ABD Başkanı Joe Biden, göreve geldiğinden bu yana üçüncü kez Avrupa’da. Daha önce G20 zirvesi için Roma’ya ve İklim Zirvesi için Glasgow’a, aylar öncesinden düzenlenen seyahatlere gitmişti. Bu kez uluslararası bir krizin en kritik döneminde, hızlı bir kararla Brüksel’e gitti.
Rusya’nın Ukrayna işgali dördüncü haftasına girdi ve henüz yakın zamanda biteceğine dair bir işaret yok. ABD-Avrupa ittifakının gideceği yol da netlikten çok uzakta.
Biden’ın Avrupalı liderlerle görüşmesinde kendisini bekleyen beş sorunu inceledik:
Birlik mesajı
Rusya’nın Ukrayna işgali başladığından bu yana, ABD sadece müttefikleriyle işbirliği yapmak için özel bir çaba harcadı. Bu bazen, NATO üyeleri hazır olana kadar bazı yaptırımlar ve askeri yardım gibi adımları bekletmek anlamına da geldi.
Bu elbette ki çok farklı çıkarları olan 30 üyeli bir ittifak içinde her zaman kolay olmadı, ancak Rusya’nın saldırıları ilk günlerde bazı geleneksel ısrarların ve rezervlerin geri çekilmesini sağladı.
Biden’ın bu ziyaretteki asıl amacı da, Amerika’nın hem kağıt üstünde hem gerçek anlamda müttefikleriyle omuz omuza verdiğini ve NATO’nun birlik halinde attığı adımların geçici bir durum değil; Rusya’nın yayılmacı politikalarına karşı ‘yeni normal’ olduğunu göstermek olacak.
Göçmen krizi
Belçika’dan sonra Biden Polonya’ya giderek Devlet Başkanı Andrzej Duda ile görüşecek. NATO’nun doğu kanadı konumundaki eski Sovyet ülkesi Polonya’ya ABD son dönemde özel bir önem atfediyor.
Ukrayna’ya askeri yardım ve Polonya’daki NATO varlığını güçlendirme konuları elbette gündemde olacak ama görüşmenin en önemli konusu, ABD’li yetkililere göre çatışmalar başladığından bu yana artarak devam eden Polonya sınırına göçmen akını olacak. Zira bu durum, Polonya’ya hem finansal hem lojistik anlamda birçok sorumluluk ve yük getiriyor. Eğer baş edilmezse, bu durum ğlkede sosyal adaletsizlik ve başkaldırı gibi sonuçlara bile yol açabilir.
Askeri çözümler
Son birkaç aydır ABD ve müttefikleri Ukrayna’daki hem üniformalı hem gönüllü askeri birlikler için ölümcül askeri yardım musluğunu açtı.
Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin de açıkça söylediği gibi, bu yardım tam anlamıyla yeterli olmuyor. Zelenskiy, Ukrayna’nın daha sofistike hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyduğunu ve hava sahasının “uçuşa yasak bölge ilan edilmesi gerektiğini” söylüyor.
ABD de daha gelişmiş uzun menzilli hava savunma sistemleri için söz verdi ancak sözü vermek, gerçekleştirmekten çok daha kolay. ABD ile Polonya arasında, Sovyet döneminden kalan Polonya jetlerinin Ukrayna’ya ikmali konusunda yaşanan anlaşmazlıkta görüldüğü gibi, NATO, Rusya’nın bu tarz adımlara sert bir karşılık vermesinden çekiniyor. Aynı zamanda silahların Ukrayna’ya nasıl teslim edileceği ve verilen silahların yerinin nasıl doldurulacağı konularında da anlaşma sağlanamadı.
ABD şu an Slovakya ve Türkiye’yle de füze savunma sistemlerinin Ukrayna’ya gönderilmesi için görüşmelerini sürdürüyor. Eğer Biden, müttefikleriyle görüşmeler sırasında bu konuda Avrupa’da bir gelişme sağlarsa, bu dikkate değer bir başarı olacak.
Yaptırımlarla ilgili yol haritası
ABD ve müttefikleri, Rusya’nın işgale kalkışması halinde beklenmedik ve vurucu yaptırımların uygulanacağı sözünü vermiş ve ilk günlerdeki nispeten yavaş adımların ardından bu sözünü de tutmuştu. Rusya’nın ekonomisi, para birimi ve borsası yaptırımlardan ciddi anlamda etkilendi.
Ancak her ne kadar sert olsa da, yaptırımlar Rusya’nın savaşı durdurması için yeterli olmayabilir. Batılı liderler zaman geçtikte yaptırımların dayanılamayacak hale geleceğini savunsa da Biden’ın üzerinde, bu ziyaret sırasında daha da sert ve ağır yaptırımlar konusunda uzlaşma ve bunu açıklama konusunda ciddi bir baskı var.
Yeni yaptırımlar da Rusya’yı durdurur mu bilinmiyor ancak yeni adımların da sürekli devam edeceğine yönelik algı, bazen hareketin kendisinden daha etkili olabilir.
Çin sorunu
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Vladimir Putin, Şubat ayındaki Kış Olimpiyatları sırasında samimi görüntüler verdi ve iki ülke arasındaki dostluğun “sınırları olmadığını” söyledi.
Eğer bu ifadeler Çin’in Rusya’ya ekonomik ve askeri yardımının gelecek aylarda süreceği anlamına geliyorsa, bu durumda ABD ve Avrupalı mütteifklerinin Rusya’yı durdurmak için attığı tüm adımların boşa çıkmasına yol açabilir.
Geçen hafta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Çinli mevkidaşıyla Roma’da bir araya geldi. Biden ve Şi de iki buçuk saati aşan bir telefon konuşması yaptı.
Bu noktada ABD tek başına hareket edemez. Hem ABD hem de Avrupa’nın işbirliği halinde Çin’i Rusya’dan uzak tutma konusunda ikna etmek için çalışması gerekiyor.
Çin’in son dönemde tartışılan Rusya’nın G20’den çıkarılması konusunda destek vermemesi ve yılın sonuna doğru düzenlenecek olan zirveye Putin’in katılması gerektiğini söylemesi; Çin’in duruşuyla ilgili daha net bir fikir veriyor.
ABD gibi Avrupa da Çin ürünleri için kilit önemde bir pazar. Çin’in Rusya’ya açıkça yardım yapması durumunda Çin’e yaptırım uygulanacağı konuşmaları bile Çin ekonomisini etkilemeye yetti.
Ancak bu konuda dikkatli olmak gerekiyor çünkü Rusya ve Çin’i aynı kampa itme olasılığı şu an için çok riskli bir adım olabilir.