek gerekiyor bence. Andımız geri gelir, okunur, İstiklal Marşımız da okunur, başka bizim ulusal kimliğimizi ortaya koyan marşlar da okunur ama ben bu ülkenin bu kısır tartışmalardan hep o makro hedefi kaçırdığını düşünürüm.”
“Bakın dünya Toplum 5.0’ı konuşuyor, biz Sanayi 1.0’ı. Onu okuyacak mıyız, bu dil de böyle olacak mı tartışmaları bizi bir yere götürmüyor. Türkiye şu anda teknoloji üreten değil teknoloji tüketen bir ülke. Güney Kore’nin bütün zenginliği 18-35 yaş arası gençlerin teknoloji temelli yatırımları. Milyon dolarlık oyunlar, yazılımlar üretiyorlar. Biz nelerle uğraşıyoruz? Bizim teknoloji üretmeye ihtiyacımız var. Bu tartışmalar bizi hiçbir yere götürmeyecek.”