Silahlı terör örgütü üyeliğinden 10 yıl hapis cezası alan yazar Prof. Mümtazer Türköne, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Türköne’nin yeniden yargılanması için yaptığı çağrı sonrası 4 yıldır bulunduğu cezaevinden tahliye edilmişti.
2020 yılında özgürlüğüne kavuştuktan sonra Yalova’nın Altınova ilçesine bağlı Çavuş köyüne yerleşip edebiyat ve tarımla uğraşarak yaşamına devam eden Prof. Türköne’nin hayatını, gazeteci ve belgeselci Ahmet Erkan kayda aldı.
Geçmişte yaşadıklarına ve şu anki yaşamına ilişkin detaylar veren Türköne şunları söyledi:
“En büyük acım; cezaevindeyken anne-babamı kaybetmem”
“Büyük sıkıntılar yaşadım. Hiç önemsemiyorum yaşadığım sıkıntıları. Cezaevindeyken annemi, babamı kaybettim. Bütün hayatım boyunca belki de en büyük acım budur. Fakat şahsımla alakalı bir şey olmadığını da biliyorum. O yüzden kimseye karşı kin, nefret, öfke duymuyorum.
“Bana düşen; bu yaşananların bir daha yaşanmaması için sonuçlar çıkartmak ve Türkiye’ye bunları yaşatanların burnundan fitil fitil getirmek. Bunu sadece kendi adıma değil, bu ülke, bu toprakların hukuku adına istiyorum.
“Buraya 2012 yılında yerleştim. Burada kendime bir hayat, bir dünya kurdum. Bu gördüğünüz sebzeler bu senenin mahsulatı, hızla büyüyor. Bir insanın diktiği bitkinin büyümesini, meyve vermesini seyretmek müthiş bir şey. Çok iyi baktığımı söyleyemem fakat tabiatla, toprakla uğraşmayı çok seviyorum.
“Suçsuz yere 4 yıl 2 ay hapis yattım”
“Suçsuz yere 4 yıl 2 ay hapis yattım. Sadece gazete makalelerinden meydana gelen iddianame ile beni yargıladılar. Bu ülkeye bedel ödetenlere o bedeli aynıyla ödettireceğim. Yoksa daha fazla yaşamanın, daha iyi yaşamanın bir anlamı yok.
“Haksızlık ve zulüm düzeni kuruldu. Allah’a şükür kendi hisseme düşenleri çok fazla önemsemiyorum çünkü çok daha acılarını yaşayanlar oldu. Ama memleket görüldüğü gibi soyup soğana çevriliyor. Bugün Türkiye derin bir ekonomik krizin içinde debeleniyor ve bu krizin sebebi de ekonominin kendi rasyonel kurallarını hiçe sayan ‘ahbap çavuş kapitalizmi.’ Yandaşları kayıran iktidar bütün dengeleri alt üst etti. Bunların da hesabının sorulması lazım.
“Muhafazakarlığın aldığı yaranın kalıcı olduğunu düşünüyorum”
“Muhafazakârlığın aldığı yaranın, karşılaştığı erozyonun çok kalıcı olduğunu düşünüyorum. Nereden baksanız 150 yıldır ‘toplumun muhafazakâr değerleri’ denilen dünya, kendine iktidar imkânı bulmuştu 2002’den itibaren. 150 yıldır iktidara tamamıyla uzak olan bir kesimdi bunlar. 20 yıl kaldılar ve onları etkileyici hale getiren ne kadar vasıf varsa erozyona uğrattılar, törpülediler.”
“’Ben buralı olmak istiyorum’ dedi”
2012 yılında Çavuş köyüne ilk kez gittiğindeki köy muhtarı, Türköne’yi belgeselde şöyle anlatıyor:
“Mümtazer Hoca’mın yeri bizde ayrı. Mümtaz bir insan, eli kalem tutan, ülkenin yetiştirdiği değerlerden biri. Tesadüfen yine ben aynı masada otururken geldi, ben muhtardım o zaman, ‘ben buralı olmak istiyorum’ dedi ve dediğini de yaptı. Bizlerle birlikte olduğu için müteşekkiriz kendisine.”
“Değer verdiğim kişilerden gördüğüm tavırlar kırgınlık yarattı”
Türköne belgeselde şöyle diyor: “Sevdiğim, değer verdiğim arkadaşlardan gördüğüm tavırlar kırgınlık yarattı. Kendi pozisyonunu riske atıp beni arayan, hukukuma sahip çıkan arkadaşlarım da oldu.
“’Silivri Postası’ adında bir kitap yazdım fakat bastıramıyorum”
“Cezaevinden çıktıktan sonra 3 tane kitap yazdım. Bir tanesi, cezaevinde tuttuğum günlükleri de içeren, onun hacmi kadar da yaşadığımız dönemi analiz eden bir kitap yazdım. Siyasal bir analiz, 15 Temmuz öncesini ve sonrasını açıklayacak bir kitap. Bu, sıkıntı yaşamış biri olarak benim vazifemdi. Gerçeğe saygı duyarak yazdım her şeyi. Taraf tutmadım, öfkeme mağlup olmadım. Olan biteni anlatmak için uğraştım. Fakat bastıramıyorum, öyle duruyor. Yaklaşık 1.5 senedir, sakin bir şekilde gün yüzüne çıkacağı zamanı bekleyerek uyuyor.”
Programın tamamını izlemek için: https://youtu.be/Y0A8v83LLjQ