Türkiye’nin Batı ile ilişkilerine yeni bir yön vermesi beklenen NATO zirvesi, Ankara’nın Afganistan’daki Kabil Havalimanı’nın işletmesini ve güvenliğini sağlamaya dönük mayıs başında ittifaka ilettiği teklifine yeşil ışık yakılmasıyla sonuçlandı.
79 maddelik zirve bildirisini açıklayan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifak üyelerinin Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Kabil Havalimanı’nın kim tarafından korunacağı konusunda bir karar veremediklerini belirtti. Ancak Stoltenberg’in sözlerinin devamında, NATO’nun geçiş döneminde Hamid Karzai Havalimanı’na fon sağlama sözüne bağlı olduğunu ve Türkiye’nin de burada kilit rol oynayacağını vurgulamasının ardından dikkatler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden arasındaki görüşmeye çevrildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın Biden’la yaptığı 50 dakikalık görüşme sonrasında ise Ankara’nın, NATO ittifakının başını çeken Amerika ile Afganistan konusunda mutabakata vardığı ortaya çıktı. Erdoğan, görüşme sonrası “Afganistan’dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle belirli bir desteğin verilmesi isteniyorsa, Amerika’nın vereceği destek önem arz ediyor. Afganistan’da Pakistan’ı da, Macaristan’ı da yanımıza alabiliriz. Şu an itibariyle bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
Peki bu ne anlama geliyor? Ankara’nın Kabil Havalimanı’nın işletmesini sağlama ve güvenliğini koruma konusunda Washington yönetimiyle anlaştığına dikkat çeken uzmanlar, Türk askerine Afganistan’da yeni bir misyon yükleneceğine vurgu yapıyor.
Türkiye’nin NATO daimi temsilciliği görevinde de bulunmuş olan emekli büyükelçi Fatih Ceylan DW Türkçe’ye, “NATO zirvesi bildirgesinden ve Erdoğan’ın açıklamalarından anlıyoruz ki; NATO kuvvetleri Afganistan’dan çıkacak. Kabil Havalimanı’nın bakım ve işletilmesi konusunu NATO çatısı altında düşünmek mümkün değil. Türkiye’ye fon sağlanacak, lojistik destek verilecek. Türk askerinin orada yapacağı görevi NATO’yla ilintili bir görev olarak düşünmemek lazım. Türkiye’nin Afganistan’la imzalayacağı ikili bir anlaşma çerçevesinde askerin oradaki varlığına meşru bir zemin yaratılabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Afganistan’da NATO bünyesindeki kararlı destek misyonuna bağlı tüm askerlerin çekileceğinin altını çizen Ceylan, Türkiye’nin bu misyondaki askerlerinin çekileceğini, yeni bir görev gücü olarak oluşturulacak askerin bölgeye ulaşacağını öngörüyor.
NATO’nun Afganistan’daki en yüksek sivil temsilciliğini de yapmış olan eski dışişleri bakanlarından Hikmet Çetin de Türkiye için “çok zorlu” bir görevin başlayacağına işaret ediyor. Kendisinin Afganistan’dan 2006’da ayrıldığını hatırlatan Çetin, “Afganistan’da güvenlik şimdi çok kötü durumda. Taliban ülkenin büyük kısmına hakim. Türkiye, İstanbul konferansına katılmayı reddeden Taliban’la nasıl diyalog kuracağını iyi ölçüp, biçmeli. Bütün yabancı güçlerin ülkeden çıkmasını isteyen Taliban ile şimdi iş yapmaya kalkışmak büyük riskleri de beraberinde getirecek ama Ankara çok planlı, programlı hareket ederse bu riskleri azaltabilir” diyor.
Türkiye’nin eski Washington büyükelçilerinden Namık Tan da bu konuda DW Türkçe’ye, “Amaç belli ki Türkiye’yi NATO’da tutmak. Afganistan görevi için bir bütçe ve silah takviyesi olacak. Ama ikili ilişkiler açısından bunun halka yansıyacak bir tarafı yok” yorumunda bulunuyor.
Bitmeyen S-400 sıkıntısı
Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de ABD Başkanı Biden, Biden’ın başkanlık dönemindeki ilk yüz yüze görüşmelerinin ardından bu buluşma için “çok verimli, çok yapıcı” nitelemesini kullandı. Görüşme öncesinde herkesin gözü kulağı Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze sistemleri almasından ötürü yaşanan krize bir çözüm bulunup bulunamayacağındaydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilere açıklama yaparken bu konuda ancak kendisine bir soru yöneltilince konuşmayı tercih etti. Erdoğan, “Daha önceki görüşümüz neyse onu ifade ettim. Süreç burada bitmiyor. Savunma ve dışişleri bakanlarımız kendi aralarında görüşsünler dedik, o görüşmelerden sonra bizler de adımlarımızı atalım, böyle bir karara vardık” ifadelerini kullandı. Biden ise, “Ekiplerimiz çalışacak” vurgusunda bulundu.
Emekli Büyükelçi Namık Tan, Amerika ve NATO için Türkiye’nin “sert gücünün önemine” dikkat çekerken, “Türkiye’yi yanlarında tutmak için Afganistan katkısını öne çıkardıklarını görüyoruz. Ankara ile ABD ilişkisinin derinliğine girilmiyor, geçici bir anlaşma yapılıyor. Amaç, Türkiye’yi NATO’nun yanında tutmak. S-400’lerin ne olacağı belli değil ama Amerika bu noktada daha da fazla bir şey yapamıyor. YPG konusunda da Türkiye’ye tatmin edici bir yanıt verilmemiş. Beklentilerimiz açısından bir mesafe alamadığımızı görüyorum” söyleminde bulunuyor.
Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan ise tarafların S-400 krizine çözümü “zamana yaymayı” tercih ettiğine vurgu yapıyor. Türkiye’nin görüşme öncesinde “pozitif gündem” vurgusu yaptığını, Amerika’nın ise sorunları dile getirip sonra da “birlikte çalışmak”tan dem vurduğunu dile getiren Ceylan, “Türkiye’ye Afganistan’da bir rol biçiliyor. S-400’ler konusunda çözüm için yeni bir süreç başlıyor. NATO zirvesi Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinin tamir edilmesi açısından bir vesile oldu. İlişkilerdeki normalleşmeye dönük arayışın bir devamı yaşandı. Bir mucize olmadı ama Türkiye’nin başlatmak istediği pozitif gündem için adım atıldı” yorumu yapıyor.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen ise “S-400 meselesi ciddi tıkanıklığa doğru gidiyor. Ben Erdoğan’ın açıklamalarından bir umut işareti alamadım” yorumunda bulundu. Amerika’nın S-400’ler konusunda tutumunun “Aktive edilmesin, çalıştırılmasın” noktasından “Elinizden hemen çıkartın” noktasına ulaştığını hatırlatan Ülgen, tarafların bir formül üzerinde anlaşamamasının ikili iş birliği önünde “ciddi engel” olacağını öngörüyor.
“Hamdolsun” ne demek?
Zirve öncesi Biden’ın mutlaka insan hakları ve demokrasi konusunda Türkiye’ye net mesajlar vereceği yorumları yapılıyordu. Başkan’ın 20 Ocak’ta göreve gelmesinin ardından Washington yönetiminden Ankara’ya “Temel hak ve özgürlüklerde kısıtlayıcı adımlar atılıyor. AİHM kararlarına karşın Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala’nın cezaevinde tutulması yanlış” eleştirisi gelmişti. Ancak Erdoğan’ın da, Biden’ın da görüşme sonrası bu konuda doğrudan açıklama yapmaması dikkat çekti.
Erdoğan, gazetecilerin sorusu üzerine, Biden ile görüşmesinde, Biden’ın 1915 olaylarını soykırım olarak nitelemesinin görüşmede konuşulmadığını, “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi” sözleriyle açıkladı.
“Onun sözlerini asıl Türkiye’nin gündem yapması ve itirazını dile getirmesi gerekmez miydi?” diyerek tepkisini dile getiren Ülgen sözlerini, “Çok ciddi ve sıkıntılı bir durum var ortada. Türkiye’nin soykırım tepkisinin ortaya konulmamış olması bugüne kadar soykırım iddiaları karşısında yürütülen tüm diplomatik ve sivil girişimlerin bir kenara atılmasıdır. Umalım ki, Türkiye bir şekilde itirazını Amerikan heyetine iletmiş olsun. Yoksa, soykırım iddiaları konusunda başka ülkeleri de cesaretlendirmiş oluruz” ifadeleri ile tamamladı.
Kaynak/ Deutsche Welle Türkçe- Hilal Köylü