Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu'nda düzenlenen 48. Muhtarlar Toplantısı'nda, Adana, Adıyaman, Ağrı, Aydın, Bartın, Bingöl, Bitlis, Çanakkale, Denizli, Edirne, Elazığ, Giresun, Isparta, İzmir, Kars, Kırklareli, Mersin, Muş, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Tunceli ve Van'dan gelen muhtarlara hitap etti.
Sözlerine, "Cumhurbaşkanlığı görevine geldikten sonra dedik ki 'ülkemizdeki tüm muhtarlarımızla bir araya geleceğiz.' Külliyemizdeki ana binada yer alan konferans salonumuzda 400 kişilik gruplar halinde başlattığımız muhtar buluşmalarımızı artık burada sürdürüyoruz" diyerek başlayan Erdoğan, bugün itibarıyla 30 bine yakın muhtarı külliyede ağırladıklarını söyledi.
Erdoğan, 31 Mart 2019'da belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleriyle muhtarların da seçiminin olduğunu dile getirdi. Bu sebeple ileriki aylarda muhtar toplantılarına biraz hız vereceklerini bildiren Erdoğan, "İstiyoruz ki tüm muhtarlarımızı hiç olmazsa şu Külliye'de bir kere de olsa ağırlamış olalım. Hedefimiz seçimden önce muhtarlarımızın tamamına yakınıyla bir araya gelmiş olmaktır. Böylece Cumhuriyet tarihinde başka hiçbir cumhurbaşkanına, başbakana, devlet ve siyaset adamına nasip olmamış bir bahtiyarlığı sizlerle yaşamış olacağız" ifadesini kullandı.
Erdoğan, muhtarlara bakışlarını, onları devletin ve milletin gözünde nasıl bir konumda gördüklerini, kendilerinden neler beklediklerini bu toplantılarda uzun şekilde anlattıklarını vurguladı.
Demokrasinin en tabandaki temsilcileri olan muhtarlarla en üstteki temsilcisi olan cumhurbaşkanının birlikteliğini, ülkede milli iradenin nasıl güçlü bir şekilde tecessüm ettiğinin en bariz örneği olarak gördüğüne dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Muhtar mahallesindeki, belediye başkanı şehrindeki, milletvekili ilindeki, cumhurbaşkanı tüm ülkesindeki insanların kahir ekseriyetinin gönlüne girecek ki, bu görevlere gelebilsin ve orada icraat yapabilsin. Dünyada demokrasinin böylesine yaygın ve etkin bir şekilde uygulanabildiği pek az ülke var. Siz bakmayın birilerinin Türk demokrasisini hakir görmeye çalışmasına. Onlar demokrasiyi sadece kendilerine hizmet ettiğinde severler."
"ÜLKESİNİ VE MİLLETİNİ SEVEN VATANDAŞLARIMIZA NEFES ALDIRILMIYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin tercihlerinin hakim olduğu gerçek demokrasinin, onların asla işine gelmeyeceğinin altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, dün ülkemiz aleyhine bir karar açıklamış. Neymiş? Türkiye, terör örgütü PKK ile iltisaklı bir partinin eski genel başkanının yargılandığı davada özgürlük, güvenlik ve seçim hakkını ihlal etmiş. Peki siz Avrupa Birliği organlarından herhangi birinin, aynı zatın 6-8 Ekim 2014 tarihindeki olaylar sırasında insanları, tamamı yalan olan beyanlarla galeyana getirip 50 masumun sokaklarda vahşice katledilmesine yol açması konusunda herhangi bir beyanını duydunuz mu?
Elinde sadece bu hadise sebebiyle aralarında 16 yaşındaki Yasin Börü'nün de bulunduğu 50 insanın kanı bulunan biri için sergilenen gayretin milyonda biri, acaba o masumlar için gösterilmiş midir? Belediye otobüsünde diri diri yakılan genç kızımıza, daha birkaç ay önce eşini ziyaretten dönerken patlatılan bombayla 11 aylık bebeğiyle paramparça edilen hanım kardeşimize gösterilmeyen ilgi, onları katledenlere adeta yağdırılıyorsa burada bir sorun vardır."
Avrupa Birliği'nin bizatihi kendisinin "terör örgütü" olarak kabul ettiği, daha hayata gözlerini açmamış çocuktan, 80 yaşındaki ihtiyara kadar her yaştan on binlerce insanın katili olan PKK'ya verilen desteği, bu zalimlerin kurbanlarından esirgeyenleri, hiçbir zaman ciddiye alamayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bugün Avrupa'nın hangi şehrine giderseniz gidin, terör örgütü yandaşları diledikleri gibi at koştururken, milyonlarca avro para toplarken, ülkesini ve milletini seven vatandaşlarımıza adeta nefes aldırılmıyor" dedi.
"DÜPEDÜZ 'TERÖRPERESTLİKTİR, TERÖRİST SEVİCİLİKTİR"
"AİHM, sen neredesin? Sen bunları görüyor musun, bunları takip ediyor musun?" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunlar hakkında verilmiş bir kararın var mı? Türkiye'de darbeye teşebbüs eden FETÖ'cüleri baş tacı yapan hiçbir ülkenin, hiçbir kurumun 'demokrasinin' adını ağzına almaya hakkı yoktur. Bunun adı 'özgürlük' veya 'hak arayışına destek olmak' değil, düpedüz 'terörperestliktir, terörist seviciliktir.'
Buradan Avrupalı dostlarımızı ikaz ediyorum. O çok sevdiğiniz teröristler var ya, çıkarlarına dokunduğunuz gün emin olunuz, sadece nefretlerini ve sloganlarını değil, silahlarını da size çevireceklerdir. Sonuç olarak diyoruz ki, siz varın kendi sırça köşklerinizde dilediğiniz kararları alın, dilediğiniz oylamaları yapın, biz demokratik hukuk devleti vasfımızdan asla taviz vermedik. Ülkemizin ve milletimizin bekası için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz."
"GEZİ OLAYLARI, TIPKI CHP'NİN BAŞINDAKİ ZATIN KENDİSİ GİBİ BİR PROJEYDİ"
Erdoğan, Türkiye'nin son 5-6 yılında ileride gerçekten üzerinde çok durulacak, düşünülecek, konuşulacak, tartışılacak önemde hadiselerin yaşandığına değindi.
Ülkenin, bölgedeki ve dünyadaki birtakım projelerde nereye yerleştirildiğini, millete biçilen kefeni nasıl birlikle beraberlikle kardeşlikle parçalayıp attıklarını tarihin yazacağını ifade eden Erdoğan, "Tarih, elbette milletimizin kahramanlığı ve cesaretiyle birlikte ana muhalefet partisinin her konuda, her olayda, her dönemde nasıl ülkesinin karşısında yer aldığını da yazacak" diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dün, yine bu partinin başındaki zat çıkmış, gezi olaylarını öven, gezici vandalları yücelten, bunun üzerinden bizi itham eden zırvalar beyan etmiş. Düşünebiliyor musunuz, Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu anda içeride. Onun arasında kim var? Meşhur Macar Yahudisi Soros. Bu adam dünyada milletleri bölmek, parçalamakla adeta birilerini görevlendiren, parası bol ve bu paraları da bu şekilde tüketen birisidir.
Türkiye'deki temsilcisi de aynı şekilde babadan zengin ve bu imkanlarını da bu ülkeyi parçalayıp, bölen işte bu özellikle terör eylemlerine karşı her türlü bu noktada desteği veren kişi. Şimdi içeride. Suçu olmayan, herhangi bir şeye karışmamış olanı niçin kalksın da bizim yargımız içeri alsın? Buradan ben bir kez daha tekrarlıyorum; Gezi olayları, tıpkı CHP'nin başındaki zatın kendisi gibi bir projeydi. Bu projenin adı Türkiye'nin ayaklarına yeniden pranga vurma, milletimizin kutlu yürüyüşünü engelleme ihanetidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne diyor Bay Kemal? 'Bunların hepsi akademisyen, sabah evine gideceğinize, davet etseydiniz onlar zaten gelirdi.' Senin işte o 'beyefendi' dediklerinden bir tanesi de yine bir köşe yazarıydı. 5 yıl 10 aya mahkum oldu. Fakat cezaevine göndermedi onu yargı. Tutuksuz devamını sağladı. Peki ne yaptı? Kaçıp Almanya'ya gitti. Şimdi Almanya'da bu zat. Almanya'da Türkiye'nin aleyhinde her türlü kampanyayı yapıyor. Almanya'nın bir önceki Cumhurbaşkanı tarafından el bebek gül bebek her türlü ödüllendirmeye tabii tutuluyor. Şu anda da oradaki kampanyaları o idare ediyor" diye konuştu.
"Bay Kemal sen bunu görmüyor musun?" diye soran Erdoğan şöyle devam etti:
"Bu adam mahkum edilmiş bir adam. Mahkum edilmiş bir adamı yargı boş bulundu, serbest bıraktı. O da kaçıp Almanya'ya gitti. Müslüman, bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Bunu herkes böyle bilsin. Demokraside, ekonomide ve siyasette, bölgesinde ve dünyada bir üst lige çıkan Türkiye'ye diz çöktürme, milletimizi tabiri caizse yola getirme, ülkemizi teslim alma projesinin elemanları hala dayanışma içindeler. Dikkat ediniz, Geziyi övenler, bunlar değil miydi? Cam, çerçeve her tarafı yakıp yıkanlar bunlar değil miydi? Devletin otobüslerini yakıp yıkanlar bunlar değil miydi? Vatandaşın, esnafın dükkanlarını yakıp yıkanlar bunlar değil miydi? Bunlara biz hoşgörüyle mi bakacağız? Bunlara eyvallah mı edeceğiz. Neymiş, orada ağaçlar sökülmüş. Türkiye'nin tarihinde bizim gibi fidan, ağaç dikme noktasında yarışa girecek hiçbir siyasi parti bugüne kadar olmamıştır."
"GEZİ'Yİ ÖVENLER, PKK'YI DA ÖVER, FETÖ'YE DE DESTEK VERİR"
Başbakanlığında ve belediye başkanlığında fidanlar diktiklerini hatırlatan Erdoğan, "Gezi'yi övenler, gizli veya açık, PKK'yı da över FETÖ'ye de destek verir" ifadelerini kullandı.
Gezi'yi yüceltenlerin, esnafın malını mülkünü yağmalayanların, milletin kutsallarına saldıranları da baş tacı ettiğini belirten Erdoğan, "Bizzat yaşayarak gördük ki Gezi, Türkiye'yi kalkındıracak, ileriye taşıyacak ne kadar iş, ne kadar proje, ne kadar gayret varsa hepsinin karşısına dikilmenin adıdır. Bunları destekleyenler aynı zamanda Suriye'de ve Irak'ta tezgahlanan oyunların da en önde gelen savunucularıdır'' yorumunu yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Aynı kesimlerin, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi bağımsızlığına yönelik her tehdide malzeme taşımak, borazanlık etmek, taşeronluk yapmak konusunda yarıştığını görürsünüz. Adı ister akademisyen ister gazeteci ister siyasetçi ister iş adamı ister sivil toplum kuruluşu yöneticisi olsun hiç fark etmez. Bunların hepsinin girdileri aynı yerden gelir, çıktıları da aynı yere gider. Sinsilikte, yalanda, iftirada, provokasyonda, alçaklıkta sınır tanımayan bu tipler, zahirde demokrasiyi, özgürlükleri hatta sol jargonu ağızlarından düşürmezler ama hepsi de zihniyet olarak tam manasıyla birer faşisttir. Bunların bir başka ortak özelliği de değerleriyle tarihiyle kültürüyle kılığıyla kıyafetiyle milletimizin adeta yeminli düşmanı olmalarıdır. Bazen kendilerini tutamayıp, bu düşmanlıklarını kimi zaman muhtar benzetmesiyle kimi zaman bidon kafalı, makarnacı, göbeğini kaşıyan adam bühtanlarıyla ortaya sererler. Bunları kimlerin söylediğini biliyorsunuz değil mi?"
"KENDİNİ YENİLEMEK ZORUNDA KALACAĞINA İNANIYORUM"
Bu isimlerin "Okuma yazma bilmeyenle benim durumum aynı olabilir mi? Ben nasıl olur da onlarla bir tutulurum? Onun oyu da bir benim oyum da bir olur mu böyle bir şey?" diyecek kadar ileri gittiğini ifade eden Erdoğan, milletin bu zihniyete gereken dersi her zaman verdiğini söyledi.
Muhtarlarla ilk buluşmasının aşağılandığını hatırlatan Erdoğan, milletten tepki alınca aynı yola çıktıklarını ama her konuda olduğu gibi bu hususta da nefeslerinin erken kesildiğini, eleştirenlerin bir daha muhtarlarla bir araya gelemediklerini kaydetti.
Terör örgütüne yönelik operasyonlara karşı çıkanların, şehit yakınlarını, gazileri istismar etmekten de geri durmadığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Utanmadan sıkılmadan 'Gazilerin yanında biz varız' diyor. Sen, hangi gazimizin yanındasın? Şöyle geçerken uğradığın bir gazinin yanında olmak, gazilerin yanında olmak değildir. Şehidimizin yakınına da gazilerimizin yakınına da bizler devlet olarak görevimizi bir hakkın yerine getirerek yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. İşte böyle bir çarpık muhalefet anlayışına sahip olmak ülkemizin en büyük kaybıdır. Dünyadaki ve Türkiye'deki değişim öylesine güçlü ve köklü ki önümüzdeki dönemde bu anlayışında ne kadar direnirse dirensin kendini yenilemek zorunda kalacağına inanıyorum."
"BUNA, 'İHRACA DAYALI İTHAL' DENİR BAY KEMAL"
Muhalefetin bir başka kötü özelliğinin fırsatçılığı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Kendileri, hiçbir iş yapmadıkları, ülkenin ve milletin hayrına hiçbir proje geliştirmedikleri, tuğla üstüne tuğla koymadıkları halde sürekli iktidara gelmeyi beklerler. Bunun için de hep iktidarın ayağının kaymasını, ülkenin yere kapaklanmasını, kriz çıkmasını, kaos oluşmasını temenni ederler" dedi.
Yaz aylarında faiz, kur, enflasyon üçgeninden kaynaklanan birtakım sıkıntılar yaşandığını, bunların hemen ellerini ovuşturmaya başladıklarını aktaran Erdoğan, bu sıkıntıların çözümü için kayda değer hiçbir fikir ürettikleri, teklif getirdiklerinin vaki olmadığını söyledi.
"Reçete" diye söyledikleri sözlerin ekonomik, politik ve ticari hiçbir değeri olmadığını ifade eden Erdoğan, ekonomi yeniden toparlanmaya başlayınca meseleyi başka taraflara çekmeye başladıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Neymiş, Türkiye, buğday ithal ediyormuş. Dürüst ol, artık bıktık senin bu yalanlarından, dürüst ol. Bunu duyan da milletin buğday ve un yokluğundan fırınların önünde kuyruk olduğunu sanacak. Halbuki Türkiye, yılda ortalama 21 milyon ton buğday üreten, 19 milyon ton da buğday tüketen bir ülke. Ne kadar fark var? 2 milyon ton fark var. Bizim böyle bir sıkıntımız yok. Buğday ithalatımız yok mu, var. Hem de oldukça yüksek miktarda var. Buğday üretimimiz tüketimimizi fazlasıyla karşıladığına göre biz bu buğdayı niye ithal ediyor olabiliriz? Un, makarna, bisküvi, irmik, bulgur gibi mamul maddelere dönüştürüp dışarıya satmak üzere ithal ediyoruz. Buna ne denir? 'İhraca dayalı ithal' denir Bay Kemal. İhracat yapıyoruz. Bunun için de bu tür ithal gerekiyor. Bundan dolayı yapılıyor. Yoksa bizim ürettiğimiz hamdolsun tükettiğimizi rahatlıkla karşılıyor."
"YAKLAŞIK 8,5 MİLYAR DOLARLIK BİR KARIMIZ SÖZ KONUSU"
Son 10 yıla bakıldığında değeri yaklaşık 12,5 milyar doları bulan 41,5 milyon ton buğday ithalatına karşılık değeri 21 milyar dolara yaklaşan, yaklaşık 49 milyon ton buğday karşılığı ihracat gerçekleştirildiğini bildiren Erdoğan, "Rakam ortada. Yaklaşık 8,5 milyar dolarlık bir karımız söz konusu ama anlamaz bunlardan Bay Kemal" diye konuştu.
Bu yıl olumsuz hava şartları sebebiyle buğday üretiminde ve kalitesinde bir düşüşün söz konusu olduğunu dile getiren Erdoğan, aslında tüketimi karşılayabilecek bir üretimin yine olduğunu vurguladı.
Buna rağmen özellikle ekmeklik kaliteli buğdayda ve arpada spekülatif dalgalanmaların önüne geçmek amacıyla bir miktar hububat ithalatı için Toprak Mahsulleri Ofisine yetki verildiğini anlatan Erdoğan, "Sebebi ve miktarı ortada olmasına rağmen, bu durumu Türkiye'yi zayıf göstermek için kullanmaya kalkmanın adı muhalefet değil, iş bilmezliktir, fırsatçılıktır. Güya yaz aylarında yaşanan sıkıntıların büyüdüğünü ima ederek milletimizin moralini bozacak ve seçim iklimini zehirleyecek" dedi.
"STAR RAFİNERİSİ, PETROL ÜRÜNLERİ İTHALATINDA 1,5 MİLYAR DOLAR TASARRUF SAĞLAYACAK"
Türkiye'nin ekonomide en sert dalgalanmaların yaşandığı dönemde enerji ve ulaştırma alanlarında dünya çapında 3 büyük projeyle küresel gündemde yerini aldığına dikkati çeken Erdoğan, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile açılışı yapılan Star rafinerisinin petrol ürünleri ithalatında 1,5 milyar dolar tasarruf sağlayacağını bildirdi.
Erdoğan, "Bay Kemal, haberin olsun. Bak sen bunları da bilmiyorsun. Bunları bir takip et" önerisinde bulundu.
İstanbul Havalimanı'nın açılışını yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, "İnanın bundan da rahatsız. Ama gün ola harman ola, o havalimanına inecek. Oradan yolculuklar edecek. Nasıl yapacaksın şimdi?" diye konuştu.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Ezanla işi yok ki… Bunların dedeleri zaten ezanın Türkçeleşmesini isteyenlerdendi. Ezan evrenseldir. Allahuekber evrenseldir. Türkiye'de de Allahuekber, Malezya'da da Allahuekber, Arabistan'da da Allahuekber, dünyanın neresine gidersen git, Allahuekber duyduğun zaman ne anlarsın, demek ki namaz vakti girdi, bunu anlarsın."
İstanbul Havalimanı'nın ilk etabının 90 milyon yolcu kapasitesinin bulunduğunu, yatırımlarla 2023'te bu rakamın 200 milyona ulaşarak bir numara olacağını belirten Erdoğan, "Adam bundan rahatsız. Niye? 'Ben yapamadım, siz de yapmayın'. Biz yapacağız ama sen de gel buradan istifade et. Avrasya Tüneli'ni yaptık, arabayla oradan da geçiver. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık, herhalde oradan da geçmişsindir, isabetli olur. İstanbul-Bursa arasını bayağı yakınlaştırdık, oradan da geç. O yeşillikleri görerek, seyrederek oradan da geç. Biz ayırt etmiyoruz. 'Buradan Erdoğan da geçsin, Kılıçdaroğlu da geçsin' diyoruz. Biz bunları vatan için, millet için yapıyoruz. Bizde ayrım yok" diye konuştu.
Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile pazartesi günü, yılda 31,5 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesine sahip olan TürkAkım Projesi'nin boru hattının Türkiye topraklarına çıkış törenine katıldıklarını anımsattı. Döviz kuru ve faizde ibrenin sürekli indiğine işaret eden Erdoğan, "Görüldüğü gibi ekonomimizin geleceğinden ümitli olmamız için gereken her türlü sebebe sahibiz" dedi.
Her alanda olduğu gibi ekonomide de yerli ve milli yaklaşıma uygun adımları kararlılıkla attıklarını vurgulayan Erdoğan, önlerine çıkarılan engelleri birer birer aşarak 2023 hedefine doğru yürümeyi sürdürdüklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin siyasetten üretime, spordan medyaya kadar her alanda değiştirmesi gereken alışkanlıkları olduğunu dile getirdi.
Siyasette muhalefet anlayışının değişmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde diğer alanlarda da kendimizi değiştirmemiz gereken konular bulunuyor. Sadece yerlilik ve millilik konusu bile bazı alışkanlıkları değiştirmenin ne kadar güç olduğunu bize göstermeye yetiyor. Geçmişte belki kolaycılığa kaçma anlayışıyla, belki kasıtlı bir şekilde önü kesilen sanayi ve teknoloji atılımımızla ilgili kötü tecrübeleri bir daha yaşamamak için elimizden geleni yapıyoruz. Savunma ve güvenlikten sağlığa, haberleşmeden eğitime kadar tüm alanlarda alttan alta ciddi bir direnişle karşılaştığımızın farkındayız. Siyasetten bürokrasiye ve iş dünyasına kadar her yere sirayet etmiş hastalıklı bir zihniyet, eski alışkanlıklarında direniyor. Kendi insanımızın tasarımı ve üretimi olan her şeyin önü, bu çarpık zihniyetli kesimler tarafından kesilmeye çalışılıyor. Defalarca talimat vermiş olmamıza rağmen eş değer ürünler arasında hala yabancı menşeli olanların tercih edilebiliyor olmasına tahammülümüz kalmamıştır. Konumu ne olursa olsun, bizim yerlilik ve millilik hassasiyetimizi paylaşmayan hiç kimseyle yol yürümeye devam etmeyeceğimizin bilinmesini istiyorum. Türkiye'nin istiklali ve istikbali, bu konuda katedeceğimiz mesafeye bağlıdır."
"STOKLARIN YAPILDIĞI DEPOLARI BASACAĞIZ"
Erdoğan, tüm sektörlerle Türkiye'yi tasarımcı ve üretici konuma taşımak zorunda olduklarını vurgulayarak, bunun bir tercih değil hayati bir mecburiyet olduğunun altını çizdi. Erdoğan, "Dün söyledim, 'Stok yapıyorsunuz, patatesleri stokluyorsunuz, soğanı stokluyorsunuz, sebze, meyve stokluyorsunuz' dedim. Bundan sonra aldığımız ihbarlar sebebiyle bütün bu stokların yapıldığı depoları basacağız. Kimse benim vatandaşıma, halkıma pahalı ürün yedirme hakkına sahip değildir. Ondan sonra da 'Hastalıklı, çürüdü' diyorlar. Sen çürüttün, sen hastalıklı hale getirdin. Bunlar havasız kalırsa tabii ki çürüyecek. Onun için asla taviz yok" ifadelerini kullandı.
Yerlileşme ve millileşme politikasına aykırı hareket eden, eski alışkanlıklarında ısrarlı davranan herkesin ülkenin geleceğine bir darbe vurduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"İster gafletten ister kasıttan kaynaklansın bu tür anlayış ve davranışları kesinlikle affetme hakkına sahip değiliz. Milletimiz bize ülkeyi yönetme vazifesini işte bu taahhüdümüzü yerine getirelim ve ülkemiz bir daha eski zayıf, sıkıntılı, ele avuç açan günlerine dönmesin diye vermiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin anlamı ve özeti işte budur. Biz milletimize verdiğimiz sözü tutmakta kararlıyız. Artık laf ve ayak oyunlarının devri sona ermiştir. Bundan sonra icraat zamanıdır. Hiçbir mazeret, hiçbir izahat başarının yerini tutamaz. Kendi mesai arkadaşlarımızdan başlayarak tüm girişimcilerimizi, sanayicilerimizi, iş dünyasını, akademiyi bu doğrultuda seferberlik ruhuyla çalışmaya davet ediyorum. Geçtiğimiz 16 yılda elde ettiğimiz başarılar önemlidir. Ama önümüzde daha almamız gereken çok mesafe var. İnşallah hep birlikte Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacağız."
"MUHTARLARIMIZI EN HÜR, EN BAĞIMSIZ SİYASETÇİLER OLARAK GÖRÜYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarları en hür, en bağımsız siyasetçiler olarak gördüğünü dile getirdi.
Muhtarlara "İnanıyorum ki sizler bu terör örgütlerine asla fırsat vermeyeceksiniz ve biliyorsunuz terör örgütleriyle birlikte olanları affetmedik. Bunlarla ilgili yasal mevzuat neyse uyguladık ve onları görevlerinden aldık" diye seslenen Erdoğan, "52 bini aşkın muhtarımız, Allah'ın izniyle ülkemin en tabandaki demokrasi hareketidir. Hak ve özgürlükler noktasında siz hürsünüz" diye seslendi.
Erdoğan, iki ay içerisinde bütün muhtarlarla tekrar bir araya gelineceğini ve böylece toplantıları bitireceklerini söyledi.