Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat, ABD eski dışişleri bakanı ve CIA eski başkanı Mike Pompeo’nun yeni yayımlanan anı kitabının Türkiye ile ilgili bölümlerini Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la konuştu. Pompeo’nun yaşananları çarpıttığını söyleyen İbrahim Kalın’ın Hande Fırat’a yaptığı açıklamalardan öne çıkan satırlar:
(ABD’nin Suriye’de Kürtlerle çalışacağını Türk heyetine söylemesi): “Öfke dediği şey net tavrımızdı”
Onlara çok açık şekilde ABD’nin PYD/YPG politikasının çok yanlış olduğunu söyledik.
Hakan Fidan, Suriye sahasındaki gelişmeleri detaylı bir şekilde anlattı. Daha sonra Pompeo ile yaptığı görüşmelerde de pozisyonumuzu tekrar açıkça ortaya koydu. Aynı şekilde Mevlüt Bey ve Hulusi Paşa; Suriye, PYD/YPG politikalarının kökten yanlış olduğunu pekçok defa aktardı.
Amerikalılar bize PYD/YPG politikalarının devam edeceğini söyleyince bazı önemli konulara dikkat çektik:
- “Bu politika yanlış çünkü bu politika Suriye’de terör örgütü PKK’yı desteklemektir.”
- “Siz bu politikayı Obama döneminden devraldınız. Obama dönemine ait bütün politikaları yerden yere vururken Suriye politikasını devam ettirmeniz büyük bir tutarsızlık. Siz bu politikayı kucağınızda buldunuz, siz icat etmediniz.”
- “DEAŞ ile mücadele konusunda iddia ettiğiniz gibi ‘Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye’nin desteklediği muhalifler etkin bir güç değildir ve başarılı olamazlar’ tezinizin hiçbir temeli yoktur, bunu asla kabul etmiyoruz.”
- “Obama yönetimine söylediğimiz gibi size şunu açık ve net söylüyoruz; DEAŞ terör örgütü ile mücadele etmek için PYD/YPG yani Suriye’deki PKK’ya ihtiyacınız yok.”
Zira bir terör örgütü ile mücadele bir diğer terör örgütü destekleyerek yapılamaz. Güya özgür dünyanın, serbest piyasa ekonomisinin, kapitalizmin, anti Marksizmin lideri olan bir ülke Suriye’de kendini Marksist, Leninist olarak tanımlayan bir örgütü kendine müttefik olarak seçiyor. Bu ironi de tarihin bir cilvesi. Bizim öfkelendiğimizi yazmış, biz orada net tavrımızı sergiledik. Öfke dediği şey net tavrımızdı.
(Pence-Erdoğan görüşmesi esnasında Pompeo’nun kapıyı kırmaya çalışması): “Kendi başkan yardımcılarını Cumhurbaşkanımızla yalnız bırakmaya korktular”
Cumhurbaşkanımız önce Pence ile başbaşa görüşmek istedi. Heyet bunu önce istemedi, kendi başkan yardımcılarını Cumhurbaşkanımızla yalnız bırakmaya korktular.
İkili görüşmede hem not almak, hem de tercüme yapmak için iki isim daha bulunuyordu. Biri dönemin ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey diğeri de bendim.
Görüşmenin hemen başında James Jeffrey benim kulağıma eğildi; “İbrahim benim Türkçem o kadar yeterli değil, sen idare et lütfen iki tarafı da” dedi. Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz’u net, açık, detaylı anlattı. Bu ülkenin demokrasisine kasteden bir darbe girişimi olduğunu, 251 insanın şehit olduğunu, 2000’den fazla insanın gazi olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanımız Suriye politikasında Obama yönetiminden beri gelen bir yanlış politikanın terör örgütü PKK’ya verilen destek olduğunu, bundan dönülmesi gerektiğini söyledi. DEAŞ’ın da bizim düşmanımız olduğunu, o dönemde 3000’e yakın DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdiğimizi paylaştı.
Görüşme uzadıkça Pompeo dışarıda sinir krizleri geçirmiş, biz sonradan öğrendik. Şimdi enteresan bir şey bu; içeride başkan yardımcınız görüşüyor ve siz dışarıdan tazyik yapıyorsunuz; ‘Ben de gireceğim’ diye. Kendisi, kendi başkan yardımcısı istemediği halde o görüşmeye girmek için fiziki olarak kapıya doğru hamle yapmış. Sonradan öğrendik.
Başkan Yardımcısı Pence bize Pompeo’yu da görüşmeye alın demedi. Biz kimseyi görüşmeden men etmiş falan değiliz. Karşı taraf istediği halde görüşmeye almıyor da değiliz. Pence’in böyle bir talebi olmadı. Pompeo kendince bu konu başkan yardımcısına bırakılamaz mı demek istiyor, bilemem. Kendileri arasındaki konudur.
Baş başa görüşme sonrası heyetler arası görüşmelere geçildi, masada haritalar ve görüntüler de vardı. Ana konusu Suriye, özellikle de Mümbiç’ti. Biz onlara PYD ve YPG’nin mutlaka Mümbiç’ten çıkarılması ve 30 km. sınırın ötesine çekilmeleri gerektiğini söyledik. 60 günlük eylem planında karar kılındı; Mevlüt Çavuşoğlu ile Pompeo kameraların karşısında bunu açıkladı. O eylem planına asla uymadılar. Mutabakatın uygulanmadığını Mevlüt Çavuşoğlu da birçok kez dile getirdi. Amerikalılar buna hiçbir zaman net ve dürüst cevap vermediler.
(Yunanistan ile ilişkilerden gurur duyma açıklaması): “Demek ki tarafsız değiller”
Orada çok açıkça itiraf ediyor. Bir zamanların ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’dan beri hiç kimsenin bu kadar Yunanistan tarafını tutmadığını açıkça söylüyor. Demek ki ABD, NATO ittifakı içerisinde, müttefikler arasında tarafsız bir tutuma sahip falan değil. Amerikan yönetiminin Yunan tarafını tuttuğunu biliyorduk. Bunu itiraf etmiş ve kayda geçirmiş oldu.
Daha da kötüsü Yunanistan’a böyle açıktan destek vererek iki müttefik arasındaki ilişkileri daha da gerdiğini, Ege’de barış derken; bir tarafı tutarak aslında tam da aleyhine politika izlediklerini de gösterdi.
Bugün Biden yönetimi de çok farklı tutumda değil. Belli konularda Amerikan yönetimi mi diyelim, derin devleti mi diyelim Obama hükümetinin başlattığı bir politikayı Trump, onların başlattığı bir politikayı Biden yönetimi devam ettiriyor. Ondan sonra da insanlar dönüp bize; ”Amerika ile Türkiye ilişkileri neden gergin” gibi sorular soruyorlar. Pompeo’nun itirafları sorunun asıl muhatabının biz değil ABD olduğunu da ortaya koyuyor. Kendisi seçim yatırımı yapacağım derken bizim pozisyonumuzun da ne kadar haklı olduğunu teyit eden ifadeler kullanmış.
“Pompeo aday olacak”
Pompeo kendine göre çarpıtıyor mevzuyu. Tabii şimdi bunları neden anlatıyor? Aday olacak, ABD siyasetinde bu çok yaygın moda bir şeydir. Aday olanlar önce bir kitap yayınlarlar.