Dış politika yazarı Akdoğan Özkan, İran’ın eski büyükelçilerinden Ali Ekber Farazi’nin günlük İran gazetesi Şark’a verdiği söyleşiyi T24’te bugün (13 Haziran) kaleme aldığı “’Ankara-Tahran çatışabilir’ iddiası” başlıklı yazısında aktardı. Akdoğan’ın yazısının bir bölümü şöyle:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG’yi bölgeden temizlemeye yönelik harekât hazırlıklarına dair itirazını diplomatik yollarla Ankara’ya ileten ve diyalog çağrısında bulunan, hatta Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın geçen pazartesi günü için planlanan Türkiye ziyaretini iptal eden Tahran’ın bölgeye kendisine yakın milis güçleri takviyesi yaptığı biliniyor. Ancak asıl korkulması gereken ihtimalin, iki ülkenin Astana sürecindeki “büyük ortakları” Rusya’nın Suriye’den çekilmesiyle yaşanabileceği diplomatik çevrelerde şu günlerde dile getirilen iddialar arasında. Bu iddiayı en net dile getirenlerden biri, İran’ın eski Romanya, Macaristan ve Kıbrıs Büyükelçisi Ali Ekber Farazi oldu.
İran’ın günlük gazetelerinden Şark’a röportaj veren Ali Ekber Farazi, Rusya’nın askerlerini yakın bir zamanda Suriye’den çekebileceğini ve bu durumun da Ankara ile Tahran’ı askeri bir ihtilafa sürükleyebileceğini ileri sürdü.
İran’da 2002 yılından bu yana yayınlanan Şark gazetesinin muhabiri Abdül Rahman Fethullah’ın sorularını yanıtlayan deneyimli diplomat, Rusya’nın Ukrayna Savaşı ile birlikte beliren yeni ekonomik, siyasi ve diplomatik denklemin üstesinden gelmesinin yıllar alacağını ileri sürdü. Farazi, Rusya’nın bu durumun farkında olduğunu ve yakın bir vadede askeri varlık gösterdiği uluslararası sahaları gözden geçirmek zorunda kalacağını savundu. İranlı eski büyükelçi öngörüleri ile Türkiye’ye yönelik iddialarını şöyle sıraladı:
“Rusya, kaçınılmaz olarak, dünyanın Suriye ve Kafkasya gibi coğrafyalarındaki askeri varlığını yeniden tanımlamak durumundadır. (…) Bunun sonucu olarak, Rus ordusunun Suriye’den çekilmesi de kaçınılmaz görünmektedir. (…) Türkiye son yıllarda saldırgan bir politika izlemekten ve uygulamaktan çekinmediğini açıkça göstermiştir; bir yandan Kürtlere yönelik güvenlik kaygılarını gidermek, diğer yandan Irak ve Suriye’nin bir kısmını neo-Osmanlı bakışının gölgesinde birleştirebilmek adına kendisine bölgesel ve küresel bir siyasi ve diplomatik etki alanı tanımlamıştır. (…)”
Rusya’nın ise IŞİD’in yenilgiye uğratılmasının ardından Suriye’de kendi çıkarları doğrultusunda bir güvenlik ve savunma dengesi gözettiğini, bu nedenle de bir yandan Türkiye ile İran ve Suriye arasında, bir yandan da Tahran ile Tel Aviv arasında askeri bir denge üzerinden hareket etmeye çalıştığını söyleyen Farazi, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Ancak şimdi, Ukrayna savaşının yoğunlaşması ve ekonomik krizin ağır yükünden ötürü Rusya askeri gücünü revize ederek Suriye’den çekilmeye karar verdiği anda, güvenlik dengesi kaçınılmaz olarak alt üst olacaktır.”
Böyle bir durumda İran ile Türkiye arasında “arzulanmayan bir çatışmanın” patlak verebileceğini savunan Farazi, iddialarını şu sözlerle sürdürdü:
“Türkiye çıkarları söz konusu olduğunda kırmızı çizgi tanımıyor, bazı noktalarda Türk ordusu İran yanlısı güçlere ve mevzilerine saldırı düzenleyerek İran’a zayiat verdi. Ankara uluslararası hukukun baskısıyla Suriye ve Irak’ta işgal altında tuttuğu bölgelerden askerlerini çekmeyecektir. (…) Suriye’deki durumun nereye gideceğini ve Türkiye’nin çıkarlarının peşinden ne kadar derine ineceğini ancak zaman gösterecek.”