Ayhan Bora Kaplan organize suç örgütü davasının, gizli tanık yapıldığı ortaya çıkan sanıklarından Serdar Sertçelik’in, “Hükümet üyeleri aleyhinde ifade vermeye zorladılar” iddiaları sonrası başlatılan soruşturma sonucu, Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik’in de arasında olduğu emniyetçiler görevden alınmıştı. Çelik ile Ankara Organize Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan’ın aralarında olduğu beş emniyetçi tutuklanırken, Ankara Organize Şube Müdürü Kerem Gökay Öner da adli kontrolle serbest kalmıştı.
Sözcü’den İsmail Saymaz, emniyetçilerin ifadelerinden bölümleri yayımladı.
Görevden alınan ve tutuklanan eski Ankara Emniyeti Organize Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan, 7 Mayıs’taki ilk ifadesinde, Sertçelik’in iddialarıyla ilgili şunları söyledi:
“Örgütün ikinci elemanı olması nedeniyle şubede savcılığın bilgisi dahilinde ve avukatının bulunduğu ortamda ifadesi alınmıştır. Baskı yapılmamış ve tehdit edilmemiştir. ABK (Ayhan Bora Kaplan) tarafından öldürüleceğini düşündüğü için yurt dışına kaçtığını söylemiştir. Örgütün yapısını, adli ve emniyet ayağını, silahlı kanadını, bizim haiz olmadığımız eylemleri anlatmıştır.
“21 Kasım 2023’te saat 05.30’da işkembecide ayaklarından vuruldu. Şüphelilerin Kaplan’ın eski çalışanları olduğu tespit edilmiş, Sertçelik’in deşifre olabileceği değerlendirilmiş, dosya örgüt içi hesaplaşma olarak yürütülmüştür.
“24 Kasım 2023’te Sertçelik dahil 11 şahsa yönelik arama ve gözaltı gerçekleştirdik. Sertçelik’in evine gidilmiş, yürüyemeyecek vaziyette olduğu görülmüştür. Sakat kalma ihtimalinin bildirilmesi üzerine doktor tarafından ‘Gözaltına alınmasında tıbbi açıdan sakınca vardır’ şeklinde rapor düzenlenmiştir. Gözaltına alınmaksızın, ikametinde ifadesinin alınması talimatı verilmiştir. 26 Ekim’de ifadesi alınmıştır.
“27 Kasım 2023’te Sertçelik’in savcılığa getirilmesi talimatı verilmiştir. Ambulansla gidilmiş ve evde olmadığı tespit edilmiştir. Annesi, Sertçelik’in 14.40’ta Denetimli Serbestlik görevlilerine bilgi vererek pansuman için evden çıktığını ifade etmiştir.
“Telefonu kapalı olduğu için ulaşılamamıştır. Yurt dışında olduğunu öğrendik. Kaçmasıyla ilgili dahlimiz yoktur, zaten olamaz. Gizli tanık olması ve ifadesini mahkemede vermesi gerektiğinden kaçması dosyaya zarar verecektir. Bizim istemeyeceğimiz bir durumdur.
“Nurullah Özgür Kopuk, 2024 yılının Şubat ayında Sertçelik’in bunaldığını, mahkemede ABK’nin yüzüne bakarak, ‘Sen bunları bize yaptırdın’ demek için bizimle görüşme talebinin olduğunu söyledi. Nurullah’ın telefonuyla görüştük. Maddi olarak zor durumda kaldığını, deşifre ve tehdit altında olduğunu, dönmek istediğini söyledi. Adli mercilerle görüşüp dönüş yapacağımı belirttim. Amirlerimi bilgilendirdim. 32. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Güven’le görüştüm. Duruşmaya katılmasının önemli olduğunu belirtti. Duruşma tarihi 15 Nisan 2024 olması sebebiyle Mart’ta Kopuk aracılığıyla haber gönderdik. Bekledik, gelmedi.
“15 Nisan’da tekrar görüştük. Sertçelik, gelmek istemediğini, neyle karşılaşacağını bilmediğini, korktuğunu ifade etti. ‘Gerekli görüşmeleri yaptık. Mahkeme başkanı bekliyor. Neden gelmedin? Bizi zor durumda bıraktın’ dedim. İki üç gün sonra Sertçelik’le Nurullah’ın telefonundan yeniden görüştüm. Dönmek istediğini, ailesini özlediğini söyledi. Mahkeme başkanıyla görüştük. ‘Duruşmaya getirmeye çalış’ dedi. ‘Bir an evvel getirmeye çalışalım’ dedim.
“Nurullah aracılığıyla görüştüm. Bu görüşmeye ait belli kısımlar 17-25 Aralık’ta olduğu gibi kesildi. Görüşme tamamıyla Sertçelik’in Türkiye’ye dönmesi için ikna çalışmasıydı. Söylediği isimler tarafımdan zikredilmedi. Bu konuları sormadan anlattı. Ben de getirmek istediğimiz için geçiştirmek amaçlı ‘Tamam, gel, görüşürüz’ mealinde ifadelerde bulundum. Amacım, rahatlayıp gelmesini sağlamaktı.
“Sertçelik’in ithamları operasyonu sulandırmaya yöneliktir. Soruşturmada yer almayan isimleri zikrederek, dosyanın kapatılmasını, ABK’nin ve örgüt üyelerinin tahliyesini sağlamayı amaçlamıştır. Örgütün bağlantılarının fazla olması sebebiyle el çektirilmemiz hedeflenmektedir. Emniyet mensuplarının ABK ile irtibatlarının olduğunu, eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Alp Arslan ve Organize Şube’deki polislerin rüşvet istediğini söylemiştir. Operasyonun adli, emniyet ve önemli bazı şahısların bağlantılarının olduğu görülecektir.
“Şahsın ele geçirildiğini, paylaşıma zorlandığını, örgütün ailesi ve kendisine zarar vereceğini, beni ve arkadaşlarımı zan altında bırakacaklarını düşünüyorum. Yürüttüğümüz çalışmalar genel olarak amirlerimizce bilinmektedir.”
Demircan 8 Mayıs’ta ikinci ifadesinde de şunları söyledi:
“Sertçelik’le yedi telefon görüşmesi yaptım. İlkini Komiser Gültekin ve Karaca varken, Gültekin’in telefonundan yaptım. Bu görüşme, gizli tanık olmak ve bildiklerini anlatmak istemesi üzerine gerçekleşmiştir. Diğer altı görüşme Kopuk’un telefonundan yapılmıştır. Yedi görüşmeyi kaydettim. Kayıt yapmamın sebebi, şahsın suç örgütünde ikinci kişi konumunda bulunması ve gizli tanık olmasıdır. Başka görüşme yapmadım. Son üçü hariç, diğer dört görüşmeden Öner’in bilgisi var. Son üç görüşme, Öner’in izinde olduğu zamana denk gelmiştir.
“Ses kayıtlarını kimseye dinletmedim. Sadece ilk görüşmeye ait ses kaydını Çelik’e gönderdim. Ancak görüşmeleri kayıt altına aldığımı amirlerime bildirdim. Alabilmiş olduğum bilgileri kısa ve öz şekilde aktardım. Sertçelik’in duruşmaya katılacağını, mahkeme başkanıyla görüşme yaptığımı bildirdim. Ses kayıtlarında yer alanlarla ilgili bilgi vermeye gerek görmedim.”
Demircan’a sorgusunda, Sertçelik’in Youtube’da yayınladığı ses kaydında yer alan “Bu söylediğin iki isim vardı ya”, “Hani iki konu vardı ya, farklı farklı isimler vardı”, “Onlarla ilgili gerekli yerlerle görüştüm, gerekli yerlerle görüştüler, ‘İsimleri geçsin, sıkıntı yok’ dedi” ifadeleri hatırlatıldı. “Bu ifade size mi aittir? Bu iki kişiden kimi kastediyorsunuz?” diye soruldu.
Demircan, şöyle dedi: “İfadeler bana aittir. Görüşmeyi Sertçelik’i ikna etmek amaçlı yaptım. Amacım, ifadesinin alınmasıdır. Çünkü daha önce gelmekten vazgeçmişti. İki isimden kasıt, Halk Bankası Genel Müdürü Osman Arslan ve eski Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ’dır. Bu konularla ilgili soru sormadım, isim telaffuz etmedim. Bu konuları kendisi anlatmıştır. Ben sadece dinledim. Kendisini ikna etmeye yönelik, aklında soru işareti kalmaması ve rahatlatmak için kurduğum cümlelerdir. İsimlerle ilgili hep o konuşmuştur. İki ismi zikrettiğinde geçiştirmeye çalıştım. Bana ‘Bunlar daha büyük isimler’ dedi. Görüşmelerin tamamını ABK dosyasında eksik ve açık bırakmamak için yaptım.”