Marmaris yangının başladığı Bördübet köyü, ağaçların sıklığı ve bakir doğasının da etkisiyle Amazon koyu olarak biliniyor. Karakulaklar, “dünyada bir kızılçam ormanında yaşadığı bilinen tek bozayı popülasyonu,” kurtları ve kuşlarıyla Bördübet’te koruma altına alınmış bir yaban hayatı geliştirme sahası da bulunuyor.
Yangın terminolojisindeyse ağaçlar, ince dallar, kuru yapraklar ve otlar, “yanıcı maddeler” olarak anılıyor. Yanıcı madde artıkça yangının yayılma riski artıyor.
Yangının başlaması için uygun nem ve sıcaklık koşulları gerekiyor. Türkiye’de yangın riskinin en yüksek olduğu bölgeler arasında gösterilen Akdeniz ve Ege’de rüzgarın da etkisiyle yangınlar kısa sürede büyüyebiliyor.
Örneğin, Türkiye’nin tarihindeki en büyük orman yangınlarını yaşadığı geçen sene, hava sıcaklıklarının 45 dereceyi bulduğu, bağıl nem oranının yüzde 20-15’in altına düştüğü ve rüzgarın hızının 45 km/saat’i bulduğu “ekstrem koşullar” hakimdi.
Birkaç hafta öncesine kadar yağışların devam ettiği Marmaris’te ağaçların altındaki yaprakların tam olarak kurumamasına rağmen böyle bir yangının çıkmasının; yanıcı maddenin kuruması; sıcaklık artarken nemin azalması durumunda yangın riskini yükselteceğine işaret ettiğini söylüyor İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay “Daha büyük yangınlara hazırlıklı olmalıyız.” diyor.
Havadan müdahale sadece ilk dakikalarda kritik öneme sahip
21 Haziran’da yangının başladığı gün bu ekstrem koşulların hakim olmadığı biliniyor. OGM verilerine göre bölgede bugün rüzgar 22 km/saat hızla esiyor, sıcaklık ortalama 34 derece ve nem oranı ortalama yüzde 36.
“Normal koşullar altında” başlayan bir yangın, eğer kısa sürede müdahale edilebilirse kontrol altına alınabiliyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Şube Başkanı Kenan Öztan, “Yangının çıktığı yerin anayollara uzak ve eğimli bir yamaç olması işi güçleştiriyor” diyor ve böyle durumlarda hava araçlarının faydalı olduğunu söylüyor.
Ancak hava araçları, yaygın kanının aksine, sadece yangına erken müdahalede “kritik öneme sahip.” Yangının söndürülmesinde ilk 15-30 dakikanın belirleyici olabildiğini söyleyen Orman Mühendisi Doç. Dr. Cihan Erdönmez, BBC Türkçe’ye verdiği demeçte, bu süreçte en hızlı müdahale araçlarının hava araçları olduğunu ve yangın ilerledikten sonra kritik önemlerini kaybedebildiklerini söylüyor.
21 Haziran günü akşam 20:00 sularında başlayan yangına ilk etapta 1 helikopter, 4 arazöz, 7 dozer ve 160 orman işçisiyle müdahale edildiği açıklanmıştı.
Sabahın ilk ışıklarıyla havadan müdahalenin başladığı yangının ikinci günü 20 helikopter ve 14 uçak ile 688’i Orman Genel Müdürlüğü (OGM) personeli olmak üzere toplam 1494 personel; 172 arazöz dahil toplam 363 araç, Orman Genel Müdürlüğü’ne ait 17 dozer dahil 39 iş makinesi görevlendirildi.
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, Marmaris’ten yaptığı açıklamada yangının “büyük ölçüde kontrol altına alındığını” söylemiş ancak yangının “esintiyle bir yerden başka bir yere sıçraması söz konusu olabilir” demişti.
BBC Türkçe ile konuşan orman gönüllüleri yangının akşama kadar kontrol altına alınmasında rüzgarın belirleyici olacağını anlatmışlardı. Nitekim öyle oldu ve yangın ikinci gün de kontrol altına alınamadı.
Rüzgarla yarış mücadelesi
Erken müdahaleyle önlenemeyen yangınların söndürülmesi adeta bir rüzgarla yarış mücadelesine dönüşüyor.
Yangın gönüllülerinin deyimiyle “alevler rüzgarın etkisiyle sizi birkaç yüz metre öteye püskürtürken” yangını karadan kontrol etmek güçleşiyor.
Diğer yandan rüzgar, yangını kayalıklar ya da deniz gibi “yanıcı madde”nin olmadığı bir yere sürükleyinceye kadar yangın devam edebiliyor.
Emekli Orman Mühendisi Kenan Öztan, yangın söndürme mücadelesinin “rüzgarı da iyi tanıyan, eseceği yönü bilen” ekipler tarafından yapılmasının önemine vurgu yapıyor.
Öztan, “Yangına müdahale edilemediğinde yangının kendi fırtınası oluşur” diyor. Bunun anlamı yangının etkisiyle ısınan havanın yükselmesi ve etraftan görece soğuk havanın yangına doğru bir esinti oluşturması.
Gündüzleri rüzgarın “kararsız” olduğunu söyleyen Öztan, bu nedenle yangına yakından müdahale etmenin “acemilik” olduğunu söylüyor ve “müdahale cephesini çok iyi seçmek lazım; dolayısıyla rüzgarın nerden nereye eseceğini bilebiliriz.” diyor.
Resmi verilere göre Marmaris yangınında 3 bin hektara yakın alan kaybedildi.
Öztan, 3 bin hektarın baştan bir hedef olarak belirlenip, buna göre “yanıcı madde” yükünü azaltmak için karşı ateş verilmesi gibi yöntemlerle yangının kontrol edilip etkisinin sınırlanabileceğini söylüyor.
‘Gerekirse kartları yeniden dağıtmalıyız’
İklim krizi, sıcak hava dalgalarının sıklığını ve şiddetini artırarak yangının başlaması için gerekli hava koşullarını gittikçe daha elverişli hale getiriyor.
Elverişli koşullarda yangının başlayabilmesi içinse sigara, yıldırım, enerji nakil hatları vs. gibi bir tutuşturucu gerekiyor.
Yangın bölgesinde bugün bir basın açıklaması yapan İçişleri Bakanı Soylu, yangında sabotaj şüphesi olduğunu söyledi.
Orman Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre Türkiye’de geçen yıl çıkan toplam 2793 adet yangından sadece 8’inin (yüzde 0’a yakını) kundaklama nedeniyle çıktığı tespit edildi.
Verilere göre Türkiye’de yangınların büyük bir bölümü insan-orman etkileşiminin artması sonucunda çıkıyor.
Yangınlarla mücadelede sadece yangınları söndürmeye odaklandığınızda “bir noktadan sonra (yangının kaderi) doğa koşullarına kalıyor” diyor Erdönmez.
Yani yangınları söndürmek kadar yangınların çıkmasını engelleyici stratejilerin ele alınması da gerekiyor. Erdönmez:
Orman Kanunu’nun 74’üncü maddesi mülki amirlere yani valiler ve kaymakamlara, ormanlarda gerçekleşebilecek her türlü faaliyeti tatil etmek yetkisini veriyor ancak bu yetki bugüne kadar pek kullanılmadı. Kritik anlar yanında normal zamanlarda da madencilik, turizm, rekreasyonel faaliyetler, hafriyat vs. amacıyla bu kadar çok insanın ormana giriş çıkış yapmasını engellemeliyiz.
“Gerekirse kartları yeniden dağıtmalıyız. ‘Mevcut düzen içinde insanların ormana girmesi gerekiyor’ diyorsak düzeni değiştirmemiz lazım. Aksi takdirde büyük yangınlarla daha fazla karşılaşırız.” diyor.