Aynı gazetede, Evrensel’de birlikte yazdığım sevgili İhsan Çaralan’ın yazısını bulunduğum yer gerekçesiyle biraz geçikmeli okuyabildim. Evrensel ne yazık ki, hapishanelere giremiyor. Yazarları girebilse de…
Yazıya döneyim, meğer bana yapılanları eleştiren kimi “muhalif” kişiler söylediklerime katılmıyorlarmış. Sevgili Çaralan da bu durumu değerlendirmiş ama ben yine de hekim kimliğiyle konuyu ele almak istedim.
İzlediğim görüntülerde gözlemlediğim bazı belirtilerin tıbbi değerlendirmesine mi, bir kimyasal kullanımı iddiasında uluslararası sözleşmelere göre ve kılavuzlar ışığında etkili soruşturma ve belgeleme yapılması gereğine mi değinmeliyim, bilemiyorum.
Tıbbi değerlendirmeye “katılmama” ifade olarak ister istemez hakikat ötesinin bilimsel bilgi ile ilişkisini de düşündürdü.
Adli Tıp, hele ki insanlığa karşı suçlar ve insan hakları ihlallerinin araştırılması pek aşina olmadığımız biraz da netameli bir alan ama başka bir hekimlik uygulaması örneğinin güvenli sularından ilerleyebiliriz sorularımız için.
Diyelim ki, göğüs ağrınız var, bir kardiyoloji uzmanına gittiniz. Yakınmalarınız ve muayene bulgularına göre; kalp damarlarınızda bir sorun olduğu koroner anjiografiyle incelenmesi söylendi. “Katılmıyorum” der misiniz? Durumu paylaştığınız bir arkadaşınız “katılmadığını” söylediğinde de sanırım anjiyodan vazgeçmezsiniz. Koroner anjiyografi sırasında bir ikisine stent takılması gerektiğini söylendiğinde, katılmadığınızı söyleyerek masadan kalkacağınızı da pek sanmam.
Tıp bilimi ile ilişkiniz olumsuz olabilir, tedaviyi reddedebilirsiniz ancak bir tıbbi değerlendirmeye –eğer o alanda uzman bir hekim değilseniz- “katılmıyorum” demezsiniz. Kaldı ki, uzman bir hekim olarak da ön tanı, tanı, tedavi sürecine ilişkin karşı görüşünüzü bilimsel dayanakla birlikte, bu alanda yapılmış bilimsel araştırmaların sonuçları ışığında ifade edersiniz.
Son zamanlarda aşı karşıtı söylemler, “geleneksel” ya da “alternatif” tıp adı altında ölçme değerlendirmeye, geçerlilik, güvenirlilik gibi bilimsel sınama yöntemlerinden geçmemiş “tedavi” ve “beslenme önerileri” meslektaşlarımızın karşısına tedavisi zor iltihaplanmalar, sağlık sorunları ile gelen hacamat, sülük vb. kendinden menkul uygulamalar, içinden hâlâ geçemediğimiz bu küresel salgında ampirizmin öne çıktığı, yüzyıllar içinde yerleştirilmiş bilimsel yöntemlerin yok sayıldığı “aşı kalp krizine yol açıyor” komşu gözlemi iddialar çok sık karşımıza çıktı. Hakikati büküp bambaşka bir suretle sunan bu yaklaşımlara şaşırmamak elimizde değil.
Glasgous Üniversitesi Adli Tıp Bölüm Başkanıyla tanışıp, daha sonra Uluslararası Adli Tıp Uzmanlar Grubu’nda da (IFEG) birlikte çalışma olanağı bulduğum Prof. Dr. Peter Vanezis bilimsel gerekçeleri de sunarak yaptığım adli tıp değerlendirmesini eleştirebilir, hakeza aynı ekipten meslektaşım Portekiz Adli Tıp Kurumu Başkanı Prof. Dr. Duarte Nuno Vieira bu alanda yaptığı çalışmalar, Birleşmiş Milletler (BM) bilirkişiliği deneyimi ve bilimsel gerekçelerle bu belirtileri tartışabilir. Neden “katılmadığını” bilimsel dayanağıyla açıklayabilir. Alandan biriktirdikleri deneyim, yaptıkları bilimsel çalışmalar, bilimsel bilgi olarak ortaya konmuş araştırmalara dayanarak bu değerlendirmeyi eleştirebilirler. Böyle bir süreçten de hepimiz öğrenerek ve daha donanımlı çıkarız.
Uluslararası sözleşmelerle yasaklanmış uygulamalar ve bu türden iddialar olduğunda yapılacak etkili soruşturma ve tıbbi değerlendirmeler için hazırlanmış kılavuzlara “katılmama” söz konusuysa, kılavuzların bir kısmında emeğim olsa da sözleşme ve soruşturma konusunda haddimi aşmayıp bu tartışmayı uluslararası hukuk alanında emek veren uzmanlara bırakacağım elbette…
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, K-5