Merkez Bankası’nın bugün açıklayacağı faiz kararının kritik bir önemde olduğu belirtiliyor, bazı ekonomi yorumcuları bugünkü karar öncesinde “Ağbal’ın en büyük sınavı” yorumlarını yapıyordu. Bunun nedeni, Ağbal’ın kendisini bağlayan net sözlerine rağmen bugün faiz artışı yapılmasaydı, itibarının zedeleneceğine yönelik değerlendirmelerdi.
Dünya gazetesi ekonomi yazarı Alaattin Aktaş karar öncesinde bugün (18 mart) kaleme aldığı yazısında, salt ekonomik parametrelerle hareket edilmesi halinde bugün faizin en az bir puan yükseltilmesi gerektiğini, piyasadaki beklentinin de o yönde oluştuğunu yazdı. Bu gerçekleşmezse, kur artışı kaçınılmaz olacaktı. Fakat Aktaş’a göre asıl tahribatı, böylece oluşacak, “ekonomik gereklilik olduğu halde demek ki Merkez Bankası artık faiz artıramayacak, siyaseten verilen izin bu kadarmış” algısı yaratacaktı.
Alaattin Aktaş, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın Merkezin Güncesi adlı blogda 5 Mart’ta yayımlanan yazısında ekonomik gereklilik olduğunda faiz artırımı konusunda tereddüt etmeyeceğini bir kez daha kayda geçirdiğini, o nedenle bugün faizlerin sabit tutulması durumunda, bu kararın ekonomik değil siyasi olduğu algısının kaçınılmaz olacağını belirtmişti.
Yeni Şafak’ın uyarısı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi danışmanları ve Erdoğan’a yakın medya sürekli olarak faiz artışına karşı çıkıyor ve Erdoğan’ı bu yönde ikna etmeye çalışıyorlardı.
Merkez Bankası’nın yeni kararını açıklayacağı bugün de Yeni Şafak gazetesi “Faizi kim istiyor” başlıklı haberiyle Merkez Bankası’nı uyarmıştı. Yeni Şafak bu soruya şu cevabı vermişti:
“Türkiye %17 faizle dünyanın en yüksek faiz veren ülkelerinin başında geliyor. Ancak faiz lobisi, üretici, ihracatçı, tüketici, yatırımcı, tüccar ve esnafın şikayetçi olduğu bu yüksek faizlerle bile yetinmiyor. Merkez Bankası, bugünkü toplantısını yine ‘faiz artır’ baskıları altında yapacak. İş dünyası ‘bu faiz sarmalından kurtulmalıyız’ diyor.”
Gazete, yüzde 17’yi net faiz gibi göstererek hazırladığı haber-yorumunu şöyle sürdürmüştü:
“Ülkedeki ekonomi paydaşlarının tümünün şikâyetçi olduğu yüksek faiz ortamının kime yaradığı merak ediliyor. Yüzde 17’lik politika faiziyle yetinmeyen rantçı kesim, bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde yine Merkez Bankası’na baskı yapmayı sürdürüyor. Kurlarla oynayarak oluşturdukları spekülatif ortamda Merkez Bankası’nı faiz arttırmaya zorlayan rantiye kesimi; bu yöntemle hem milyonlarca çalışanın emeğinin karşılığı olan kazancına hem de yüzbinlerce işletmenin gelirlerine ortak oluyor.”
Yeni Şafak, haberinin devamında yeni yönetimi hedef alarak şöyle diyordu: “Mayıs 2020’de yüzde 8,25 seviyesine kadar indirilen gösterge niteliğindeki politika faizi, üç aylık bir sabit bırakma döneminin ardından Eylül 2020’de yüzde 10,25’e çıkarıldı. Merkez Bankası’ndaki başkan değişikliğinin ardından, Kasım toplantısında yüzde 15’e çıkarıldı. Aralık’ta 200 baz puanlık faiz artışı daha yaparak faizleri yüzde 17’ye yükselten Merkez Bankası’nın bugünkü toplantıda nasıl bir karar vereceği merak ediliyor.”