Duvar’dan Ozan Sürücü’nün haberine göre Migros Esenyurt Deposu işçilerinin grevinde adı en çok duyulan isim Veysel Cingöz; önce Migros işçisi, 1987 grevinde ‘işçi önderi’, 89 grevinde gözaltına alınan, aracı bombalanan Tez-Koop-İş Sendikası şube yöneticisi. Ardından şube başkanvekili, şube başkanı ve hatta Genel Başkan Yardımcısı… Ancak işçilerden Cingöz’ün ismini bu kadar sık duymamızın nedeni onun bugün bir ‘direniş efsanesi’ olarak anlatılıyor olması değil.
İlk grevden yıllar sonra yine Migros’ta hakkını arayan onlarca işçi için işten atma kararı alan, grevi kırmak için polis TOMA’sını depoya kadar sokan Migros taşeronu Us Grup’un patronu Veysel Cingöz olarak anılıyor o artık…
Migros’un depolarındaki diğer taşeron olan ve Us Grup’la birlikte işçi atan MBM’nin patronu Mehmet Emin Meriç de benzer bir geçmişe sahip, Cingöz’le adeta ‘kader arkadaşı.’ O da önce Migros işçisiyken yıllarca Tez-Koop-İş’te yöneticilik yapmış.
250 İŞÇİYİ İŞTEN ATTI
US Grup ve MBM isimlerini patron olarak ilk kez 2014’de Migros Depo’daki direniş ve işçi kıyımlarıyla duyduk.
Milyonlarca liralık özel teknelerinin her ayrıntısını heyecanla anlattığı röportaj ve haberlerin dışında, US Grup’un patronu Veysel Cingöz’ün adı Migros işçilerinin 2021’in ilk günlerinde Şekerpınar Depo’daki eylemleriyle gündeme geldi. Cingöz, son olarak ana şirket olan Migros’un desteğini de alarak sendika üyeliğinden vazgeçmeyen ve haklarını talep eden 257 işçiyi işten attı.
GREVCİ VEYSEL CİNGÖZ: İNSANCA ÇALIŞMA KOŞULLARI İÇİN GREVE ÇIKTIK
Cingöz’ün geçmişini, işçilerin örgütlendiği DGD-Sen’in internet sitesinde Murat Bostancı-Neslihan Acar imzasıyla yayınlanan yazıdan öğrendik.
Arşivlerde Migros grevlerinin izini sürdüğümüzde ise Cingöz ve ‘kader ortağı’ Meriç neredeyse her zaman birlikte çıktı karşımıza… Tarih 27 Eylül 1987, Cumhuriyet gazetesinin başlığı “Migros grevine yeşil desteği.” Habere göre ‘Yeşil Dayanışma Grubu’ 38 gündür grevde bulunan Migros’un Eminönü’ndeki mağazasını ziyaret ederek grevcilere başarı diliyor. Grevciler adına konuşan o dönemin Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 3 No ‘lu Şube Yönetim Kurulu üyesi Veysel Cingöz “En başta insanca çalışma koşulları için greve çıktık” diyor. Cingöz, işyerinde çeşitli baskıların uygulandığını, fazla çalışmaya zorlandıklarını, keyfi işten çıkarma ve nakillerin söz konusu olduğunu belirterek, “Bunlara dur demek için grev yapıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
‘SENDİKACININ ARABASINA BOMBA’
Başlık, 14 Nisan 1989 tarihli Milliyet gazetesinden. 1989’da Migros’ta grev yılı. Şimdi milyon dolarlık yatlarıyla övünen Veysel Cingöz’ün o dönem işçi mahallesi Gültepe’de yaşadığını da haberden öğreniyoruz: “Tez-Koop-İş Sendikası 3 Numaralı Şube Başkanı Veysel Cingöz’ün otomobiline önceki gece evinin önünde park halinde iken molotof kokteyli atıldı. Veysel Cingöz, önceki gün İzmit’te sözleşmeleri sonuçlanan belediye işçilerini ziyaret ettikten sonra akşam saatlerinde İstanbul Gültepe Tekin Sokak’taki evine döndü. Sendikaya ait 06 TS 375 plakalı otomobili park ettikten sonra yukarı çıkan Veysel Cingöz yemeğe oturdu. Bu sırada evin önüne gelen kimlikleri belirsiz kişiler otomobile molotof kokteyli attılar. Patlamada ölen ya da yaranan olmadı. Şube Başkanı Veysel Cingöz olayla ilgili olarak ‘Bu araç sendikanın idi. Belki de sendikaya yönelik bir eylem. Niye atıldı bilmiyorum’ dedi.”
CİNGÖZ VE MERİÇ GÖZALTINDA
Tarih 3 Mart 1990, Milliyet gazetesinin başlığı ‘Greve gözaltı’: “Migros mağazasının Şişli Şubesi’nde çalışan 12 yıllık tezgahtar Şahin Kandemir ve 2 yıllık kasiyer Türgül Öztürk’ün işten çıkarılmalarını protesto etmek için mağaza önünde üç gündür sürdürdüğü açlık grevine destek veren Tez-Koop-İş Sendikası’nın 4 No’lu Şube Başkanı Emin Meriç ve Başkanvekili Veysel Cingöz polis tarafından gözaltına alındı. Polisin müdahalesini protesto eden sendika lideri Emin Meriç, işverenin bugüne kadar 170 işçinin sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini belirterek, işçi kıyımına son verilmesini istedi.”
‘İŞÇİLERİ YASALARA AYKIRI DAVRANMAYA TEŞVİK’TEN YAGILANDI
Cumhuriyet’in 1 Eylül 1988 tarihli sayısındaki haberin başlığı ‘2 gazeteci ve 5 sendikacı yargılandı’: “Emek Dünyası Gazetesi Yazıişleri Müdürü ve bir yazarı ile 5 sendikacı 15-16 Haziran işçi olaylarını konu alan yazı ve demeçlerinde ‘toplumun bir kesimi olan işçileri’ yasalara aykırı davranmaya teşvik ve tahrik etmekten yargılanıyorlar. Yazıişleri Müdürü Osman Güneş hakkında TCK’nın 312/1. maddenin 8 kez uygulanması istenirken öteki sanıkların aynı madde gereği 2 yıla kadar hapisleri isteniyor. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dünkü ilk duruşmada sanıklar Yazıişleri Müdürü Osman Güneş, yazar Abdülkadir Akbaba, Deri-İş Sendikası Başkanvekili Munzur Pekgüleç, Banks Sendikası Genel Başkanı Meral Ekim, Genel Hizmet-İş Sendikası Başkanvekili Mehmel Şenol, Tez-Koop-İş Sendikası 3 Nolu Şube Başkanvekili Veysel Cingöz ve Laspetkim İş Sendikası İstanbul Şubesi İdari Sekreteri Ahmet Oktay ve avukatları hazır bulundular.”
Davada yargılanan dönemin Deri-İş Sendikası Başkanvekili Munzur Pekgüleç’le görüştüğümüzde 2 gazeteci ve 5 sendikacının bu davadan beraat ettiğini öğrendik.
İDAM EDİLEN SOSYALİST İŞÇİLERİ ANIYOR
Veysel Cingöz o dönem ‘solcu’ bir sendikacı olarak da tanınıyor. 13 Mart 1988 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Emek Dünyası/Emek yayıncılık adına verilen ilanda Cingöz’ün adı ‘Tez-Koop-İş İstanbul 3 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyesi’ sıfatıyla yer alıyor: “Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun ve Necati Vardır’ı anıyoruz… 13 Mart 1982’de idam edilen bu üç sosyalist işçinin ve inançları uğruna yaşamlarını verenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz…”
‘UCUZ EMEK CENNETİ’
Bir kupür de Mehmet Emin Meriç’ten, 15 Şubat 1995 tarihli Cumhuriyet’ten. Şimdinin Migros taşeronu MBM’nin patronu Emin Meriç, o dönem Tez-Koop-İş İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı. Haberin başlığı ‘Carrefour ucuz emek cenneti’, Meriç söyle konuşuyor: “Sendikalaşmayı engellemek için iki yılda dört kez tüm çalışanları değiştirdiler. Son bir ay içinde ise 300 işçi işten çıkarıldı. Yaklaşık bir yıldır Carrefour’da örgütlenmeye çalışıyoruz. Bu güne kadar üç kez üye kaydına başladık. Ancak her seferinde işten çıkarma ve işverenin çalışanlara uyguladığı baskı nedeniyle sonuç alamadık. Ucuz emekten yararlanmak ve sendikalaşmayı engellemek için tüm çalışanlar 4 kez değiştirildi.”
Koç Holding, Özaydınlı bağlantısı
Murat Bostancı-Neslihan Acar’ın yazısından, Veysel Cingöz’ün ‘kariyer planı’ndaki bu değişimin ilginç hikayesini de öğreniyoruz: “Veysel Cingöz 1987 Migros Grevi’nin ‘önderlerinden’ ancak 1989 grevinde artık tarafı değişmiş durumda. O dönem işten atılıp otopark işletmeye başladığı sırada Koç Grubu’nun sihirli eli Bülent Özaydınlı’nın markajına giriyor. Cingöz hem Genel Başkan Yardımcısı olduğu Tez-Koop-İş Sendikası’nın sarı sendikaya dönüştürülmesi operasyonunu yürütüyor hem de US Grup bünyesinde topladığı şirketleri Migros’un en büyük taşeronu haline getiriyor. DGD-SEN yöneticileri ile görüşmesinde ‘hiçbir şey yapamazsam şirketin işkolunu değiştirir Tez-Koop-İş’i buraya sokarım’ demesi boşuna değil.”
Bu bağlantıyı kanıtlar şekilde US Grup’un internet sitesinde yayınladığı referanslarının neredeyse tamamı Arçelik, Opet, Koçtaş, Tüpraş, Setur gibi Migros’un eski sahibi Koç Holding’in şirketleri…
Aynur Karaaslan: Onlar sayesinde Migros’a taşeron girdi, sonra da taşeron patronu oldular
88-89 grevleri döneminde Tez-Koop-İş’in hem Genel Merkez yöneticisi hem de şube başkanı olan Aynur Karaaslan, Veysel Cingöz’ün sendikacılık günlerini iyi bilenlerden. “Migros işçilerine başarılar diliyorum. Dirensinler, direnenler kazanır. Son sözü direnenler söyler” diyen Karaaslan, grev başladığında Veysel Cingöz’ü de aramış. ” ‘Yanlış yapıyorsunuz. Geçmişte yaptıklarınıza bir yenisini katmayın’ dedim. Sendikayı, örgütlenmeyi, işçileri suçladı. Bir daha da aramadım” diyen Karaaslan 87 ve 89 grevlerini ve sonrasında yaşananları ise şöyle anlatıyor:
‘İÇTEN İÇE YIKMAYA ÇALIŞIYORLARDI’
“İlk grev döneminde aynı zamanda Tez-Koop-İş’in Genel Mali Sekreteriydim.12 Eylül’le birlikte elimizden alınan haklarımız içindi. Ve 132 gün süren grevimizle bu haklarımızı geri almayı başardık. İkinci grev ise sözleşme sürecinde yapılan eylemler nedeniyle şube yönetiminde olan ve işten atılan 4 kişinin işe geri alınması için yapılmıştı. Aynı zamanda şoförlerimizin yardımcı eleman talebi de vardı. Bunu da bir biçimde çözüme ulaştırdık. Ama o süreçte, şimdi karşımıza taşeron patronu olarak çıkan iki kişi vardı yönetimde. Tabii bunlar grevi ve örgütlülüğü içten içe yıkmaya çalışıyorlardı. Daha önce karşımda aday olmuş ama kazanamamışlardı. Bir ara Veysel Cingöz kurayla kazandı ancak yönetim kurulu üyeliğini düşürdü.
‘KARİYER VE BOL PARA İÇİN ORADAYDILAR’
Sonrasında da grevlerin başarısı ve Genel Merkez’le aynı görüşleri paylaşmadığımız için tasfiye ettiler bizi. Ben sınıf mücadelesinden yanayım. Onlar öyle değildi. İşverenle uzlaşmaya giden, sınıf bilincinden uzak insanlardı. Sadece kariyerizm adına ve bol para için orada oturuyorlardı. Ayrıca ben kadındım. Ve tasfiye edildim sendikadan. Bu tasfiyeyi hızlandıran isimler şu an Migros’ta işveren olan adam ve etrafında birleşenlerdi. Bunun için genel merkez bizim şubemizi kapatıp onlara şube açtı.”
‘İŞVEREN ONLARLA İŞBİRLİĞİ YAPTI’
Veysel Cingöz ve Mehmet Emin Meriç’in sendika yöneticisiyken işverenle anlaştığını, Migros’ta taşeronlaştırmanın bu dönemde başladığını söyleyen Aynur Karaaslan o süreci de şöyle anlatıyor: “Biz asıl olarak ona karşıydık. Benim zamanımda hiçbir Migros’ta başka bir işyerinin personeli, ya da yarım günlük (part-time) personel çalıştırılmazdı, buna müsaade etmezdik. Böyle olduğu için işveren onlarla işbirliği yaptı. O arada tabii bu iki isim şube başkanı, genel merkezde yönetici oldular.”
‘BECERİKLİLER AMA HANGİ KONUDA…’
“Bunların sayesinde Migros’ta taşeronlaştırma oldu. Sonuç olarak işveren onları da taşeron yaptı” diyen Karaaslan, “Sınıf mücadelesinden yana değilsen, sendikacılık da buraya evriliyor” diyor: “Şu an sendikacılık yapanların birçoğu bu durumda. Gerçekten sınıf için çalışan sendikacılar da var. Ama mevcut yönetimlerde kökleşmiş adamlar maalesef sınıftan yana değil. Becerikliler ama hangi konuda?
Bizim zamanımızda sendikacılıkta para yoktu. Ben şube başkanıyken asgari ücretin 4.5 katı maaş alıyordum. 1 lirası eve gelmiyordu. Sendikadan aldığınız maaşı nereye harcayacağınız da önemli. Bu parayı sınıf mücadelesi için değil, kendi yaşamınızı özel kılmak için harcıyorsanız sonuç olarak buralara kadar savrulursunuz. Ben onlar gibi olmayı seçmemiştim.
Bugün sendikacıların çoğu milletvekilinden daha fazla kazanıyor. Burada para çok, olanaklar geniş. Bu insanlar mevki sahibi oluyor. Giyim kuşamları, hatta yürüyüşleri bile değişiyor.
Bu konfor nedeniyle devlet erkanıyla, işverenle karşı karşıya gelmek istemezler, yan yana durmayı seviyorlar…”
Kaynak: Gazete Duvar-Ozan Sürücü