Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu bugün (26 Ekim) açıkladığı kararı ile politika faizini %30’dan %35’e yükseltti.
Ekonomistler, TCMB’nin bu kararını X platformunda kişisel hesaplarından değerlendirdi.
O değerlendirmelerden bazıları şöyle:
Eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Turhan: “Ekonomi politikası mevcut koşullar altında olması gereken çizgide sürüyor“
“Para Politikası Kurulu doğru adımı attı. Merkez Bankası yönetimini içtenlikle kutluyorum. Para politikası duruşunun bir bütün olarak değerlendirildiğinde yeteri kadar sıkı olduğunu düşünüyorum. Ekonomi politikası mevcut koşullar altında olması gereken çizgide sürüyor.”
Ekonomi yazarı Uğur Gürses: “Erdoğan’ın Hamas çıkışı ekonomi yönetimine para politikasına daha fazla bir önem atfetme zorunluluğu getiriyor”
“Merkez Bankası politika faizini 5 puan artırdı. CB Erdoğan’ın dünkü Hamas çıkışı, ekonomi yönetimine para politikasına daha fazla bir önem atfetme zorunluluğu getiriyor.”
TCMB Eski Başekonomisti Prof. Dr. Ali Hakan Kara: “TCMB doğru bir karar aldı”
“Bugünkü toplantı çok kritikti. Merkez Bankası net bir iletişimle doğru bir karar aldı. Emeği geçenleri kutluyorum.”
Prof. Dr. Mahfi Eğilmez: “Beklentilerin olumlu yönde gelişmesi için bu kararın yapısal reformlarla desteklenmesi lazım”
“TCMB faizi 5 puan artırarak % 35’e yükseltti. İlke olarak irrasyonellikten rasyonelliğe geçişte faizin böyle tedrici artırılması doğru ama beklentilerin olumlu yönde gelişmesi için bu kararın yapısal reformlarla desteklenmesi lazım.”
Dr. Murat Kubilay: “PPK karar metninin aksine enflasyona dair hiçbir olumlu gelişme yok”
“Bugünkü faiz artırımı ile Merkez Bankası, ulaşması gereken asgari düzeye nihayetinde varmış oldu. Böylece PPK toplantıları artık konuşulmaya değer hale geldi. Bir iyi bir de kötü sonuç var. İyiden başlıyorum, parasal aktarım mekanizması yeniden işlev kazandı. Yani faiz artırıp indirmekle, en azından kısa vadede ve finansal istikrarla sınırlı kalmak üzere, ekonomiye dair sonuç almak mümkün. Başta Şimşek ve Erkan’ın atanması ve diğer isimlerin eklenmesi etkili oldu. Fakat iyi haber sadece bu kadar. Yani Türkiye’nin büyük bir finansal istikrarsızlığa düşmesine ilişkin riskler makul düzeye indirildi; Ukrayna veya Filistin’deki gibi özel durumlar doğrudan bize sorun yaratmadıkça, bir süreliğine rahatlayabiliriz. Kötü haberse enflasyonla ilgili. PPK karar metninin aksine enflasyona dair hiçbir olumlu gelişme yok. Son dönemdeki iç talepteki kısmi sakinleşme ise enflasyondaki artışın sadece hızını azaltabilecek etkide. Çok kez vurguladığım üzere; Türkiye’deki sadece yüksek enflasyon değil, enflasyon sarmalı. 2021 sonundaki dev döviz kuru şoku ile bu sürece girdik ve çıkmamız çok uzun yıllar alacak. Önümüzdeki 5 yılda ortalama enflasyonun %25’in altına inmesine imkan yok, üstelik TÜİK’e göre dahi yok. Yerel seçimlerin ardından daha sıkı para ve maliye programı uygulansa da bu mümkün değil. Bu arada bunların da uygulanabileceğine emin değilim ve toplumsal hasarlarının da büyük olacağını belirteyim. Devasa bütçe açıklarının, KKM’nin yükünün, Hazine’nin döviz cinsi ödemelerinin çoktan kontrolden çıktığını ekleyeyim. Önümüzdeki 2 yılda %40’ın altına düşeceği iddia edilen enflasyon hayallerine de aldanmayalım. Şimşek ve Erkan ikilisi nitelikliler ama Erdoğan’ın 21 yılda, Albayrak ve benzerlerinin son 5 yılda yarattığı enkazı yeni yeni idrak ediyorlar. Yalnızca vaat ve güler yüzle işlerin olamayacağını; dış politikadaki tıkanmışlığı ve toplumun bıkkınlığını hesap etmiyorlar. Şimdiye kadar yurt dışından hiç kaynak gelmemesiyle bunun bir kısmını gördüler, kalanını da yerel seçimden sonra yaşayarak öğrenecekler. 211 milyar dolarlık rekor kısa vadeli dış borçla 40 milyar dolarlık tahmini cari açığın finansmanının zorluklarından sonra belki de bizden bu kadar diyecekler. Orasını günü geldiği zaman değerlendiririz. Bence uzun yıllar göreve devam edecek, sonuçları umursamayacaklar. Özetle, finansal istikrarsızlık riskleri azaldı ama enflasyonda düşüşü bırakın zirveye çıkmasına dahi çok var ve uzun yıllar makul yerlere inemeyecek. Son 21 yılda ülkeyi dış borç altına sokan, anlamsız para politikaları deneyen, hatalarını özelleştirme ve kirli dış politik ilişkilerle örtmeye çalışanların ülkeyi getirdiği yer bu. Daha işsizlik ve batık kredileri de konuşacağız maalesef. Reel ekonomiye ilişkin sonuçları yerel seçimden göreceğiz. Dua edelim dış politika bizi hırpalamasın.”