Cumhuriyet’ten Miyase İlknur, CHP Genel Merkezi’ndeki görüşmede Kılıçdaroğlu’nun sorularına cevaplarını yorumladı:
“Büyük Taarruz’un yıldönümünde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yaptığı konuşmaya ilişkin herkes konuştu. Bir tek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hariç. Oysa Akşener, konuşmasında herkesi suçlarken en ağır eleştirilerini isim vermeden Kılıçdaroğlu’na yöneltmişti. Kılıçdaroğlu ile görüşmemizde ne kadar üstelesek de eski ittifak ortağı Akşener’in ithamlarına yanıt almakta zorlandık.
Akşener’in ithamına yanıt vermektense önümüzdeki yerel seçimlerde yeni bir başarı hikâyesine odaklı yanıtlar vermeyi tercih etti. Kılıçdaroğlu’nun eski ittifak ortağı İYİ Parti lideri Akşener’in eleştirilerine ilişkin tek söylediği “Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları cevaplayıp kendisine nezaketsizlik yapmak istemem” oldu.
Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği cevaplar ise şöyle:
Yerel seçimlerde ittifak kapısını tam kapatmasa da tümüyle açtığı da söylenemez. Yerel seçimlerde Akşener’in koyduğu çekinceler üzerinden konuyu ele alırsak geçen seçimde alınan iller yeniden muhalefetin olur mu?
Sayın Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları yanıtlarsam Sayın Akşener’e saygısızlık yapmış olurum, nezaketsizlik yapmış olurum. Sorunuzun diğer bölümü ise 2019 seçimlerindeki başarının tekrarına ilişkin…
2019 yerel seçimleri muhalefet açısından çok önemli kazanımlara neden oldu. Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya kazanıldı. İzmir, Eskişehir, Hatay, Muğla, Aydın büyükşehir belediyeleri yeniden kazanıldı. Bu başarının en önemli nedenlerinden biri İYİ Parti’yle yapılan işbirliği. Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin de desteği son derece kıymetli. Aynı zamanda adaylarımız sadece bu üç partinin oyunu almadı. O kentte, beldede yaşayan her bir bireyin oyuna talip oldu. AK Parti, MHP, HDP, TİP, SOL Parti seçmeni diye kimseyi ayırmadı. “Ben bu kenti daha iyi yönetirim” dedi ve kentinde yaşayan herkesin oyuna talip oldu. “
CHP’nin elindeki belediyeleri kazanması ve bunlara yenilenmesi için yeni bir hikâye yazması gerektiği yönünde yorumlar var. Yerel seçimlerin yapılacağı mart ayına kadar CHP yeni bir hikâye yazabilecek mi?
2024 seçimlerine de aynı yaklaşımla gireceğiz. Bakın, 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirden belde belediyesine kadar kazanan neredeyse tüm adaylarımız desteklerini artırmış görünüyor. Yapılan araştırmalar, 2024 seçimlerinde aday olmaları halinde 2019’da aldıkları oydan daha fazla oy alacaklarını gösteriyor. Çünkü çalmadılar, çırpmadılar. Tek bir kuruşun hesabını dahi verdiler, kimseyi ötekileştirmediler. Kentte yaşayan herkese hizmet götürmeye çalıştılar. Sosyal yardımları, bir elin verdiğini diğer elin görmeyeceği şekilde hakkaniyetle dağıttılar. Kentlerindeki yaşamı ucuzlatmak için sosyal belediyeciliğin en değerli örneklerini yaşama geçirdiler. İşçinin hakkını, teri kurumadan verdiler. Güçleri yettiğince üniversite öğrencilerini aç- açık bırakmadılar. Çiftçisine tohum desteği, yaşlısına bakım desteği vermekten geri durmadılar. Yaşanabilir kentler yarattılar. Ve ortaya büyük bir başarı hikayesi çıktı. Yeni bir hikâyenin gerekliliğinden bahsediliyor. Hikâyenin kendisini yazdık zaten. 2019 seçimlerinde kazanan ve beş yıllık süreyi tamamlayan belediye başkanlarımızın başarıları, hikâyenin kendisidir. CHP’li bir belediye başkanını seçtiği için pişman olan neredeyse tek bir kent, ilçe, belde yok. Bu başarı adaylarımıza oy veren, bizimle ittifak kuran herkesin, her partinin başarısı. 2024 yerel seçimlerinde bu başarıyı çoğaltarak sürdüreceğiz. Bundan şüphe duymuyorum. Balıkesir, Bursa, Manisa, Denizli, Zonguldak başta olmak üzere yeni illeri, büyükşehirleri kazanacağız.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinden sonra sandık boykotu çağrıları yapılıyor. Sizce bu boykot etkili olabilir mi?
Siyaset bir anlamda geçmişten ders çıkarıp geleceğe odaklanma işidir. Dolayısıyla yaşama küsmek, geleceği inşa etmekten vazgeçmek asla ve asla doğru değildir. Bizler en zor koşullarda bir otoriter yönetimin kuşatması altında seçimlere girdik. İftiraların, yalanların, devletin otoriter Saray yönetimine hizmet ettiği bir süreci yaşadık. Dolayısıyla günlük kızgınlıkları, küskünlükleri kronik hale getirmek, hele hele demokrasiyi savunanların otoriter bir yönetime sandığı teslim etmeleri düşünülemez. Şunu herkesin bilmesini isterim: “Saray iktidarı”nın ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir iktidara karşı demokratik yollarla mücadele etmek de her vatandaşın görevidir. Demokratların sandığı boykot etmesi, ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan Saray iktidarının da en büyük arzusudur.