Ankara Emniyeti tarafından yoğun bir şekilde gözaltı, tehdit, isim değişikliği, tabela boyama gibi baskılara maruz kalan Saab Cafe’nin sahibi Muhammed İsa Abdullah’ın oturma izni iptal edilmiş ve ardından, hukuki süreç devam ederken, 20 Eylül 2022 tarihinde zorla Somali’ye gönderilmek üzere gözaltına alınıp geri gönderme merkezine götürülmüştü.
Muhammed İsa Abdullah, serbest kaldığını geri gönderme merkezinin önünde çektiği fotoğraf ile sosyal medya hesabından duyurdu.
“Arkadaşlar Bugün serbest oldum. Çok şükür.”
TİHEK, başvurusunu reddetti
Öte yandan Abdullah’ın Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK), İçişleri Bakanlığı tarafından “ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık ve kötü muameleye” uğradığı gerekçesiyle yaptığı başvuru reddedildi.
T24’ten Asuman Aranca’nın haberine göre; Tihek, Abdullah’ın polis tarafından uğradığı baskıya ilişkin sunduğu videolar ile tanık ifadelerini ihlal için yeterli bulmadı.
5’e karşı 6 oyla alınan karara muhalif kalan üyeler ise başvurucunun kendisine yönelik baskı ve ayrımcılığı sunduğu videolardaki kuvvetli emarelerle desteklemesine karşın, “İçişleri Bakanlığınca ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarının aksini kanıtlayıcı bilgi ya da belge sunulmadığı ve kolluk faaliyeti kapsamında yapılan farklı muameleyi haklı kılacak bir gerekçelendirme yapılmadığını” belirtti.
Başvurusunda, yaklaşık 10 yıl Türkiye’de yaşadığını ve iki arkadaşıyla birlikte bir şirket kurarak bir restoran açtıklarını belirten Abdullah, çalışma izni için defalarca başvuru yapmasına karşın talebinin reddedildiğini söyledi.
Başvuru dilekçesinde, 8 Eylül 2021 tarihinden itibaren polisin defalarca restorana gelerek kendisine baskı yaptığı, müşterilerine kimlik kontrolü yaparak restorandan ayrılmalarına neden olunduğu, haksız şekilde gözaltına alındığı, bir başkomiserin ‘Kızılay’da Somalili istemiyorum, buraları Türkleştireceğim, söküp atacağım’ şeklinde söylemlerde bulunduğu, işletmesine ait tabelanın polisler tarafından zorla değiştirildiği kaydedildi.
Ret gerekçesi: “Videoda gülüşmeler var”
TİHEK’in ret kararında, başvurucunun gözaltında kötü muamele gördüğüne ilişkin iddialarının soyut olduğu ve beyanlarında çelişki bulunduğu öne sürülerek, sunduğu görüntüler arasında bulunan kendisine ait bir özçekim videosunda gülüşme sesleri olduğu, bu nedenle başvuranın kötü muameleye uğradığına ilişkin kanaat oluşmadığı belirtildi.
Başvurucunun, Ankara Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğünde tutulduğu sürede koşulların yetersiz olduğunu söylemesine karşın bir komiserin kendilerine olumlu yaklaştığını söylemesini “tutarsızlık” olarak değerlendiren TİHEK, “İlgililerin süreçteki olumlu tavırları da nazara alındığında başvuranın iddialarının tutarlılık taşımadığı, iddialarının uygun delillerle desteklenmediği ve makul şüphe kalmayacak şekilde kanıtlanamadığı” gerekçesiyle kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verdi.
“Denetimler mevzuat kapsamında”
Kurum, ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık iddiasını ise ilginç gerekçelerle reddetti. İçişleri Bakanlığı’nca başvuruya karşı verilen cevaplarda Abdullah’a ait işyerinin çalışma izni ve işletme kontrolleri kapsamında denetlendiğinin kaydedildiği aktarılan Kurum kararında, denetimlerin mevzuat kapsamında yapıldığı belirtildi.
Kararda, polis tarafından restorandaki müşterilere yapılan kimlik kontrollerinin de kamu düzeninin sağlanması amacıyla gerçekleştirildiği belirtilerek, “İşletmenin çoğunlukla yabancı uyruklu kişilere hizmet verdiği de dikkate alındığında ülkeye kaçak giriş yapan kişilerin olup olmadığının tespiti açısından da kimlik kontrollerinin kamu güvenliğini korumayı hedeflediği değerlendirilmektedir” ifadelerine yer verildi.
“Uygulamalar haklı ve objektif nedenlere dayanıyor”
İçişleri Bakanlığınca, işletme tabelasının zorla değiştirilmesine ilişkin iddiaya verilen cevapta, tabelalar için kuralların Türk Standartları Enstitüsü tarafından belirlendiği, polisin denetlemelerinin de bu kapsamda olduğu şeklindeki yanıtına yer verilen kararda “dolayısıyla uygulamanın haklı ve objektif bir nedenden kaynaklandığı anlaşılmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Kararda polisin mevzuat kapsamında uygulama yaptığı vurgulanarak, şunlar yazıldı:
“Uygulamaların mevzuata uygunluğu sağlamayı ve kamu düzeni ile güvenliğini korumayı amaçladığı, dolayısıyla uygulamaların meşru bir amaca dayandığı ve kolluk faaliyetlerinin haklı ve objektif bir nedenden kaynaklandığı değerlendirilmiştir.
Anılan sebeplerle kolluk faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında eşitlik ilkesine aykırı davranılmayarak ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık yasağının ihlal edilmediği kanaatine varılmıştır”
5 üye muhalif kaldı
On-bir üyeli Kurum kararı beşe karşı altı oyla alındı. Karara muhalif kalan üyeler ise, kötü muamele yönünden bir ihlal olmadığı ancak ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık yasağının ihlal edildiği gerekçesiyle şerh düştü.
Muhalefet şerhlerinde, başvurucunun iddialarına ilişkin sunduğu videolar ile içeriğinde yer alan röportajlardan, yapılan denetimlerin ırk ve etnik köken temelinde farklı uygulama teşkil ettiği, denetimler ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir denge kurulmadığı, başvurana orantısız bir külfet yüklediği, dolayısıyla yapılan uygulamanın orantılı ve ölçülü olmadığının anlaşıldığı kaydedildi.
“Bakanlık haklı bir gerekçelendirme yapamadı”
İşletme tabelasının kolluk güçleri tarafından zorla boyatıldığına ilişkin iddialarına ilişkin değerlendirme de yapılan şerh yazısında, “sunulan görüntü ve kayıtlardan bu uygulamanın, başvurana orantısız bir yük yüklediği değerlendirilen uygulamaların devamı niteliğinde olduğu ve yapılan denetimlerin bu yönüyle de ulaşılmak istenen amaç ile makul bir denge içinde olmadığı değerlendirilmektedir” denildi.
Şerh yazısında, videolardaki röportajların iddiaları destekler nitelikte olduğuna da vurgu yapılarak, “Başvuranın ayrımcılık iddialarının gerçekliğine ilişkin kuvvetli emarelerin ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyduğu ve ispat yükünün yer değiştirerek muhatapta olduğu değerlendirilmektedir. Ancak muhatap tarafından başvuranın ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarının aksini kanıtlayıcı bilgi ya da belge sunulmadığı ve kolluk faaliyeti kapsamında yapılan farklı muameleyi haklı kılacak bir gerekçelendirme yapılmadığı değerlendirilmiştir” ifadelerine yer verildi.
“Ayrımcılık yasağı ihlal edildi”
Şerh yazısında, polis denetiminin meşru bir amaç taşımasına karşın, tutum ve denetimin uygulanma şeklinin ölçülü olmadığı kaydedilerek, şöyle yazıldı:
“Uygulamada makul bir dengenin gözetilmediği, muhatap Kurumun başvuranın ayrımcılık yasağı ihlaline ilişkin iddialarını çürütemediği ve kolluk faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında eşitlik ilkesine aykırı davranarak ırk ve etnik köken temelinde ayrımcılık yasağını ihlal ettiği değerlendirilmektedir”