CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yıllık gündem değerlendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
İçişleri’nin İBB’ye yönelik teftiş açıklaması
“Yerel yönetimlerde CHP’nin başarısını, AK Parti demeyeyim ama Erdoğan sindiremiyor bir türlü. Sindirememesi demokrasi kültürünün olmamasından kaynaklanıyor. Hazmedemedikleri için saldırıyorlar. Geç kaldın kardeşim, daha önce gönderseydin. Bütün belediye başkanlarının telefonlarını dinliyorlar. Eğer varsa irtibatlı, iltisaklı ilgili kamu kuruluşu uyarılır. Ekonomideki kötü gidişin halk tarafından içselleştirilmesini istemiyorlar. Gündemi saptıralım, insanlar mutfaktaki yangını hissetmesinler istiyorlar. Devlet bir kişinin kinine, öfkesine teslim edilemez. ‘Mansur Yavaş kazanırsa doğalgaz faturalarını PKK’lılar dağıtacak’ dediler. Çürümüşlük bunların içine işlemiş. İktidarda kalmak için yapmayacakları yok. Yüreğin varsa A Haber’de çık karşıma. İstediğin gazetecileri al. İlk 10 dakikada dağıtırım onu. Bütün sinirlerini bozarım… Bildiği için karşıma çıkamaz. Belediyeye alınanlar için adli sicil vardır. Adli sicili veren belediye başkanı değil, devletin savcısı verir. Bundan haberleri yok, devlet mekanizmasının nasıl çalıştığından haberleri yok.”
İBB ile ilgili son adımlar…
“Erdoğan İBB’ye saldırarak oraya göndereceği müfettişlere neler yapacağı konusunda açıkça talimat veriyor. ‘Adli sicil kayıtlarına bakmaksızın size talimat veriyorum, gideceksiniz İBB Başkanı hakkında söylediklerimi katmerlendirerek rapor hazırlayacaksınız’ diyerek zemin oluşturuyor.
“İBB’nin kaynaklarını arzu ettiği şekilde kullanmak istiyor. Devlet bütçesini rahat kullanamıyorlar. Bu bütçeyi kullanmak istiyorlar. [Kayyum atanması ihtimali] Bunu yaptıkları takdirde… Umarım yapmazlar. Türkiye’nin kimseyi rezil etmeye hakkı yoktur. Kör gözüm parmağına, olur mu böyle şey? Öyle bir rapor verecek müfettiş olduğunu sanmıyorum. Biz her şeyi açıyoruz önlerine, istediklerine baksınlar.”
Kur korumalı mevduat…
“Fiyat istikrarından, ekonomik istikrardan yanayız. Kur oynaklığı yatırımcının önünü görmesini engel olan en temel unsur. Devlet fiyatı düşürmüyor ama esnafa soruyor. Bu doğru değil. Dün akşam 11 madde hazırladık. Soygun Erdoğan eliyle gerçekleştirildi. Grup başkanvekilleri araştırma önergesi verdi. Meclis’te görüşülecek. İktidar biz soygun yapmadık diyorsa bu önergeye evet demek zorunda. Bir iki gün içinde büyük soygun yapıldı. Erdoğan ve arkadaşlarının talimatıyla gerçekleşti. Saray ve çevresi belli kişilere olağanüstü kazançlar sağladılar.”
Baskın seçim ihtimali…
“Kararsızlar AK Parti’den kopmuş vaziyetteler. Kaynak aktardığı kişiler üst gelir gruplarına çalışıyor. Devletin soyulmasına göz yuman bir Erdoğan var. Bu gerçeğin bilinmesi lazım. Baskın seçim yapsınlar, memnun oluruz. Erdoğan’ın iktidar olma şansı yok. Kendisi de bunu iyi biliyor. Ona düşen toplumu daha fazla çıkmaz sokaklara sokmadan bir an önce seçime gitmesidir. Halkın hakemliğinden korkmamak gerekir. Sarayından çıkarsa gerçekleri görecektir.”
Millet İttifakı’nın adayı…
“Aday konusunu bire bir kim olsun diye konuşma imkânımız olmadı. Bunu erken buluyoruz. Önceliklerimiz var. Hukuk, anayasa, yargı, şeffaflık konusunda görüş birliği sağlandı. Ekonomi konusunda da böyle bir uzlaşma sağlanmalı.
“Cumhurbaşkanı olacak kişinin devleti tanıması, bilmesi lazım. Toplumun bütün bileşenlerini bir araya getirebilmesi lazım. Örnek olması lazım, Saraylara meraklı olmaması lazım, mütevazı, halk adamı olması lazım. Cumhurbaşkanı seçeceğiz, pop star seçmeyeceğiz. İttifakı bir arada tutacak ve devlette dönüşümü sağlıklı şekilde sağlayacak bir insanı seçeceğiz. Çok meşhur birini seçelim meselesi değil.
“Seçim kararı alındıktan sonra aday ilan edilmeli.”
İmamoğlu’na randevu… Gül’ün adaylığı…
“Ekrem Bey’e randevu vermediğim asparagas. Neden randevu vermeyeyim. Mansur Bey’le de Ekrem Bey’le de bu konuları konuşmadık. Onlar kendi işlerini yapıyorlar, rapor istiyoruz. Abdullah Gül konusunu siz söylediniz. Devleti bilen tanıyan insan çok, bir kişi değil. Binlerce kişi var. İlk bir haftada stratejik planlama teşkilatı kurulmalı. İttifak bileşenlerine sunulmalı. Liyakatlı insanlardan oluşturarak görevlendireceksiniz. Çıkan sonuçları kamuoyuyla paylaşmak zorundasınız. Aksi halde bunlardan bir farkınız kalmaz.”
İktidara yakın şirketlerin randevu talep etmesi…
“Hayır olmadı. Zaten benimle görüşmek istemeyebilirler. Çete denmesinden rahatsız olduklarını biliyorum. Fakat kamu kaynaklarını sağlıklı ihalelerde değil talimatla verilmesi, dövizle verilmesi bizim kabul edeceğimiz bir konu değildir. Türkiye soyulacak bir devlet değil.”
20 Aralık gecesi…
“1- Erdoğan, 22 Kasım’da döviz kurlarındaki artışı “kurdaki rekabet gücü” olarak değerlendirdi. ‘Kurdaki artışa çare bulun’ diyen iktisatçılara da ‘Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz’ ifadelerini kullandı. Bu konuşmayı yaptığı gün Dolar kuru 11 lira 5 kuruştu. Erdoğan kendisine ‘tedbir al’ diyen iktisatçıları o gün neden dinlemedi? Müdahale için dolar kurunun 18 lira 33 kuruşu görmesini neden bekledi? Madem TL’nin değer kaybetmesi ‘kurdaki rekabet gücü’ idi, bu politikadan neden bir gecede vazgeçildi?
“2- ‘Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş’ diyerek, o toplantıda ‘Çin modelini’ gündeme getirdiği, 3 Aralık’ta manşet oldu. Dolar kuru 13 lira 43 kuruş idi. TL’nin değerini düşürerek, milleti fakirleştirerek, ucuz iş gücü haline getirmeyi amaçlayan bu modelden neden vazgeçildi?
“3- Erdoğan, döviz kurlarındaki artışı sürekli dış güçlere bağlayarak ‘Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz’ demeye kadar işi götürdü. Ancak yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 13 Aralık’ta’“Dışarıdan herhangi bir saldırı yok. Çok net olarak söylüyorum’ diyerek Erdoğan’ı yalanladı. Bakan’ın Erdoğan’ı yalanladığı gün, dolar kuru 13 lira 86 kuruş idi. Ekonomimize dış güçler saldırmadıysa dolar kurunu 18 lira 33 kuruşa acaba hangi güçler getirdi? Erdoğan doları, 8 lira 31 kuruştan, 18 lira 33 kuruşa kadar getiren güçlere neden sessiz kaldı? Öyle anlaşılıyor ki millet dış güçlere odaklanmışken iç güçler tarafından bir gecede soyuldu.
“4- Erdoğan’ın 20 Aralık günü gerçekleştirilen Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamaların gecesinde, Ziraat Bankası Genel Müdürü ‘Şu ana kadar 1 milyar dolar civarında bir para bozduruldu’ dedi. Hazine ve Maliye Bakanı da bunu teyit etti. İş Bankası Genel Müdürü 21 Aralık sabahı ‘Saat 10.00 itibariyle satılan miktarın 1 milyar 750 milyon dolara çıktığını’ söyledi. Ancak BDDK’nın gerçek kişilere ait döviz tevdiat hesaplarına ait rakamlar 20 Aralık ile 21 Aralık arasında, bırakın vatandaşın satış yapmasını, aksine vatandaşın 218 milyon dolar döviz aldığını gösteriyor. Bu durumda dövizleri vatandaş satmadıysa, o gece o dövizleri kimler sattı? Hangi kurdan sattı? Kimlere sattı?
“5- İş Bankası Genel Müdürü ‘dolar kurunun 11’li seviyelere gelmesinin, vadeli işlemlerdeki pozisyonların eksiye geçmesi ve algoritmaların devreye girerek, pozisyonları kapatması neticesinde olduğunu’ da söyledi. Yani o gece satışlar büyük ölçüde bilgisayara yüklenen emirlerin otomatik devreye girmesiyle gerçekleşti. Bu durumda, küresel piyasalarda manipülasyon sicili oldukça kabarık olan Amerikalı finans şirketi J.P Morgan 18 Aralık tarihinde müşterilerine ‘Türk lirası için yeni algoritma emri almayacağı, eski emirlerin de en kısa sürede iptal edilmesi’ tavsiyesinde nasıl bulunabildi? Bu finans şirketi, 20 Aralık gecesi olacaklardan, sadece birkaç gün önce bu bilgiye nasıl ulaşabildi? Aynı J.P Morgan şirketine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 21 Aralık 2021 tarihinde aldığı kurul kararı ile Türkiye’de danışmanlık yapma iznini neden verdi?
“6- 20 Aralık gecesi, Vakıfbank 4,5 milyar dolar, Halkbank 3,6 milyar dolar, Ziraat Bankası 6,5 milyar dolar, 21 Aralık sabahtan 22’si akşamına kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın arka kapısından 4,5 milyar dolar, toplamda 19,1 milyar dolar satıldı. Eğer Erdoğan bu rakamlara ‘doğru değil”, “bu rakamları kabul etmiyorum’ diyecekse, gelir Meclis’e araştırma önergemize kabul oyu verir. Yapabilir mi? Karnı ağrımayan yapar. Ama karnı ağrıyan yapamaz. İnkâr eder.
“7- Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri, 17 Aralık itibariyle, -46,7 milyar dolar. Kasada Merkez Bankası’na ait tek sent yok. Merkez Bankası milletin kendisine emanet ettiği rezervleri arka kapıdan hangi kanuna, hangi kurala dayanarak sattı? 84 milyona ait beytülmal böylesine pespaye bir kumara nasıl pey diye sürüldü?
“8- Erdoğan, 20 Aralık’tan bir gün önce ‘faiz indirmeye devam edeceğim, ben Müslümanım naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim’ dedi. Ama bir gün sonra, aynı Erdoğan dolar üzerinden faiz artışını yaptı. Madem Müslümandın, madem inancın gereği faizi indiriyordun, neden Türk lirasına dolar üzerinden faiz artışı yaptın? Neden TL’yi, Amerikan dolarının himmetine muhtaç ettin?
“9- Bugün devletin hazinesi özel bankaların ödeyeceği faize bile kefil oldu. Özel bankaların ödeyeceği faiz bile Hazine’nin sırtına yüklendi. Erdoğan’a soruyoruz acaba bu hangi dinin kitabında var? Sayısı yüz binlerle sınırlı bir avuç zenginin alacağı faize, 84 milyonu kefil yapmak bunların faiz yükünü milletin sırtına yıkmak hangi dinde caiz?
“10- Erdoğan daha birkaç hafta önce (22 Kasım) yaptığı bu işlere gerekçe üretirken ‘Yıllarca dünya ortalamalarının çok üzerinde oranlarla borçlanan, borçlanmak zorunda bırakılan bir ülke olduk’ diyordu. Tüm bu olaylardan sonra Hazine’nin borçlanma faizi arttı mı, azaldı mı? Merkez Bankası’nın faizi Eylül’den bu yana 19’dan 14’e indi. Hazine’nin borçlanma faizi 17’lerden 23’lere çıktı. Merkez Bankası’nın faizini indirmek nassın gereği ise Hazine’nin borçlanma faizini artırmak neyin gereği? Faiz lobilerinin isteğinin gereği mi?
“11- Erdoğan, günün sonunda yaptığı bu operasyonla fakirden aldı, zengine verdi. Bunu biz demiyoruz. Kendi atadığı Hazine ve Maliye Bakanı diyor. Bakan: ‘Çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar’ dedi mi? Ben de soruyorum. Bu küçük yatırımcıları neden çarptın Erdoğan? Milletin alın terine, emeğine köpük deyip neden bir gecede hüplettin?” (Karar gazetesi)