İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden avukatları aracılığıyla T24’ten Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtladı.
İmamoğlu’nun röportajından öne çıkan sorular ile verdiği yanıtlar şöyle.
“‘Terörsüz Türkiye’ sürecine başından beri destek verdik”
Şu an yürütülen sürecin Kürt sorununun çözümü için dönüştürücü adımlar olduğunu mu yoksa iktidarın başka bir siyasi ajandası olduğunu mu düşünüyorsunuz?
“Eğer Kürtler Türkiye’de kendini yeteri kadar huzurlu, mutlu ve eşit hissetmiyorsa, eğer Kürtler bizim sorunumuz var diyorsa, yapacağımız tek şey bu soruna çözüm bulmaktır. Sorunları, kimlikleri ve değerleri inkâr ederek, görmezden gelerek yapılan siyaset, ancak yalandan ve çıkarcılıktan ibarettir.
“Kürt meselesini sadece terör bağlamında konuşmak ve sadece güvenlik politikalarıyla ele almak bize çok şey kaybettirdi. Güvenlik meselesini, terör meselesini ihmal etmeden Kürt meselesini haklar ve özgürlükler meselesi, demokrasi meselesi, millet olarak zenginleşme, refah ve kalkınma meselesi olarak ele almak gerekirdi. Bu yapılmayıp mesele terör parantezine sıkıştırıldığından hem haklar ve özgürlükler kısıtlandı hem de demokrasimizden ve refahımızdan feda ettik.
“Meseleye bu çerçeveyle baktığımız için ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine başından beri destek verdik. Öncesinde de hem teröre karşı olduk hem de Kürt meselesinin varlığını kabul edip çözümünden yana olduk. Ülkemizin gerçek manada birlik olması için daha fazla demokrasi talep eden ve birbirimizi anlayan bir bakışla gönül birliğimizi nasıl güçlendireceğimize odaklandık.
“İktidar örgütün feshini öne alıp Kürt meselesi ve demokrasiyle ilgili sorunları yokuşa sürüyor”
“’Terörsüz Türkiye’ sürecine destek olduğumuz gibi bu sürecin ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye’ şeklinde genişletilmesini önerdik. Çünkü, terör ve Kürt meselesi ülkemizin en önemli meseleleri arasında olduğu ve bir an önce en geniş mutabakatla çözülmesi gerektiği gibi ülkemizin hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına geri dönüşten haksız tutuklamalara, tarafsızlığını yitirmiş yargıya uzanan önemli demokrasi meseleleri var. Bu sebeple, ‘Terörsüz Türkiye’ için atılması gereken adımları konuşurken, ‘bunları da konuşalım ve bu sorunları ortadan kaldırmak için gerekli düzenlemeleri yapalım’ diyoruz. Özetle, ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini destekliyoruz ama iktidarın, özellikle de bu süreci kendi çıkarına olacak biçimde dar tutma eğilimini de görüyoruz ve bunu değiştirmeye çalışıyoruz.
“İktidarın şu anda yaptığı örgütün feshini öne alıp, sıra Kürt meselesine ve Türkiye’nin demokrasiyle ilgili diğer sorunlarına gelince işi yokuşa sürmek. Siyasi iktidarını terör istismarına, terörle mücadele bahanesiyle kurduğu otoriter düzene borçlu olanlara güven duymak kolay değil.
“’Terörsüz Türkiye’ süreci etrafındaki tartışmayı etraflı bir demokrasi tartışmasına dönüştürmeye çalışıyoruz”
“Niyetle ilgili kuşkularımız olmakla beraber ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine kayıtsız kalmayı, işin dışında kalmayı uygun bulmuyoruz. ‘Terörsüz Türkiye’ süreci etrafındaki tartışmayı muhakkak gerçek bir siyasi tartışmaya çevirmeye, etraflı bir demokrasi tartışmasına dönüştürmeye çalışıyoruz.
“Bütün siyasi partilerle, sivil toplumla ve vatandaşlarla beraber hareket edip süreci demokrasiyi genişletecek bir süreç yapmanın peşindeyiz.”
“’Terörsüz Türkiye’ye sonuna kadar varız; siz de demokratik ve müreffeh Türkiye’ye var mısınız?”
“İktidarı eleştirip teşhir etmekten ibaret bir siyasete çekilmeden, millete çıkış yollarını, siyasi aktörlere de yeni siyasi imkanları gösteren bir siyasi hat kurmaya çalışıyoruz.
“’Terörsüz Türkiye’ye sonuna kadar varız; siz de demokratik ve müreffeh Türkiye’ye var mısınız’ demeye, bu perspektifle siyaset yapmaya devam edeceğiz.
“Sayın Bahçeli’nin ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini Meclis’te ele almayı öneren davetini çok önemli buluyorum”
“Sayın Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye sürecini Meclis’te ve geniş bir mutabakatla ele almayı öneren davetini çok önemli buluyorum, çok kıymet veriyorum. Böyle gördüğümüz için de üzerimize düşeni hemen yaptık.
“Sayın Bahçeli kendi çağrısını yapmadan benzer bir çağrıyı biz de yapmıştık. Sayın Bahçeli’nin çağrısından sonra çağrımızı genişleterek tekrar ettik.
“Elbette sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmalıyız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni Anayasa yapımı için CHP’ye el ele olma çağrısı yaptı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Elbette bir darbe anayasasıyla devam etmek Türkiye’ye yakışmıyor. Elbette sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmalıyız. Buna şüphe yok. Ama şunu da unutmayalım: Yürürlükteki anayasa bir darbe anayasası ancak Erdoğan’ın pek çok yerini değiştirdiği bir anayasa bu. Yürürlükteki anayasamız aslında bir Evren-Erdoğan anayasasıdır. Hatta hükümet sistemi gibi Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısı gibi kısımları açısından bu bir Erdoğan anayasasıdır.
“Nitekim, Anayasamızın değiştirilmesi gereken kısımlarının başında da aslında bunlar var. 2017’de Erdoğan’ın isteğiyle yapılan hükümet sistemi ve HSK’yla ilgili değişiklikler yürürlükteki darbe anayasasını demokratikleştirmek bir tarafa daha da anti-demokratik kıldı, bunu görmek gerekiyor. Meclisimiz 150 senelik tarihindeki en güçsüz, en etkisiz dönemini yaşıyorsa, bu değişiklikler yüzünden.
“Biz sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmaya tabii ki varız. Hükümet sistemi, HSK’nın yapısı, kuvvetler ayrılığı vb. konuların hepsini birden ele alacak özgürlükçü ve sivil bir yeni anayasaya elbette ihtiyaç var. İktidarın gücünü sınırlandıran, karar alma süreçlerini şeffaflaştıran bir anayasaya tabii ki ihtiyaç var. Ancak iktidardakilerin ne böyle bir anayasa yapmaya ne de böyle bir anayasaya uymaya niyetleri var. Özgürlükçü ve sivil bir anayasa isteyen önce yürürlükteki anayasaya uyar, önce yeni anayasa konuşacak bir siyasi iklime razı olur. Önce seçimde kendisini yeneceğini bildiği rakibini hapse atmaz. Bunu yapanlarla nasıl, nerede, hangi zeminde sivil ve özgürlükçü bir anayasa konuşup yapacaksınız?
“Erdoğan’ı bir daha aday olamadığı için değil seçimlerde yenerek emekli etmeyi isterim”
Erdoğan, “Yeni anayasayı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok” dedi. 31 Mart yerel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce, “Bu benim final seçimim; yasanın verdiği yetkiyle bu seçim benim son seçimim” açıklaması yapmıştı. Bu açıklamalara bakarak Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlere katılmayacağını düşünüyor musunuz? Sizce 2018’de yürürlüğe giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin anayasa hükümleri, bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini hükme bağlanmasına rağmen bir daha aday olma yolu bulunur mu? Kendisiyle cumhurbaşkanlığı sürecinde yarışmak ister misiniz?
“Son sorunuzla başlıyayım. Erdoğan benimle yarışmak istemediği için hapisteyim, Erdoğan benimle yarışmaktan korktuğu için sorularınızı yüz yüze değil Silivri zindanından yazılı olarak cevaplıyorum. Uzatmayayım: Erdoğan’la yarışmayı tabii ki isterim, hatta Erdoğan’ı bir daha aday olamadığı için değil seçimlerde yenerek emekli etmeyi isterim.
“Ancak Erdoğan’ın kendim için anayasa değişikliği istemiyorum açıklamasının şunlarla ilgili olduğunu düşünüyorum. Evvela Erdoğan’ın çevresindekiler 2027’de yapılacak bir seçimde Erdoğan’ı aday yapmak istediklerini zaten belirttiler. Dolayısıyla Erdoğan zamanını kendisinin tayin edeceği, aslında erken olmayan bir erken seçimle aday olmaktan vazgeçmiş değil. Artık bırakıyorum demiyor, erken seçim yoluyla aday olacağım diyor.
“İkincisi, bunu söyleyerek CHP’yi yeni anayasa tartışmasını yapacak bir iklim oluşturmadan yeni anayasa tartışmasına çekmeye çalışıyor.
“Üçüncü olarak, Erdoğan sanırım yine kontrol edemediği gündemi değiştirmeye çalışıyor. Malum bir yandan kamuoyunda ‘Terörsüz Türkiye sürecinde işler yolunda gitmiyor, Erdoğan’la ortağı arasında ihtilaf var’ algısı güçleniyor; bir yandan da kamuoyunun İBB davasına, bize yapılan hukuksuzluklara olan ilgisi azalmıyor. Milletimiz bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz, o yüzden iftiralarla dolu İBB davası üzerinden bize yaptığı darbeyi unutturma çabası beyhudedir. Ancak dikkatimi çeken husus, Erdoğan’ın TBMM’de kurulması gereken ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye’ komisyonu çağrısını geçiştirme çabasıdır. Biliyorsunuz ben bu konuda oldukça önemli bir çağrıda bulunmuştum, sayın Genel Başkanımız Özgür Özel de İzmir mitingimizde yaptığı tarihi çağrıyla ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye Komisyonu’ hedefimizi milletimizle paylaştı. Sayın Devlet Bahçeli’nin yine bu konuyla ilgili ‘Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu’ şeklinde benim de çok önem verdiğim kıymetli bir komisyon çağrısı oldu. Şimdi görüyoruz ki Erdoğan bizlerin milletimize karşı hassasiyetle ve sorumluluk bilinciyle önerdiğimiz bu komisyon önerilerini görmezden gelmeye ve geçiştirmeye çalışıyor. Böylesine kritik bir süreçte koltuğunu koruma hissiyatıyla değil, devleti yönetme bilinciyle hareket etmesini kendisine öneririm. Milletimiz hatayı affetmez.
“Anayasamız bütün vatandaşlara hitap etmeli; eşit vatandaşlık, Türklüğümüzden de Kürtlüğümüzden de hiçbir şey götürmez”
”Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak makbul ve muteber olmak için yeterli olacak” diye bir cümle kurmuştunuz. Buradan Anayasa’da Türk-Kürt ayrımı noktasının kaldırılması yeni bir tanım mı anlamak gerekiyor?
“Anayasamızın da hukukumuzun da bütün vatandaşlara hitap etmesi gerektiğini, sadece vatandaşlığı hesaba katması gerektiğini düşünüyorum. Ay yıldızlı bayrağımızın bizi bütünleştirdiği yurdumuzda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bizim için esastır. Biz, bir evin çatısı altında yaşayan koskoca bir aileyiz. 86 milyonun eşit hissedarlığını tescilleyen eşit vatandaşlık, Türklüğümüzden de Kürtlüğümüzden de hiçbir şey götürmez. Kimliklerimizi değersizleştirmez. Bizim derdimiz vatandaşlarımızın kendilerini özgür ve eşit görüp hissedecekleri işleri yapmak.
“Buna ilaveten, Anayasamızın ilk dört maddesinin değiştirilmesi zaten tartışmaya kapalıdır. Bunun dışında Anayasamızda yapılacak değişikliklerin önce milletimizin talebi, sonrasında da tarihimizle, geleceğimizle ve gerçeklikle uyuşması son derece önemlidir. Milletimizin eşitlik talebi, tarihimizle de geleceğimizle de gerçeklikle de uyuşmaktadır. Bize düşen görev milletimizin talebini yerine getirmek için çalışmaktır.”