HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Diken’den gazeteci Altan Sancar’a konuştu.
Sancar’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde oldu:
“Bu konuda sessiz kaldığımız yönündeki eleştirileri ise doğrusu biraz abartılı buluyorum”
“Enes Kara kardeşimizin bu şekilde hayata veda etmesi bizleri derinden sarstı. Gerçekten çok acı duydum. Sadece ben değil, sanırım vicdanlı her insan aynı duyguları paylaştı. Bu ortamı yaratan çok çeşitli faktörler olduğunu söylemeliyim. Bunların üzerine gitmek lazım. Bu konuda sessiz kaldığımız yönündeki eleştirileri ise doğrusu biraz abartılı buluyorum. Çünkü HDP olarak başından beri bu konularla ilgili çalışmalar yürütüyoruz ve bu meseleleri her fırsatta ve platformda gündeme getiriyoruz.”
“Gelecekten umudunu kaybetmiş bir gençlik olduğunu üzülerek kabul etmek zorundayız”
“Derin ve kanayan bir yarayla karşı karşıya olduğumuzu açıkça söyleyelim. Tarikat ve cemaat yurtları/evleri meselesi yeni bir mesele değil. 1980 askeri darbesinden sonra başlayan süreçte izlenen bilinçli politikaların, AKP iktidarı döneminde daha da derinleşmesinin söz konusu olduğu bir alan. Özellikle Gülen Cemaati’nin bu alanda ne kadar yaygın, sistemli ve bilinçli bir politika izlediği de biliniyor. Başka cemaat ve tarikatlar da gençleri kendilerine bağlamak için yurt ve barınma imkânlarını kullanıp istismar ettiler. Enes Kara gelecekten umutsuz olduğunu açıkça belirtiyor. Yaşadığı cemaat evinde de baskıyla karşı karşıya kaldığını söylüyor. Gelecekten umudunu kaybetmiş bir gençlik olduğunu üzülerek kabul etmek zorundayız. İktidar bloğu, gençlerin umutlarını yok eden bir düzen kurdu. Pek çok gencin yurt dışında öğrenim veya iş arayışında olduğunu da biliyoruz.”
“Üç başlıkta ele alınabilir: Ekonomik, politik ve ideolojik”
“Fakat buradaki sorunun üç boyutta ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu aynı zamanda çözüm yollarını da içeriyor. Sözünü ettiğim üç boyut üç başlıkta ele alınabilir: Ekonomik, politik ve ideolojik. Üniversite öğrencilerinin barınma sorunu olduğu ortada ve bir süredir “Barınamıyoruz” sloganıyla bir hareket başlattılar. Bildiğiniz üzere bu iktidar “Barınamıyoruz” diyen o gençleri de ‘terörist’ ilan etmişti… Resmi verilerle konuşmak bu meselenin vahametini ortaya koyuyor. 1990’lı yıllarda Türkiye’de 63 üniversite vardı. 2000’li yıllarda ise bu sayı 73’e çıkıyor. Bu dönemde öğrenci sayısı da 2 milyon dolaylarında. Daha sonra uluslararası standartları karşılamayan, üniversite kavramının gerekliliklerine uymayan pek çok yükseköğretim kurumu açıldı.”
“Öğrenci sayısı hızla artarken kamuya bağlı yurtların sayısı azalıyor”
“Evrensel ilkelerden uzak bu politika neticesinde 2021 yılında üniversite sayısı 209’a, öğrenci sayısı 9 milyona yükseldi. Buna karşın Millî Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre 2016’dan bu yana devlet yurtlarında artış yaşanmamış. Yani öğrenci sayısı bu kadar büyük bir oranda artarken, kamunun yönettiği yurt sayısında artış yok; tam tersine azalma var. 2019-2020 eğitim öğretim yılında devlete bağlı yurt sayısı 793. 2021’de bu sayı 773’e düşüyor. Öğrenci sayısı hızla artarken kamuya bağlı yurtların sayısı azalıyor… Üniversite öğrencilerinin sadece yüzde 10’a yakını yurtlarda barınma imkânı bulabiliyor. 2021’e gelindiğinde ise kamuya bağlı yurtlarda barınan öğrencilerin oranı yüzde 8’e geriliyor. Elbette ki bilinçli bir politika. Ekonomik, politik ve ideolojik boyutları birbirine bağlı olarak değerlendirmek lazım.”
“İnanç özgürlüğünü tartışma konusu haline getirmiyoruz”
“Öğrencilerin yüzde 8’i kamuya bağlı yurtlarda kalıyor. Ev kiralarının durumu ortada, son gelişmelerle birlikte gittikçe de artıyor. Öğrencilerin büyük bir kısmı alt gelir gruplarına mensup ailelerden. Böylesi bir durumda ailelerin ve öğrencilerin karşısına bir imkân olarak cemaat ve tarikat yurtları çıkıyor. Öğrenciler bu yurtlarda çok cüzi rakamlara barınabiliyor; hatta kimisinde ücretsiz kalabiliyorlar. Bu imkânların sunulmasıyla çok sayıda aile çocuklarını bu yurtlara yönlendiriyor. Şüphesiz bunu kendi siyasi veya inancı gereği tercih eden aileler de vardır. İnsanların inanç özgürlüğünü tartışma konusu haline getirmiyoruz. İnancın, ekonomik ve politik boyutlara sahip bir zemine nasıl yerleştirildiğini anlatmaya çalışıyoruz.”
“Esas sorun, bu yurtlara ihtiyaç duyulmasına yol açan şartlardır”
“Bu felaketi durmaksızın hatırlatan, bunun üzerinden büyük bir propaganda yürüten, hatta ülkeyi dizayn etmek için türlü yöntemler kullanan bir iktidar var. Buna rağmen tarikat ve cemaatlerle politik zeminde ilişkiyi devam ettiriyor. İnancın politik bir araç olarak kullanılması konusunda herhangi bir değişiklik görmüyoruz. Cemaat ve tarikat yurtlarının kayıtlı olup olmaması, denetlenip denetlenmemesi tabii ki bir sorundur. Fakat esas sorun, bu yurtlara ihtiyaç duyulmasına yol açan şartlardır. Öğrencilerin hatırı sayılır bir kısmının yokluklar ve mecburiyetler neticesinde bu yurtlara yerleştiklerine dair pek çok veri bulunuyor. Tahminen 2 milyona yakın öğrenci bu yurtlarda ve evlerde kalıyor.”
“Özel, ticari, dernek, vakıf, cemaat gibi kuruluşların öğrenci yurdu işletmesini doğru bulmuyoruz”
“Bize göre öğrencilerin barınma hakkı tartışmasız bir haktır ve devletin bu hakkı karşılama yükümlülüğü vardır. Biz bütün öğrencilerin ihtiyacını karşılayacak kamu yurtları kurulması taraftarıyız. Bunun yanı sıra özel yurtlar da mevcut. Bu yurtlar ayrı bir ticaret ve kâr alanı olarak işliyor. Özel, ticari, dernek, vakıf, cemaat gibi kuruluşların öğrenci yurdu işletmesini doğru bulmuyoruz. Barınma hakkı, anayasasında sosyal devlet ilkesine yer vermiş bir devletin yükümlülüğüdür. Biz de parti olarak ihtiyaç duyan öğrencilerin taleplerini karşılayacak kamuya bağlı yurtlar oluşturulmasını savunuyoruz.”