CHP, İyi Parti, Gelecek, DEVA, Saadet ve Demokrat Parti temsilcileri, yazımı üç buçuk ay süren “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” kitapçığının tanıtım törenini 28 Şubat’ta yapacaklar. Altı parti liderinin katılacağı törende, altı partiden genel başkan yardımcılarının kürsüden okuyacakları kitapçık aslında bir manifesto niteliğinde.
Altı parti de, bugün Türkiye’de her alanda yaşanan hak ihlallerinin kaynağının, üç buçuk yıldır uygulanan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğu görüşünden hareketle, Türkiye’nin parlamenter sisteme geçmesini savunuyor.
Ancak bu, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden önce Türkiye’de uygulanan parlamenter sistem değil. Bu yüzden adının önüne “Güçlendirilmiş” sözcüğü özenle yerleştirildi. “Ne değişiklik olacak” soruları sorulurken, özellikle iktidar cephesinden gelen “Bit pazarına gidiliyor” eleştirileri not edildi.
AK Parti Grup Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un kültür ve turizm bakanlığı koltuğundayken sarf ettiği ve sonrasında AK Parti ile MHP’lilerin diline dolanan “Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı. Bu millet asla hiç geriye bakmamıştır” sözlerine bir şekilde yanıt vermek gerekiyordu.
Bu yüzden “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” kitapçığının içine “Geriye dönmüyoruz” başlığı yerleştirildi. Bu bölümde 1961 ve 1982 anayasalarının Türkiye’ye vesayetçi bir parlamenter sistem getirdiğine dönük eleştiriler yapılırken, Türkiye’nin ilk anayasası olan 1921 anayasasının “çoğulcu” özelliğine gönderme yapılması dikkat çekiyor.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yani 1921 Anayasası, Ocak 1921’de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra gelen bu belge meclisin meşruiyet arayışı olarak da kabul ediliyor. Muhaliflerin de bulunduğu mecliste kabul edilen anayasanın bugüne yansıyan en önemli özelliği “çoğulcu, demokratik ve halkçı” olması. Altı muhalefet partisi de, hakimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğunu ilk maddesinde söyleyen bu anayasanın vurguladığı çoğulculuğun, bugün Türkiye’nin ihtiyacı olduğunda hemfikir. Bu görüş birliğiyle her parti, “tarihi sorumluluk alıyoruz” duygusunu içselleştirmiş görünüyor.
Gelecek Partili Ayhan Sefer Üstün, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” kitapçığını yazarken neden özellikle “Geriye dönmüyoruz” başlığı açtıklarını izah ederken, “1961 ve 82 anayasalarının getirdiği vesayetçi düzenin parlamenter sistem üzerindeki yaralarına geri dönmeyeceğimizi, dönemeyeceğimizi söylemeliydik. 1921 Anayasası’nın da çoğulcu özelliğini vurgulamalıydık. Asla bir geriye gidiş söz konusu değil” diyor.
Hem sorumsuz hem yetkisiz cumhurbaşkanı
Peki, güçlendirilmiş parlamenter sistem nasıl olacak? Kitapçık yazılırken seçimle gelen bakanlar kurulunun güçlendirilmesi, cumhurbaşkanının hem sorumsuz hem de yetkisiz olması esas alındı. Cumhurbaşkanlığı koltuğu olabildiğince sembolik hale getirilirken, cumhurbaşkanına sadece “kuvvetler arasında bir koordinasyon görevi” verildi. Cumhurbaşkanının 7 yıllığına bir kez seçileceği belirtildi. Muhalefet, cumhurbaşkanının nasıl seçileceği konusunu anayasa değişikliği görüşmelerine bırakmayı tercih etmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelen yeni anayasa çağrılarını samimi bulmayan muhalefet cephesi, kendilerinin yürüteceği anayasa çalışması için de çalışmalara başladı.
“Devlet sırrı ya da ticari sır” kriterine düzenleme
Altı parti de meclisin denetim yetkisinin güçlendirilmesi için, “devlet sırrı ya da ticari sır” kapsamına giren konularda bakanların soruşturulamaması kuralının kaldırılmasında anlaştı. “Kapsamı daraltacağız” diyen muhalefet, “illa bir devlet sırrı varsa bunun çerçevesi de net olarak belirtilmeli. Bunda ısrarcıyız. Bakanlar mutlaka soruşturulacak” diyor.
Parlamenter sistemde herhangi bir soruşturma söz konusu olduğunda, meclisin siyasetçi, asker ya da sivil birini dinlemesinde sınırlılıklar olduğunu not eden muhalefet, “Parlamenter sistemde zorunluluk yoktu ama güçlendirilmiş parlamenter sistemde meclis çağırdığında gitmek zorunlu olacak” kararı aldı.
HDP Erbakan’ı anma etkinliğine gidiyor
Altı muhalefet partisi liderinin 12 Şubat’ta yaptıkları zirveye HDP’nin davet edilmemesi farklı tepkileri de beraberinde getirmişti. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan “Bizi tanımayanları biz hiç tanımıyoruz” çıkışında bulunsa da, bu çıkışı bir diğer eş genel başkan Mithat Sancar “Biz niye o masada değiliz demedik” sözleriyle yumuşatmaya çalışmıştı.
Sancar, HDP’nin altı muhalefet partisinin birlikteliğine yaklaşımını “HDP olmazsa seçim kazanılmaz demiyoruz ama bu bir gerçek. Bir özne olarak HDP’yi ve bir aktör olarak temsil ettiği kitleyi dikkate almak zorundasınız” sözleriyle açıklamıştı.
HDP, altı muhalefet partisinin 28 Şubat’taki törenine de davet edilmedi. Sadece HDP’ye değil, altı muhalefet partisi dışındaki hiçbir partiye davet gitmedi o tören için. 28 Şubat’tan bir gün önce, 27 Şubat’ta İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ı anma etkinliği var. Etkinliği düzenleyen Saadet Partisi, HDP’yi de davet etti. Geçen yıl bu etkinliğe HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar katılıp konuşma yapmıştı. Saadet’ten gelen daveti inceleyen HDP, bu yılki etkinliğe genel başkan düzeyinde değil de, özel bir heyetle katılma kararı aldı. O etkinlikte, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişte anlaşan altı muhalefet partisi lideri de olacak.
Sonrasında yine bir HDP tartışmasının olacağı kesin.