Sedat Peker’in beşinci videosu “Her günahın bir intikam meleği olur” başlığıyla yayınlandı.
Peker, önceki videolarındaki iddiaları hakkında savcılara vermeleri gereken hukuki talimatları, hukuki terimlerle anlattı:
Savcı baz istasyonu kayıtlarını isterse…
“Örgütlü suçlar savcısı özel kalemine şunları dese… Sedat Peker’in açıklamalarında bahsettiği Beykoz Konakları’nda bulunan bütün şahısların, Sezgin Baran Korkmaz, Emir Sarıgül, Mehmet Ağar, Tolga Ağar, Tolga Ağar’ın kız arkadaşı, Emir Sarıgül’ün şoförü, sonradan gelen emniyet mensupları aynı yerde, aynı evde bulunmuşlar mı, aynı saat diliminde telefonları sinyal veriyor mu? Baz istasyonu kayıtları bir günde gelir, savcı isterse…
Sedat Peker’in açıklamalarında bahsettiği üzere Tolga Ağar ve kız arkadaşının saç tahlilinin (kokain iddiası) yapılması. Milletvekili olduğu için kendisi eğer bu yönde tasarruf bildirmezse milletvekilliği sonrasında bunun incelemesinin yapılması… Sayın savcı buradan bahisle devam eder…
Rus voroskoy sistemi, yani kanun dışı insanların oluşturduğu yapının bir grubunun başında olan Nadir Salifov (Guli lakaplı), Türkiye’de gözaltına alınıp, polis cinayetine karıştığı için deport edildi mi? Organize şubede bu kişinin deport tutanağında polis katili olduğu yönünde yazı var mı? Ayrıca böyle bir evrak organize şubede var mı?
Sedat Peker’in açıklamalarında iddia edildiği üzere Mehmet Ağar kendi telefonundan ya da koruma polislerinin telefonundan dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ı arayıp bu arkadaşı bırakın dedi mi? Sinyal ve baz kayıtlarının alınması gerekir, doğru olan o?
Ağar’a offshore hesabı sorusu
Mübariz Mansimov’a ait olan ve Sedat Peker’in açıklamalarında Mehmet Ağarlar tarafından gaspedildiği söylenen 1 milyar dolar değerindeki yat limanı gerçekten 29 milyon dolara alınmış mı? Yine bahsi geçen yat limanını alan kişiler, offshore hesaplarında bir şirket kurmuş mudur, bu şirketin içinde gizli bir ortaklık mevcut mudur? Mansimov’un konuyla ilgili ifadesi alınacak mıdır?”
“Soylu’nun danışmanı 1,6 milyon liralık arabaya biniyor”
“Süleyman Soylu’nun Ali Faik Hacıoğlu diye danışmanı var. Bu kişi 1.6 milyon liralık arabaya biniyor. Trabzon’a 5 milyon TL’ye ev yaptırıyor. Danışman maaşı 10 bin TL ya vardır ya yoktur. Danışmanı bile zengin…”
“Soylu’nun akrabası Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müdahil”
“Bir de bunun bir akrabası var Sadık Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan hiç çıkmaz. Ve bu adamın orada bir görevi yok. Hani delil soruyorlar, iste size delil. Sadık Soylu’nun telefonundan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bürokratları kaç kere aranıyor bakın. Bundan büyük delil mi olur? Orada bir görevi yok ama imar geliştirmelerin hepsi bu adama soruluyor.”
“FETÖ’cü hakim-savcıların yerini Ağar ve Soylu’nun avukatları doldurdu”
“Süleyman Soylu’nun ve Mehmet Ağar’ın kontenjanından soktuğu avukat savcılar da var. Tabi FETÖ’cüler atılınca boşalan yerlere avukat alınacak ya. Kendi kontenjanlarından avukat-savcı sokmuşlar. Eskiden örgütlü suçlardan kıdemli savcılar çalışırdı. Avukatlıktan geçen savcı ve hakimlerin örgütlü suçlar ve terör şeylerine bu kadar yoğun yönlendirilmeleri gerçekten kafa karıştırıcı.”
“Kötü muamelenin sorumluları Ağar’ın özel kalem müdürünün adamı”
“Derin Mehmet, ne kadar derine gidersen git seni tutacam. Eski Özel Kalem Müdürünün adamıymış bak. 70 yaşına geldin. Ne bu hırs. (Mehmet Ağar’ı kastediyor) Mehmet Eymür evinde oturuyor. Halen birilerini öldürüyon. Daha dur, Ataşehir’deki uyuşturucu satıcısını nasıl öldüğünü anlatacağız. Hemşerin vardı ya masa kurduğun. 50 milyon euro. Ben de anlatacam. Seni mahvedeceğm. Sülü seni asla unutmam. Pelikancılar yoklamaya geç kalmayın, derste bırakırım.”
“Ağar, cezaevinde Gülen’in mektubunu duvarına çerçeveletti”
“Mansimov’u öldürtebilseydin her şey bitecekti değil mi? Ölmedi. Zaten adamın parasını, pulunu her şeyini komple aldılar. Derin Mehmet yattığı cezaevinde, Fethullah Gülen kendisine mektup yolluyor, onu çerçeveletip duvara asıyor, şimdi Tayyip beyin yakını diye şekil yapıp koparıyor ya milleti, o zaman da Fethullah Gülen’in yakınıyım diye koparıyordu milleti. 400 ton kokain, İzmir’e gelecek olan… Mehmet Ağar’ın İzmir Limanı’nda, İzmir Emniyeti’nde ne kadar etkili olduğun bilmeyen mi var?”
“İzmir, Muğla, Aydın Ağar’ın kontrolünde”
“Mehmet Ağar’ın İzmir Limanı’nda, İzmir Emniyeti’nde ne kadar etkili olduğunu bilmeyen mi var? İstanbul’u hiç sayma, adamın zaten tapulu malı İzmir, Aydın, Muğla… Mersin de var… O Mübariz’in yeri vardı ya şimdi Mehmet Ağar’ın, oraya gidiyorsunuz ya gazeteciler, 10 bin liralık yemeğe 200-300 lira veriyorsunuz ya, masa ayrılıyor ya size orada, sizin maaş kadar da değil namusunuz, Mehmet Ağar’ın indirim yaptırttığı kadar namusunuz. Daha dur o Ataşehir’deki uyuşturucu satıcısının nasıl öldüğünü anlatacağız. Masa kurmuştunuz ya 50 milyon euro, ölenin çocuğu cesaretlenip dolaşmaya başlamış, sağda solda anlatıyor bak sana söyleyeyim.”
Kolombiya’dan İzmir’e gönderilmek üzere yüklenen 4 ton 900 kilo kokain
“Kolombiya’dan yüklenen 4 ton 900 kilo kokainin, açık kaynaklarda dahi İzmir’de bir kimya şirketine geldiği ortadayken ve bunu Kolombiya Milli Savunma Bakanı, Kolombiya Organize Şuçlar Daire Başkanı ve diğer yetkililer basın önünde açıklamışken, bu ihbar kabul edilerek, Kolombiya devletinden yazı gelmese bile bu bahsi geçen şirketle ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?”
Sarıgül’e verilen kaset ve Altınbaş operasyonu
“Mehmet Ağar var ya, Emir Sarıgül’e kaset veriyor, diyor ki bu senin eşinle ilgili bir kaset. Gidin sorun, yok derlerse ben kanıtlayacağım hem de rezil ederek hepsini… Sonra bunları birbirinden boşandırıyor. Tabi ortada bölünecek mal varlığı var. Biri Altınbaşlar, zenginlik var, dünya para. Bu ondan sonra araya giriyor. Çözüm olmuyor. Ondan sonra polis gidiyor Ali Altınbaş’ı gözaltına alıyor. Sonra polis Ali Altınbaş’ı sağlık problemi diye serbest bırakıyor. 15 sene önce olan bir petrol olayı için, ekonomik suç, zaten zaman aşımına girmiş. Bir de direkt İmam Altınbaş’ı almıyorlar, o holding binasında. Komşulara gidiyorlar, yani o duysun korksun. Sonra dünürünün evine gidiyor, dünürünün karısını gözaltına almak istiyorlar, dünürü de bununla dünür aynı zamanda. Kadını emniyete getirmeye kalkıyorlar, Mehmet Ağar polisliği… Tabi bunu arıyorlar, biz bunun akrabasıyız diye, bilmiyorlar ki tezgahı kurmuş, sonra iş patlıyor. Sonra Ali Altınbaş’ı serbest bıraktırıp yanına getirtiyor. Ali diyor ki ‘Niye böyle oldu’, o da ‘Ben size demedim mi yalıyı boşaltıp verin, şu kadar para verin’ diyor. Direkt tahsilat, polisle yaptırıyor. İl Emniyet Müdürü’nü arıyor, Zafer Beyi, ‘Bir yanlış anlaşılma olmuş, bu arkadaşlar yakınlarımız, dosyayı bir daha incelemenizi rica ediyorum’ diyor. ‘Emir anlaşıldı müdürüm’ yanıtı geliyor… Tabi hesapta olmayan bir şey var, İmam Altınbaş, Cumhurbaşkanımızın kardeşi Mustafa Erdoğan’a ulaşıyor. Mustafa Erdoğan da külliyeye ulaşıyor, tabi kıyamet kopuyor. Savcıdan kurtulamıyorsun, külliyeye ulaşacaksın, başka şansın yok. Ben ulaşamadım, mektup yazdım gitmedi, böyle anlatayım dedim derdimi. Yav kahrediyorlar insanları. Gazeteciler namusunuz varsa gidin İmam Altınbaş’a bir sorun. Onun da namusu varsa anlatsın, anlatmazsa ben delillendireceğim, ben de delil çok.”
Videolardaki ilk kurgu
Peker’in yeni videosunda daha öncekilerde olmayan kurgu tekniği kullanarak konuşmasından bazı bölümleri atlayarak sunduğu da görüldü.
“Dikkat edin. Demirören Medya… Biz senin babanın ne durumlara düştüğünü de biliriz. Rezilsin ulan, rezil…” diyen Peker buradaki sözlerini devam ettirmeyerek şu ifadelerle bağladı:
“Ulan, televizyonundan haber yapıyorsun. Tahsil edilecek senetler sanki bizim evin kasasından çıktı diye. Sanki karım tahsilatçıymış gibi. Yasadışı yakalanan şeyler bizim kasadan çıkmış diye yayın yapıyorsun.”
Daha önce yayınladığı dört videoda herhangi bir montaj tekniği kullanmayan Peker’in bu sözleri kırpması dikkat çekti.
Peker’in bu sözleri, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in babası Erdoğan Demirören’in, dönemin başbakanı Erdoğan’la yaptığı iddia edilen bir telefon konuşmasının sızdırılmasını akla getirdi. Demirören’in çözüm süreci sırasında sahibi olduğu Milliyet gazetesinde yayınlanan “İmralı Tutanakları” haberi hakkında konuşurken Erdoğan’a “Nasıl girdim bu işe ya, kim için” deyip ağladığı duyulmuştu.
Masadaki kitap: “Hayırsız Peygamber Bob Dylan”
Peker’in masasında bu kez Mike Marqusee’nin ‘Hayırsız Peygamber Bob Dylan’ kitabı duruyordu. Marqusee bu kitabında, müzisyen Bob Dylan’ı anlatıyor.