Karayılan’ın ANF’deki röportajındaki o bölüm şöyle:
“Hareketimizin yönetimi olarak bu Newroz’da, önümüzdeki birkaç gün içerisinde halkımıza bir müjde vereceğiz. Müjdemizi yazılı bir açıklama ile duyuracağız. Bu müjde mücadelemizin yükseltilmesinde önemli rolü olan bir araç olacaktır. Bu müjdeyi de önümüzdeki günlerde ilan edeceğiz.”
Böyle bir aşamada yerel seçimlerin de önemli bir rolü var. Bilindiği gibi AKP-MHP ve Ergenekon rejimi 9 yıldır halkımıza ve Hareketimize yönelik her şekilde pervasız saldırılarda bulunuyor. Yetkilileri her gün Kürt genç kadın ve erkeklerini öldürmekle övünüyor. Bugün şu kadar kişi öldürdük, diyorlar. Nereye saldırıyorlar? Rojava’ya saldırıyorlar, Bakur’a, Başûr’a saldırıyorlar. Halkımızın hepsi görüyor; Rojava’da yaşam kaynaklarına saldırıyorlar. Hastanelere, suya, elektriğe, ekmek fabrikalarına, un fabrikalarına saldırıyorlar. Yaşamın her alanına saldırıyorlar. Bugün Rojava’daki milyonlarca halkımız elektriksizdir, mazotla soba yakıyorlar, soba yok. Perişanlık var. Bu zulmü kim yapıyor? İşte bu rejim yapıyor, AKP yapıyor. AKP bugün Kürt halkı için bir zebani gibidir, bir zalimdir. Bakıyor halkımız Hesekê’de bir yaşam inşa etmişse ta oraya saldırıyor. Şengal Türkiye’nin sınırına o kadar uzaklıkta olmasına rağmen Êzidî halkımız özgürlükten bahsettiği anda oraya da saldırıyor. Yani bir zalimdir. Böyle bir anda seçimler oluyor. Yurtsever, dindar, vicdan sahibi halkımızın bu zalimlere oyunu vermemeleri lazım. Bunlar Kürt halkına karşıdır. Terörden bahsediyorlar; siz terör uyguluyorsunuz. Her gün suikastlar yapıyorsunuz, her gün katillik yapıyorsunuz, sivil insanları, okullardaki insanları, herkesi hedef alıyorsunuz. Niçin? Kürt’tür diye. Niçin? Çünkü hak istiyor. Böyle bir durum var. Buna rağmen din, iman sahibi bir Kürt gidip bunlara oy verse ne olur?
Şu anda kutsal Ramazan ayındayız. Bu ayda biri gidip bu katillere, bu zalimlere oy verirse bu günah değil mi? Günahtır. Hele hele bazıları da dini kullanıyor. Yahu sen katilsin. O kadar insanı katletmiş ama dini de kullanıyor. Bu kutsal dini de kendi çıkarları için kullanmak, kendi hizmetine koymak istiyor. İnsanlarımız artık bunlara yol vermemeli. Geçmişte bazıları belki cahildi, bunların ne olduğunu ayırt edemeyip arkalarından gidiyordu ama şimdi o kadar internet var, medya var, dijital medya var. Bugün herkes artık bilinçlenmiş. Bundan dolayı artık bu tür bilinçsizlikler yaşanmamalı. Hırsızlara oy verilmemeli. Bunlar hırsızdır. Hiç kimse hırsızlara, katillere, zalimlere oy vermemeli. Bu hususta yurtsever, vicdan sahibi, inançlı kesimlere çağrımdır; düşünüp ona göre oyunu kullanmalılar. Bir kişinin oyu iradesidir; kimse iradesini satmamalıdır. Bilmem hangi aşiretin, aile ileri geleninin, akrabanın hatırı için gidip ona oyunu ver; böyle olmaz. İnsan halkı için, ulusu için, adalet için oyunu kullanmalı. Kendilerini, ailelerini, akrabalarını zengin edecek olanlara değil, gerçekten kendilerine hizmet edecek olanlara oy vermeli. Kim zaten önceden zenginse, evi büyükse, hırsızsa oyunu ona veriyorsun ki daha fazla hırsızlık yapsın. Bir de zalimlere yaslananlara… Kimse bunu yapmasın artık.
Mesela kayyumlar. Kurdistan’da belediyelere kayyum atıyorlar. Kayyum nedir? Kürt halkının iradesinin ihlal edilmesidir. Kürt’ü tanımamaktır. Nasıl ki Rêber Apo üzerindeki tecrit, psikolojik işkence sadece bir kişiye yönelik değil de bir halka, Kürt halkına yönelikse kayyumlar da böyledir. Mesela Selçuk Mızraklı bir suç işlemiş midir? Hayır. Neden şimdi zindandadır? Amed’in temsilciliğini yaptığı için. Ya da Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ bir suç mu işlemiş? Hayır. Bazı hakları savundukları, Kürt halkının haklarını savundukları için, demokrasiyi savundukları için zindandalar. Artık halkımızın, demokrasi yanlıları, adaletten, özgürlükten yana olan herkesin bunu göz önüne alması gerekir. Kimse sıradan yaklaşmamalıdır. Bir yandan ırkçı, faşist, zulümkar bir zihniyet var, bir de buna karşı mücadele edenler, direnenler, özgürlük ve demokrasi isteyenler, adil paylaşıma dayalı yaşam isteyenler, adalet isteyenler var. Bundan daha iyi bir şey var mı? İnsan bunu esas almalı. İnanıyorum ki halkımız ve tüm demokrasi yanlıları bu hakikatleri göz önünde bulundurup, bu temelde seçimlere katılacak, sandıklara gidecek ve buna göre doğru temelde oyunu kullanacaktır. Halkımız oyumuzu kendimize vereceğiz, diyor. Doğru olan da budur. Gerçekten oyunuzu kendinize, evlatlarınıza verin, halk tarafından seçilenlere verin.
Daha iki hafta var. En önemlisi tüm çalışanlar sadece mitinglere, eşbaşkan ziyaretlerine bel bağlamasın. Hayır. Ev ev dolaşın, köy köy, kapı kapı dolaşın, herkesten oy isteyin, onları vicdana davet edin, konuşun, diyalog kurun. Kısacası iyi bir çalışma yürütülmesi gerekir. Bu gerekiyor. İkinci olarak, kendine yurtseverim ve demokratım diyen herkes kendisini görevli gibi görmeli. Kimsenin kendisine git, dolaş, seçimler için çalış demesine gerek yok, kendisi çalışmalı. Ya da herkes kendi evi, akrabaları, dostları, arkadaşları, ailesi üzerinde durmalı. Her yurtsever, herkesin doğru yolda hareket etmesi için, oyunu doğru temelde kullanması için kendi kendini sorumlu kılmalı, bu şekilde hareket etmelidir.
Biz böyle bir süreçten geçiyoruz. Türk devleti yenilen pehlivan güreşe doymaz misali bu bahar yine saldırılar düzenlemek istiyor. Bu temelde tarihi bir direniş gelişecektir. Kan dökülmesini istemeyen, katliamların olmasını istemeyenler bu kişilere oy vermemelidir. Yurtsever ve devrimci oyları güçlendirmeliler. Bu yüzden herkes sandık başına giderek oyunu kullanmalı. İnanıyorum ki halkımız bilinçli bir şekilde hareket edecek ve seçimde halkımıza karşı her şekilde zulüm uygulayan bu ırkçı, faşist, katil zihniyete gerekli cevabı verecek, tutumunu ortaya koyacaktır. Bu temelde tüm yurtsever halkımızı selamlıyorum, umut ediyorum ki iyi bir sonuç alacaklardır.”